Xebat
ANDOK
Paradigma değişikliğinin neden yapıldığını öğrenmek için kuantumun
anlaşılması gerekir. Çünkü kuantum bilimsel anlamda, ispatlamaktadır ki
devlet ve onu doğuran zihniyet anormaldir, doğal değildir, sapkındır,
insan ve toplumsal doğaya uygun değildir.
Yeni Paradigmadan bahsedildiğinden beri Özgürlük Hareketi kuantuma eğitim
müfredatında yer vermektedir. Kürt halkını soykırım kıskacından kurtarmaya
çalışan ve tarihsel sorunlarla uğraşan böyle bir hareket neden kuantuma yer
vermektedir? Bu kadar yoğunluk ve iş içinde kuantumu ihtiyaç haline getiren şey
nedir? Kuantuma yer vermek acaba bir lüks müdür? Tüm bu soruların cevabı yeni
paradigmayı anlamakta önem kazanıyor.
Birincisi;
toplumsal gerçeklikler inşa edilmiş gerçeklikler olduklarından, inşa edilecek
toplumun inşa teorisinin de doğru olması gerekir. Adorno, “yanlış hayat doğru
yaşanmaz” demiştir. Bu esaslı tespit de göstermektedir ki; doğru bir yaşam için
zihniyetin de doğru olması gerekir. Yanlış bir zihniyetle doğru bir yaşam
oluşturulamaz. Bu nedenle de zihniyet ve teori hakikate göre olmalıdır. İşte
tam da bu noktada günümüz hakikat arayışçıları açısından kuantuma ihtiyaç
vardır. Çünkü bilimin geldiği düzeyi gösteren kuantum da tıpkı kendisinden
önceki mitolojik, dinsel ve felsefik yöntemler gibi bir hakikate ulaşma
yoludur.
Mevcut
durumda kuantum, bilimde zirve halini yaşamaktadır. Bilimsel olmak isteyen ve
varlık, insan, toplum, evren gerçekliğini anlamaya çalışan, kuantuma ilişkin
gelişmeleri takip etmek zorundadır. Bu, hem insanın kendi gerçekliğini tanıması
için hem de bağlantılı olarak evreni tüm çeşitliliğiyle tanımak için
gereklidir. Özgürlük Hareketi hakikat yolunda ilerlerken, bilimin kaba
materyalist yorumunu aşan ve evreni canlı gören kuantumun verilerine göre
hareket etmek durumundadır. Çünkü kuantumun verileri oluş hakkında hakikate
bilim adına en yakın olan dönemin ifadesi olmaktadır.
İkincisi;
bu genel zihniyet devrimi temelinde gerçekleşen paradigmal değişimin
sebeplerini öğrenmek ve yeni paradigmayı öğrenmek için kuantumun öğrenilmesi
gerekir. Paradigmal değişimin nedenleri anlaşılmazsa, bu değişikliklerin
''taktiksel olarak yapıldığı'' yanılgısına kapılınacaktır. Yine Özgürlük
Hareketi’nin devletleşme amacına ulaşamamasının ve bu yönlü ''güçsüzlüğün bir
sonucu'' olarak ele alınacaktır, paradigmal değişim.
Hâlbuki
paradigmal değişim, hakikat arayışının sonucudur ve kendiliğinden de
olmamıştır. Eski paradigma, devlet amaçlı paradigmaydı. Bu nedenle de
karşısında mücadele yürütülen sistemin dışında değildi. O paradigmayla kendimizi hiyerarşik-devletçi
sistemden tümden koparmamız mümkün olamazdı. Devletçi paradigma bizi tam da
sistemin kendisine götürüyordu. Zaten bu nedenledir ki Önderliğimiz: “eski
paradigmayla başarılı olsaydık, sonumuz PDK ve YNK gibi olacaktı” dedi. Peki,
Özgürlük Hareketi hiç kendine PDK ve YNK gibi olmayı kendine amaç belledi mi?
Hayır, tam tersine bu çizginin karşıtı ve alternatifi olarak ortaya çıktı. O
halde karşıtına benzeşmeye neden olan şey nedir? Bu sorunun cevabı, tarihte
demokratik-komünal temelde gelişen çabaların neden başarısız olduğunu da vermektedir.
Bu çıkışlar, mücadeleler neden var olan sistem içinde eridiler ve ulaştıkları sonuçlar
amaçlarına uygun gelişmedi? Sonuçta kendi karşıtları oldular. Var olan sistem
onlar üzerinden kendini besledi ve ömrünü uzattı. İşte, PKK bu yanlışlığı
tekrarlamamak için kendini hiyerarşik-devletçi sistemden olduğunca kurtarma
çabası içinde olmaktadır. Önderliğimiz tam da bu noktada üçüncü doğuşundan
bahsetti. Ve “genelde devlet odaklı, özelde de kapitalist modern yaşamdan
kopuşu üçüncü doğuş dönemim olarak adlandırıyorum” dedi. Kendini her yönüyle
hiyerarşik-devletçi sistemden koparmaktan bahsetti. Paradigmal değişim bu
noktada gündeme girmiştir.
Yeni
paradigma, bilimsellik yönüyle kuantuma dayanmaktadır. Yani kuantum yeni
paradigmanın bilimsel altyapısını oluşturmaktadır. Eski paradigma ise bilimsel
açıdan kendisini klasik fiziğe yani Newton fiziğine dayandırıyor. Özellikle de
1950’den sonra sosyal bilimciler kuantumun da verilerinden yararlanarak yeni
paradigmadan daha sık bahseder oldular. Kuantum bu noktada onlara bilimsellik
adıyla iyi bir dayanak oldu. Zaten pratikte de eski sosyal bilim anlayışının
tespitleri önemli ölçüde kapitalizm ve reel sosyalizm şahsında boşa düşmüştü.
İyiden iyiye güvenilirliğini yitirmiş tespitlere dayanıyordu, mevcut sistem.
Yaşamın öğrettikleri kuantumun bilimsel verileriyle bileşik etki olarak sosyal
bilimde yeni paradigma döneminin kapılarını açtı.
Peki,
paradigmanın kendisi nedir? Neden bu kadar önemlidir? İnsan ha eski ha yeni
diyemez mi?
Paradigma
evrensel bakış açısıdır. Bununla bağlantılı olarak sorunların çözümünde
kullanılan kalıp ve formülasyonlardır. Yani
aynı zamanda yol ve yöntemdir. Zaten yol ve yöntem de özünü evrensel bakış
açısından almaktadır. Bundan kaynaklı insan diyebilir ki; paradigmada hem
zihniyet yönü hem de yol ve yöntem yönü vardır. En genel anlamıyla da amaca
ulaşmada kullanılan yol ve yöntemlerdir. Örneğin paradigma çerçevesinde ulus
sorununa bakalım:
Eski
paradigmaya göre ulusal sorunun çözüm yol ve yöntemi devletleşmekti. Yani, ulus
olabilmek ve ulusla bağlantılı sorunların çözüm yolu devletleşmekti. Yeni
paradigmada ise ulusal sorununun çözüm yol ve yöntemi devlet dışılıktır. Yani,
demokratik ulus çerçevesinde toplumun devlet dışı örgütlendirilmesidir. Dikkat
edecek olursak; her ikisi de ulusal sorunu çözme çabasındadır. Ama bir tanesi
devletle çözmek isterken, diğeri devlet dışı toplum örgütlenmesiyle çözmeye
çalışmaktadır. Yani her ikisinde de amaç birdir. Amaç ulusal sorunun çözümüdür,
en azından Özgürlük Hareketi açısından bu söylenebilir. Ama kullanılan yol ve
yöntemler farklıdır. Sadece bu örnek bile paradigmanın ne kadar önemli olduğunu
göstermektedir. Yol ve yöntem yani paradigma toplumsal yaşam açısından çok
büyük önem taşır.
İşte,
paradigma değişikliğinin neden yapıldığını öğrenmek için kuantumun anlaşılması
gerekir. Çünkü kuantum bilimsel anlamda, ispatlamaktadır ki devlet ve onu
doğuran zihniyet anormaldir, doğal değildir, sapkındır, insan ve toplumsal
doğaya uygun değildir. Bu nedenle de hakikatten uzaktır ve ona karşıttır. Zaten
bundan kaynaklıdır ki; kim devlet olmuşsa-kim olursa olsun- sorunları
çözememiş, aksine daha da derinleştirmiştir. Yine bunun içindir ki Önderliğimiz
“bana verseler de kabul etmem” dedi.
Kaynak: http://www.komunar.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder