27 Aralık 2011 Salı

Açılım'da İkinci Perde, Hedef BDP!



Türk hükümeti 2009’da Kürt siyasetçilerin tutuklanması ve DTP’nin kapatılmasıyla içeriğini doldurduğu “Kürt açılımı”nda cezaevinde yer kalmayınca ikinci perdeyi araladı.

AKP kontrolündeki Türk medyas, ya aptal olduklarından ya da toplumu aptal yerine koyduklarından olsa gerek, sayfalarında iki habere aynı anda yer verebiliyorlar. AKP hükümetinin bugünlerde gündeme getirdiği “demokratik paket” medyaya işlenmesi için verilirken, aynı paralelde “PKK’ye darbe üstüne darbe” vuruluyor.

BİRİNCİ AÇILIMIN İÇİ KCK TUTUKLAMALARI İLE DOLDU

Her ailenin bir üyesini kirli savaşa kurban verdiği ve çocuklarını gerillaya kattığı Kürtlere “darbe üstüne darbe” ile “demokrasi”yi yan yanda sunmak, kendi başına AKP iktidarının zihniyetini ortaya koymaya yetiyor.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Kürtlerin tüm haklarını” verme vaadi ile açılım bakanı olarak tanınan Beşir Atalay’ın “demokratik paket” mesajı vermesinin hemen ardından İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, BDP’yi PKK’nin “uzantısı” ilan etti.

AKP iktidarının “açılım”, “paket” veya “reform” vaatlerine inanmamak için Kürtler tüm gerekçelere sahip. 2009’da başlatılan Kürt açılımının içi, Mart ayındaki yerel seçimlerden bir kaç hafta sonra Nisan ayında KCK operasyonları doldurulmaya başlandı. Belediyelere yapılan operasyonlar, DTP’nin kapatılması ve barış elçilerinin yargılanarak tutuklanması ile devam eden operasyonlar, giderek Kürtlerin meşru talepleriyle dayanışma içinde olan herkesi hedeflemeye başladı. 12 Haziran 2011 seçimlerinde Kürtlerin ikinci büyük seçim başarısı ardından, bu kez KCK operaysonları boyutlandırıldı. Binlerce kişi bu operasyonlarda gözaltına alındı, binlercesi de tutuklandı. Artık gözaltına alınan ve tutuklananların sayısını tutmak güçleşti. Her hafta bu listeye onlarca yeni isim ekleniyor.

Açılımın birinci perdesinde Türkiye, insan hakları ihlalleri şampiyonu oldu, insan hakları ve ifade özgürlüğü açısından dünyanın en büyük cezaevi haline geldi. Sadece tutuklu gazetecilerin sayısı 100’e yaklaştı.

AKP KRİZ VE BASKIDAN BESLENİYOR


İfade özgürlüğünün olmadığı bir ortamda “demokratik paket” veya “yeni anayasa” yapmanın da mümkün olmadığı ordada iken, halen AKP iktidarının Türkiye’yi demokratikleştirebileceği öne sürülemez. Aksine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ittifakı Gülen Cemaati açısından demokrasi en büyük tehlikeyi oluşturuyor. Muhalefeti ordadan kaldırmaya çalışan bir demokratik zihniyetten bahsedilemez. Düşüncenin özgür olduğu bir ortamda AKP zihniyetine yer olmaz. AKP kriz ve baskı ortamından besleniyor.

Açılımın ikinci perdesi olarak ifade edilen “demokratik paket”ten ne mi çıkacak? Bunun için kahin olmaya gerek yok. Bu iktidar bugüne kendisi ve Gülen Cemaati’nin yararına olmayan herhangi bir adım atmadı. Toplumun diğer kalanı için ise hep yapıyormuş gibi yaptı, manüpüle etti, ama tek bir adım atmadı. Bugünlerde yine “iyi şeyler” yapıyormuş gibi davranıyorlar. “Demokratik paket”ten bahsedildiği sırada her tarafta operaysonlar yürütülüyor, gazeteciler tutuklanıyor, KCK davasında hakimin kendisi Kürtçe dilekçeye karşı suç duyurusu yapıyor.

AKP DEMOKRATİK ANAYASA YAPAMAZ


İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, “demokratik paket”in ilk hedefinin yine Kürt siyaseti olacağının işaretini verdi. Şahin’in BDP’yi hedef göstermesi “BDP’nin kapatılabileceği” yönünde endişelere yol açtı. Hükümetin tüm muhalif sesleri susturarak, “demokratik paket” ya da “yeni anayasa” sunmasının hiçbir değeri yok. Susturulmuş bir topluma dayatılacak anayasa olsa olsa zorbaların anayasası olur. İfade özgürlüğünü ortadan kaldıran bir zihniyet “demokratik paket” oluşturamaz. Ülkeyi açık bir cezaevine dönüştüren anlayış, sivil demokratik bir anayasa yapamaz. Başkanlık hayalleri kuran otokrat bir Başbakan’dan çoğulcu bir siyaset beklenemez.

Hiç yorum yok: