27 Nisan 2011 Çarşamba

Seçim Süreci ve Kürt Ulusal Birliğine Doğru


Büyük Kürt düşünürü Ehmedê Xanî bu dünyayı terki diyar eyleyeli yaklaşık bir 300 yıl oldu. Ancak onun ‘rüyası’, yani Kürtlerin ittifakı ve birliği, ilk kez Kuzey Kürdistan’da seçimler vesilesiyle hayat buluyor.

BDP Kürdistan toplumundaki farklı dinamikleri bir araya getirdi. Ortak bir sinerji yarattı. İstenilen düzeyde olmasa da, eksikleri olsa da mümkün olduğunca Kürt toplumunun da var olan bütün eğilimlere listede yer verdi. Ortaklaştı.

Kürtler arası birlik yıllardır, Kürt hareketlerinin ‘marazi’ sorunlarının başında geliyor. Bir türlü herkesi ‘içine’ alan bir birlik veya ittifak oluşmuyor. Ne yazık ki gelecekte de-tarihi momentler hariç-herkesi içine alan bir ittifak ve birlik olmayacaktır. Bu Kürtlerin zekası veya becerisi ile alakalı bir durum değildir.

Aslında ‘birlik’, ‘ittifak’, ulusal dayanışma’, ‘ulusal bütünlük’ ve benzeri şeyler kişi, grup, parti ve kuruluşların sübjektif niyetlerden bağımsız olarak somut koşulların olgunlaşması veya toplumun bazı tarihi momentlerle karşı karşıya kalmasıyla alakalıdır. Her zamanda ilerici bir karaktere sahip değildir.

Örneğin Almanya’da‘ulusal birlikten’ bahsetmek, bir ayinde Hitler’in ruhunu geri çağırmak gibidir. Türkiye’de olduğu gibi birçok ülkede ‘ulusal birlik ve bütünlük’ sloganları hem ırkçı ve gericidir, hem de tarihi misyonunu çoktan tamamlamıştır.

Öte yandan hiç bir sübjektif niyet, eğer somut şartlar oluşmamışsa bir ulusun birliğini sağlayamaz. Bir ulusu topyekun olarak kısa veya daha uzun hedeflere ulaşması için ortak hareket ettiremez. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır.

Bir örnek; eğer Japonya’da son tusunami ve deprem felaketini yaşanmamış olsaydı, hiçbir güç durup dururken Japonları, bir ulus ve topluluk olarak bu kadar birlik ve ortak davranış içine sokamazdı.

Ulus dediğimiz ‘şey’ eğer aynı topraklar üzerinde yaşayan, aynı dili konuşan ve ortak bir ruhi şekillenme ve tarihi geçmişi olan insanların oluşturduğu ‘kararlı’ bir topluksa, bu topluluğun bir çok bakımdan da homojen olmadığını söylemek gerekiyor.

Farklı sınıf ve tabakaların olduğu, farkı inanç ve etnik grupların olduğu Kürdistan gibi bir ülke de birliği sağlamakta sanıldığı kadar kolay değil. Kaldı ki Kürdistan’ın uluslararası bir sömürge olması, bir çok uluslararası gücün çatıştığı alanın tam merkezinde bulunması ve özelliklede petrol, su gibi enerji kaynaklarına sahip olması bu ‘birlik’ meselesini daha karmaşık bir hale sokuyor.

Esas soru şudur; Başka ulusların çoktan tattığı ve geride bıraktığı bu ‘ulusal birlik’ Kürtler için neden gerekli ve elzemdir?

Kanımca iki temel nedenden dolayı Kürtler ulusal birliğe ihtiyaç duyuyorlar.

Birincisi; yaşadıkları topraklar üzerinde, Güney Kürdistan hariç-ki oranında tamamını kapsamıyor-kendi geleceklerini özgürce belirleme hakkını elde etmiş değiller. Kolektif hakları gasp edilmiş, ülkeleri Kürdistan işgal altındadır.

İkincisi; Kürt ve Kürdistan’ın geleceğine ve varlığına yönelik, başta Türkiye, İran, Suriye ve Irak’tan olmak üzere ‘dış güçlerden’ gelen tehditlerdir. Elde edilen kazanımların korunması, geliştirilmesi ve kökleşmesi bu tehditlerin azalmasına ve bertaraf edilmesine bağlıdır.

Aslında bugün Kuzey Kürdistan’da seçim nedeniyle oluşan ‘ulusal birlik’ bu iki temel üzerinde ve ortaya çıkan yeni tarihi momentler nedeniyle gerçekleşiyor. Bunun doğru anlaşılması gerekiyor. Bu birliği tetikleyen en önemli gelişme Kürtlerin, gasp edilmiş kolektif haklarını almak ve bunu kurumsallaştırma için artık gemileri yakmış olmalarıdır.

Öte yandan Ortadoğu’da kartlar yeniden dağıtılıyor. Yeni bir süreç başlıyor. Herkes yeni mevzi ve ittifaklar içine giriyor. Kim ne derse desin, Kürdistan’ın belirleyici olacağı Türkiye yeniden şekilleniyor. Veya Kürtler Suriye’de ilk kez özgürlüğe bu kadar yakın oluyor.

İşte Kürt birliği de böylesine tarihi bir momentte ortaya çıkıyor.

PKK bu nedenle ısrarla Kürtlere arası bir konferansın toplanmasını istiyor.

BDP bu nedenle ciddi kitle tabanları olmayan, ancak bir renk ve eğilim olarak Kürt toplumunda var olan diğer Kürt partilerinin ve dinamiklerin kapısını çalıyor.

KADEP bu nedenle, BDP ile seçim işbirliğine gidiyor.

Ve HAK-PAR bu nedenle, seçim ittifakı için yapılan görüşmelerden istenilen sonuç çıkmamış olmasına rağmen, son derece doğru bir tutum alarak Kürt adaylar lehine seçimden çekiliyor.

Bu nedenle gerçek manadaki yurtsever kanaat önderleri, aydınlar, yazarlar, gazeteciler bu ittifaka destek veriyor. Bu nedenle adaylar veto edildiği zaman halk büyük isyana kalkışarak rejime diz çökertiyor. Bu nedenle AKP Kürdistan’da tabelasını toplamaya hazırlanan son rejim partisi oluyor.

Şimdi bu tarihi süreci anlamayanlar olacaktır. Vesayetleri çöküp gittiği için buna karşı çıkanlar olacaktır. Hatta kendilerine yazık’ ettiler diyenler olacaktır. Oluyor da.

Ancak Kürtlerin karşı karşıya kaldıkları tarihi süreç ne kişisel hırsları, ne ‘Abi vesayetlerini’, ne grupçu çıkarları ve ‘şımarıklığı’ kaldıracak durumda değil.

Kürtlerin birliği için atılan adım, eksikte olsa doğrudur. Tarihidir. Bu adımı atanlar, süreci ıskalamak istemiyorlarsa-ki bu konuda samimi olduklarından şüphe söz konusu değil-attıkları adımların arkasında olmalılar. Onu güçlendirmeliler. Öncelikle de Kürtlerin öz yönetim biçimin çekirdeği olan Demokratik Toplum Kongresi’ni güçlendirmelidirler.

Ve bir şey daha. HAK-PAR seçimden Kürt adaylar lehine çekilerek, Kürtlerin birliği için cesaretli bir adım atmıştır. Doğrusu risk almıştır. Ancak bu kararının arkasında durur ve ‘Abi vesayetine’ bir nokta koyarsa sadece Kürtlerin birliğine katkı sunmuş olmayacak, aynı zamanda yeni bir çıkış için önemli bir fırsat yakalayacaktır.

Hiç yorum yok: