4 Mart 2011 Cuma

Ekonomi Konusunda Itiraz Tekelci Dayatmayadır

Sermaye düzeninin aksine, ekonomi, toplumun maddi ihtiyaçlarının temin alanıdır. Uzun süre kullanım değeri sınırında kalınması komünal düzenle bağlantılıdır. Toplumsal bütünlük, herkese yaşamını garanti edecek tarzda bir ilkeyle yönetilir. İnsan türünün doğası da bunu gerektirir. Üretim hiçbir zaman kar amacıyla düşünülmemiştir. Uzun tereddütlerden sonra (armağan ekonomisi), toplumda artan işbölümünün de sonucu olarak, değişim ekonomisi kendine yer bulmuştur. Kullanım değerine ilaveten değişim değerinin oluşumu kar amaçlı değildir. Bu, ihtiyaçların artan çeşitlilik ve karşılıklı bağımlılık temelinde giderilmesini bağrında taşır. Metalaşma, pazar ve para ilişkisi, başlangıçta kar amaçlı değil, bu ihtiyaç çeşitliliğini ve bağımlılığını gidermek için geliştirilmiştir.

Pazar ekonomisi ve değişim

Pazar ekonomisi denilen olgu sanıldığı gibi bir sermaye-kar ekonomisi değil, değişimin yoğunca devreye girdiği ekonomidir. Ticaret, belli bir çaba karşılığında dolaşım payı olarak bir karşılık bulduğunda faydalı ve gerekli olan bir ekonomik faaliyettir. Fiyatların tekel dışı rekabetle belirlendiği pazar da ekonominin nabzının attığı alan haline gelir. Para, sadece değişimi kolaylaştıran bir araçtır. Küçük esnaf ve meslek sahipleri dediğimiz her türlü zümre de, pazar sürecinde istismar etmedikçe gerekli, faydalı ekonomik unsurlar olarak rol oynarlar. İhtiyaçların besin, giyim, barınma, ulaşım, eğlence gibi çeşitli sektörlere ayrışması ekonominin geliştiğinin göstergesidir. Tüm bu sektörlere ilişkin çabalar ekonomik faaliyet olarak anlam bulur. Toplum için tüm bu hususlar normalinde anlaşılırdır, değerlidir, etiktir.

İtiraz tekelci dayatmayadır!

Büyük tepki ve itirazla karşılaşılan ve tarih boyunca kötü, çirkin, zorba, zulüm, haksız, olmaması gereken olarak algılanan olgu ise, ekonominin üzerine dıştan dayatılan, ya cebren, zorla ya da ince kandırma yöntemleriyle (kıtlık, stok, fiyatlar ve paranın değeriyle oynama) kurulan tekelci dayatmalardır. Bu tekel kurma düzenine genel olarak sermaye-kar düzeni denilmektedir. İlkesi illa birilerinin büyük kazanması, büyük kısmının ise işsiz, yoksul ve açlık sınırında tutulup sermaye düzenine sürekli muhtaç kılınmasıdır. Gerekçesi de büyük kazanma olanağı tanındığında yarışın başlayacağı, bunun da ekonomiyi geliştireceğidir. Bunun büyük yalan olduğu, bugünkü finans çağının tepesinde oturanların hiç ekonomiyle ilgilerinin (borsa, faiz, kur gibi spekülatif konular dışında) olmamasında görülmektedir. Bunların ekonomiyle ilişki kurmaları ise krizle eşanlamlıdır. Kar dışında hiçbir şey onları ilgilendirmemektedir.

Ekonomi olmayan ekonomiden kurtuluş

Ekonomi-politik diye öyle saptırıcı bir bilim disiplini sayesinde gerçek ekonomik faaliyetler gündem dışına, ekonomi dışına sürülürken, ekonomi olmayan faaliyetler ekonominin vazgeçilmezleri, kutsalları (yine borsa, faiz, kur gibi spekülatif konular) diye sunulur. Yüksek ekonomi diye yutturulmaya çalışılır. Güç tekeli göz göre göre ekonomi olanı ekonomi olmayan, ekonomi olmayanı ve hatta ona karşıt olanı ise yüksek ekonomi, ekonominin kutsalları diye sunabilmektedir. Eğer ekonominin en temel sorunu nedir diye sorulursa, cevabı herhalde öncelikle bu soygun tekelinden kurtulmaktır. Gerçek ekonomi olmak için ekonomi olmayandan, dıştan güç tekeliyle dayatılan ekonomi karşıtlığından kurtulmaktır. Ekonomi haberleri adı altında faiz, borsa, kur spekülatörlerinin oyunundan kurtulmaktır; gerçek ekonomi gerçek ihtiyaçların sağlıklı, erişilebilir, çevreye dost yatırım teknikleriyle üretimi, bölüşümü ve tüketimidir. Böyle tanımlayabileceğimiz bir ekonomik inşa için ilk gerekli adım, ekonomik olmayandan kurtuluşun planlı, programlı ve örgütlü eylemidir.

Demokratik Uygarlık Manifestosu kitabından alınmıştır.

Hiç yorum yok: