Özel Savaş Nedir?
Özel savaş olarak ele aldığımız olgu, sınıflı
uygarlıklar boyunca geliştirilen baskı ve egemenlik aracı olarak
başvurulan savaşın bir biçimidir. Ancak özel savaş, yukarıda
belirttiğimiz savaş tanımlarını birebir karşılayan ya da onunla
aynılaştırılan bir anlamda değildir. Ama kaynağını ve özünü oradan
alıyor. Değişen koşullara göre sürdürülen bir savaş biçimi oluyor.
Önderlik, komünal topluluklar döneminde yaşanan kabileler arası
çatışmaların savaş olmadığı gerçeğini belirtiyor. Sınıfların, kentlerin
sömürgeciliğin ve devletin ortaya çıkmaya başladığı dönemde yaşanan
savaşların çok daha farklı olduğunu, ancak o zaman yaşananlara savaş
diyebileceğimiz gerçeğini ortaya koyuyor. Fakat özel savaşın, yirminci
yüzyılda kurallara bağlanan savaşın da aşılması anlamına geldiği
gerçeğine dikkat çekiyor. Ve buna, “Kuralsız savaş” diyor. Kuralsız
savaş tanımı, özel savaşı anlatmaya yeter mi? Kuralsızlığı genel bir
çerçeve olarak değerlendirip içine her şey sığdırılırsa olabilir. Ama
kavram olarak anlatmaya yetmez. Çünkü özel savaş denen savaşta, salt
askeri olarak hasmı alt ederek ona iradeyi kabul ettirme söz konusu
değildir. Özel savaş, siyasetin şiddet araçlarıyla sürdürülmesi
değildir, ama şiddet araçlarının kullanılmasını da içeriyor. Onun için
özel savaş egemenler ve sömürücüler tarafından topluma karşı her alanda
sürdürülüp, ilan edilmiş olan bir savaşı simgeler. Özel savaş kapsamına
sadece ekonomik, siyasal, askeri, kültürel alanlar değil, bir bütün
olarak insana ve topluma karşı savaş da giriyor. Kısacası toplumla
ilgili ne varsa bunlar özel savaş kapsamına giriyor. Onun için özel
savaşı ele alırken, genel savaş anlatımları dışında ele almak gerekiyor.
Daha sonraki süreçlerde, Clausewitz'in belirttiklerinin doğru yönleri olmakla birlikte, savaşı her yönüyle anlatmadığı gerçeği de ortaya çıkar. Önderlik; ‘savaş politikanın devamıdır’ şeklinde yapılan genel belirlemenin doğru olmadığını söylemektedir. O nedenledir ki, savaşla, politika arasındaki bağın doğru kurulması ve mutlaklaştırılmaması gerekmektedir. Burada sorunu ele alırken bakış açısıyla olan bağını da yeniden ortaya koymanın gereği açığa çıkmaktadır. Felsefik olarak sorunun ele alınışında yaşanan farklılaşma, daha sonra düşüncelerin de değişmesine neden olacak bir bakış açısı kazandırır. Zorunluluk yasası ve alt yapı- üst yapı ilişkilerinin, savaşla, politika arasındaki ilişkiye getirdiği tanımda bunu görmek mümkündür. O zaman burada Clausewitz'in yapmış olduğu tanımın, Ortadoğu gerçeğine uymadığını görürüz. Çünkü Ortadoğu’da savaş siyaseti belirlerken; siyaset de, ekonomiyi belirliyor. Yani Batı Avrupa’da kullanılan denklemlerin tam tersi Ortadoğu için geçerlidir. Değişen dünya koşullarında ortaya çıkan gerçeklikler Clausewitz'in savaş için yapmış olduğu tanımlamaları yalanlamamakla birlikte yetersizliğini ortaya koymuş olmaktadır. Bu yetersizlik ortamında savaşın daha farklı boyutları da ortaya çıkmaktadır.
20. yüzyılda Özel Savaş
Özel savaşın kapsamı geniştir. Birçok nokta kısa da
olsa dile getirildi. Burada ortaya konan görüşler bizim özel savaşı ne
kadar doğru anladığımızı ortaya koyacaktır. Bununla özel savaş nedir
sorusuna doğru cevap vererek, o konudaki eksikliklerimizi gidermeye
çalışacağız.
Özel savaş kelime anlamı nedir? Savaşın
özelleştirilmesi nasıl sağlanıyor? Savaşa neden olan, savaşın
yürütülmesinin asıl gerekçesini yani amacını ortaya koyan ne ise; o
noktadan hareketle tüm imkânları seferber edip o konu üzerine yoğunlaşan
ve hedefi yok etmek için ne yapılması gerekiyorsa onların yapılmasını
koşulsuz kabul ederek yürütülen bir savaştır. Kuralsızdır, her şeyiyle
onun üzerinde yoğunlaşmayı ifade eder. Mutlaka sonuç almayı ifade eder.
Tüm imkân ve olanaklarını hedefe ulaşmak için seferber edip kullanır.
Kelime karşılığını birebir anlamlandırdığımız zaman böylesi bir
tanımlamayla karşı karşıya geliyoruz. Ama bu da bizim burada ele
alacağımız özel savaşı her yönüyle ortaya koymaz. Savaşların gelişimini
incelediğimiz zaman ya da özelleştirilen ve kuralları kendisi tarafından
belirlenen savaşları ele aldığımızda karşımıza farklı olgular çıkıyor.
Bunlardan birisi stratejik olarak rejimin, özel savaş temelinde kendini
yapılandırması olarak ele alınmasıdır. Bu yönleriyle özel savaş, çeşitli
toplumsal ilişkilerde, savaşlarda, siyasal oluşumlarda, askeri
harekâtlarda kendini göstermektedir. Buna göre oluşan rejime de özel
savaş rejimi denilebilir. Bununla birlikte geliştirilen bir askeri
harekâta da, özel savaş harekâtı denilebilir. Bütünlüklü olarak özel
savaşın karakterine uygun geliştirilen bir savaş varsa ve bu bir
strateji kapsamında uygulanıyorsa buna da özel savaş denilebilir. O
nedenle özel savaş olgusunu sadece bir noktada kilitleyerek
açıklamamalıyız. Ayrıca savaş içerisinde savaşın kaderi üzerinde etkide
bulunan ve özel olarak ifadelendirilen taktik ve birliklerin oluşumuna
da tanık olunmuştur. Özel taktikleri geliştirmek ve uygulamakla sorumlu
kılınan bu özel birlikler, klasik savaşı yürüten güçlerle hem yan yana
hem de farklı pozisyonlarda durarak savaş içinde farklı yöntemlerle
amaca uygun bir işlevsellik içinde yer almışlardır.
Bu
anlayış temelinde giderek gelişen özel harekâtlar vardır. Mesela
günümüzde özel askeri harekâtlar vardır. Özel askeri harekât denilince
ne anlaşılıyor? Var olan geleneksel savaşın dışındaki askeri
eylemliklerin yürütülmesi, sürdürülmesi anlaşılıyor. Bunlar suikast,
sabotaj, adam kaçırma, nokta baskını gibi özel harekât kapsamında ele
alınan eylemler, harekâtlar oluyor. Tabi savaş içinde de yerleri vardır.
Bunlar da rakibe karşı geliştirilen, irade kırma, sindirme ve yok etme
harekatı olarak gelişiyorlar. Savaş içinde bunların yerinin olmasına
rağmen bunlar o geleneksel savaşın kuralları dışında özel bir harekât
olarak ele alınmaktadır. Onun için tarihten günümüze kadar bütün
savaşlar içinde özel harekâtlar ve bu özel harekâtları gerçekleştirecek
özel güçler var olagelmiştir. Örneğin, Truva Savaşı’nda kullanılan Truva
Atı, bu konuda tarihi bir öneme sahiptir. Bu uygulama tarihe, ‘kaleyi
içten fethetme’ şeklinde bir özel savaş türü olarak geçmiştir. Bir özel
savaş dendi mi anlaşılması gereken noktalardan bir tanesi budur. Yanlış
mıdır? Hayır; doğrudur ama eksik bir doğrudur. Bugünkü kullandığımız
anlamda özel savaşı anlatmaya yetmez.
İkinci bir nokta olarak da
özel savaş olgusu ele alındığı zaman bunun bir strateji olarak; askerlik
ve savaş stratejisi olarak değerlendirilmesidir. Bunun anlamı nedir?
Savaşın içinde olmakla birlikte, savaş içinde sınırlılığı ifade eden
özel boyutunu aşmasıdır. Özel harekât boyutunu aştığı zaman, savaş artık
özelleştirilerek, özel yöntemler kullanılarak sürdürülüyor demektir. Bu
da özel savaşın küçük bir gurup olarak örgütlendirme boyutunu aşması
anlamına gelir. Yani özel savaş, genel bir savaşı sürdürme düzeyinde ele
alınıyor demektir. Karadan, havadan, denizden sürdürülen savaş da
piyadelerin yürüttüğü savaş da artık bu stratejiye göre belirleniyor
demektir. Bu stratejinin kendisi kuralsızlığı, sonuca ulaşmak için her
yol ve yöntemi kullanarak tüm imkânları seferber etmeyi içermektedir. Bu
savaş türünün geliştirilmesi daha çok İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra
ortaya çıkıyor. Özel savaş, bir strateji olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra ele alınıyor. Böylece gelişen bu strateji uygulama safhası olarak
salt dış güçlere karşı yürütülen bir savaş olmaktan çıkıyor. Egemen
sınıf, egemen güç kendini tek irade haline getirip içerideki ve
dışarıdaki karşıt olarak gördüğü güçleri düşman olarak ilan ediyor ve
bunlara karşı yürüttüğü savaşı özel savaş olarak ele alıyor. Bu anlamda
özel savaş, salt dış güçlere karşı ya da sömürgecilik siyasetini
uygulayarak sömürgeleri elde tutmak için yürütülen bir savaş olmaktan
çıkıyor. İçeride, ülke içinde de bir iç savaş biçimi olarak da kendini
şekillendiriyor. Kapsamı genişleyerek sadece dışa değil içe karşı bir
savaş haline geliyor. Dışa karşı kimi düşman ilan etmişse ve içe karşı
da kimleri düşman ilan ettiyse ona karşı sürdürülebilen bir savaş haline
geliyor. Bu öyle bir savaş ki, kuralları kendine göre belirliyor. Hangi
yöntem ve yolu izlemeleri gerekiyorsa onları kendileri için geçerli yol
olarak kabul ediyor. Böylece kendi yasallıklarını kendileri ilan
ediyorlar. Kendi yasallığı tek ve doğru yasallıktır, kendi çıkarlarına
uymayan ise yasal değildir. Onun yasallığı her yönüyle kuralsızlığı
anlatıyor.
Cemal Şerik
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder