KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada AKP hükümetinin seçim ortamını provoke etmek istediğini belirterek, Kürt halkının saldırılara karşı serhıldanlarını yükseltmeye ve her alanda kendisini saldırılar karşısında korumaya çağırdı.
KCK açıklamasında seçimler yaklaştıkça AKP’nin askeri ve siyasi alanda operasyonları azaltma yerine yoğunlaştırdığını belirtti.
Sokakların işkencehaneye çevrildiği ve polis terörünün yaygınlaştığına dikkat çeken KCK açıklaması şöyle:
‘’12 Haziran seçimlerine yaklaşıldıkça AKP hükümetinin askeri ve siyasi alana dönük operasyonları gün geçtikçe azalma yerine yoğunlaşarak artmaktadır. Kürdistan halkının Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözme temelinde geliştirdiği demokratik çözüm çadırlarına yönelik yaptığı vahşice saldırılar süreci zorlayan, tahammül edilmesi güç boyutlara ulaşmıştır. Yine bu sürede gerçekleştirilen yoğun gözaltı ve tutuklamalar, sokakları bir işkence haneye çevirme pratiği AKP hükümetinin seçimlere ve Kürt halkına dönük gerçek niyetini ortaya koymaktadır.
AKP hükümeti Kürdistan’da özgür iradeli Kürt halkının tüm engellemelere rağmen siyasi iradesini güçlü bir biçimde ortaya koymasına tahammül edememekte ve ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. AKP ile şu yada bu biçimde ilişkilenen, oy veren halkımız yerel yönetim seçimlerinden bu yana AKP’nin sahte açılım politikalarını görüp anlamaları nedeniyle AKP’den bir uzaklaşma ve yurtsever saflarda yerini almaya başlamıştır.
AKP hükümeti her geçen gün Kürdistan’da ayağının altındaki toprağın kaydığını görmektedir. Artık bazı işbirlikçilere dayanarak “Kürtleri ben temsil ediyorum” deme konumundan geriye düştüklerinden, polis terörünü yaygınlaştırmaktadırlar. Bu saldırılar aynı zamanda iktidar tekellini sağlamlaştırmak için de geliştirilmek istenmektedir. Türkiye’yi içinden çıkılamaz bir duruma getiren AKP hükümeti seçimlerde iktidar olmanın imkanlarını bir kez daha yaratarak Türkiye’nin demokratik geleceğini ipotek altına almaya çalışmaktadır. AKP’nin açıkladığı seçim bildirgesi ve Tayip Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” açıklaması bu saldırıların nasıl bir zihniyetten kaynaklı olduğunu da ortaya koymaktadır.
8 Nisan da hareketimizin eylemsizliğe ilişkin yaptığı açıklamanın en önemli amaçlarından birisi de seçimlerin istikrar ve barışçıl bir ortamda yapılmasını sağlamaya dönüktür. Ancak iktidar olma hırsıyla ve oy avcılığından öte bir şey düşünmeyen AKP, biraz daha fazla oy almak için özgür Kürdü sindirmek amacıyla polis terörünü arttırarak gerginlik ortamını yaratmaktadır.
Mart’tan bu yana yürütülen askeri operasyonlarda 17 gerilla şehit edilmiştir. 500’e yakın Kürt siyasetçisi ve çalışanlar tutuklanmıştır, yüzlerce eve talancı bir biçimde operasyon yapılmıştır. En son Hakkari’de yapıldığı gibi alanda tüm belli başlı kürt siyasetçileri tam bir siyasi soykırım zihniyetiyle gözaltına alarak çalışacak kimseyi bırakmamayı hedeflemiştir.
Kürt siyasetine karşı yapılan bu saldırılar tümüyle tasfiyeyi, çökertmeyi hedefleyerek, kendini Kürdistan’da rakipsiz hale getirmek istemektedir. Yüzde on barajıyla Kürdistan’da resmen oy hırsızlığını yapan AKP şimdide kendi gerçeğini açığa vuran, BDP adına çalışan herkesi tutuklayarak meydanı kendisine boş bırakmak istemektedir. Bir taraftan çalışan tüm yapıyı tutuklayarak etkisiz kılmak istediği gibi geri kalanları da ürküterek, sindirerek sonuç almak istemektedir. Açıkça bir tehdit ve sindirme hezeyanı olarak çeşitli bahanelerle polis terörü geliştirilmekte, polis müdürleri, kaymakam ve valilikler birer AKP temsilcisi gibi oy hesabıyla hareket etmektedir.
Korku ve sindirmeyi yaygınlaştırmak amacıyla sıkıyönetim sistemlerinde olduğu gibi bir gecede 22 değişik alandaki demokratik çözüm çadırlarını hedeflemiş ve yüzlerce insanı gözaltına alarak barbarca yöntemlerle çadırları dağıtmışlardır. Bununla gerginliği tırmandırma ve Kürt toplumuna geri adım attırılmak istenilmektedir. Bu hukuksuz yönelimler karşısında kendisine insanım diyen hiçbir kimsenin, bunun karşısında sessiz kalması ve içine sindirmesi mümkün değildir. Hele hele bu kadar mücadele yürütmüş, bedel ödemiş Kürt halkının böyle bir haksızlığı kabul etmesi de hiç mümkün değildir. Kürt halkının görkemli direnişi göstermektedir ki, hiçbir saldırı biçimi sonuç almayacak ve bu toplumu susturamayacaktır.
Seçim ortamını asıl provoke etmek isteyen AKP hükümetidir. Bunun için de Kürtlerin örgütlü yapısını dağıtmak ve neredeyse dışarıda siyasi çalışma yürütecek insan bırakmamacasına yoğun göz altı ve tutuklamalara devam etmektedir. En son İzmir çeşmeye bağlı bir köyde açıkça Kürtleri yok etmek temelinde evlerinin yakılması bu saldırıların faşizan ve ırkçı boyutunu göstermektedir. İşte bu ve benzer saldırılar seçimin güven ve istikrar ortamında yapılmasını sabote eden saldırılardır. Açıktır ki, asıl olarak seçimin demokratik bir biçimde yapılmasını sabote etmek isteyen, Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin kazanmasını engellemek isteyen bunun için devletin tüm kurumlarını organizeli bir biçimde harekete geçiren AKP olmaktadır.
AKP’nin Kürdistan’da ve Türkiye şehirlerinde Kürt yurtseverlerine ve demokrasi güçlerine yönelik yaptıkları bu saldırılar durdurulmazsa bu süreçte yaşanacak gelişmelerden esas olarak AKP hükümeti sorumlu olacaktır.
Bağımsız adayları veto etme kararı karşısında Kürt halkının haklı demokratik direnişi gelişmiş ve bu direnişe tahammül edemeyen AKP hükümeti, polis güçlerini harekete geçirerek yüzlerce Kürt’ü gözaltına almış ve tutuklamıştır. Bağımsız adayların veto edilmesinin bir yanlış olduğunu herkes kabul ettiğine göre, bu yanlışı protesto eylemlerine katılanların da bir an önce serbest bırakılması gerekmektedir. Yine bu süreçte şehit düşürülen İbrahim Oruç’un katillerinden hesap sorulması gerekmektedir. Sınırlı da olsa adaletin yerini bulması ancak bu şekilde olabilecektir. Her şeye rağmen Kürtler seçim sürecini istikrar ve barış içinde yapılmasından yanadır. Eğer AKP de gerçekten bundan yanaysa askeri ve siyasi soykırım operasyonlarını bir an önce durdurulması gerekmektedir.
Bu temelde biz AKP hükümetine ve Türk devletine Kürt halkına karşı yapılan bu sindirme ve baskı hareketine son vermeye çağırıyoruz.
Tüm halkımızın ve Türkiyeli demokrasi güçlerinin AKP’nin tümüyle seçim hesaplarına dayalı olarak gerçekleştirdiği bu saldırılar karşısında birliklerini ve örgütlülüklerini geliştirmeye, demokratik çözüm çadırlarına sahip çıkmaya ve serhıldanlarını yükseltmeye, her alanda kendisini saldırılar karşısında korumaya çağırıyoruz.’’
KCK açıklamasında seçimler yaklaştıkça AKP’nin askeri ve siyasi alanda operasyonları azaltma yerine yoğunlaştırdığını belirtti.
Sokakların işkencehaneye çevrildiği ve polis terörünün yaygınlaştığına dikkat çeken KCK açıklaması şöyle:
‘’12 Haziran seçimlerine yaklaşıldıkça AKP hükümetinin askeri ve siyasi alana dönük operasyonları gün geçtikçe azalma yerine yoğunlaşarak artmaktadır. Kürdistan halkının Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözme temelinde geliştirdiği demokratik çözüm çadırlarına yönelik yaptığı vahşice saldırılar süreci zorlayan, tahammül edilmesi güç boyutlara ulaşmıştır. Yine bu sürede gerçekleştirilen yoğun gözaltı ve tutuklamalar, sokakları bir işkence haneye çevirme pratiği AKP hükümetinin seçimlere ve Kürt halkına dönük gerçek niyetini ortaya koymaktadır.
AKP hükümeti Kürdistan’da özgür iradeli Kürt halkının tüm engellemelere rağmen siyasi iradesini güçlü bir biçimde ortaya koymasına tahammül edememekte ve ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. AKP ile şu yada bu biçimde ilişkilenen, oy veren halkımız yerel yönetim seçimlerinden bu yana AKP’nin sahte açılım politikalarını görüp anlamaları nedeniyle AKP’den bir uzaklaşma ve yurtsever saflarda yerini almaya başlamıştır.
AKP hükümeti her geçen gün Kürdistan’da ayağının altındaki toprağın kaydığını görmektedir. Artık bazı işbirlikçilere dayanarak “Kürtleri ben temsil ediyorum” deme konumundan geriye düştüklerinden, polis terörünü yaygınlaştırmaktadırlar. Bu saldırılar aynı zamanda iktidar tekellini sağlamlaştırmak için de geliştirilmek istenmektedir. Türkiye’yi içinden çıkılamaz bir duruma getiren AKP hükümeti seçimlerde iktidar olmanın imkanlarını bir kez daha yaratarak Türkiye’nin demokratik geleceğini ipotek altına almaya çalışmaktadır. AKP’nin açıkladığı seçim bildirgesi ve Tayip Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” açıklaması bu saldırıların nasıl bir zihniyetten kaynaklı olduğunu da ortaya koymaktadır.
8 Nisan da hareketimizin eylemsizliğe ilişkin yaptığı açıklamanın en önemli amaçlarından birisi de seçimlerin istikrar ve barışçıl bir ortamda yapılmasını sağlamaya dönüktür. Ancak iktidar olma hırsıyla ve oy avcılığından öte bir şey düşünmeyen AKP, biraz daha fazla oy almak için özgür Kürdü sindirmek amacıyla polis terörünü arttırarak gerginlik ortamını yaratmaktadır.
Mart’tan bu yana yürütülen askeri operasyonlarda 17 gerilla şehit edilmiştir. 500’e yakın Kürt siyasetçisi ve çalışanlar tutuklanmıştır, yüzlerce eve talancı bir biçimde operasyon yapılmıştır. En son Hakkari’de yapıldığı gibi alanda tüm belli başlı kürt siyasetçileri tam bir siyasi soykırım zihniyetiyle gözaltına alarak çalışacak kimseyi bırakmamayı hedeflemiştir.
Kürt siyasetine karşı yapılan bu saldırılar tümüyle tasfiyeyi, çökertmeyi hedefleyerek, kendini Kürdistan’da rakipsiz hale getirmek istemektedir. Yüzde on barajıyla Kürdistan’da resmen oy hırsızlığını yapan AKP şimdide kendi gerçeğini açığa vuran, BDP adına çalışan herkesi tutuklayarak meydanı kendisine boş bırakmak istemektedir. Bir taraftan çalışan tüm yapıyı tutuklayarak etkisiz kılmak istediği gibi geri kalanları da ürküterek, sindirerek sonuç almak istemektedir. Açıkça bir tehdit ve sindirme hezeyanı olarak çeşitli bahanelerle polis terörü geliştirilmekte, polis müdürleri, kaymakam ve valilikler birer AKP temsilcisi gibi oy hesabıyla hareket etmektedir.
Korku ve sindirmeyi yaygınlaştırmak amacıyla sıkıyönetim sistemlerinde olduğu gibi bir gecede 22 değişik alandaki demokratik çözüm çadırlarını hedeflemiş ve yüzlerce insanı gözaltına alarak barbarca yöntemlerle çadırları dağıtmışlardır. Bununla gerginliği tırmandırma ve Kürt toplumuna geri adım attırılmak istenilmektedir. Bu hukuksuz yönelimler karşısında kendisine insanım diyen hiçbir kimsenin, bunun karşısında sessiz kalması ve içine sindirmesi mümkün değildir. Hele hele bu kadar mücadele yürütmüş, bedel ödemiş Kürt halkının böyle bir haksızlığı kabul etmesi de hiç mümkün değildir. Kürt halkının görkemli direnişi göstermektedir ki, hiçbir saldırı biçimi sonuç almayacak ve bu toplumu susturamayacaktır.
Seçim ortamını asıl provoke etmek isteyen AKP hükümetidir. Bunun için de Kürtlerin örgütlü yapısını dağıtmak ve neredeyse dışarıda siyasi çalışma yürütecek insan bırakmamacasına yoğun göz altı ve tutuklamalara devam etmektedir. En son İzmir çeşmeye bağlı bir köyde açıkça Kürtleri yok etmek temelinde evlerinin yakılması bu saldırıların faşizan ve ırkçı boyutunu göstermektedir. İşte bu ve benzer saldırılar seçimin güven ve istikrar ortamında yapılmasını sabote eden saldırılardır. Açıktır ki, asıl olarak seçimin demokratik bir biçimde yapılmasını sabote etmek isteyen, Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin kazanmasını engellemek isteyen bunun için devletin tüm kurumlarını organizeli bir biçimde harekete geçiren AKP olmaktadır.
AKP’nin Kürdistan’da ve Türkiye şehirlerinde Kürt yurtseverlerine ve demokrasi güçlerine yönelik yaptıkları bu saldırılar durdurulmazsa bu süreçte yaşanacak gelişmelerden esas olarak AKP hükümeti sorumlu olacaktır.
Bağımsız adayları veto etme kararı karşısında Kürt halkının haklı demokratik direnişi gelişmiş ve bu direnişe tahammül edemeyen AKP hükümeti, polis güçlerini harekete geçirerek yüzlerce Kürt’ü gözaltına almış ve tutuklamıştır. Bağımsız adayların veto edilmesinin bir yanlış olduğunu herkes kabul ettiğine göre, bu yanlışı protesto eylemlerine katılanların da bir an önce serbest bırakılması gerekmektedir. Yine bu süreçte şehit düşürülen İbrahim Oruç’un katillerinden hesap sorulması gerekmektedir. Sınırlı da olsa adaletin yerini bulması ancak bu şekilde olabilecektir. Her şeye rağmen Kürtler seçim sürecini istikrar ve barış içinde yapılmasından yanadır. Eğer AKP de gerçekten bundan yanaysa askeri ve siyasi soykırım operasyonlarını bir an önce durdurulması gerekmektedir.
Bu temelde biz AKP hükümetine ve Türk devletine Kürt halkına karşı yapılan bu sindirme ve baskı hareketine son vermeye çağırıyoruz.
Tüm halkımızın ve Türkiyeli demokrasi güçlerinin AKP’nin tümüyle seçim hesaplarına dayalı olarak gerçekleştirdiği bu saldırılar karşısında birliklerini ve örgütlülüklerini geliştirmeye, demokratik çözüm çadırlarına sahip çıkmaya ve serhıldanlarını yükseltmeye, her alanda kendisini saldırılar karşısında korumaya çağırıyoruz.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder