Ankara -
Özellikle son günlerde yoğunlaşan eleştirilerine bakmayın, Ahmet
Altan'ın AKP-MGK koalisyonunun cinayetlerini örtbas edebilmek için
canhıraş çabalara girdiği de biliniyor. Hatta bu uğurda, yalan
yazmaktan, insanları karalamaktan, iftira atmaktan ve tüm bu kirli
fiillerinin üstünde “yükselerek”, “demokrasi, insan hakları, dürüstlük”
dersleri vermeye kakıştığı da olmuştur.
Hatta kendisinin unuttuğu ancak başkalarının hala yaşatmak için mücadele ettiği değerlerle kendisine hitaben yazılan mektupları art niyetle okuyacak kadar da ölçüsüzleşebildiğini göstermişliği de vardır.
AKP-MGK koalisyonu, 17 Ağustos günü Güney Kürdistan'da bulunan gerilla güçlerine yönelik hava saldırısı başlattı. Ağırlıklı olarak sivil yerleşimler vurularak gerilla ile bölge halkının ilişkisini tahrip etmeyi amaçlayan saldırı hala devam ediyor. Türk savaş uçakları 21 Ağustos’ta Pişder’e bağlı Kortek Köyü'nde sivil bir aracı hedef aldı. Saldırıda araç içerisindeki biri altı aylık olmak üzere 4 çocuk ve 2 kadının da aralarında olduğu aynı aileden 7 sivil katledildi. Kurbanların cesetleri yanmış ve parçalanmıştı.
Roboski katliamında olduğu gibi bu olayı da Kürt basın duyurdu. Türk basını her zamanki gibi Kürtler'in söz konusu olduğu olayı görmemeyi tercih etti. PKK katliamın TSK tarafından gerçekleştiğini duyurdu. Ankara bu saldırıyı, “yalanladı” hatta TSK konuya ilişkin bir takım, “görüntüler” yayımlayarak “kesinlikle kendilerinin bu olayla ilgileri olmadığını” savundu.
Ahmet Altan yönetimindeki Taraf, “bağımsız” gazeteciliğin gereği olarak olayın üstüne gitmeyi-örtmeyi onu başaramazsa hedef saptırmayı kendine görev bildi. Bu konuda, bir yayın organı aracılığı ile söylenebilecek hemen tüm yalanları söyleyerek, katliamın, “PKK tarafından gerçekleştirildiğini” kanıtlanmaya çalışıldı. Dahası, PKK'yi kendini “aklamaya” davet etti.
Gelin görün ki, Korket katliamı sırasında AKP hükümetinde içişleri bakanlığı yapan Beşir Atalay, Roboski katliamının, “bir operasyon kazası” olduğunu ispatlamak üzere iki gün önce CNN Türk'te katıldığı bir programda, “Ağustos ayından beri yapılan operasyonlarda az hata olduğunu, bu süre içerisinde daha önce Irak’ta bir hata olduğunu” ikrar ederek, 21 Ağustos günü Federe Kürdistan Bölgesi Ranya’ya bağlı Kortek’te 7 kişilik Hasan ailesini katlettiklerini ikrar etti.
Atalay'ın basın aracılığı ile yaptığı ikrarı yine fikri takibi olan yayın organları tarafından haber yapıldı. Katliam sonrası olayı PKK'nin üzerine yıkmak için Atalay ile suç ortaklığı yapan Taraf'tan ses yok. Herkese hesap soran, demokrasi, insan hakları dersi veren Ahmet Altan'dan da ses yok.
Oysa, Ahmet Altan yönetimindeki Taraf'ın hafiyelerinden biri utanmadan, sıkılmadan-gerçi kızmamak gerek belki bu duyguları bilmiyor, bunu öğretmemiş efendileri- Kortek katliamına ilişkin olarak, bazı fotoğraflarda yer alan, parçalanmış otomobil görüntüsündeki araba tekerlerinin ne kadar zamandır o alanda durduğunu anlatacak kadar yalanda sınır tanımayacaklarını ispatlamıştı.
Peki ya Ahmet Altan?
Altan da şöyle yazmıştı, “Ne oldu o yedi sivile” (31 Ağustos 2011) başlıklı yazısında;
“PKK’ya yakın ajanslar, “Türk uçakları tarafından vurulup öldürülen sivillerin” resimlerini yayınladı.
Çoğunluğu çocuk yedi sivil.
Yanmış, kavrulmuş, parçalanmış bedenlerinin resimleri.
Genelkurmay, bir iki gün sonra bir açıklama yaptı.
“O siviller bizim uçaklarımızın attığı bombalarla vurulmadı” dedi.
“Bizim uçaklarımızın attığı bombalar düştükleri yerde en aşağı sekiz metre çapında bir çukur açar, hâlbuki bu sivillerin vurulduğu arabanın çevresinde böyle bir çukur yok, arabanın yanındaki duvar bile sağlam duruyor, bu ölümler bizim bombalarımız sonucu gerçekleşmedi” diyerek açıklamasının mantıklı gerekçelerini de ortaya koydu.
Uydu fotoğraflarını da delil olarak yayınladı.
PKK, buna bir cevap vermedi, sustu, sanki ortada böyle bir sorun yokmuş gibi davrandı.
Bu savaştır, iki tarafın da yalan söyleyebileceğini, olayları çarpıtabileceğini baştan kabul etmek gerekiyor ama Genelkurmay’ın bu açıklamalarına PKK’nın bir cevap verme zorunluluğu var.’’
Hızını alamayan Altan, 6 Eylül 2011 tarihli “Kürtlerin askeri vesayeti” başlıklı yazısında da askeri yalnız bırakmıyor.
“Önce bizim Genelkurmay'dan başlayalım
PKK'nın Kandil'de “yedi sivil öldürüldü” iddiasını biz sür manşetten vermiştik, Genelkurmay, “Fotoğraflar ve krokilerle” yedi kişinin içinde bombalanarak öldüğü iddia edilen arabanın bulunduğu bölgeye bomba isabet etmediğini kanıtlamıştı, bunun üzerine PKK, “Bombalanan araba aşağıya uçtu onun için onun bulunduğu yerde bomba izi yok, yukarısında var” diyerek bir video yayınladı.
Bunu da gazeteye koyduk.
Genelkurmay, bu iddiayı da geçiştirmedi, demagoji yapmadı, hamasete sapmadı, özel görev verdiği bir uçakla “arabanın vurulduğu söylenen” yerin de resimlerini çektirip bize gönderdi ve “Orada da bomba izi yok incecik duvar bile sağlam duruyor” dedi.
Şimdi, “Parçalanmış yedi kişinin” resimlerini yayımlayan PKK'nın buna bir cevap vermesi gerekiyor... Genelkurmayın ciddiyetle, saygıdeğer ve güvenilir olmanın önemini kavrayarak çaba gösterdiğini ilk kez görüyorum...”
Görüldüğü üzere Altan, “Bizim Genelkurmay” diye andığı, askerin katliamının üstünü yine onun sözleriyle örtmeye çalışıyor.
Altan aynı yazısında, “Sivil öldürmenin alçaklık” olduğunu söylüyor. Ancak, katledilen sivillerin katillerini gizlemenin, bu katliamı elinde hiçbir kanıt yokken başkalarının üstüne yıkmaya çalışarak iftirada bulunmanın nasıl bir sıfatı hak ettiğine ilişkin hiçbir şey söylemiyor.
ANF NEWS AGENCY
Hatta kendisinin unuttuğu ancak başkalarının hala yaşatmak için mücadele ettiği değerlerle kendisine hitaben yazılan mektupları art niyetle okuyacak kadar da ölçüsüzleşebildiğini göstermişliği de vardır.
AKP-MGK koalisyonu, 17 Ağustos günü Güney Kürdistan'da bulunan gerilla güçlerine yönelik hava saldırısı başlattı. Ağırlıklı olarak sivil yerleşimler vurularak gerilla ile bölge halkının ilişkisini tahrip etmeyi amaçlayan saldırı hala devam ediyor. Türk savaş uçakları 21 Ağustos’ta Pişder’e bağlı Kortek Köyü'nde sivil bir aracı hedef aldı. Saldırıda araç içerisindeki biri altı aylık olmak üzere 4 çocuk ve 2 kadının da aralarında olduğu aynı aileden 7 sivil katledildi. Kurbanların cesetleri yanmış ve parçalanmıştı.
Roboski katliamında olduğu gibi bu olayı da Kürt basın duyurdu. Türk basını her zamanki gibi Kürtler'in söz konusu olduğu olayı görmemeyi tercih etti. PKK katliamın TSK tarafından gerçekleştiğini duyurdu. Ankara bu saldırıyı, “yalanladı” hatta TSK konuya ilişkin bir takım, “görüntüler” yayımlayarak “kesinlikle kendilerinin bu olayla ilgileri olmadığını” savundu.
Ahmet Altan yönetimindeki Taraf, “bağımsız” gazeteciliğin gereği olarak olayın üstüne gitmeyi-örtmeyi onu başaramazsa hedef saptırmayı kendine görev bildi. Bu konuda, bir yayın organı aracılığı ile söylenebilecek hemen tüm yalanları söyleyerek, katliamın, “PKK tarafından gerçekleştirildiğini” kanıtlanmaya çalışıldı. Dahası, PKK'yi kendini “aklamaya” davet etti.
Gelin görün ki, Korket katliamı sırasında AKP hükümetinde içişleri bakanlığı yapan Beşir Atalay, Roboski katliamının, “bir operasyon kazası” olduğunu ispatlamak üzere iki gün önce CNN Türk'te katıldığı bir programda, “Ağustos ayından beri yapılan operasyonlarda az hata olduğunu, bu süre içerisinde daha önce Irak’ta bir hata olduğunu” ikrar ederek, 21 Ağustos günü Federe Kürdistan Bölgesi Ranya’ya bağlı Kortek’te 7 kişilik Hasan ailesini katlettiklerini ikrar etti.
Atalay'ın basın aracılığı ile yaptığı ikrarı yine fikri takibi olan yayın organları tarafından haber yapıldı. Katliam sonrası olayı PKK'nin üzerine yıkmak için Atalay ile suç ortaklığı yapan Taraf'tan ses yok. Herkese hesap soran, demokrasi, insan hakları dersi veren Ahmet Altan'dan da ses yok.
Oysa, Ahmet Altan yönetimindeki Taraf'ın hafiyelerinden biri utanmadan, sıkılmadan-gerçi kızmamak gerek belki bu duyguları bilmiyor, bunu öğretmemiş efendileri- Kortek katliamına ilişkin olarak, bazı fotoğraflarda yer alan, parçalanmış otomobil görüntüsündeki araba tekerlerinin ne kadar zamandır o alanda durduğunu anlatacak kadar yalanda sınır tanımayacaklarını ispatlamıştı.
Peki ya Ahmet Altan?
Altan da şöyle yazmıştı, “Ne oldu o yedi sivile” (31 Ağustos 2011) başlıklı yazısında;
“PKK’ya yakın ajanslar, “Türk uçakları tarafından vurulup öldürülen sivillerin” resimlerini yayınladı.
Çoğunluğu çocuk yedi sivil.
Yanmış, kavrulmuş, parçalanmış bedenlerinin resimleri.
Genelkurmay, bir iki gün sonra bir açıklama yaptı.
“O siviller bizim uçaklarımızın attığı bombalarla vurulmadı” dedi.
“Bizim uçaklarımızın attığı bombalar düştükleri yerde en aşağı sekiz metre çapında bir çukur açar, hâlbuki bu sivillerin vurulduğu arabanın çevresinde böyle bir çukur yok, arabanın yanındaki duvar bile sağlam duruyor, bu ölümler bizim bombalarımız sonucu gerçekleşmedi” diyerek açıklamasının mantıklı gerekçelerini de ortaya koydu.
Uydu fotoğraflarını da delil olarak yayınladı.
PKK, buna bir cevap vermedi, sustu, sanki ortada böyle bir sorun yokmuş gibi davrandı.
Bu savaştır, iki tarafın da yalan söyleyebileceğini, olayları çarpıtabileceğini baştan kabul etmek gerekiyor ama Genelkurmay’ın bu açıklamalarına PKK’nın bir cevap verme zorunluluğu var.’’
Hızını alamayan Altan, 6 Eylül 2011 tarihli “Kürtlerin askeri vesayeti” başlıklı yazısında da askeri yalnız bırakmıyor.
“Önce bizim Genelkurmay'dan başlayalım
PKK'nın Kandil'de “yedi sivil öldürüldü” iddiasını biz sür manşetten vermiştik, Genelkurmay, “Fotoğraflar ve krokilerle” yedi kişinin içinde bombalanarak öldüğü iddia edilen arabanın bulunduğu bölgeye bomba isabet etmediğini kanıtlamıştı, bunun üzerine PKK, “Bombalanan araba aşağıya uçtu onun için onun bulunduğu yerde bomba izi yok, yukarısında var” diyerek bir video yayınladı.
Bunu da gazeteye koyduk.
Genelkurmay, bu iddiayı da geçiştirmedi, demagoji yapmadı, hamasete sapmadı, özel görev verdiği bir uçakla “arabanın vurulduğu söylenen” yerin de resimlerini çektirip bize gönderdi ve “Orada da bomba izi yok incecik duvar bile sağlam duruyor” dedi.
Şimdi, “Parçalanmış yedi kişinin” resimlerini yayımlayan PKK'nın buna bir cevap vermesi gerekiyor... Genelkurmayın ciddiyetle, saygıdeğer ve güvenilir olmanın önemini kavrayarak çaba gösterdiğini ilk kez görüyorum...”
Görüldüğü üzere Altan, “Bizim Genelkurmay” diye andığı, askerin katliamının üstünü yine onun sözleriyle örtmeye çalışıyor.
Altan aynı yazısında, “Sivil öldürmenin alçaklık” olduğunu söylüyor. Ancak, katledilen sivillerin katillerini gizlemenin, bu katliamı elinde hiçbir kanıt yokken başkalarının üstüne yıkmaya çalışarak iftirada bulunmanın nasıl bir sıfatı hak ettiğine ilişkin hiçbir şey söylemiyor.
ANF NEWS AGENCY
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder