25 Mart 2011 Cuma

Newroz, polise tokat, Susurluk ve koruculuk...


Ve 2011 Newrozu AKP'yi Bölge'de anlamsızlaştıran, ahlaki olarak Kürtleri çürütmeye kalkan işbirlikçiliği teşhir etti. Bu Newroz başka bir Newroz... En görkemli kitleselliği, yaygınlığı, radikalliği barındıran bir Newroz. Artık kendi çözümünü inşaa etmeye başlayan bir halkın Newroz'u oldu 2011 Newrozu. Bu Newroz bir halka nasıl önderlik edileceğinin ölçüsünü ortaya koydu. Bu Newroz Kürt halkının nasıl bir önderliği tercih ettiğini gösterdi. Bu Newroz bir halkın nasıl bir örgütle ayakta kalınabileceğini gösterdi. Bu Newroz Bölge'nin gerçek renklerinin nasıl dalgalanacağını dosta düşmana gösterdi.

AKP medyasının ahlaksız yayınlarının yalanlarını açığa çıkardı. Kürtlerin aydınlanmasını dünyaya duyuran bir Newroz oldu. Birkaç "ekranKurdu"nun Kürtleri kesinlikle temsil edemeyeceği, Kürtlerin aydını olamayacağını gösteren bir Newroz oldu 2011 Newrozu. Bu Newroz ahlaki keskinliği, hakkaniyetli olmayı, onurlu durmayı gösterdi. Bu Newroz bir halkın kendi şarkılarını nasıl söyleyebileceğini gösterdi. Bu Newroz'la bu halkın birkaç devrim birden yapabileceğini ortaya koydu. 2011 Newrozu tarihte yerini bütün görkemi ile alacak.


Sebahat Tuncel'in tokadı, Bengi Yıldız'ın taşı


Bu Newroz'a gidenler AKP'nin polisinin Kürtler için ne kadar manasızlaştığını gösterdi. Arama noktalarından geçen Kürt kadınlarının zılgıtları, tülbentlerindeki renkleri ile umarsız adımlarla alanlara girmeleri Kürt kadınlarının sahip oldukları cesaretin büyüklüğünü bize gösterdi. Bu Newroz İstanbul Vekili Sebahat Tuncel'in elinin ağırlığı karşısında devletin şaşkınlığını ortaya çıkardı. Bengi Yıldız'ın elindeki taş ile Kürdün öfkesinin varabileceği noktayı işaret etti. Çünkü "En sessiz sözcüklerdir fırtınayı getiren" derdi Nietzsche... En sessiz sözcükler Kürt illerinde Kürt insanına komando zulmü uygulandığında Kürtlerin dudaklarından dökülürdü. En sessiz sözcükler Amed zindanında işkencelere direnilirken Kürt gençlerinin dudaklarındaydı. Fısıltıyla, kulaktan kulağa, insandan insana söylenen iki kelimeli bilinmeyen denklem artık formüle edilmişti: "Kürdistan Sömürgedir!" Denklemin çözümü de iki sözcükten oluşuyordu: "Direnmek Yaşamaktır!" Zaman geçti... Kimse ne zulmü, ne zulmü edeni unutmadı... Tarihin derinliklerinden süzülüp gelen bütün duyguların toplamı bir halkta toplandı. Başka halklarla birlikte halk olan, başka halkları kendisinde barındıran bir halk oldu Kürtler. Ve Newroz oldu... Newrozlar geçti. Her Newroz'da biraz daha çoğaldılar.


Korucu Kamil Atak utandı!


Bu Newroz geleneğinin ortaya çıkardığı ahlaki ölçü karşısında her Kürt kendisini gözden geçiriyor. Bu Newroz'un arefesinde bir dönem Kürt illerinde koruculukla halk üzerinde terör estiren Korucubaşı Kamil Atak'ın "Korucu olduğum için utanıyorum" sözleri duyuldu. Sadece bir korucunun ya da zulüm eden birinin pişmanlığı değil, devletin Kürde reva gördüğü politikaların iflası gizlidir bu sözlerde.


Özel Timci Ayhan Çarkın halka sığınmak istedi!


Her Kürde kendi durumunu sorgulatmadı bu Newroz. Newroz'a katılan aydınları, İstanbul'dan, Ankara'dan memleketi yönetmek isteyenleri de sorgulattı. Hatta bir dönemin özel timcisi ve Susurluk skandalının kilit isimlerinden Ayhan Çarkın da Newroz'da af dileyip halka sığınmak istedi. Asıl "bebek katillerinin kim olduğunu söyledi!" Ne garip değil mi! Bazıları hâlâ kendi inşaa ettikleri gerçeklikleri bize hakikat gibi yutturmak istiyorlar. Ne diyelim! Bu halk sizi ıslah etsin!..


Bölge halklarının devrim baharı başladı... Halk çağlayanlar gibi çağıldayarak Newroz meydanlarına aktı. Sonra tarihin en büyük halayını tuttu. En kalabalık koro ile en güzel şarkısını söyledi, özgürlüğün... Görkemli duygular çağının Newrozun'unu yaşadık... Bu duyguyu bize yaşatanlara minnettar olmaktan başka ne denebilir ki!..

Hiç yorum yok: