Fethullah Gülen : Bu okullar Türk milletinin adını
dünyanın dört bir yanına duyuruyor, Türk insanın itibarını yükseltiyor,
gelecek adına lobiler oluşturuyor…. Dünyanın değişik yerlerinde okul
açmak sizin ne haddinize, Türkçeyi öğretmek size mi düştü deme cüretinde
bile bulunabiliyorlar…..Ve Türk devletinin gelecekteki değişik lobileri
açısından ve bütün bunları da gelecekte devletimizin dış destekli bir
hale gelip ve büyüklüğünü koruması, devam ettirmesi, ben şahsen
hedefliyorum. Aşırı derecede kendi devletimize ve kendi milletimize
karşı alakam vardır…..
Alıntılar Fethullah Gülen’in sitesinden ve Gülen yazdığı ‘’ Kafayı Değirmenin Suyuna Takanlar’’ adlı mekalesinden alınmıştır.
Evet değirmenin suyu nereden geliyor ? Dört kıtada ( Asya, Afrika,
Avrupa ve Amerika ) yüzlerce okul 4 üniversitesi bulunan ve kaba rakamla
triliyonları aşan ve Türk milli eğitim bakanlığına bağlı özel içinle
çalışan bu okulların gider ve gelirleri nasıl denetleniliyor. Bu güne
kadar Türk medyasında bu sorgulanılmadı TSK’ bütçesi sorgulanılmaya
çalışılırken Gülen cemeatının bütçesi hasır altı ediliyor ! Orak
Çalışlar ile yaptığı bir röpotajda ‘’ Dünyalık olarak giydiğim elbisem
ve çamaşırlarımdan başka mal varlığına sahip değilim ‘’ diyor.
Açıkçası, Türk devleti ve milletine bu denli bağlı ve Türk devletine
bağlı bir cemeatın bütçesinin mercek altına alınması beklenilemez.
Türkiye’ de bazı resmi kurumların bütçesi denetim dışıdır. TSK,
Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığa bağlı özel ödenekler denetim dışı ve bu
ödenekler ; Türk devletinin bekası açısında kirli işlerde kullanılıyor.
Gülen Cemeatinin bütçeleri, gelir-giderlerinin denetlenmemesi her türlü
vergiden muaf tutulmasıdır. Bu da Türk sömürgeci Türk devleti
sivil-askeri kurumların anlaştıkları stratejik bir noktadır.
Hiç bir halk, hiç bir devlet ; Arap-Türk ve Fars devletleri kadar,
İslamiyeti kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp propağanda etmediler.
Eğer yeryüzünde hangi halk bundan zarar gördü diye bir soru ortaya
atılırsa, hiç kuşkusuz bunun cevabı Kürt halkı olacaktır diye cevap
verilecektir. Hiç bir halk, Kürt halkı kadar İslam devletlerinin baski,
katliam, talan-yağma ve soykırımına maruz kalmamıştır. Kurdistan’ a Ömer
Bin Hattap’ la başlayan soykırım-asimilasyon seferleri Türk devletinin
organize ettiği çeşitli yardım-hayir-eğitim kurum ve kuruluşları ile
asimilayon-jenosid politikları devam etmektedir.
Fethullah Gülen Cemematinin eş zamanlı ( 1993-1994) olaral Hewlêr ve
Hekkari’ de açtıkları okulların, Türk devletinin insiyatifi dışında
İslami cemeatların kendi başlarına organize ettikleri iddiaları
gerçekleri yansıtmıyor. Değerli İsmail Beşikçi Hoca’ nin değişik
Kurdistani sitelerde yayınlanan ‘’Devlet, AKP, Din, PKK, Kürtler’’ adlı
makalesinden Türk devletinin Kurdistan’da Türk-İslam kültürünün
gelişmesi Kürt halkının islam adı altında asimilasyonu geliştirmek için
kullandıkları yöntemleri şu şekilde dile getiriyor
:‘’Fikri
Sağlar, ikinci defa Kültür Bakanlığı yaptığı sırada, Siyah Beyaz
Gazetesi’nden, Hasan Uysal’a ikinci bir açıklama daha yaptı. Bu
açıklama, 8 Şubat 1996 tarihli gazetede, “Bakanın bulamadığı belge”
başlığıyla yayımlandı. Hasan Uysal, Fikri Sağlar’ın açıklamalarını şöyle
dile getiriyor.
“1984-1985 tarihinde, MGK’nın, Avrupa ve Güneydoğu’da,
yaşayan vatandaşlara, ‘dini propaganda yapılması ve dini ağırlıklı
dernek ve vakıfların kurulmasına yönelik talimatı’ ve talimat uyarınca,
toplam 350 milyon doları bulan harcamaları kanıtlayan belgeler kayboldu.
Kültür Bakanı Fikri Sağlar, ‘göreve gelir gelmez bu
işleyişi durdurdum; ancak şimdi hem MGK kararı, hem, bu konudaki
yazışmalar kayıp’ dedi. Bakanın bu belgelerin bulunmasına ilişkin
talimatı üzerine, müsteşar ve müsteşar yardımcılarının seferber olmasına
karşılık, belgelerin bulunmayışı, bakanlık içinde, ‘köstebek kim’
sorusuna yol açtı.
Kültür Bakanı Fikri Sağlar, söz konusu yazışmaların ‘çift
mühürlü’ birinci derecede gizli, olması nedeniyle kayıtlarına girmemiş
olabileceğini belirtti. 12 Eylül döneminde MGK’nın ‘PKK ile mücadelede,
yurt dışındaki Güneydoğulu yurttaşların, ülkeye bağlılıklarının
sağlanması’ gerekçesiyle, dinci örgütlenmeleri teşvik ettiğini kaydeden
Sağlar, ‘şeriatçı örgütlenme bizzat 12 Eylül komutanlarının teşviki, ile
gerçekleşmiş ve şeriatçı örgütlenme devlet eliyle beslenmiştir. Bu
konudaki görev de Kültür Bakanlığı’na verilmiştir. 1991 yılında Bakan
olduğumda bu kararı kucağımda buldum. Öğrenir öğrenmez MGK ile yazışıp
bunu durdurdum’ diye konuştu. Fikri Sağlar ayrıca, şunları söyledi
‘Göreve geldiğim ilk günlerde önüme MGK kararını koydular. Yurt dışında
ve Güneydoğu Anadolu’da dini propaganda yapılması, dini ağırlıklı dernek
ve vakıfların kurdurularak parasal destek sağlanması görevi Kültür
Bakanlığı’na verilmiş. Kültür Bakanı Fikri Sağlar şöyle devam etti. ‘ilk
işim bu uygulamayı durdurmak oldu. Talimatın yürürlükten kaldırılması
için ise, yazdığım yazının MGK’ye, iletilmesi amacıyle, özel kalem
müdiresi Hediye Mugay’ı kurye olarak görevlendirdim. MGK’ye aynı amaçlı
Halkevleri ve Türk Kültür Merkezleri önerdim. Bu isteğimiz kabul gördü
ve böylece dinci örgütlenmeye destek talimatı ortadan kalktı.’
Kültür Bakanı Fikri sağlar, söz konusu belgelerin ortadan
kalkmış olmasının kendisini şaşırtmamış olduğunu belirterek şöyle dedi.
‘Aradan geçen bunca yıla karşın, bakanlıkta istenilen düzeyde bir
örgütlenmenin sağlanmamış olması, bakanlığın bizden önce ne hale
getirildiğinin bir örneğidir. Tek başına iktidar olmadan ve bakanlığın
tepeden tırnağa yeniden yapılanması sağlanmadan bu durum düzelemez. Ya
benden önceki belgeler arasında da yok. Buna çok şaşırmadım. Ama
üzülerek ifade edeyim ki, şeriatçı örgütlenme için, devletin ayırdığı
bütçenin üçte biri bile Kültür evleri için verilmedi.’
Açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki, dinsel akımları, dinsel
kurumlaşmaları teşvik eden devlettir, ordudur. Bunu şüphesiz, Kürt
bölgelerinde ve Kürtlerin yaşadıkları alanlarda yapıyor. Kürtlerdeki
milli hareketi geriletmek, Kürtleri resmi görüşe, Türklük anlayışına
bağlamak için yapıyor.’’
Paragraf, sömürgeci Türk devletinin Kürt halkına karşı uyguladığı
asimilasyonun bir devlet politikası olduğu, sivil yada askeri
yönetimlerin iktidarda olması öze ilişkin durumu değiştirmediği bir kaç
rutın değişikliğin dışında asimilasyonun çok varyantlı ve çok
alternatifli bir den fazla seçeneklere Kurdistan halkına karşı
uygulandığı dile getiriliyor.
İttihak-ı Terraki’ den günümüze, Türk devleti dönemsel olarak
İslamcılık-Demokratçılık-Solculuk-Sağcılık…vs yöntemlerle Kürt halkını
ve temsil güçlerini kuşatıp, imha-inkar-sürgün ve asimilasyon
politikalarını sürdürmüşlerdir. Bu politikalar Adnan Menderes döneminde
sürdüğü gibi Demirel-Ecevit-Özal, Erdoğan hükümetleri döneminde de
kesintisiz sürdürülmüştür. Bütün bunlar bilinmesine rağmen, Sömürgeci
Türk devletindeki her iktidar-hükümet değişikliğini Kürt halkına ‘’
çözüm’’ için bir umut olarak ilan eden, Kürt parti ve aydınları için ;
ikaz-uyarı açısında bir hatırlatma olması açısında fırsattır. 90
sürecini Amed, Batman, Silvan, Nusaybin…vs yerlerde yaşayan bir tanık
olarak, Sömürgeci Türk devletinin jiteminin, Jandarmasının, Mitinin
polisinin AKP-Hizbi-Kontra ( Şimdi ad değişikliğine giderek kendisini
Mustazaflar olarak nitelendiriyorlar) Gülen ve diğer dinci hareketlere
yönelik hiç bir yönelimi olmamıştır.
TSK ve Kemalistler tarafından tehlike olarak arz edildiği iddia
edilen Fethullah Gülen Cemeati 1993 yıllında Kurdistan’ ın her tarafında
olduğu gibi çatışmaların yoğun olarak yaşanılan Hekkari’ de yoğun okul
açma Kürt çocuklarını Türk-İslam sentezi altında asimilasyon
faaliyetlerini yoğunlaştırırken Mustazaflar cemeatinin üyeleri Polis-Mit
ve Jitem eşliğinde Diyarbakır-Silvan-Nusaybin-Batman vs yerlerde,
katletmek için Yurtsever Kürt avına çıkıyorlardı.
Sömürgeci Türk devleti PKK aracılığı ile Kurdistanı tatbikat ve atış
poligonu arenasına çevirip, Kurdistanı boydan boya yakıp yıkarken diğer
taraftan da Hümanist-sivil-İslamcı-Demokrat-Liberalist-Solcu özelliklere
büründürülen kurum ve kuruluşların çalışmalarını bir ahtapotun kolları
gibi Kurdistan’ a yaydırıyordu. Yakma-yıkma-öldürme-işkence-sürgün…vs
yöntemler Polis-Asker-jitem-Mit aracılığı ile yürütülürken diğer
kesimler 2. Cumhuriyetçiler-AKP-Gülen, Kültür-evleri-Kadın dernekleri,
öğrenci yurtları-burslar-okuma salonları dernek ve sendikalar….vs
aracılığı ile de Kürtlerin sırtları sıvazlanıp-okşanılarak Türkiyeliliğe
entegre etme faaliyet çalışmaları yoğunlaştırılıyordu. Bu akımlar
içersinde Fethullah Gülen Cemeatina daha farklı misyonlar yüklenilip, bu
Cemeatin ilgi alanı Kurdistan’ ın Güneyi’ de kaydırılarak, bu alandaki
yeni genç kuşakları özellikle de yönetici, Kurdistan’ ın güneyini
yöneten, yönetici ellit tabakanın çocuklarını, Türk-İslam sentezi ile
eğitme misyonu verildi.
İran-Suriye, Suudi Arabistan ve Irak’ ın Orta ve Güney bölümlerinde,
Fethullah Gülen Cemeatinin okul açma istemleri red edilmesine müteakip,
Kurdistan’ ın güneyinde okul açma faaliyetlerine ağırlık verildi.
Fethullah Gülen Cemeatinin Duhok’tan Halepçe’ ye değin devasa bir eğitim
alanına sahip......Bir sonraki yazımda Fethullah Gülen Cemeatin
Güney Kurdistan’daki eğitim faaliyetleri, ve bu faaliyetlerin
amaçlarını irdelemeye çalışacağım.
FETHULLAH GÜLEN’ IN ALDIĞI ÖDÜLLER
1995 – Türk Ocakları Vakfı "Nihal Atsız Türk Dünyası Hizmet Ödülü"
1995 – Mehmetçik Vakfı “Teşekkür Beratı”
1996 – Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) “Hoşgörü Ödülü”
1997 - Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyasına Hizmet Ödülü”
1997 – Türk Eğitim-Sen “24 Kasım Eğitim Özel Ödülü”
1998 – “Türk 2000'ler Vakfı Ödülü”
1998 – “Hamdullah Suphi Tanrıöver Türk Ocakları Kültür Armağanı”
1998 – “İpekyolu Vakfı Ödülü”
2001 – Türkiye Yazarlar Birliği “Üstün Hizmet Ödülü”
1995 – Mehmetçik Vakfı “Teşekkür Beratı”
1996 – Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) “Hoşgörü Ödülü”
1997 - Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyasına Hizmet Ödülü”
1997 – Türk Eğitim-Sen “24 Kasım Eğitim Özel Ödülü”
1998 – “Türk 2000'ler Vakfı Ödülü”
1998 – “Hamdullah Suphi Tanrıöver Türk Ocakları Kültür Armağanı”
1998 – “İpekyolu Vakfı Ödülü”
2001 – Türkiye Yazarlar Birliği “Üstün Hizmet Ödülü”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder