Ekin
DORŞİN
Demokratik modernitenin sistem olarak inşa edilmesi bu saldırıların
önüne geçecek gücü oluşturmak demek oluyor. Devrimci halk savaşının
gelişimi ve derinleşmesinin ekseni de bu doğrultuda Önderliğimizin
özgürlüğü olmalıdır.
İnsanlık
tarihi sürekli iki zıt (devletçi-iktidarcı ve komünal) güçlerin mücadelesi ile
birlikte ilerlediği bir gerçektir. Sistemlerin hangisi zihniyetini, kurumlarını
ve bu kurumlarını işlevselleştirdiği oranda toplumsal tarihsel yapıda geçerli
olmuştur. Üstünlük kazanımı da daha çok zihniyet ve kurumlaşmanın sağlanması
ile birlikte sağlanmıştır. Birçok halk devrimi bu esaslara bağlılık sonucu
olarak gerçekleştirilmiştir.
Kürdistan
gerçekliğinde yüz yıllardır sürekli iktidarcı egemen güçlere karşıt bir direniş
içerisinde olduğumuz bir gerçektir. Özellikle Cumhuriyetin gelişimiyle Kürtlere
hiçbir biçimde insani bir yaşam imkânı tanınmamıştır. Ne kadar isyan, direniş,
fedakârlık gösterilmişse ve bedeller verilmiş olsa da yöntemlerin doğru
uygulanmaması bizleri katliamlarla karşı karşıya bırakmış, istenilen sonucu
elde etmemizi engellemiştir. Bu yenilgiler özgürlük umudunu, inancını bizlerde
zayıflatmış olduğu gibi gerçekleşen yönelimler öz değerlerimizden kopmamızı da
getirmiştir.
Reel
sosyalizmin gelişimiyle gerçekleşen birçok halk devrimi, Önderliğin ortaya
çıkışı ve PKK’nin öncülüğü Kürtler için yeni bir umut ve mücadele kapısı
aralamıştır. Birçok ülke gibi sömürge altında bulunan ülkemiz açısından Ulusal
Kurtuluş Mücadelesi vermek en doğru yöntem olarak görülmüştür. Özgürlüğünü,
kimliğini, dilini yitiren Kürt halkı bu yeni umut ışığıyla yola koyulmuş, küçük
bir grupla başlayan bu diriliş mücadelesi, kurtuluş mücadelesine evirilmiştir.
Binlerce milyonlarca kişinin desteğiyle, iktidarcı güçlere karşı Ortadoğu’nun
öncü gücü olunmuştur.
Önderlik
öncülüğünde inşa edilen Özgürlük Hareketi toplumsal yapıya nüfuz ettikçe,
sadece ulusal kurtuluş hareketi olarak toplumun sorunlarına yanıt
olunamayacağını fark edilmiştir. Bu fark ediş doğrultusunda, ulusal varlık
sorunu çözülmeye çalışılırken toplumun farklı varlık sorunlarına da çözüm
geliştirilmeye çalışılmıştır. Toplumsal gerçeklik düzleminde yaşanan sorunların
hakikatle bağı kurularak tanımlanmaya çalışıldıkça, çözüm yöntemleri de yeniden
ele alınıp, değişimlere gitmiştir. Çünkü kapitalist modernite toplumsallığı
bozarken sadece ulusları egemenlikleri altına alarak bu bozulmayı sağlamadılar.
Toplumun tüm ahlaki ve politik değerleri kapitalist modernitenin kar ve sermaye
denklemi içerisinde ele alınmıştı.
Bu
gerçeklikler doğrultusunda Özgürlük Hareketi, bir ulusal kurtuluş hareketi
olmanın ötesine taşınmış ve toplumun saldırı altındaki tüm değerlerini yeniden
gün ışığına çıkmasını sağlamıştır. Toplumun ahlaki ve politik değerlerini
ortaya çıkarma mücadelesi uzun süreli bir mücadele olduğu gibi bu değerleri var
kılıp, koruma ve geliştirme mücadelesi de uzun süreli bir mücadeledir. Her
şeyden öte bu uzun süreli mücadelenin yöntemlerinin de moderniteden arınmış,
onu doğru bir yönden eleştirmek de gerekli. Çünkü şimdiye kadar gelişen sistem
karşıtı güçlerin mücadeleleri karşıt olmalarına rağmen modernitenin oluşturduğu
yol ve yöntemlerin çok da dışına çıkamayan bir düzlemde gerçekleştirildi.
Dolayısıyla karşıtlık olmaktan çıkarak farkında olarak ya da farkında olmayarak
liberalizmin önemli bir mekanizması haline dönüşmelerine neden olmuştur.
Sistem
karşıtı güçlerin tarihleri ele alındığında görülecektir ki modernitenin inşa
ettiği yöntemlerle mücadelelerini geliştirmişlerdir. Böylece onların vardıkları
yerlerden başka yerlere varamamışlardır. Mutlaka ortaya çıkardıkları önemli
tarihsel değerler vardır. Fakat geldiğimiz tarihsel aşamada başarılı
olamadıkları da göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçekliktir. Buradan da
anlaşılacağı kadarıyla toplumsal tarihsel inşanın bize anlattığı önemli bir
gerçeklik de mücadelelerde kullanılan yöntemlerin amaçla buluşmada belirleyici
olduğudur. Yol ve yöntemler ne kadar ahlaki ve politik toplum hakikatine ulaştıracak
doğrultudadır? Bu yöntemler neleri ortaya çıkarabilecek özellikler taşıyor?
Toplumun ahlaki ve politik niteliğini geliştirip, koruyabiliyor mu? Eğer bu
sorulara özgürlük eğilimini güçlendirecek ve koruyacak temelde yanıt
verebiliyorsak doğru yol ve yöntemlerle oluşuyoruz demektir. Tabi değilse
toplumun özgürlük umutlarını yerle bir edecek bir pozisyonda ve değerde
olduğumuz gerçekliğindeyizdir.
Şimdi
bu soruların çokça sorulduğu bir düzlemdeyiz. Kapitalist modernite çok yönlü
olarak sorgulanıyor. Bu sorgulamalar karşısında kapitalist modernite
saldırılarına her günkünden daha fazla saldırılarla karşıtlarını yok etme
girişiminde. Kapitalist modernist güçler toplumun inşa ettiği tüm değerleri yerle
bir etmeye çalıştığı, kriz yönetimleri oluşturduğu ve bu yönetimler dur durak
bilmeden her an zihinlere tecavüz ettiği bir aşamadayız. Topyekûn saldırının
geliştiği böylesi süreçler Topyekûn Savunma yürütülmeli. Fakat bir taraftan savunma
ve direniş yürütülürken diğer taraftan asla daralmalara izin vermeyen tutumlar
içinde olmak gerekir ve bu zorunlu bir ihtiyaçtır. Bu nedenledir ki
Önderliğimiz içinde bulunduğumuz süreci 4. Hamle süreci olarak tanımladı ve bu
hamle sürecinin temel görevlerinden biri de “Devrimci Halk Savaşını”
geliştirmektir.
Tabi
burada şunu da belirtmek önem taşıyor. Toplumsal tarihsel inşada öncülük yapan
kadınların, kendi değerlerine daha güçlü sahip çıkması ve geliştirmesi gerekir.
İçine düşülen tarihsel hataların ve yetersizliklerin gerçekliğini ortaya
çıkartarak, ahlaki ve politik toplumun savunuculuğunu yapabilmektir. Sadece
savunma pozisyonunda kalmak yerine ahlaki politik toplum kurumlaşmalarına
giderek sistem oluşturmak durumundayız. Kapitalist modernitenin sızdığı tüm
alanlarda zihniyeti sorgulamak ve kurumlaşmalara gitmek sistemin kriz
yönetimlerini zorlayacağı gibi sistemin kendisini de zorlayacaktır. Özgürlük
mücadelesini yürüten kadınlar olarak şunu çok iyi biliyoruz ki zihniyetimizi
sorgulamadan sistemimizi oluşturamayız. Sistemimizi sorgulamadan da
zihniyetlerimizi yeniden ele alamayız. Çünkü sistemler zihniyetlerin iz
düşümleridir.
Bahsettiğimiz
sistem sorunları mutlaka uzun süreli bir mücadele seyri ile inşa edilebilir.
Fakat yukarıda da ifade ettiğimiz gibi kapitalist modernitenin içinde bulunduğu
dönem kriz dönemidir. Özellikle Ortadoğu coğrafyasında sistem krizi daha da
yoğunlaşarak devam ediyor. Kriz yönetimleri bölgeyi denetim altında tutabilmek
için sürekli yeni politikalara gitme, yeni modeller oluşturma çabası
içerisinde. Bu çabalar sistemin zirvedeyken aynı anda düşüşü de yaşadığının bir
göstergesi oluyor. Belki bu düşüş üzerine birçok örnek verilebilir. Fakat
inanıyoruz ki herkes kendi günlük yaşadığı politik gerçekler ile bu durumun çok
yoğun farkındadır. Krizin derinleşerek devam etmesi uzun sürmeyecektir. Krizli
ortamın derinleştiği böylesi süreçlerde sistem kendisini değiştirmeyle yüz yüze
kalacaktır. Başta da belirttiğimiz gibi, bu değişimin ne yönde evirileceğini
ise savaşan güçler belirleyecektir. Yerimizde durmak, izlemek, direnenler
mutlaka kazanacaktır demekle bu eğilim halklardan yana gelişmeyecektir. Boşluk
affetmeyen kapitalist modernite, kendisini çok yönlü geliştirmeye çalışırken,
özgürlük eğilimini temsil ettiğini iddia eden güçler böylesi süreçleri çok
aktif karşılamak ve yaşamak durumundadırlar. Devrimci Halk Savaşının temel
gerçekliği de burada yatıyor.
Önderliğimiz
toplumsal tarihin oluşturduğu tüm demokratik ve komünal değerleri ortaya
çıkarırken üzerine büyük bir emekle kendisinden kattıkları ile inşa
çalışmalarını güçlendirdi. Kadının toplumsal hakikatini ortaya çıkarma çabasını
ise büyük bir özenle gerçekleştirme çabası içerisinde. Dolayısıyla kapitalist
modernist sistemin Önderliğimiz üzerindeki saldırısı da daha fazla yoğunlaşarak
devam ediyor. Bu saldırıların önüne geçmek Önderliğin dile getirdiği yaşam
sisteminin inşa edilip, toplumsal yapıda geliştirilmesidir. Demokratik
modernitenin sistem olarak inşa edilmesi bu saldırıların önüne geçecek gücü
oluşturmak demek oluyor. Devrimci halk savaşının gelişimi ve derinleşmesinin
ekseni de bu doğrultuda Önderliğimizin özgürlüğü olmalıdır. Önderliğimizin
özgürlüğü demek aynı zamanda kapitalist modernist güçler karşısında demokratik
modernist güçlerin hem zihinsel hem de yapısal olarak devrim gerçekleştirmenin
önemli bir adımı demektir. Bu konuda geriye çeken yaklaşımlar içerisine girmek
Kürdistan’da gelişen serhildanların içine düştükleri yetmezliklerin tekerrürü
anlamına gelecektir.
Böylesi
bir süreçte her türlü söylem ve eylemlerimiz bir halkın kaderini bağladığı gibi
Önderliğimizin içinde bulunduğu koşulları da belirleyecektir. Özelde Kürdistan
kadınları olarak bu sürecin hem zihinsel hem de kurumsal yapılanmanın
öncülüğünü yapmak Önderliğimizin özgürlüğüne her günkünden daha yakınlaşmayı
getirecektir. Birde Kürdistan gerçeğinde hiçbir serhildan sürecinde kadının bu
kadar güçlü örgütlü bir gelişimi yaşanmamıştı. Dolayısıyla böylesi bir farkla
önemli avantajlar içerisindeyiz. Diğer bir avantaj ise Önderliğimizin çok güçlü
deşifre ettiği kapitalist modernite gerçeğidir. Çözümlemesi yapılmış, deşifre
edilmiş bir sistemle mücadele, el yordamıyla aramaktan çok daha güçlü
avantajları doğurur. Yapılması gereken bu gerçeği fark edip, anlama kavuşturup,
eylemleştirmektir. Eylemleşen anlam derinleşip, yeni anlamlara doğru yol
alacaktır. Bu avantajlı konumdayken, gerisinde duruş içerisinde olmak,
mücadelenin her bir ferdi açısından altından kalkılamayacak tarihsel sorumluklarla
bizi karşı karşıya getirecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder