1 Kasım 2012 Perşembe

Şantaj Sizin İşiniz Kürt Meydan Okuyor!

Veysi Sarısözen 

Başbakan’ın danışmanları “şantaj” dünyasının adamları. Onlar her hak talebi uğrundaki direnişi, bu dünyadan öğrendikleri ve uyguladıkları terimle adlandırıyorlar: Şantaj!

Şantajı çok iyi biliyorlar.

Açın bakın yürütülen davaları... Gizli telefon görüşmelerinin tapelerini yüzünüz kızarmadan okuyamazsınız.

Şöyle bir hatırlayın: Dolmabahçe Sarayı’nda bir görüşme... Başbakan Erdoğan’la, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt baş başa... Bu gizli görüşme hakkında ne denmişti? Başbakan’ın, Genelkurmay Başkanına “şantaj” yaptığından söz edenleri ben hatırlıyorum. Yaptı mı, yapmadı mı bilmem ama, sanki yapmış gibi, birkaç gün sonra Ergenekon “terör örgütünün” orta kademe “yapılanması” tek bir Ümraniye darbesiyle çökertilmişti. Genelkurmay Başkanları, Ordu komutanları zindanda inim inim inlerken, Dolmabahçe görüşmesinde ne konuştuklarını hala gizleyen Büyükanıt yatağında mışıl mışıl uyumakta.
Şantaj Türk siyasetinin en etkili yöntemidir. Çünkü Türk siyaseti kirlidir. AKP hükümetinin hüküm sürdüğü şu ülkede, CHP Başkanının “evine” girip, gizli kamera yerleştirenler, AKP hükümetinin yönettiği devletin adamları değil miydi?


Ve bu Başbakan, her fırsatta, CHP’nin şimdiki genel Başkanını küçültmek için, şantaj kasetini hatırlatmıyor mu? Yani bu kaseti “kullanmıyor mu?” Şantajdan yararlanmıyor mu? Şantajı kimin yaptığını ortaya çıkarmayan da bu Başbakan. Emrindeki polis ve istihbarat, paşaların en gizli işlerini ortaya çıkarıyor, ama şu şantaj kasetinin şantajcılarını bir türlü ortaya çıkartmıyor. Neden? Çünkü AKP şantajı kullanıyor, ondan yararlanıyor ve şantajcıları koruyor...

Şantaj, AKP’nin de elindeki en büyük silahtır. Alın medyaya karşı izlenen siyaseti. Ne yapıyor Başbakan? Şantaj yapıyor elbette. Örneğin, elindeki Vergi idaresinin kapı numarasını bir medya grubunun sahibine hatırlattığı anda, o milyarları elinde oynatan kişi, sus pus oluyor. Elindeki gazeteleri, TV’leri teker teker elden çıkarıyor. Dilini yutuyor ve ancak böylece yıkıcı vergi cezalarından paçasını kurtarabiliyor.

Şantaj nedir?

Şantaj, bir insana, bir kuruma ya da bir partiye karşı, o insanın, kurumun ya da partinin bir “açığını” yakalayanın “ya benim dediğimi yap, ya da açıklarım” demesidir. Hatta ille de bir “açık” yakalamasına da gerek yoktur. Elinde şantaj yapabilecek pek çok alet vardır. Susturmak istediği “aydın”ı, “avukat”ı “hakkında yalancı şahitlik yapacak on adet ‘gizli tanığım’ var” diyerek “itirafçı” haline getirebilir.
Bu Başbakan’ın döneminde MHP’nin “as kadrosu” nasıl tasfiye edildi? Şantajla... Şu hale bakın, koskoca Bölükbaşı’nın oğlu Bölükbaşı nasıl da “sustu”. Oysa onun Babası Osman Bölükbaşı “susmamasıyla” meşhurdu. Her konuşması en az beş saat sürerdi. Oğlu ise artık konuşmuyor. Neden? Şantaj yüzünden. Ve bu şantaj Erdoğan’ın hüküm sürdüğü ülkede gerçekleşti? Şantajcılar nerede? Belli değil. Neden? Çünkü Türk siyaseti şantajcıyı korur. Şantajı demek, Türk siyasetçisi için en büyük siyasi yardımcı demek. Şantajcı demek, bu siyasetçi için en etkili, en müthiş, en korkutucu ve verimli “danışman” demektir.

Siyasetçi ona danışır: “Nasıl yapsak da falancayı devre dışı barıksak...” Şantajcı hemen kolları sıvar.

İyi de bu şantajcı nasıl birisidir?

Korkak birisidir. Yüzünü gizler. Eşkal değiştirir. Hayatın bütün karanlık, kuytu köşelerinde gününü gün eder. İsteyen her muktedire hizmete amadedir. Allahtan, kuldan korkmaz. Bir tek ölümden korkar. Ölmemek, yaşamak, yemek içmek, semirmek için yapmayacağı şantaj, işlemeyeceği melanet yoktur. Şantajcı Türk toplumunun en etkili, ama aynı zamanda en kokuşmuş “milli kahramanıdır”. Devlet onu korur. Bağrına basar.
İşte hepsi bu şantajcı dünyasından yetişmiş, ikbal kapılarını bu şantajcıların “yardımıyla” açmış Türk siyasetçileri, zindanda ölüm eşiğinde mum gibi eriyen insanların eylemini “şantaj” diye kirletmeye yeltendiler.

Bay Başbakan; o insanlar senden, sana ait hiçbir şey istemiyorlar. Onlar senden, senin gaspettiğin Öcalan’ın özgürlüğünü ve halkın ana dilde eğitim hakkını iade etmeni istiyorlar. Sana şunu anlatıyorlar: Bu haklar o kadar bizimdir ki, uğrunda bize ölüm vız gelir...
Sen ise bu büyük insanlık çığlığından bir tek bildiğin şeyi anlıyorsun: Şantaj...

Kürt halkı şantaj yapmıyor; sana meydan okuyor!..


Kaynak: Özgür Gündem

Hiç yorum yok: