Kürt toplumu uzun acılı yollardan geçerek bu gün kendini yeniden var edebilmek adına ortaya eşsiz bir çaba koyuyor. Denilebilir ki, Kürt toplumu son otuz yılın en dinamik en gayretli halkıdır. Bölgede ve dünyada haklı olarak kendinden çok bahsettirerek gündemin ön sıralarında kendine yer bulmuştur.
Kürt halkının büyük özveriyle yükseltiği mücadelesi kimi sorunlarıda beraberinde getirmiştir. Ötelenen, gözardı edilen ve görmezden gelinen bu sorunlar büyüyerek adeta bir dağ oluşturmuştur. Sorunlar çözülmediği gibi sorunlarla birlikte yaşamak gibi bir alışkanlık oluşmuştur.
Kadınım sanat yapıyorum.. Biliyorum ve görüyorum ki; Kürt toplumu ve siyaseti kadını ve sanatı görmüyor, önemsemiyor ve hakettiği değeri vermiyor. Sanatı ve bilimi kendi sac ayağı yapmayan politikaların çok ileri gitme ve başarıyı yakalama şanslarının olmadığını kendi tecrübelerimden ve dünya deneylerinden biliyorum. Sanatın değiştirme ve dönüştürme, bilimin ön görü ve olgulara yaklaşım perspektifini temel almayan politikaların bu günden kendini yarına taşıma şanslarının olmadığını altını rahatlıkla çizebiliriz.
Kürt siyaseti hala kadını vitirinde tutma çabasındadır. Halbuki asıl derdi kadını siyasete katmak olmalıydı .Kadını kendisiyle esasta eşit görmeyen kadın meselesinde biçimi öne alan bu yapılar bu gün hala bir adım ileri iki adım geri yapıyorlar. Teorik olarak bütün yazılıp çizilenlere karşın kadının eşitliği pratik olarak içselleştirilmedi, özümsenemedi. Biz ne ağır abiler biliyoruz, evlerinde değme diktatörlere taş çıkartırlar. Eşlerine, analarına, bacılarına, etikllerini kalem yazmaya utanır.
Derneklerde, partilerde, vakıflarda, kültür merkezlerinde, alanlarda...değişip demokrat olurlar. Bu derin iki yüzlüğün en çok ve en sık yaşadığı alan kadın sorunudur.
Tarih içinde her türlü baskıyla muhatap olan kadınların sözde yenilikçi, sözde, demokrat, sözde devrimci yapılar tarafından da baskı altınada tutulması oldukça acayip ve yadırgatıcı bir durumdur. Kürt siyasetinin de bir şekilde baskı altına alındığı kadının gelişme koşulları toptan imha edilmiştir.
Kadınsanız ve sanat yapıyorsanız yanlızlığınız daha da büyür. Artık müslüman mahallesinde salyangoz satıyorsunuzdur. Eteklerinizden çekiştitirirler, çelme takarlar, ardınızdan fısıldaşırlar... Yüzünüzü topluma dönmenizi, değişim-dönüşüm çabalarına katkı koymanızı, bir türlü anlamazlar. Anlamamazlıktan gelirler... Yeri "mutfak" olanların dinamizmlerini için için gereksiz bulurlar. Ama bunu bir türlü dillendiremezler de...
17 yaşında henüz çocuk denilebilecek bir yaşta evlendim. Ailem ve yakın çevrem yurtsever niteliklere sahipti. Onların sayesinde kürt kimliğine ve yaşadığımız sorunlarala ilgili olmayı öğrendim.
Pratik deneyimlerimle tanık oldum ki kadınlar siyaset yaparken bir yere kadar izin verilirdi. Gerisi erkeklerin işi idi. Kürdistan'da onlarca irili-ufaklı Kürt örgütü son elli yılda kuruldu. Hiç birinin merkez komitesinde, politburosunda kadın üye yoktu. Hiç birinin, hiç kimsenin, böyle bir derdide yoktu. Kadın sorunu olarak programlar da epey yer tutmasına rağmen, sorunun sahiplerinin olmaması oldukça manidardı.
Üzerinden elli yıl geçmiş olmasına rağmen kimse sesini yükseltip anne bak kıral çıplak diyemiyor. Fiili durum ayrıntıya dair, bir-iki küçük değişiklikle halen devam ediyor.
ÖTEKİLERDEN FARKLI BİRİ
Evlilik; eşimin aranıyor olması, illegalite koşulları, cezaevi kapıları...önümü ve gözümü açtı. Sosyalleşmemizi siyasallaşmamızı sağladı. Mücadele ve hayat bana çok şey kattı. Eşimin tecrübe ve birikimlerini kendi araştırmalarımla harmanlayarak dünyaya ve olaylara başka gözle bakmaya başladım. Eksik kalan eğitimimi tamamlayarak mesleki formasyon kazandım. Harcında anlayış, özveri, saygı ve emek olan bu evlilik kişiliğimin gelişmesine ve inşasına büyük ivme kattı.
Ülkemin halkımın ve ailemin yaşadığı 12 Eylül sonrası zor koşullara rağmen aile içi demokrasi ve eşimin kadın meselesindeki duyarlılığı feminist düşünceyle tanışmamız ve azmim, politik yaşamda uğradığım hayal kırıkları, ruhumda yaşadığım derin fırtına ve karmaşa toplumsal çelişkiler uygun bir anda ruhumdaki acıyı eyleme dönüştürdüm kendimi resimle dışa vurdum.
Sanat sözün bitiği yerdi. Renklerle bir dil yaratmaya çalıştım .Ne ki; sanat alanındaki derin boşluk bu yolculuğu bir başıma yapacağım anlamı veriyordu .Günlerce, haftalarca, aylarca...odama çekilerek araştırdım ve desenler çizdim. Hazindir ki öncüllerim yoktu. Paylaşabileceğim kimseler yoktu. Adeta karanlıkta el yordamıyla yürüdüm. Kararlıydım... Hayatın bütün renklerini, ışığını ve dilini yakalayıp, kadın ruhumla yorumlayacaktım.
İnanıyordum ve biliyordum ki; bir ulusun inşa sürecine sanat büyük katkılar sunacaktı. Sanat ve bilim olmadan Kürtlerin asla başaramyacağına adeta iman ettim.
Artık olan biteni. dünü,bu günü ve yarını, renklerin o muazam zenğinliği, ışığın ve gölgenin mütiş gücü, halkımın yüzyıllardır yaşadığı acı ve kahrı tuallerimde yorumlamaya çalışıyorum.
Şiirlerde, stranlarda, resimlerde, heykellerde, roman ve öykülerde El Ciziri, Şeyx Said, Qadı Mıhamed, Mıhemed Şexo, Mela Mustafa Berzani, Musa Anter'leri yeniden doğarak ölümsüzleşiyorlar.
Sanatın eşsiz gücüyle halkım için, ülkem için, kendim için, arayış ve yolculuğumu sürdürüyorum. "Uzun ince bir yolda" olduğumun farkındayım. Zaten bu coğrafyada kolay olan hiç bişey yok ki...
DİYARBAKIR'da DÜŞLE YATIP GERÇEKLE UYANMAK
23,24,25/04/2010'da Diyarbakır ve ilçe belediyelerinin de katkıda bulunduğu D.Ö.K.H. (demokratik özgür kadın hareketi) tarafından organize edilen Kürt Kadın Konferansı'na delege olarak katıldım. Etkinlik bünyesinde daha çok kadın eksenli bir resim sergiside açtım "Özgürlüğüm Kimliğimde Saklı". Bu konferans bazı kadın guruplarını ve temsilcillerini her ne kadar davet etmemişse bile, kimi özellikleriyle Kürt tarihi açısından bir ilkti. Kürt kadınları, bu etkinlik bünyesinde birlik hoşgörü ve tölerans konusunda çok önemli mesafe kat etiklerini dosta düşmana gösterdiler. Başarının ve başarmanın yolunu açtlar. Bu etkinlik dar grup mantığından uzak tutulduğu kadar, kendini dar bir coğrafya ile sınırlamamıştı. Kürdistan'ın her bir parçasından kadın siyasetçiler, kadın aktristler, akademisyenler...davet edilmişti. Politik duruşları, örgütsel yapıları farklı da olsa çerçeve bir hayli geniş tutulmu ştu.
Dileğim ve temennim odur ki; bunda böyle bu tip etkinlikler kürtlerin birliği zemininde en geniş yelpazede, farklılıklarımıza katarak sürdürülmesidir. Kürtlerin birliğine kadın eli değmesinin gerekliliğine inanıyorum.
Kadınların geçen yıl bunu kısmen, gelecekte de tümüyle başarmak için önemli görevler üstlenebileceğini düşünüyorum. Kongre bitiminden sonra sergi dolayısıyla evime biraz daha geç gittim. Ilık bir bahar gecesinde Rewşen Bedirxan'ın sözleri kulağımda çınlıyordu "BANA KÜRTLERİN BİRLİĞİNİ VERİN BEN SİZE ÖZGÜR KÜRDİSTAN VEREYİM"
Ressam
Nevin Güngör Reşan
nevingungorr@yahoo.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder