Tayyip Erdoğan’ın yıllar geçtikçe
mükemmeleştirdiği ve her sorulan soruya cevap verirken kullandığı bir
algoritma var. İletişim okumuş bir insan olarak irdelemeye calıştım.
Bu algoritma bir kaç adımdan
oluşuyor ve eğer zamanı varsa tüm adımları (1′den 7′ye hepsini), zamanı
daha kısıtlıysa bazılarını (genellikle 1 & 3 & 6′yı) kullanıyor.
Tayyip evde yalnızdır ve annesi eve gelince vazoyu kırılmış olarak bulur.
Annesi: Tayyipp! Vazoyu mu kırdın!
Adım 1: Yapılan yanlışın ifade edilme şeklini değiştir, onu yanlış olmaktan çıkar ve iyi bir şey gibi göster.
- Vazoyu kırmadım, parçalarına ayrıştırdım ve yeniden şekillendirilebilmesi için bir düzenleme yaptım.
Bu teknigin gercek hayattaki ornekleri soyle:
“Ağaçlara zarar vermiyoruz, yerlerinden söküp taşıyoruz.”
“Değişmedim, geliştim.”
“Alkolü yasaklamıyoruz, kullanımını düzenliyoruz.”
Adım 2: O suçu işleyecek / hatayı yapacak dünyadaki son insan olduğuna ikna et.
- Ben vazoya neden zarar vermek isteyeyim ki? Ben de vazoyum. Vazonun daniskasıyım. O vazo alındığında, onu omzunda 4 kat, bak rakam veriyorum tam 98 merdiven, yukarı taşıyan benim. Vazonun güneşten rengi solmasın diye onu depoya koyalım diyen, kimse kıskanmasın, nazar gelmesin diye arkadaşlarım gelince üstünü örten yine benim. O vazonun bir numaralı destekçisi benim, niye zarar vermek isteyeyim?
Bu tekniğin gerçek hayattaki örnekleri şöyle:
“Biz niye ağaç kesmek isteyelim, tam 3 katrilyon agaç diktik.”
“Biz niye yargıya baskı yapalım, Türkiye’deki en büyük adalet sarayalarını yapan, onlara cumhuriyet tarihindeki en büyük olanakları sağlayan biziz.”
Adım 3: Söz konusu olayın önemini indirge, olayı normalleştir, hatta yaptığının az bile olduğunu örneklerle açıkla.
- Ayrıca ben vazonun yeniden düzenlenmesine neden bu kadar tepki gösterdiğini anlamıyorum. Vazo, daha çok eski komünist ülkelerde kullanılan, artık miyadını doldurmuş bir süs eşyası. Bak Amerika’ya, bak İngilitere’ye var mı evlerde vazo? Hiç filmlerde görüyor musun? Modern evlerde görüyor musun? Anca Çavuşesku dönemindeki Romanya’da, sosyalizm ilettinden kurtulamamış Ukrayna’nın oblastlarında kullanılan, barok bir şey vazo. Var mı modern dünyada vazonun yeri? Yok. Bu tepkiyi anlamak mümkün değil. Bence vazonun yeniden düzenlenmesinde geç bile kalındı.
Bu tekniğin gerçek hayattaki örnekleri şöyle:
“Alkol düzenlemesi sadece bizde yok ki. Bunu biz mi uydurduk? Bakın iskandinav ülkelerine, Fransa’ya, İngiltere’ye, hepsinde kat be kat daha fazla kısıtlama var. Bizdeki düzenlemeler daha başlangıç seviyesinde.”
Adım 4: Şefkatinle, erdeminle karşıdakini ez. İstesem yapardım ama yapmadım de.
- Şimdi bana böyle suçlamalarla geliyorsun ama ben istesem o vazoyu 20 kere kırardım. Her gün evdeyim, vazoyla başbaşayım. Madem böyle hasmane bir tavrım var neden kırmadım? İstesem kırardım hatta yok ederdim. Ama yapmadım. Şahsi olarak vazoyla her konuda aynı fikirde olmasam da yapmadım, çünkü ben senin düşüncelerine saygı duyuyorum. İnsanların vazoyu sevme hakkı benim için kutsal. Vazoyu vazo olduğu için değil yaradandan dolayı seviyorum. Ben bu evde vazoların teminatıyım.
Bu tekniğin gerçek hayattaki örnekleri şöyle:
Bunu sadece Erdoğan değil, tüm parti kullanıyor aslında. Güncel örnekleri “Gezi olaylarında, istesek interneti keserdik, kesmedik.” veya Melih Gökcek’in dediği gibi“Sizi bir kaşık suda boğardık ama kahretsin ki demokratız.”
Adım 5: Soruyu asla cevapsız bırakma. Soruya “varsayalım dediğiniz doğru” şeklinde cevap ver. Bunun olasılığını kabul et ve bu olasılığa karşı da sorumlu bir şekilde davrandığını göster.
- Varsayalım dediğin doğru. Vazonun başına söylediğin şeyler geldi. Bu her şeyin benim yüzümden olduğunu mu gösterir? Pencereler ceyran yapmış, kedi koşarken vurup kırmış olabilir. Ben bunların araştırılması için komşunun oğlu Mustafa’ya gerekli talimatları verdim. Dünkü rüzgarın hızını araştıracak, kedinin davranışlarını inceleyip bana rapor verecek. Eğer bir yanlış tespit edersem o kediyi önce ben cezalandırırım. O pencereleri önce ben tamir ederim. Her şeyi takip ediyorum, her şeyi evimiz için, evimizin güzelliği, ferahı için yapıyorum.
Bu tekniğin gerçek hayattaki örnekleri şöyle:
“Polisin Gezi Parkı olaylarında aşırı gaz kullanmasıyla ilgili şikayetler var, doğru. Bunların incelenmesi için gerekli yerlere talimat verdim. Eğer böyle bir şey varsa, incelenecek, gereği yapılacak. Böyle bir şeye izin vermeyiz, veremeyiz.”
Adım 5: Soruyu soranın bu konudaki samimiyetini sorgula.
- Şimdi bir de şöyle bir nokta var. Salondaki vazo, dünyada ilk defa yeniden düzenlenen vazo değil. Madem vazolar konusunda böyle bir hassasiyetin var, alt komşunun vazoları, hem de 1 değil tam 2 vazosu, oğlu tarafından kırıldığında neden tepki göstermedin? O zaman neredeydin? Ya da taşınırken seramikleri kırılan Ayşe teyzeyle birlikte neden göz yaşı dökmedin? Bu vazonun farkı yalnızca benimle ilgili olması mı? Burada amaç üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Vazo bahane.
Bu tekniğin gerçek hayattaki örnekleri şöyle:
“Madem ağacları bu kadar seviyorsunuz, ben orman arazisinin içine üniversite yapılmasın diye yırtınırken neredeydiniz?
Neredeydi bu kalabalıklar?”
“Madem basın özgürlüğü diye bu kadar yırtınıyorsunuz, 28 şubat döneminde neredeydiniz?”
Adım 6: Olaydan yırttın, kendini iyi gösterdin. Şimdi bu avantajı rakibini kötü göstermek için kullan.
- Bu vazo kırmak falan hep Ali’nin (kardeşimin) yapacağı şeyler. O yapar bunları. Geçen sene cam dolabın penceresini kıran, küçükken babamın pikabına top atan kimdi? Ali. Ali’nin zihniyeti kırar ancak vazoyu. Bunun arkasında da o var; ben sana söyleyeyim. Şimdi babamın harçlıklara karar vereceği dönem yaklaşıyor ya, beni okul konusunda yenemiyor, aklınca böyle bir çamur atma yolu buldu. Bunları babam hep görüyor. Babam doğru kararı verir, benim içim rahat. Ben hep konuşuyorum babamla.”
Bu tekniğin gerçek hayattaki örnekleri şöyle:
“Bu gösteriler, kargaşalar hep CHP zihniyetinin bir ürünü. Bunların arkasında onlar var, seçim yaklaşıyor ya aklınca oradan vuracak. Marjinal gurupları örgütleyip, üç beş çapulcuyla kargaşa çıkartmaya çalışıyorlar. Ama biz halkımızı biliyoruz, halkımız bunlara itibar etmiyor. Halk her şeyi görüyor.”
Adım 7: Konu kapandı, cevap verildi. Konuşmanı kendini ve yaptıklarını överek zirvede bırak.
- Ben bunlara bakmıyorum anne. Ben işime bakıyorum. Bak 2 senelik ortaokul hayatımda, sınıfın en çalışkanı olmuşum. Herkes beni parmakla gösterir hale gelmiş, diğer çocukların annesi de oğullarına Tayyip gibi ol evladım der duruma gelmiş. Bu durumdayız. Din 5, beden 5, matematik 5. Bu durumdayız. Ben işime bakıyorum, dersime bakıyorum. Ailemiz için hayırlı bir evlat olmaya, ailemizi, babamın da dediği gibi evelallah apartmandaki örnek aile konumuna taşımaya çalısıyorum, çalışacağım.
Bu tekniğin gerçek hayattaki örnekleri şöyle:
“Ekonimi şöyle güzel, İMF borçları şöyle az, milli gelir şöyle yükseldi vs vs.”
Bu 7 adım dışında bir de içerlere serpilmiş ufak detaylar oluyor.
Talimat verdim, arkadaşlar çözdü:
İyi şeylerde “biz” de, ilişkilendirilmeyi istemediğin şeylerde ise “devlet, polis vs” gibi kurum adları ver.
İyi şeylerde:
“Galatasaray’ın stadını biz yaptık ve Galatasaray’a verdik.”
“Kayseri’ye galaksinin en büyük su fıskiyesini yaptık.”
İlişkilendirilmek istemediği konularda:
“Polis gaz kullanımında aşırıya kaçmış olabilir.”
“Devlet, imralıyla da konuşur, herkesle de konuşur.”
Soruya / suçlamaya kendi değerlerini değil suçlayanın değerlerini, silahlarını kullanarak cevap ver.
Ornegin, “Anayasada, devlet halkını alkolden, uyuşturucudan korur yazıyor. Bu görev bana verilmiş; bu maddeyi biz eklemedik ki.”
Adını telaffuz etmek istemediği insanların / kurumların ismini farklı söyle, farklı söylenemiyorsa ad tak.
Örnegin Atatürk deme, Gazi Mustafa Kemal de. Öcalan deme, İmrali de. CHP deme CeHaPe zihniyeti de.
Cevaplanması uzun sürecek soruları sanki cevap evet/hayır kadar kısaymış gibi laf arasında sor, karşındaki cevap veremesin, haklı görün.
Mesela onlarca gazeticiyle konuşurken birine “sizce gösterilerden ne mesaj almalıyım, siz söyleyin” de.
X sizi şöyle eleştirdi şeklinde bir soru gelince cevabına direkt ad hominem yaparak başla.
“X madem o kadar demokrattı, neden şöyle böyle haksızlıklar olurken sustu? Y’nin Japonya’ya ne hayrı dokunmuş? Bunların amacı bağcıyı dövmek..”
Hep yaptıklarını öv ama hiç kendini övme, aksine kendini önemsizleştir.
Örneğin “bu hükümet cumhuriyet tarihinin en büyük atılımını yaptı.” veya “Türkiye’nin en büyük x’ini yine biz yaptık” vs deyip yaptıklarını yüceltirken diğer yandan da “Ben hükümdarınız değil, hizmetkarınızım” gibi cümlelerle kendini önemsizleştir. Mesela Van hakkında konuşurken ikisini tek seferde yapmıştı: “Yaptığımız yatırımlarla adeta yeni bir Van inşa ettik. Bütün bu adımları niçin atıyoruz? Biz emanetçiyiz, hizmetkarız, efendi değiliz.”
Her yaptığının ucuna, geniş perspektifli, büyük bir amaç koy.
Örneğin alkol yasası çıkartıp ” Biz çocuklarımıza ufuk vermek, hedefler göstermek, Fatihler, Mimar Sinan’lar yetiştirmek zorundayız” de ya da kavşak açma töreninde “Hedefimiz 2023″ de.
Her yapilan seyi daha da sivriltmek icin eskiden yapilmis kendine gore bir yanlisla birlikte sun.
Her ikisini de abartarak kontrast yarat. Örneğin “Eskiden kahvaltıda çocuklara bira içiriliyormuş, bu tavsiye ediliyormuş. Şimdi ise gençleri alkolün zararlarından koruyoruz.”
Her Şeye hakimsin, her şeyi biliyorsun havası oluştur; böylece insanlara otokontrol aşıla, izlendiklerinin bilinciyle haraket etsinler.
“X’i kimin organize ettigini cok iyi biliyoruz.” veya “Ny Times’da GeziParki ilanini kimlerin fonladigini biliyoruz.” (zaten indiegogo’da para veren herkesin adi kabak gibi yaziyor.)
Konusmalarda kusuratsiz, tam rakamlar vererek her seyi detayina kadar biliyor havasi vermek de bunun bir ornegi.
Ne dersen de hep reasoning (sebep gostermecilik) yap. Mutlaka “cunku” de. Gosterdigin sebep cok muhim degil, insanlarin “sebep?” diye dusunmesine mahal verme.
“Haydarpasa’yi otel yapmak istiyoruz cunku Istanbul’da cok buyuk bir otel acigi var.” Burada onemli olan yapmak istedigini once soylemen, bu onemli. Yoksa mantiksiz bir sey dedigin anlasiliyor; mesela cumleyi ters cevirip “Istanbul’da cok buyuk otel acigi var, o yuzden Haydarpasa’yi otel yapmaya karar verdik.” dersen ikna edici olmaz.
Reasoning yaparken, kolay gosterilebilir bir sebebin yoksa, “cunku” ile baslayan herhangi bir sey de soyleyebilirsin: “Biz Taksim’i yayalastirmak istiyoruz, cunku millet bizden bunu istiyor.”
Bu zavalli hizmetkarinizin tespitleri simdilik bu kadar. Baska inanilmaz tespitlerim olursa yaziyi guncelleyecegim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder