29 Ağustos 2012 Çarşamba

Suriye Krizinde Yeni Perde

Esad rejimine karşı Obama ve Cameron'un sert uyarıları ardından Fransa’nın sosyalist cumhurbaşkanı François Hollande, kendisinden önceki Sarkozy’nin savaş politikasını sürdürerek Suriye'yi askeri operasyonla tehdit etti. Fransa, eski sömürge ülkesi Suriye'ye müdahaleye öncülük yapıp geleceğinde söz sahibi olmak isterken, kimi askeri uzmanlara göre operasyon hava saldırısıyla sınırlı olacak.

1920'den 1946'ya kadar Fransızların yönetiminde kalan Suriye'de tarih tekerrür eder mi? Kolay görünmüyor. Libya’da savaşa öncülük yaparak, Kaddafi rejimini kanlı bir şekilde deviren Fransa, savaş sonrası Libya’nın içinde bulunduğu ağır durumla ilgilenmezken, bu kez Suriye’de Türk rejimiyle birlikte savaş çanları çalıyor. Libya’da Fransız ve İngiliz savaş uçaklarının bombardımanı altında hayatını kaybeden binlerce kişiden de, Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesinden sonra bahseden olmadı. Geriye eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin, “kanlı diktatör” ve “halkına düşman diktatör” olarak tanıtılan Kaddafi ile işbirliğinin belgeleri kaldı.

“Arap Baharı” olarak adlandırılan ayaklanma dalgasının sıçradığı Suriye'de ise değişimin başlama fişeği, 3 Şubat 2011'de İdlib kentindeki Esad rejimi karşıtı protesto gösteriyle atıldı. Ancak geçen aylar içinde Suriye'deki tablo, batılıların 'Arap baharı' tarihsel sürecin en kanlı sayfasına dönüştü.

Batılı ve Suriye muhaliflerinin kaynaklarına göre ülkede son 17 ay içinde öldürülen insan sayısı 20 bin insanı geçerken, hafta sonu uluslararası haber ajansları Daraja kentinde 320 kişinin katledildiğini bildirdiler. Şam yönetimi ve silahlı muhalif gruplar katliamdan dolayı birbirini suçlarken, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon Esad rejiminden açıklama istedi.

ASKERİ OPERASYON SEÇENEĞİ MASADA


Geçtiğimiz hafta ABD Devlet Başkanı Barack Obama ve İngiltere Başbakanı David Cameron'nun uyarısı ve tehdidine benzer bir açıklama dün Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'den geldi. Suriye'nin kimyasal silah kullanması halinde, bunun uluslararası camianın askeri müdahale yapması için meşru bir neden olacağını vurgulayan Hollande, operasyon hazırlığı sinyali verdi.

Ülkesinin Esad rejiminin devrilmesi için Suriye'de tampon bölge kurulmasına ilişkin müttefikleriyle çalıştığını, ancak isim vermekten kaçınan Hollande, Suriye krizinin Ortadoğu'nun güvenliğini tehdit ettiğini savundu. Hollande, muhalefetten geçici hükümeti kurma çalışmalarını hızlandırmasını isterken, Paris hükümetinin öncelikli olarak uçuşa yasak bölgesinin ilan edilmesi sürecini hızlandırması bekleniyor.

UÇUŞA YASAK BÖLGE MÜMKÜN MÜ?

ABD ve İngiltere'nin ardından Fransa'nın da Şam yönetimini askeri operasyonla tehdit etmesi Suriye krizinin önemli bir aşaması değerlendiriliyor. Zira her üç ülke, özellikle de geçtiğimiz yıl Sarkozy'nin liderliğindeki Paris yönetimi Libya'da Kaddafi'nin devrilmesi operasyonuna öncelik etmişti. Sosyalist lider Hollande'nin de benzer bir rolü alması ihtimal dahilindeyken, operasyona biçimine yönelik seçenekler masada.

Fransa’nın uçuşa yasak bölgesi kağıt üzerinde “uygulanabilir” görünse de, uzmanlar pratikte bunun pek de kolay olmayacağı görüşünde. Zira, askeri açıdan da Suriye bir Libya değil. Beşar El Esad’ın ordusunun elinde 30 mm’lik namluları olan Pantsir-S1 gibi etkili sistemleri ve araçlar üzerine bile taşınan füzeleri bulunuyor. Yine 9K37 Buk M2E füzeleri de çok etkili olduğu belirtiliyor.

Suriye’nin hava savunma sistemine en açık örnek düşürülen Türk uçağı oldu. Uzmanlara göre Suriyeliler düşürmeden önce uçağı tespit edebildi, koordinasyonu sağladı ve ateş emri verdi.

Ayrıca 20'den fazla R-178K14 füze hazır tutulurken, Sovyet yapımı 70 kilometre menzili Luna-M “ 9M21” roketlerinden 18 kompleks, 70 kilometre menzilli isabet gücü daha yüksek olan Toçka 9M79 taktik roketlerden de 18 kompleks var. Bunların yanı sıra Korelilerin Sovyet roketlerini taklit ederek yaptıkları ve sonra bu ülkeye sattıkları 550 kilometre menzilli P-17 8K14 (Scud-B) roketlerinden 20 Kompleks bulunuyor. Şam’ın elinde kendi yapımı roketlerin yanında “Grad” ve “Urgan” kompleksleri var, ki bunlar kimyasal başlıkları taşıyabiliyor.

"SURİYE, IRAK'A BENZEMEYECEK"

Perşembe günü bakanlar düzeyinde Birleşmiş Milletler Suriye gündemiyle toplanmaya hazırlanırken, batılı güçlerin öncelikle uçuş yasak ve Şam'a ambargo kararını çıkartmaya çalışması bekleniyor. İkinci aşamada en güçlü ihtimal hava saldırısıyla Şam yönetiminin 'stratejik' noktaları vurulması yer alıyor. Askeri ve güvenlik uzmanlar ise kara operasyonu ihtimalini zayıf buluyor.

Batılı güçlerin Afganistan ve Irak'taki müdahalelerden ders çıkardığını düşünen ve bundan dolayı Fransa ile İngiltere'nin kara operasyonuna kalkışmayacağını öngören Bonn Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nden Thomas Speckmann, her iki ülkenin Libya ile birlikte yeni bir doktrini de hayata geçirdiğini savundu.

Alman Die Welt gazetesi için Suriye krizini analiz eden Speckmann, bir yandan her iki ülkenin eski sömürgelerine döndüğünü, diğer yandan da ABD'nin Irak ve Afganistan'daki gibi bir role sahip olma niyetinde olduklarını belirtti. Speckmann'e göre artık yabancı güçlerinden karadan işgal etme dönemi bitti.

Ancak hava operasyonun da Libya'dan farklı iç dinamiklere sahip olması, Rusya ve İran’ın etkisi, bölgedeki Kürt faktörü, Türkiye ile komşuluk, Batı destekli silahlı gruplar, hatta Esat ordusu gibi katliamlara karışmaları, Suriye'nin sadece batı için değil dünya siyaseti için de yeni bir tecrübe olacağını şimdiden haber veriyor.

ŞAM: ŞİDDETİN YÜZDE 60’INDAN TÜRKİYE SORUMLU

Öte yandan Suriye’deki katliamlar ve şiddetlenen savaşta Baas rejiminin onlarca yıldır yürüttüğü baskıcı uygulamaların yanı sıra, ondan daha az baskıcı olmayan rejimlerin rolü tartışma konusu yapılmıyor. BM’nin açık bir şekilde savaş suçu işlemekle suçladığı silahlı grupların bu savaşı aldığı siyasi, asker ve ekonomik destekle yürüttüğü unutuluyor. Bu durumda işlenen suçlardaki Batı ve Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçlüsünün ortaklığı sorgulama konusu yapılmıyor.

İngiliz Independent gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’e konuşan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Suriye'deki krizin asıl sorumlusunun ABD olduğunu savunurken, şiddetin yüzde 60'nın kaynağının ise, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan olduğunu söylüyor.

BÖLGESEL SAVAŞ TEHLİKESİ

Suriye’ye yönelik olası bir askeri müdahaleyle savaşın tüm bölgeye yayılacağı yönünde ciddi endişeler var. Özellikle Lübnan’da Sünni ve Alevi mahalleler arasındaki çatışmalar savaşın sınırların dışına çıktığını gösteriyor. Bu da beraberinde öngörülmez sonuçları doğurabilir.

Batı ve Ankara destekli silahlı gruplar ile baskıcı Şam rejimi arasındaki savaşta, askeri müdahale tamtamları yükselirken, olası bir müdahalenin türü, kapsamı ve yol açacağı sonuçlarını şimdiden kestirmek güç görünüyor. 


ANF

Hiç yorum yok: