21 Temmuz 2011 Perşembe

Türk Irkçılığının Yeni Versiyonu: Fethullah Gülen Hoca Efendi-3



Fethullah Gülen : Bu okullar Türk milletinin adını dünyanın dört bir yanına duyuruyor, Türk insanın itibarını yükseltiyor, gelecek adına lobiler oluşturuyor…. Dünyanın değişik yerlerinde okul açmak sizin ne haddinize, Türkçeyi öğretmek size mi düştü deme cüretinde bile bulunabiliyorlar…..Ve Türk devletinin gelecekteki değişik lobileri açısından ve bütün bunları da gelecekte devletimizin dış destekli bir hale gelip ve büyüklüğünü koruması, devam ettirmesi, ben şahsen hedefliyorum. Aşırı derecede kendi devletimize ve kendi milletimize karşı alakam vardır…..

Alıntılar Fethullah Gülen’in sitesinden ve Gülen yazdığı ‘’ Kafayı Değirmenin Suyuna Takanlar’’ adlı mekalesinden alınmıştır.
Evet değirmenin suyu nereden geliyor ? Dört kıtada ( Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika ) yüzlerce okul 4 üniversitesi bulunan ve kaba rakamla triliyonları aşan ve Türk milli eğitim bakanlığına bağlı özel içinle çalışan bu okulların gider ve gelirleri nasıl denetleniliyor. Bu güne kadar Türk medyasında bu sorgulanılmadı TSK’ bütçesi sorgulanılmaya çalışılırken Gülen cemeatının bütçesi hasır altı ediliyor ! Orak Çalışlar ile yaptığı bir röpotajda ‘’ Dünyalık olarak giydiğim elbisem ve çamaşırlarımdan başka mal varlığına sahip değilim ‘’ diyor.

Açıkçası, Türk devleti ve milletine bu denli bağlı ve Türk devletine bağlı bir cemeatın bütçesinin mercek altına alınması beklenilemez. Türkiye’ de bazı resmi kurumların bütçesi denetim dışıdır. TSK, Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlığa bağlı özel ödenekler denetim dışı ve bu ödenekler ; Türk devletinin bekası açısında kirli işlerde kullanılıyor. Gülen Cemeatinin bütçeleri, gelir-giderlerinin denetlenmemesi her türlü vergiden muaf tutulmasıdır. Bu da Türk sömürgeci Türk devleti sivil-askeri kurumların anlaştıkları stratejik bir noktadır.

Hiç bir halk, hiç bir devlet ; Arap-Türk ve Fars devletleri kadar, İslamiyeti kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp propağanda etmediler. Eğer yeryüzünde hangi halk bundan zarar gördü diye bir soru ortaya atılırsa, hiç kuşkusuz bunun cevabı Kürt halkı olacaktır diye cevap verilecektir. Hiç bir halk, Kürt halkı kadar İslam devletlerinin baski, katliam, talan-yağma ve soykırımına maruz kalmamıştır. Kurdistan’ a Ömer Bin Hattap’ la başlayan soykırım-asimilasyon seferleri Türk devletinin organize ettiği çeşitli yardım-hayir-eğitim kurum ve kuruluşları ile asimilayon-jenosid politikları devam etmektedir.

Fethullah Gülen Cemematinin eş zamanlı ( 1993-1994) olaral Hewlêr ve Hekkari’ de açtıkları okulların, Türk devletinin insiyatifi dışında İslami cemeatların kendi başlarına organize ettikleri iddiaları gerçekleri yansıtmıyor. Değerli İsmail Beşikçi Hoca’ nin değişik Kurdistani sitelerde yayınlanan ‘’Devlet, AKP, Din, PKK, Kürtler’’ adlı makalesinden Türk devletinin Kurdistan’da Türk-İslam kültürünün gelişmesi Kürt halkının islam adı altında asimilasyonu geliştirmek için kullandıkları yöntemleri şu şekilde dile getiriyor 

:‘’Fikri Sağlar, ikinci defa Kültür Bakanlığı yaptığı sırada, Siyah Beyaz Gazetesi’nden, Hasan Uysal’a ikinci bir açıklama daha yaptı. Bu açıklama, 8 Şubat 1996 tarihli gazetede, “Bakanın bulamadığı belge” başlığıyla yayımlandı. Hasan Uysal, Fikri Sağlar’ın açıklamalarını şöyle dile getiriyor.

1984-1985 tarihinde, MGK’nın, Avrupa ve Güneydoğu’da, yaşayan vatandaşlara, ‘dini propaganda yapılması ve dini ağırlıklı dernek ve vakıfların kurulmasına yönelik talimatı’ ve talimat uyarınca, toplam 350 milyon doları bulan harcamaları kanıtlayan belgeler kayboldu. 

Kültür Bakanı Fikri Sağlar, ‘göreve gelir gelmez bu işleyişi durdurdum; ancak şimdi hem MGK kararı, hem, bu konudaki yazışmalar kayıp’ dedi. Bakanın bu belgelerin bulunmasına ilişkin talimatı üzerine, müsteşar ve müsteşar yardımcılarının seferber olmasına karşılık, belgelerin bulunmayışı, bakanlık içinde, ‘köstebek kim’ sorusuna yol açtı.

Kültür Bakanı Fikri Sağlar, söz konusu yazışmaların ‘çift mühürlü’ birinci derecede gizli, olması nedeniyle kayıtlarına girmemiş olabileceğini belirtti. 12 Eylül döneminde MGK’nın ‘PKK ile mücadelede, yurt dışındaki Güneydoğulu yurttaşların, ülkeye bağlılıklarının sağlanması’ gerekçesiyle, dinci örgütlenmeleri teşvik ettiğini kaydeden Sağlar, ‘şeriatçı örgütlenme bizzat 12 Eylül komutanlarının teşviki, ile gerçekleşmiş ve şeriatçı örgütlenme devlet eliyle beslenmiştir. Bu konudaki görev de Kültür Bakanlığı’na verilmiştir. 1991 yılında Bakan olduğumda bu kararı kucağımda buldum. Öğrenir öğrenmez MGK ile yazışıp bunu durdurdum’ diye konuştu. Fikri Sağlar ayrıca, şunları söyledi ‘Göreve geldiğim ilk günlerde önüme MGK kararını koydular. Yurt dışında ve Güneydoğu Anadolu’da dini propaganda yapılması, dini ağırlıklı dernek ve vakıfların kurdurularak parasal destek sağlanması görevi Kültür Bakanlığı’na verilmiş. Kültür Bakanı Fikri Sağlar şöyle devam etti. ‘ilk işim bu uygulamayı durdurmak oldu. Talimatın yürürlükten kaldırılması için ise, yazdığım yazının MGK’ye, iletilmesi amacıyle, özel kalem müdiresi Hediye Mugay’ı kurye olarak görevlendirdim. MGK’ye aynı amaçlı Halkevleri ve Türk Kültür Merkezleri önerdim. Bu isteğimiz kabul gördü ve böylece dinci örgütlenmeye destek talimatı ortadan kalktı.’
Kültür Bakanı Fikri sağlar, söz konusu belgelerin ortadan kalkmış olmasının kendisini şaşırtmamış olduğunu belirterek şöyle dedi. ‘Aradan geçen bunca yıla karşın, bakanlıkta istenilen düzeyde bir örgütlenmenin sağlanmamış olması, bakanlığın bizden önce ne hale getirildiğinin bir örneğidir. Tek başına iktidar olmadan ve bakanlığın tepeden tırnağa yeniden yapılanması sağlanmadan bu durum düzelemez. Ya benden önceki belgeler arasında da yok. Buna çok şaşırmadım. Ama üzülerek ifade edeyim ki, şeriatçı örgütlenme için, devletin ayırdığı bütçenin üçte biri bile Kültür evleri için verilmedi.’

Açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki, dinsel akımları, dinsel kurumlaşmaları teşvik eden devlettir, ordudur. Bunu şüphesiz, Kürt bölgelerinde ve Kürtlerin yaşadıkları alanlarda yapıyor. Kürtlerdeki milli hareketi geriletmek, Kürtleri resmi görüşe, Türklük anlayışına bağlamak için yapıyor.’’ 

Paragraf, sömürgeci Türk devletinin Kürt halkına karşı uyguladığı asimilasyonun bir devlet politikası olduğu, sivil yada askeri yönetimlerin iktidarda olması öze ilişkin durumu değiştirmediği bir kaç rutın değişikliğin dışında asimilasyonun çok varyantlı ve çok alternatifli bir den fazla seçeneklere Kurdistan halkına karşı uygulandığı dile getiriliyor.

İttihak-ı Terraki’ den günümüze, Türk devleti dönemsel olarak İslamcılık-Demokratçılık-Solculuk-Sağcılık…vs yöntemlerle Kürt halkını ve temsil güçlerini kuşatıp, imha-inkar-sürgün ve asimilasyon politikalarını sürdürmüşlerdir. Bu politikalar Adnan Menderes döneminde sürdüğü gibi Demirel-Ecevit-Özal, Erdoğan hükümetleri döneminde de kesintisiz sürdürülmüştür. Bütün bunlar bilinmesine rağmen, Sömürgeci Türk devletindeki her iktidar-hükümet değişikliğini Kürt halkına ‘’ çözüm’’ için bir umut olarak ilan eden, Kürt parti ve aydınları için ; ikaz-uyarı açısında bir hatırlatma olması açısında fırsattır. 90 sürecini Amed, Batman, Silvan, Nusaybin…vs yerlerde yaşayan bir tanık olarak, Sömürgeci Türk devletinin jiteminin, Jandarmasının, Mitinin polisinin AKP-Hizbi-Kontra ( Şimdi ad değişikliğine giderek kendisini Mustazaflar olarak nitelendiriyorlar) Gülen ve diğer dinci hareketlere yönelik hiç bir yönelimi olmamıştır.

TSK ve Kemalistler tarafından tehlike olarak arz edildiği iddia edilen Fethullah Gülen Cemeati 1993 yıllında Kurdistan’ ın her tarafında olduğu gibi çatışmaların yoğun olarak yaşanılan Hekkari’ de yoğun okul açma Kürt çocuklarını Türk-İslam sentezi altında asimilasyon faaliyetlerini yoğunlaştırırken Mustazaflar cemeatinin üyeleri Polis-Mit ve Jitem eşliğinde Diyarbakır-Silvan-Nusaybin-Batman vs yerlerde, katletmek için Yurtsever Kürt avına çıkıyorlardı.

Sömürgeci Türk devleti PKK aracılığı ile Kurdistanı tatbikat ve atış poligonu arenasına çevirip, Kurdistanı boydan boya yakıp yıkarken diğer taraftan da Hümanist-sivil-İslamcı-Demokrat-Liberalist-Solcu özelliklere büründürülen kurum ve kuruluşların çalışmalarını bir ahtapotun kolları gibi Kurdistan’ a yaydırıyordu. Yakma-yıkma-öldürme-işkence-sürgün…vs yöntemler Polis-Asker-jitem-Mit aracılığı ile yürütülürken diğer kesimler 2. Cumhuriyetçiler-AKP-Gülen, Kültür-evleri-Kadın dernekleri, öğrenci yurtları-burslar-okuma salonları dernek ve sendikalar….vs aracılığı ile de Kürtlerin sırtları sıvazlanıp-okşanılarak Türkiyeliliğe entegre etme faaliyet çalışmaları yoğunlaştırılıyordu. Bu akımlar içersinde Fethullah Gülen Cemeatina daha farklı misyonlar yüklenilip, bu Cemeatin ilgi alanı Kurdistan’ ın Güneyi’ de kaydırılarak, bu alandaki yeni genç kuşakları özellikle de yönetici, Kurdistan’ ın güneyini yöneten, yönetici ellit tabakanın çocuklarını, Türk-İslam sentezi ile eğitme misyonu verildi.

İran-Suriye, Suudi Arabistan ve Irak’ ın Orta ve Güney bölümlerinde, Fethullah Gülen Cemeatinin okul açma istemleri red edilmesine müteakip, Kurdistan’ ın güneyinde okul açma faaliyetlerine ağırlık verildi. Fethullah Gülen Cemeatinin Duhok’tan Halepçe’ ye değin devasa bir eğitim alanına sahip......Bir sonraki yazımda Fethullah Gülen Cemeatin Güney Kurdistan’daki eğitim faaliyetleri, ve bu faaliyetlerin amaçlarını irdelemeye çalışacağım.

FETHULLAH GÜLEN’ IN ALDIĞI ÖDÜLLER

1995 – Türk Ocakları Vakfı "Nihal Atsız Türk Dünyası Hizmet Ödülü"
1995 – Mehmetçik Vakfı “Teşekkür Beratı”
1996 – Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı (TÜSİAV) “Hoşgörü Ödülü”
1997 - Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyasına Hizmet Ödülü”
1997 – Türk Eğitim-Sen “24 Kasım Eğitim Özel Ödülü”
1998 – “Türk 2000'ler Vakfı Ödülü”
1998 – “Hamdullah Suphi Tanrıöver Türk Ocakları Kültür Armağanı”
1998 – “İpekyolu Vakfı Ödülü”
2001 – Türkiye Yazarlar Birliği “Üstün Hizmet Ödülü”

Hiç yorum yok: