Suriye’ye karşı ses tonu yükseliyor. ABD Devlet Başkanı Obama Suriye’nin sokaktaki göstericilere yaklaşımını çirkince değerlendirdi. İngiltere Dışişleri Bakanı da şiddeti sert şekilde kınadı. Fransız hükümeti Suriye Büyükelçisi’ni geri çekti. Almanya ambargodan yana. Ayrıca Çarşamba günü BM Güvenlik Konseyi Suriye’yi gündemine aldı.
Suriye’den gelen haberlere göre geçen hafta 400 kişi öldürüldü, bunlardan sadece 140’ı Doğu bölgesindendi. Gazeteciler ayrıntılı haber yapamıyor. Bu sert kınamalara rağmen Suriye lideri Esad endişelenmek zorunda değil. Çünkü öyle görünüyor ki uluslararası toplum Libya’daki gibi askeri müdahaleye hemen karar vermeyecek.
El-Cizire televizyonuna konuşan senatör John McCain’e göre ABD’nin seçenekleri ise sınırlı. McCain, ambargodan yana. Ancak McCain dahil hiçbir politikacı şimdiye kadar askeri müdahale seçeneğini açıkça dile getirmedi. Uluslararası camianın Kaddafi’den farklı olarak Esad’a yaklaşmasının birçok nedeni var. En önemlisi de Arap camiası henüz Libya’ya karşı gösterdiği sert tavrı almadı. Çünkü gerek Batı dünyası, gerekse Arap ülkeleri müdahalenin sonuçlarından endişe duyuyor.
Ancak kim Şam yönetimine ‘çomak sokarsa’ beklenmedik sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacak. Zira Suriye, Libya’dan çok daha önemli jeopolitik bir konuma sahip. Suriye’yi farklı kılan önemli özelliklerden satır başlarını şöyle sıralayabiliriz:
- Suriye, İran’ın tek müttefiki. Bu yüzden bir rejim değişikliğinin sonuçları Tahran’a kadar sıçrayacak ve İran muhalefetinin eli güçlenecek. Olası bir askeri müdahaleden Tahran yönetimini yakından ilgilendiren Gazze, Lübnan, Bahreyn ve Irak’taki kaos da etkilenecek. Tüm bu faktörlerin dışında İran ile nükleer program için yapılacak müzakerenin ortamı da oluşabilir.
- Komşu ülke İsrail, Şam’da başını ağrıtacak düşman bir hükümet istemez. Ancak Esad, iç siyasette birliğini güçlendirmek için İsrail’i kullanabilinir.
- Bölgede Suriye’nin yanında olan iki önemli güç var, bunlardan biri; Şii olan Lübnan Hizbullah’ı, diğeri de Hamas hareketi. Özellikle Hamas’ın lider kadrosu Şam’da barınıyor.
- Lübnan, Suriye’nin arka bahçesi. Bu yüzden Suriye’deki karışıklık hemen Lübnan’a da sıçrar.
Bu tablo, gerçekten işleri zorlaştırıyor. Kısa ve uzun vadede iki senaryodan söz edebiliriz. Kısa vadede; Suriye’ye dışarıdan yapılacak sert bir müdahale İran ve Ortadoğu’ya sıçrarsa bölge karışır. Uzun vadede Şam’daki bir rejim değişikliği de çatışma nedeni olabilir, bunun bir garantisi yok. Baas rejiminin yıkılması iç savaşa yol açabilir. Ankara’nın korkusu ise bir mülteci dalgası.
Ayrıca Suriye’de etnik ve dini çatışmalar patlak verecek, İslamcılar iktidara gelirse şiddet daha da artar. Sonuç olarak uluslararası diplomasi birçok belirsizliği hesaba katmalı. Şimdilik sert ambargo ve diplomatik baskı ile sonuç alma eğilimi öne çıkıyor. Böylece köklü reformlar ve güçler ayrılığı kendiliğinden vuku bulacak. En iyi çözüm de bu olur. Kısacası Şam’a çomak sokmak kimsenin harcı değil, belki de zamana yaymak en doğrusu.
* Siyasi bilimler uzmanı Yassin Musharbash’nin kaleme aldığı bu yazı Spiegel dergisinin internet sitesinden alındı.
Çeviren: Perwer Yaş
Suriye’den gelen haberlere göre geçen hafta 400 kişi öldürüldü, bunlardan sadece 140’ı Doğu bölgesindendi. Gazeteciler ayrıntılı haber yapamıyor. Bu sert kınamalara rağmen Suriye lideri Esad endişelenmek zorunda değil. Çünkü öyle görünüyor ki uluslararası toplum Libya’daki gibi askeri müdahaleye hemen karar vermeyecek.
El-Cizire televizyonuna konuşan senatör John McCain’e göre ABD’nin seçenekleri ise sınırlı. McCain, ambargodan yana. Ancak McCain dahil hiçbir politikacı şimdiye kadar askeri müdahale seçeneğini açıkça dile getirmedi. Uluslararası camianın Kaddafi’den farklı olarak Esad’a yaklaşmasının birçok nedeni var. En önemlisi de Arap camiası henüz Libya’ya karşı gösterdiği sert tavrı almadı. Çünkü gerek Batı dünyası, gerekse Arap ülkeleri müdahalenin sonuçlarından endişe duyuyor.
Ancak kim Şam yönetimine ‘çomak sokarsa’ beklenmedik sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacak. Zira Suriye, Libya’dan çok daha önemli jeopolitik bir konuma sahip. Suriye’yi farklı kılan önemli özelliklerden satır başlarını şöyle sıralayabiliriz:
- Suriye, İran’ın tek müttefiki. Bu yüzden bir rejim değişikliğinin sonuçları Tahran’a kadar sıçrayacak ve İran muhalefetinin eli güçlenecek. Olası bir askeri müdahaleden Tahran yönetimini yakından ilgilendiren Gazze, Lübnan, Bahreyn ve Irak’taki kaos da etkilenecek. Tüm bu faktörlerin dışında İran ile nükleer program için yapılacak müzakerenin ortamı da oluşabilir.
- Komşu ülke İsrail, Şam’da başını ağrıtacak düşman bir hükümet istemez. Ancak Esad, iç siyasette birliğini güçlendirmek için İsrail’i kullanabilinir.
- Bölgede Suriye’nin yanında olan iki önemli güç var, bunlardan biri; Şii olan Lübnan Hizbullah’ı, diğeri de Hamas hareketi. Özellikle Hamas’ın lider kadrosu Şam’da barınıyor.
- Lübnan, Suriye’nin arka bahçesi. Bu yüzden Suriye’deki karışıklık hemen Lübnan’a da sıçrar.
Bu tablo, gerçekten işleri zorlaştırıyor. Kısa ve uzun vadede iki senaryodan söz edebiliriz. Kısa vadede; Suriye’ye dışarıdan yapılacak sert bir müdahale İran ve Ortadoğu’ya sıçrarsa bölge karışır. Uzun vadede Şam’daki bir rejim değişikliği de çatışma nedeni olabilir, bunun bir garantisi yok. Baas rejiminin yıkılması iç savaşa yol açabilir. Ankara’nın korkusu ise bir mülteci dalgası.
Ayrıca Suriye’de etnik ve dini çatışmalar patlak verecek, İslamcılar iktidara gelirse şiddet daha da artar. Sonuç olarak uluslararası diplomasi birçok belirsizliği hesaba katmalı. Şimdilik sert ambargo ve diplomatik baskı ile sonuç alma eğilimi öne çıkıyor. Böylece köklü reformlar ve güçler ayrılığı kendiliğinden vuku bulacak. En iyi çözüm de bu olur. Kısacası Şam’a çomak sokmak kimsenin harcı değil, belki de zamana yaymak en doğrusu.
* Siyasi bilimler uzmanı Yassin Musharbash’nin kaleme aldığı bu yazı Spiegel dergisinin internet sitesinden alındı.
Çeviren: Perwer Yaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder