Basında “AKP içinde çatlak mı var, AKP ile Fethullahçılar arasında bir
çekişme mi var” konuları tartışılıyor. Bazıları şike olayıyla ortaya
çıkan farklı tutumları AKP içinde baş gösteren çekişmelere bağladılar.
Bazıları da gönlünde yatanları varmış gibi yansıtmaya çalıştılar.
İlk önce belirtmeliyim ki ben siyasal İslamcı kesimlerde mevcut durumda bir ayrışma ve kavga yaşanmayacağı yönünde değerlendirme yapanlar gibi düşünüyorum. Kuşkusuz siyasal İslamcı çevreler bir blok değil. Bir ittifak hareketi olarak iktidara geldiler. Bugün de bu ittifak devam ediyor. Bu ittifakın içten çatlayacağı ve ayrışma yaşayacağı da yakın zamanda görünmüyor.
Bu ittifak sanıldığı gibi inanç ve ilke etrafında oluşmuş değil; tamamen iktidarı elde etme ve devlet imkanlarını ele geçirmek için kurulmuştur. Maddi çıkar birliğidir. Şu anda da bu amaçlarına önemli oranda ulaşmışlardır. Aralarında farklılık olsa da ele geçirdikleri bu imkanları bırakmak istemezler. Nitekim bu imkanları ellerinde tutmak için her yol ve yöntemi deniyorlar. Bu konuda tam Makyavellisttirler. Bunlar için amaca ulaşmak için her yol mubahtır. Hatta hiçbir iktidar gücü bu kadar pragmatik ve beli kemiksiz olmamıştır.
Siyasal İslamcı kesimler Kürtler ve sosyalistler kadar olmasa da sistemden dışlanmışlardı. Kürtler ve sosyalistler kadar bir siyasal mücadele içinde olmasalar da belirli bir muhalif duruşları vardı. Ancak iktidar olup sistem içine alınınca sınırlı demokratik tutum ve söylemleri bırakmışlardır. Kendileri devlet içine yerleşince siyasal İslamcılar için demokratikleşme sorunu genel olarak bitmiştir; bazı eksiklikleri olsa da ileri demokrasiye ulaşılmıştır!
Siyasal İslamcıların karakteri demokratik değildir. Ne ideolojik yaklaşımları nedeniyle demokratik karaktere sahiptirler ne de bu karakteri kazanacak bir mücadele içinden gelmişlerdir.
AKP Hükümeti 9 yıllık iktidarını kullanarak devlet içine yerleşmiştir. Ancak bu uzun zaman içinde başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin temel demokratikleşme sorunlarına çözüm bulmamıştır. Bunun iki nedeni vardır: birincisi, Türkiye’nin demokratik olmayan klasik iktidar bloklarıyla yaptığı uzlaşmadır. Genelkurmay başkanı Yaşar Büyükanıt ile Tayyip Erdoğan Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırma konusunda anlaşmışlardır. Böylelikle klasik iktidar blokları içinde siyasal İslamcılara yönelik engeller ortadan kaldırılmıştır. Bu nedenle AKP hükümeti tarafından Kürt sorununu çözme politikası değil de ezme politikası izlenmiştir. İkincisi, demokratik karakterleri olmadığı için demokrasi içinde herhangi bir demokratik güç gibi yer almayı benimsememişlerdir. Böyle bir konumu sindirecek karakterde değildirler. Bu nedenle demokratikleşmeyi bu zihniyetlerine ve çıkarlarına uygun görmüyorlar. Devlete tümden hakim olacak bir güç olmayı hedefliyorlar. 1930’ların CHP’si ne ise bugünün AKP’si ve siyasal İslam’ı da aynıdır. Farklı partiler sadece bu karakterlerini örten asma yaprakları olarak kullanmaktadır.
Bazı liberallerin iddia ettiği gibi AKP ve siyasal İslamcılar Türkiye’yi demokratikleştirme adımı atmazlar. Çünkü demokratik Türkiye’de herhangi bir siyasal güç haline gelirler. Hatta demokratik Türkiye’de din istismar aracı olmaktan çıkıp toplumsal işlevi olan ahlaki bir olgu gerçeğine oturunca siyasal olarak çok küçüleceklerdir. Bu nedenle otoriter karakteriyle devlet içinde hakim olma politikası izliyorlar. Bu durumda başta Kürt halkı olmak üzere demokratik güçlerin direnişiyle karşılaşıyorlar. Mevcut durumda iktidara çöreklenen işbirlikçi siyasal İslam’la demokrasi güçleri arasında bir mücadele sürmektedir.
AKP’nin son zamanlarda başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi güçlerine saldırmasının nedeni, ele geçirdiği imkanları kaybetme korkusudur. Türkiye demokratikleşirse devlet imkanlarını bu kadar kullanamayacağı ve toplum üzerinde bu düzeyde bir baskı kuramayacağını bilmektedirler. Gerçek bir demokratik Türkiye’yi kendileri için bir yenilgi olarak görmektedirler. Klasik iktidar bloklarının demokrasi güçleri karşısında onlarca yıl yaşadığı korkuyu şimdi devleti ele geçiren işbirlikçi siyasal İslamcılar yaşamaktadır.
Bu gerçekler dikkate alındığında AKP şahsında iktidar olan siyasal İslamcılar içinde bir ayrışma beklememek gerekir. Aksine ellerindeki imkanları kaybetmemek için demokrasi güçleri karşısında canhıraş bir gerici direniş içinde olacaklardır. Aralarındaki çatışma ve çekişmeler iktidar söz konusu olduğunda onları birlikte davranmaya itecektir. Buna demokratikleşecek Türkiye’nin yarattığı korku karşısında birlik demek daha doğru olur.
AKP ve siyasal İslamcılar toplumun beklentisi ve dünyadaki demokratikleşme eğilimi nedeniyle demokrasi söylemini sınırlı da olsa sürdüreceklerdir. Kozmetik bazı girişimleri bundan sonra da olabilir. Bunları toplumların gerçek demokratikleşme taleplerini ve mücadelesini boşa çıkarmak için yapacaktır. Bunlar sadece kendilerini iktidarda tutmak için yapılan toplumu aldatma amaçlı girişimler olarak kalacaktır.
Kuşkusuz içlerinde çekişme vardır. Devlet imkanlarından kim daha fazla faydalanacak konusunda aralarındaki çekişme sürecektir. Ancak bu rekabet ve çekişme iktidar ve imkanlar söz konusu oluğunda bir karşı karşıya gelme ve ayrışma biçiminde olmayacaktır.
Devleti ele geçirip imkanları kullanma konusunda öyle bir tat almışlar ki; bunu bırakmamak için hem birlik olacaklar hem de demokrasi güçlerine karşı her türlü kirli savaşı yürüteceklerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder