Tımarhanede terör olan Türk rejiminde "demokrasi" yalanlar dolambacı,
gerçeği ise diktatörlüktür. Çünkü demokrasi, uğruna acılar çekip,
savaşlar vererek kazanılan bir yaşama kültürü, bunlarınkisi, "Atatürk
ilke ve inkılapları" adıyla diktatöre biat, bir başka yönüyle körün
tuttuğunu altına almasıdır.
Kürdistan, gelmiş geçmiş tekmil diktatörlerin daimi düşmanı, zalimlikte rekor kıran da, bu sistemde "birinci sınıf vatansever"dir.
O nedenle, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ tutuklanmasının hak, hukuk ve adaletle ilgisi yok, tımarhanede üstünlüğü ele geçirme tepişmesidir.
Darbecilere, insaniyet adına hesap sorma yok çünkü, AKP darbecilerin ürünüdür. Darbe anayasası ve yasaları sayesinde diktatörlüğünü pekiştirmektedir. Böğürlerine süngü dürtükleyen General İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir ve cuntasına soru bile soramamışlardır. Çünkü onlar yalnız değil, arkaları da güçlüdür. Bu bir kurt düzenidir. Kıtlık günlerinde, yaşlanmış, hastalıktan takattan düşmüş kurt sürüye yemdir. Bunlar da, Atatürk'ten beri, rakiplerini sindirmek için, güçsüzü alt edip, ezmektedirler. Generalin başına gelen, rejimin adam yeme geleneğinin tekrarından ibarettir. Planlı, programlı...
Nitekim, tutuklanması, 7 bin 500 Kürdün toplama kamplarına doldurulacağını önceden bilen televizyon tarafından açıklandı. Fetullah Gülen’in televizyonu mahkeme kararından tastamam 21 dakika önce generalin tutuklandığını duyuruverdi.
Faşisit rejimlerin teröründe hukuku budur. Önce infaz, kararın gerekçesi sonra gelir. Teslim olmamış, biata geçmemiş herkes nasibi alır.
Kürtler ateş çemberinde boğulmak istenirken, ateşin harlayın diye bağırıyorlardı. Sıra kendilerine gelince Hitler rejimi kurbanları gibi "vay başıma gelenlere" diye ağlaşıyorlar, şimdi.
Bir coğrafyayı saran bela eskidir. Roboski katliamı cinayetlerine ortak olmak istemeyen Kürtlere yeni gözdağıdır. Katliam, tasarlanarak planlanmıştı. İstedikleri suçu işlemeyen Kürtlerin çocuklarını tuzağa çekip, bir araya toplayarak berhava ettiler.
Eskiden bu tür katliamları, Kürdistan gerillalarının boynuna atıyor, kimseyi değil, ama kendilerini inandırıyorlardı. AKP iktidarı, bu kez 12 saat boyunca yalan aradı. Fakat onca tanık ve ince plan varken yalana kılıf bulamayınca, "kaza" kılıfını çektiler, kan deryasının üstüne. Katliamı çarpıtarak savunma görevini de, AKP rejiminin kıravatlı korucuları Kemal Burkay, Galip Ensarioğlu, Mehmet Metiner ve ekmeğe esir düşmüş "Kürt aydını" adını denilen çürümüşlere verdiler.
Ama zekasının kısa boyu ile düzenin medyasında ironi ve alay konusu olan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, itiraflarıyla kıravatlı korucuları, foseptik kokulu utanç çukuruna gömüverdi. Bakan, parlamentoda Kürdistan temsilcilerine cevap verirken, katliamın haklı ve yerinde olduğunu savunurken şöyle diyordu:
"Oradaki ölümün bir adım ötesi, bölücü terör örgütüdür. Kandil'dir. Oradaki ölümü görmek için, o hayatını kaybeden insanlara kaçakçılık malını görmek lazım."
Bakanın zekasından süzülen sözler yorum gerektirmeyecek derekede açık. Gerilla ile ilişkileri olduğu, gerilladan mal aldıkları için öldürüldüklerini söylüyor. Kırımı hak ettiklerini…
Olan AKP aydını kıravatlı koruculara oldu. Onlar uydurmaya çalıştıkları yalan kılıfla kala kaldılar. Ama, henüz belayı tam olarak göremediler. Onların da çaptan düşecek günleri gelecektir.
General için yine de bayrak kaldıran Türkler var. Ama onlar gırtlaklarını kaptırdıklarında utançlarıyla tek, yalnız kalacaklardır. Arkalarında "yazık oldu" diyecek kimse de olmayacak…
Kürdistan, gelmiş geçmiş tekmil diktatörlerin daimi düşmanı, zalimlikte rekor kıran da, bu sistemde "birinci sınıf vatansever"dir.
O nedenle, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ tutuklanmasının hak, hukuk ve adaletle ilgisi yok, tımarhanede üstünlüğü ele geçirme tepişmesidir.
Selanikli General,
Kürdistan’da köyleri ateşe verip, katliam yapan birliklerin komutanı
olarak AKP iktidarının gözüne girmiş, "hizmetleri" madalyalar ve
Genelkurmay Başkanlığı makamıyla ödüllendirilmiştir. Ama kullanım
süresini doldurup, çaptan düşmüş bir tekaüttür, artık. Ardı boşalmış,
gücü tükenmiş, el üstünde tutulan günler geride kalmış, üstelik eski
arkadaşları generaller tarafından hain diye terk edilmiştir.
Tutuklanmasının darbe ve darbecilerle hesaplaşmanın alakası yoktur. O,
son Kemalistleri sindirme taarruzunda, yalnızlığıyla altta kalıp, kolay
yem olarak ezilmiş, tımarhane içi tepişme teröründe, "bana biat edip, el
bağlayarak selama durmayanın hali budur" müsameresinde, figüranı olarak
kullanılmıştır.
Darbecilere, insaniyet adına hesap sorma yok çünkü, AKP darbecilerin ürünüdür. Darbe anayasası ve yasaları sayesinde diktatörlüğünü pekiştirmektedir. Böğürlerine süngü dürtükleyen General İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir ve cuntasına soru bile soramamışlardır. Çünkü onlar yalnız değil, arkaları da güçlüdür. Bu bir kurt düzenidir. Kıtlık günlerinde, yaşlanmış, hastalıktan takattan düşmüş kurt sürüye yemdir. Bunlar da, Atatürk'ten beri, rakiplerini sindirmek için, güçsüzü alt edip, ezmektedirler. Generalin başına gelen, rejimin adam yeme geleneğinin tekrarından ibarettir. Planlı, programlı...
Nitekim, tutuklanması, 7 bin 500 Kürdün toplama kamplarına doldurulacağını önceden bilen televizyon tarafından açıklandı. Fetullah Gülen’in televizyonu mahkeme kararından tastamam 21 dakika önce generalin tutuklandığını duyuruverdi.
Faşisit rejimlerin teröründe hukuku budur. Önce infaz, kararın gerekçesi sonra gelir. Teslim olmamış, biata geçmemiş herkes nasibi alır.
Kürtler ateş çemberinde boğulmak istenirken, ateşin harlayın diye bağırıyorlardı. Sıra kendilerine gelince Hitler rejimi kurbanları gibi "vay başıma gelenlere" diye ağlaşıyorlar, şimdi.
Bir coğrafyayı saran bela eskidir. Roboski katliamı cinayetlerine ortak olmak istemeyen Kürtlere yeni gözdağıdır. Katliam, tasarlanarak planlanmıştı. İstedikleri suçu işlemeyen Kürtlerin çocuklarını tuzağa çekip, bir araya toplayarak berhava ettiler.
Eskiden bu tür katliamları, Kürdistan gerillalarının boynuna atıyor, kimseyi değil, ama kendilerini inandırıyorlardı. AKP iktidarı, bu kez 12 saat boyunca yalan aradı. Fakat onca tanık ve ince plan varken yalana kılıf bulamayınca, "kaza" kılıfını çektiler, kan deryasının üstüne. Katliamı çarpıtarak savunma görevini de, AKP rejiminin kıravatlı korucuları Kemal Burkay, Galip Ensarioğlu, Mehmet Metiner ve ekmeğe esir düşmüş "Kürt aydını" adını denilen çürümüşlere verdiler.
Ama zekasının kısa boyu ile düzenin medyasında ironi ve alay konusu olan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, itiraflarıyla kıravatlı korucuları, foseptik kokulu utanç çukuruna gömüverdi. Bakan, parlamentoda Kürdistan temsilcilerine cevap verirken, katliamın haklı ve yerinde olduğunu savunurken şöyle diyordu:
"Oradaki ölümün bir adım ötesi, bölücü terör örgütüdür. Kandil'dir. Oradaki ölümü görmek için, o hayatını kaybeden insanlara kaçakçılık malını görmek lazım."
Bakanın zekasından süzülen sözler yorum gerektirmeyecek derekede açık. Gerilla ile ilişkileri olduğu, gerilladan mal aldıkları için öldürüldüklerini söylüyor. Kırımı hak ettiklerini…
Olan AKP aydını kıravatlı koruculara oldu. Onlar uydurmaya çalıştıkları yalan kılıfla kala kaldılar. Ama, henüz belayı tam olarak göremediler. Onların da çaptan düşecek günleri gelecektir.
General için yine de bayrak kaldıran Türkler var. Ama onlar gırtlaklarını kaptırdıklarında utançlarıyla tek, yalnız kalacaklardır. Arkalarında "yazık oldu" diyecek kimse de olmayacak…
AHMET KAHRAMAN
akahraman61@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder