4 Mart 2011 Cuma

AKP'nin Taşlar ve Kuşlar Hesabi

AKP her seçim döneminde olduğu gibi bu seçim sürecinde de bir taşla birkaç kuşu birden vurmaya çalışıyor.

Hakkını yememek gerekiyor; AKP avlama işini başarıyla yapıyor. Her dönem avlayacak birilerini de buluyor.

2002’den bu yana kimini konu mankeni, kimini vitrin malzemesi, kimini de psikolojik savaş aleti haline getirip, kendi amaçları doğrultusunda kullanıyor.

Geçen yılki Anayasa Referandumu sürecinde liberalleri ve bazı Kürtleri kullanmış, sonra da yüzüstü bırakmıştı. Bütün yumurtalarını AKP’nin sepetine dolduran liberallerin sözcüsü Ahmet Altan, aldatılmış olmanın acısıyla Erdoğan hakkında ağır yazılar yazdı ve soluğu mahkemede aldı.

AKP, Taraf’ı kullandı ve buruşturup bir kenara attı. Taraf yaptığı hizmetin karşılığını hazine yardımıyla aldı. Altan’ın bağırıp çağırması bu gerçeği değiştirmiyor.

AKP şimdi Radikal’i kullanıyor. Taraf teşhir oldu ya; Kürtlere karşı psikolojik savaşı şimdi Radikal üzerinden sürdürüyor. Aslı astarı olmayan psikolojik savaş haberleri ve akıllara ziyan yorumlarıyla Radikal, Taraf’ın yerini almış bulunuyor.

Türkiye’nin en güçlü demokrasi dinamiği olan Kürt hareketine karşı ‘muhalefet’ görevini şimdi Radikal yürütüyor.

AKP, bu gazeteyi diaspora Kürtlerine karşı da kullanıyor. Geçen yıl ülkedeki bazı Kürtlere uyguladığı ve sonuç aldığı stratejiyi şimdi sürgündeki Kürtlere uyguluyor. Bu seçimde diaspora Kürtlerini kullanmak, onları kendi çıkarlarına kurban etmek istiyor.

Radikal bu strateji doğrultusunda özel bir misyon yüklenmiş görünüyor.

12 Haziran seçimleri AKP ve Erdoğan için hayat memat meselesi haline gelmiş durumda. Erdoğan yarım kalan işlerini tamamlamanın, Çankaya’ya çıkmanın ve 2020’ye kadar iktidarda kalmanın hesaplarını yapıyor.

Bunu gerçek manada bir demokratikleşme eşliğinde yapsa; ülkenin kronik sorunlarına kalıcı çözümler arasa, tamam, kalsın diyeceğim ama, bunu yapmıyor.

Aksine önüne engel olarak çıkan bütün demokrasi dinamiklerini ya satın alarak ya da bastırarak susturmak, tek adam ve tek parti despotizmi kurmak istiyor.

Fakat Kürt meselesi de Barkey’in deyimiyle Türkiye’nin olduğu kadar AKP’nin de ‘Aşil topuğu’ olmaya devam ediyor. Kürt sorunu AKP için de can alıcı noktayı oluşturuyor. AKP ve Erdoğan bunu görüyor.

Bu sorundan kurtulmadan iktidarını sürdüremeyeceğini ve çıkarlarını garanti edemeyeceğini biliyor. Bu yüzden ağırlığı bu sorundan kurtulmaya veriyor. Kürtleri bölerek ve bu sayede tasfiye ederek Kürt sorunundan kurtulmaya çalışıyor.

Tabii bu kolay değil. Kürt halkı AKP’nin önünde aşılmaz bir kale gibi duruyor. AKP bu yüzden cepheden saldırmak yerine, sinsice kaleyi içeriden fethetmeye çalışıyor.

Kürt siyasetini daraltmak, içe kapatıp marjinal kılmak için Kürt toplumu içindeki farklılıkları kaşıyor. Olağan düşünsel farklılıkları derinleştirmeye, olağanüstü hale getirip çatışmaya dönüştürmeye çalışıyor.

Kürt diasporasına da bu amaçla yöneliyor.

Bazı siyasetçi ve sanatçılara bu yüzden ‘ülkeye dön’ çağrıları yapıyor. Yanlış anlaşılmasın; herkesin ülkeye dönme hakkı var ve bu hak tartışılamaz. Ülke özlemine ve dönme arzusuna sadece ve sadece saygı duyulur.

Kaldı ki bu bir lütuf değil. Bu insanlar baskı gördükleri, ölüm veya hapis tehdidi aldıkları için ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar. Onları buna Türk devleti zorladı. Çoğunun da hayatı parçalanıp dağıldı. Çoğu inanılmaz acılara katlandı. Bu insanlara saygı duymak, onları anlamak gerekiyor.

Ancak bu mesele AKP’nin kirli siyasal çıkarlarına da kurban edilemez. Herşeyden önce devletin diasporadaki Kürtlerden özür dilemesi gerekiyor. Ardından da dönüş için koşulların yaratılması; can güvenliğiyle ifade ve örgütlenme özgürlüğünün sağlanması gerekiyor.

AKP yurt dışındakilere çağrı yapıyor ancak, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engelleri de kaldırmıyor. Devletin işlediği cinayetlerin ise üzerine gitmiyor. Topraktan insan kemikleri fışkırıyor ama hükümetten ses çıkmıyor.

Ayrıca Avrupa’ya Türkiye’den her gün birçok Kürt siyasetçisi iltica amacıyla geliyor. BDP MYK üyesi Hatice Çoban daha yeni iltica etti. BDP Diyarbakır eski il başkanı Hilmi Aydoğdu’nun iltica işlemleri de yeni bitti.

Yalnız bunlar mı? Birçok kişi yollara düşmüş geliyor. Türkiye cezaevlerinde ise Kürt siyasetçisi, yazar, sanatçı ve gazetecisinden geçilmiyor.

Bunu görmek, AKP’nin tuzağına düşmemek, demokrasi, özgürlük ve hukuk devletinde ısrar etmek gerekiyor. Aynı zamanda dönüş meselesini çatışmaya dönüştürmemek, tam tersine bu dönemde Kürtler arası birliği güçlendirmek gerekiyor.

AKP Kürtleri bölmek, birbirine düşürmek ve tek tek tasfiye etmek istiyor. Bunu önlemenin yolu ise geniş bir ulusal-demokratik Kürt cephesi inşa etmekten geçiyor.

Özcesi; Kuşların taşlardan uzak durmaları, kolay av olmamaları ve geçmişten ders almaları gerekiyor.

gunayaslan@hotmail.de

Hiç yorum yok: