Türk devleti ülke içinde ve dışında, devlet muhaliflerine karşı hukuk ve
yargı yolu yerine, cinayetle ortadan kaldırma yöntemini, Osmanlı’dan
devralınmış bir gelenek olarak hala sürdürmektedir. AKP Hükümeti bu
geleneğin dışında ve uzağında değil, elinde tabancası ile apaçık
ortadadır. Komplo, pusu, tuzak, yargısız infaz bu devletin genlerinde
var. Erdoğan ve AKP’nin ''demokratikleşme yanlısı'' olduğu; ''devletin
geçmişteki suçlarından ve günahlarından ders çıkardığı'' söylemi de apaçık
bir yalandır, hurafedir.
***
Bu kadar kesin ve mutlak bir yargıya nasıl mı varıyoruz? Türk Başbakanı Erdoğan iki gün önceki bir konuşmasında bu ''cinayetlerin devam edeceğini, bundan sonraki cinayet mahallinin Almanya olacağını'', büyük bir küstahlık ve cüretkarlıkla tekrar etti.
Bir de elimizin altında somut, açık ve gizlenmeyen bir belge var.
AKP ve Erdoğan, PKK yöneticilerini öldürme niyetini ve planını gizli yürütmüyor. Meydanlarda bağırarak, dalkavuklarına yazı yazdırarak, ABD’den destek alarak açıktan yapıyor. Bu iş o kadar zıvanadan çıktı, o kadar pespaye ve adi bir hal aldı ki, neresinden tutsanız elinizde kalacak cinsten. Ama hükümet taraftarı “aydın”, “akademisyen” ve “yazar”lar, hükümeti bile şaşırtacak bir utanmazlıkla, hala bu açık faşizmi ''demokratik yönetim'' olarak aklamaya çalışıyorlar.
***
Oysa hükümet geçen yıl, Sakine Cansız ve arkadaşlarını katletmek için bir yönetmelik hazırladı. 19 Ekim tarihli Hürriyet’te yer alan haber şöyleydi: “İçişleri Bakanlığı’nın Başbakanlığa gönderdiği terörle mücadelede uygulanacak ödül yönetmeliği taslağı bir yılı aşkın süredir imzada bekliyor. Başbakanlık’ta halen inceleme safhasında olduğu öğrenilen taslak, PKK’nın 20’si Avrupa’da bulunan 50 kişilik lider kadrosunu yakalanmasını sağlayanlara 4 milyon liraya kadar ödül verilmesini kapsıyor…''
Yönetmelik taslağında, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık, Duran Kalkan, HPG Anakarargah Komutanı Fehman Hüseyin ile Oslo görüşmelerine katılan Mustafa Karasu, Sabri Ok ve Zübeyir Aydar gibi isimler yer alıyor. ''Alt sınır olan 2 milyon liralık ödül ise ''örgütün bölge sorumluları ile Avrupa’da faaliyet gösteren birim yöneticileri için'' belirleniyor. Anlık istihbarata ise 100 bin TL verilecek.” Başbakanın son konuşmalarına bakıldığında yönetmeliğin imzalandığı ve yürürlükte olduğu anlaşılıyor.
***
Zübeyir Aydar, Mustafa Karasu ve Sabri Ok Oslo görüşmeleri sürecinde, Türk devleti adına görüşmeye gelen devlet temsilcileri ile görüşen isimlerdi. Demek ki AKP Hükümeti bir taraftan görüşürken diğer yandan bertaraf etmeyi de paralel plan olarak yürütüyor. Yani samimi değil, açık değil, dürüst ve güvenilir değil.
Sözü geçen yönetmelikteki bir ayrıntı önemli. Zübeyir Aydar ve “Avrupa’da faaliyet gösteren birim yöneticileri” için yakalama söz konusu olamaz. Çünkü Avrupa devletlerinin tanıdığı siyasi sığınma statüsü içindedirler. Dolayısıyla ancak hukuki yolla ilgili devletlerden iadeleri istenebilir. Ama bunun için de 4 milyon lira ödül yönetmeliği çıkarılmaz. AKP’nin bu yönetmeliği açıktan PKK’lileri imha edecek tetikçilere yöneliktir. Bunu nasıl anlıyoruz? Hürriyet ve Sabah haberinin içinde: “Ladin de ödül yöntemi ile yakalanmıştı”.
“Yakalama”nın canlı ve sağ olma durumunu da kaçınılmaz olarak içerdiğini biliyoruz. Ladin’in yakalanmadığını ve öldürüldüğünü de…
Şimdi sorular:
Ömer Güney denilen devlet sızması, Paris’teki Kürt kurum yöneticileri ve Sakine Cansız hakkında Türk Elçiliği’ne veya başka bir devlet kurumuna “anlık istihbarat” verip 100 bin TL aldı mı? Bir yıl içinde Türkiye’ye sekiz kez gidiş geliş, bu ödülü “merkezinde” yani Ankara’da almak için olmasın? Başbakanın önüne gelen yönetmeliğe göre, Sakine Cansız ve iki arkadaşı için 4 milyon lira ödül verilmesi gerekiyor. Türk hükümeti bu ödülü kime veya kimlere verdi? Bu ödülden Ömer Güney’in payına düşen miktar ne kadar?
***
Paris cinayetinde dikkate değer bir haber.
Adnan Gürbüz İstanbul eski MHP il Disiplin Kurulu üyesi. Uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti gibi işlere bulaşmış bir isim. 2011 yılının haziran ayında, kendilerini JİTEM’ci olarak tanıtan bir çeteye yönelik operasyonda gözaltına alınmış. İnsan tacirliği suçundan yargılanmış. Bu faaliyetler yanında, Kürt düşmanlığı, vatanseverlik, milliyetçilik de Gürbüz’ün hobisi. Almanya-İngiltere-Belçika üçgeni onun faaliyet alanı.
Adnan Gürbüz, Paris cinayetinden bir gün önce, yani 8 Ocak’ta Londra’dan Paris’e geliyor. 9 Ocak’ı Paris’te geçiriyor. Paris’te üç Kürt kadınının katledildiği günün ertesi, yani 10 Ocak’ta Calais(Kale) kentine gidiyor ve oradan gemi ile İngiltere’ye geçiyor. Adnan Gürbüz iki gün boyunca Paris’te nerelere gitti, ne yaptı?
Cinayetten önce veya sonra hemşehrisi Ömer Güney’le görüştü mü?
Çünkü Adnan Gürbüz de Sivas Şarkışlalı.
Kürt siyasetçileri ve yurtsever Kürtleri izlemekten, helak olan Fransız polisi ve Paris savcılarının ilgisini çekebilir…
Yeni Özgür Politika Gazetesi
***
Bu kadar kesin ve mutlak bir yargıya nasıl mı varıyoruz? Türk Başbakanı Erdoğan iki gün önceki bir konuşmasında bu ''cinayetlerin devam edeceğini, bundan sonraki cinayet mahallinin Almanya olacağını'', büyük bir küstahlık ve cüretkarlıkla tekrar etti.
Bir de elimizin altında somut, açık ve gizlenmeyen bir belge var.
AKP ve Erdoğan, PKK yöneticilerini öldürme niyetini ve planını gizli yürütmüyor. Meydanlarda bağırarak, dalkavuklarına yazı yazdırarak, ABD’den destek alarak açıktan yapıyor. Bu iş o kadar zıvanadan çıktı, o kadar pespaye ve adi bir hal aldı ki, neresinden tutsanız elinizde kalacak cinsten. Ama hükümet taraftarı “aydın”, “akademisyen” ve “yazar”lar, hükümeti bile şaşırtacak bir utanmazlıkla, hala bu açık faşizmi ''demokratik yönetim'' olarak aklamaya çalışıyorlar.
***
Oysa hükümet geçen yıl, Sakine Cansız ve arkadaşlarını katletmek için bir yönetmelik hazırladı. 19 Ekim tarihli Hürriyet’te yer alan haber şöyleydi: “İçişleri Bakanlığı’nın Başbakanlığa gönderdiği terörle mücadelede uygulanacak ödül yönetmeliği taslağı bir yılı aşkın süredir imzada bekliyor. Başbakanlık’ta halen inceleme safhasında olduğu öğrenilen taslak, PKK’nın 20’si Avrupa’da bulunan 50 kişilik lider kadrosunu yakalanmasını sağlayanlara 4 milyon liraya kadar ödül verilmesini kapsıyor…''
Yönetmelik taslağında, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık, Duran Kalkan, HPG Anakarargah Komutanı Fehman Hüseyin ile Oslo görüşmelerine katılan Mustafa Karasu, Sabri Ok ve Zübeyir Aydar gibi isimler yer alıyor. ''Alt sınır olan 2 milyon liralık ödül ise ''örgütün bölge sorumluları ile Avrupa’da faaliyet gösteren birim yöneticileri için'' belirleniyor. Anlık istihbarata ise 100 bin TL verilecek.” Başbakanın son konuşmalarına bakıldığında yönetmeliğin imzalandığı ve yürürlükte olduğu anlaşılıyor.
***
Zübeyir Aydar, Mustafa Karasu ve Sabri Ok Oslo görüşmeleri sürecinde, Türk devleti adına görüşmeye gelen devlet temsilcileri ile görüşen isimlerdi. Demek ki AKP Hükümeti bir taraftan görüşürken diğer yandan bertaraf etmeyi de paralel plan olarak yürütüyor. Yani samimi değil, açık değil, dürüst ve güvenilir değil.
Sözü geçen yönetmelikteki bir ayrıntı önemli. Zübeyir Aydar ve “Avrupa’da faaliyet gösteren birim yöneticileri” için yakalama söz konusu olamaz. Çünkü Avrupa devletlerinin tanıdığı siyasi sığınma statüsü içindedirler. Dolayısıyla ancak hukuki yolla ilgili devletlerden iadeleri istenebilir. Ama bunun için de 4 milyon lira ödül yönetmeliği çıkarılmaz. AKP’nin bu yönetmeliği açıktan PKK’lileri imha edecek tetikçilere yöneliktir. Bunu nasıl anlıyoruz? Hürriyet ve Sabah haberinin içinde: “Ladin de ödül yöntemi ile yakalanmıştı”.
“Yakalama”nın canlı ve sağ olma durumunu da kaçınılmaz olarak içerdiğini biliyoruz. Ladin’in yakalanmadığını ve öldürüldüğünü de…
Şimdi sorular:
Ömer Güney denilen devlet sızması, Paris’teki Kürt kurum yöneticileri ve Sakine Cansız hakkında Türk Elçiliği’ne veya başka bir devlet kurumuna “anlık istihbarat” verip 100 bin TL aldı mı? Bir yıl içinde Türkiye’ye sekiz kez gidiş geliş, bu ödülü “merkezinde” yani Ankara’da almak için olmasın? Başbakanın önüne gelen yönetmeliğe göre, Sakine Cansız ve iki arkadaşı için 4 milyon lira ödül verilmesi gerekiyor. Türk hükümeti bu ödülü kime veya kimlere verdi? Bu ödülden Ömer Güney’in payına düşen miktar ne kadar?
***
Paris cinayetinde dikkate değer bir haber.
Adnan Gürbüz İstanbul eski MHP il Disiplin Kurulu üyesi. Uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti gibi işlere bulaşmış bir isim. 2011 yılının haziran ayında, kendilerini JİTEM’ci olarak tanıtan bir çeteye yönelik operasyonda gözaltına alınmış. İnsan tacirliği suçundan yargılanmış. Bu faaliyetler yanında, Kürt düşmanlığı, vatanseverlik, milliyetçilik de Gürbüz’ün hobisi. Almanya-İngiltere-Belçika üçgeni onun faaliyet alanı.
Adnan Gürbüz, Paris cinayetinden bir gün önce, yani 8 Ocak’ta Londra’dan Paris’e geliyor. 9 Ocak’ı Paris’te geçiriyor. Paris’te üç Kürt kadınının katledildiği günün ertesi, yani 10 Ocak’ta Calais(Kale) kentine gidiyor ve oradan gemi ile İngiltere’ye geçiyor. Adnan Gürbüz iki gün boyunca Paris’te nerelere gitti, ne yaptı?
Cinayetten önce veya sonra hemşehrisi Ömer Güney’le görüştü mü?
Çünkü Adnan Gürbüz de Sivas Şarkışlalı.
Kürt siyasetçileri ve yurtsever Kürtleri izlemekten, helak olan Fransız polisi ve Paris savcılarının ilgisini çekebilir…
Yeni Özgür Politika Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder