16 Ağustos 2011 Salı

Yeşil Türk Irkçı Cemaati Fetullahçılık-1


Fetullahçı Cemaatin başı Fetullah Gülen, Gazze olayına ilişkin hem The Wall Street Journal hem de New York Times gazetelerine demeç verdi. Gülen verdiği demeçlerde “İsrail devletinden izin alınmalıydı. İsrail otoritesine başkaldırılmamalıydı. En kötü devlet ve en kötü hükümet, devletsizlikten ve kaostan iyidir” dedi. Gülen bu söylemiyle bir taraftan İsrail’in işgalciliğin meşrulaştırırken diğer taraftan en kötü devlet ve en kötü hükümetleri savunarak faşişt-ırkçı- soykırımcı devletlerin bile meşru olduğunu en azgın bir şekilde savunurken, nasıl bir faşist, ırkçı ve soykırımcı zihniyette olduğunu açığa vurdu. Bun zihniyetinden dolayıdır ki, Fetulahçı cemaat Türk, ABD ile İsrail devletleri tarafından destekleniyor. MİT, CIA ile MOSSAD bu isim altında dünyanın her tarafında örgütleniyor. Fetulahçı cemaat bu şekliyle bir nevi MİT, CIA ile MOSSAD’ın sentezi oluyor. Ve üç istihbarat örgütü, bu cemaat kılıfı altında eleman devşiriyor. Bu amaçla Fetullahçı Cemaat, Kürt ve Kürdistan’a ilişkin özel bir misyonla harekete geçirilerek destekleniyor.

Kürdistan’da Faşistinden Kemalistine, Ordusundan Türk-İslam Sentezli Türkçüsüne kadar söz konusu Kürtler oldu mu, Kürtlere karşı herkesin desteklediği bir cemaattir Fetullahçılık.

Kürdistan’daki valilerden emniyet müdürlerine, savcısından hakimine, milli eğitim müdüründen okul müdürlerine, generalinden subayına, üniversite rektöründen fakülte dekanına kadar kilit noktalarda Fetullahçı Türk Misyonerleri yerleştirildi ve yerleştiriliyor.

Artık Kürdistan’daki devletin işgalci kurumları onlara emanet.

Kürdistan’da devlet terörünü her gün katmerleştiren polis teşkilatı, ağırlıkta Fetullahçı Cemaatten oluşuyor. JİTEM’inden MİT’ine kadar Türk istihbaratı Fetullahçılık adı altında örgütleniyor. Her Cihan Haber ajansı muhabiri JİTEM ile MİT’in doğal bir elemanı. Okullardaki her Fetullahçı öğretmen Türk Özel Kuvvetlerine bağlı bir istihbaratçı. Kendini “deist” yani inançsız diye tarif eden Türk yazarları bile Fetullahçılar ile AKP’nin Kürdistan’da hakim olmasını açıkça savunuyorlar. Bunlardan biri olan Halit Kakınç 12 Kasım 2008 tarihinde Akşam gazetesinde yazdığı “Terörü Gülen ve AKP Çözer” adlı makalede, “Ben istiyorum. Açıkça ifadeden de çekinmiyorum: AKP ile Fetullah Gülen Cemaatinin hassas bölgelerdeki politikasını destekliyorum. Dansözlük yapmadan konuyu irdeleyelim. Dindar sayılmam. Deist’im.Fetullah Gülen’le de hiç karşılmamadım. Bence PKK’yi Gülen ve AKP çözer” diyordu. Ve Kürdistan’da herkesin hangi görüşte olursa olsun AKP’yi desteklemesini, devletinde ordunun işgali altında Kürdistan’ı Fetullahçı Cemaate teslim etmesini hararetle savunuyordu. Bir cemaatin Kürdistan’da örgütlenmesinin açık bir şekilde savunulmasının nedenleri nelerdir?

Söz konusu Fettulahçı cemaate Kürdistan’da verilen misyon nedir? Lanse edilmeye çalışıldığı gibi bu cemaatin Gerçek İslam’la bir ilişkisi varmıdır? Cemaatin lideri nasıl karanlık bir kişiliktir? O’nun Said-i Kurdi’nin öğretisiyle gerçek manada bir alakası var mıdır? Kürt Özgürlük Hareketi ile Kürt halkına karşı yürütülen Özel ve Psikolojik Savaşta Fetullahçı medyanın bir Özel ve Psikolojik Savaş Karargahı olarak görev yapması ne anlama geliyor? Herkese Ergenekon yaftasını yapıştıran Fetullah Cemaati mi Kontrgerilla ya da Ergenekonculuğun hassıdır yoksa yaftaladıkları mı görececeğiz. Tüm bu soruların ve daha nice soruların cevabını bu haber dosyasında göreceksiniz.Bizleri takip edin cemaatla ilgile her türlü konuda net bilgilere sahip olacaksınız.

Fetullah: Nurcu Değilim

Kitlelere giderken Said-i Kurdi’nin öğretisini kullanarak Nurcuyuz diyen ve hatta hücre evlerini de “Nur Evleri” anlamının eşanlamlısı olan “Işık Evleri” diye adlandıran Fetullah Gülen 1971 yılında açıkça “Nurcu” değilim diyordu. 12 Mart 1971 darbesinde Nurcu diye tabir edilen 53 kişi tutuklandı. Bekir Berk ve diğerleri mahkemede Nurcu olduklarını beyan ettiler,1 yıl ceza aldılar. Fetullah ise Nurcu olmadığını söyleyerek beraat etti. Tüm Nurcu gruplar bir bir tasfiye edilirken, kendisine Nurcu demeyen ama halka Nurcudur diye propangadası yapılan Fetullah Gülen’e tüm yollar ve kapılar ardına kadar açılıyordu. Devletin tekelindeki tüm imkanlar devreye sokularak örgütlendiriliyordu. Devletin karşısında gibi gösterilipte devleti bire bire temsil eden Fetullah nereden geliyordu? Aslından hiç bir şekilde Nurcu olmayan bu Nurcu yoksa Said-i Kurdi’nin dediği gibi “Nur postuna girmiş bir düşman” olmasın.

Bir Özel Harp Dairesi Elemanı ve Yeni Feqi Elemanı

Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğan Fetullah, daha 16 yaşındaki bir feqi iken, Erzurum’da üsteğmen Esat Kesafoğlu tarafından eğitilerek Nur Cemaatine sızdırılınca yıl 1957 yılıydı. 1957 yılından itibaren Nurculuk farklı bir kulvara açılıyordu. Sonradan kendini Said-i Kurdi’nin mirasçısı olarak ilan eden ve tüm ilhamını O’ndan aldığını iddia eden Gülen, Nurculuğu büyük bir Türk Irkçığına dönüştürmeye başladı. Said-i Kurdi hayatta iken, “Kürt olduğu için onunla görüşmek istemedim. Ben bir Kürdün huzurunda diz çöküp elini öpmeyi gururuma yedirmediğim için yanına gitmedim”. açıklamasında bulunarak nasıl azgın bir Yeşil Türk Irkçısı karakterine sahip olduğunu itiraf ediyordu. 1960 yılında Said-i Kurdi’nin Riha’daki mezarını talan eden ve naaşını özel bir uçakla götürüp bilinmeyen bir yere atan Özel Harp Dairesi’nden General Cemal Tural’dır. 1962 yılında İskenderun’da Cemal Tural’ın yanında Özel Harp Dairesinin uzmanlaşmış bir istihbarat elemanı olarak yetiştirilende Fetullah Gülen’dir. Bu öyle tesadüfü bir duruma benzemiyor. Said-i Kurdi’yi mezarsız bırakan Özel Harpçi Tural. Tural’ın yanında da yetişen Gülen. Ve Tural’ı “iyi bir Türk Milliyetçisidir” diye öven aynı Gülen, Said-i Kurdi’nin mirasçısımıdır yoksa O’nun mezarını ortadan kaldıran Cemal Tural’ın mirasçısıdır? Bu sorunun cevabını birazcık bile aklı ve vicdanı olan bir kimse hiç düşünmeden hemen verebilir.

Fetullah’tan Skandal Risale Çarpıtmaları

Said-i Kurdi’nin öğretisini Yeşil Türk Irkçılığının silahına dönüştürerek güç ve otorite kazanan Gülen’in ilk yaptığı icraat, Said-i Kurdi’nin Risale-i Nur metinlerini çarpıtma ve değişiklik yapma icraatıdır. Said-i Kurdi’nin hem kendini Kürt, Kürdistanlı olarak tanımladığı parçalar hem de Kürtelere ilişkin aynı sosyal ve politik ifadeler Gülen tarafından Risale-i Nur metinlerinden çıkarılmış ve yerine vatandaş ya da azeri vb. kavramları ikame edilmiştir.

Divan-ı Harbi Örfi’deki Türkleştirmelere bir örnek şöyledir. Kitabın aslındaki ifade: “Ey Asuriler ve Keyaniler’in cihangirlik zamanında pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşet ve gaflet sizi garet edecektir” şeklindedir.

Fetullah Gülen’in tahrif ettiği hali ise: “Ey eski cihangir Asya Ordularının ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beşyüz senedir yattağınız yeter. Artık uyanınız sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette yatmakla, gaflet sizi yağma edecektir” şeklindedir. Gülen’in yaptığı tahrifata göre Osmanlı devleti 500 yıl boyunca üç kıtayı işgal etmemiş sanki. Said-i Kurdi 500 yıl boyunca Kürt ve Kürdistan’ın Osmanlı İmparatorluğunun işgali altında kalmasını anlatırken, Gülen ise her şeyi ters yüz etmiş.

Fetullah’ın yaptığı tahrifatlar sadece Risale-i Nur’la sınırlı değil. Hızını alamayarak Kürt inkarını, Ali Şeriati çevirilerine de yansıttı.

Gülen’in Kürt inkarı “Prizma 2”adlı yapıtından aleni bir şekilde kendini ele veriyor. Burada Gülen, “Bir kısım sosyologlara göre Yunan Medeniyetinin arkasında da yine Mezopotamya banileri sayılan Türkler ve Kürtler vardır. Bu açıdan bu mevzuda kesin bir kısım deliller ortaya koymamız çok zor olmasına rağmen, Türk Milleti buralardaki temel unsurlardan biri sayılabilinir” diyor. Burada sosyolog derken kastettiği Ali Şeriati’dir.

Oysa Şeraiti, 'Medeniyet ve Modernizm adlı orijinal eserinde şu ifadeleri kullanıyor: 'Yunan medeniyetini de hicret eden KÜRTLER'in kurduğu bir medeniyettir. Kürtlerin Yunana gitmeleri ile başlamıştır. Hepsinden önemlisi ve açıkcası 'Çağdaş Amerikan Medeniyetidir. Çok ilginçtir hiçbir zaman Dicle ve Fırat arasındaki yörede beynen nehreyn Batı söz etmiyor. Çünkü bundan söz ederse geliştirdiği bütün nazariye bir anda boşa çıkacaktır. Oysa bütüncü bir gelişme seyri vardır. Daha önce dediğimiz gibi, 'Yunan medeniyetinin kaynağı KÜRTLERE dayanır. Kürtler iki nehir arasında yaşamaktadır. Mezopotamya, dünyanın kültür, medeniyet ve felsefenin merkezidir. Riyazi bilimlerin ilk gelişme gösterdiği yer bu iki nehir arası bölgedir' diyor.

Gülen Said-i Kurdi’nin Risale-i Nur ve Ali Şeriati gibi aydınların kitaplarından Kürt ve Kürdistan’a ilişkin ne varsa, ilkin onları Türkleştirirerek çarpıtmayı zihniyetten başlatıyor. İslamı bir araç, Yeşil Türk Irkçılığını amaç haline getiriyor. İslamiyeti Türk ırkçılığının hizmetine sokuyor. Kürt Özgürlük Hareketinin direnişi sonucunda yenilen katı ulusçu Türk ırkçılığının-Kemalizm, kara Türk ırkçılığı- yerine ırkçılığın inceltilmiş bir tarzı olan Yeşil Türk Irkçılığı-Türk İslam Sentezi- bir versiyonu olan Fetullahçılık üretildi. Şimdiki dönemde iflas eden Kemalizm yerine Yeşil Türk Irkçılığı devreye sokularak daha incelmiş bir tarzda Kürtleri Türkleştirirek soykırımdan geçirme görevi Türk Devleti tarafından Fetullahçı cemaate verildi.

Zihniyet Soykırımın Merkezi Gülen Okulları

Fethullah Gülen cemaati bir taraftan Said-i Kurdi öğretisini Türkleştirirken, diğer taraftan da Kürdistan’da kurduğu okullarda, dershanelerde, okuma salonlarında ve Işık Evleri adlı hücrelerde Kürt çocuklarını soykırımdan geçirerek Türkleştirme misyonunu üstlenmiş durumda. Cemaatin okullarında Osmanlı Devletinin devşirme sistemi ile Türk misyonerliğinin yeni döneme uyarlanmış şekliyle eğitim veriliyor. Kürtlerin demokratik ulus temelinde gerçekleştirdiği direnişi kırmak için Kürt halkının geleceği olan çocukları açtığı okullar, dershaneler, okuma salonları ve kuran kursları vasıtasıyla sahte İslamcı cilayla Türkleştirmeye çalışıyor. Kürdistan’da Pan-Türkizm hedefleri doğrultusunda eğitime el atan Fetullahçılar’ın Güney Kürdistan’da açtığı okulların temeli Ergenekoncu Veli Küçük aracalığıyla atılmıştır. Veli Küçük Kürdistan’da “her yere bir Türk karakolu kuralım” yaklaşımıyla hareket ederken, Yeniden Milli Mücadele Örgütünden arkadaşı olan Gülen’de “karakolla birlikte, her yere bir Türk okulu açalım” yaklaşımıyla hareket etti. Bu ittifak sonucunda 1994 yılında Güney Kürdistan’ın Hewler kendinde ilk Fetullahçı okul açıldı. Cemaat 1994 yılından itibaren ırkçı, sömürgeci ve yayılmacı amaç doğrultusunda Güney Kürdistan’da okul sayısını artırıyor. Hewler’de Fezalar Eğitim Kurumu, Işık Dil Merkezi, Işık İlköğretim Okulu, Nilüfer Kız Koleji, Işık Erkek Koleji ve Işık Üniversitesi olmak üzere toplam 6-altı- okulu, Süleymaniye’de Süleymaniye Kız Koleji, Selahattin Eyyubi Erkek Koleji, Selahattin Eyyubi Dil Merkezi olmak üzere toplam 3-üç-, Kerkük’te ise 1 okul ve 1 dil merkezi bulunuyor.


En Zeki Kürt Çocukları Türkleştiriliyor.

Cemaat açtığı özel okullarda MİT’in verdiği bilgiler doğrultusunda en zeki Kürt çocuklarını toplayıp eğitme maskesiyle Türklüğe devşiriyor. Bu yöntemle Kürtleri beyin gücünden yoksun bırakıyor. Beyinsel soykırım yapıyor. Ve Türklüğe devşirdiği bu çocuklar ve gençler vasıtasıyla Kürtleri kültürel soykırıma uğratmada avcı kekliği tarzında kullanıyor. Bu konuda özellikle en fazla yurtsever ailelerin çocuklarına el atıyor. Devlet GAP Projesi çerçevesinde ayırdığı bütçenin büyük kısmını bu cemaate aktarıyor. Yani GAP paraları ağırlıkta Fetullah Cemaatine gidiyor. Cemaatte devlettin kendisine aktardığı bu parayla Kürdistan’da okullar, okuma salonları, yurtlar, dershaneler ile kuran kursları açıyor. GAP projesi çerçevesinde kurulan SODES-Sosyal Destek Programı-kurumu tarafından Fetullahçı cemaate bağlı Amed’teki EHİDER’e-Eğitim ve Halkla İlişkiler Derneği- son iki yılda aktırılan para 350 bin TL’dir. GAP projesine ayrılan 14 milyar doların büyük bir kısmı bu mantıkla kullanılıyor. Batı illerinde farklı yöntemlerle devlet eliyle cemaate para veriliyor ve kurulan benzer okullar ve kurumlarla batıdaki Kürt çocuklarıda benzer şekilde tuzağa çekiliyor.

Kürt Çocuklarına İnkar Köprüleriyle Tuzak

Abdurrahman Kurt Başrolde


Fetullahçı cemaatin bir taktiğide “Kardeşlik Köprüsü” adı altında Kürt çocuklarını batıya götürerek Türk kültürünü aşılayarak onları öz değerlerinden uzaklaştırmayı amaçlıyor. Sözkonusu Cemaat bu amaçla 2006 yılında Gönül Köprüsü Derneği’ni kurdu. Başkanlığına da AKP milletvekili Abdurrahman Kurt’u getirdi. Bu dernek vasıtasıyla Kürt çocukları toplu halde İstanbul, Ankara, İzmir, Çanakkale vb illere götürülerek cemaate yakınlaştırılarak, öz değerlerinden ve Kürt kimliğinden kopartılmaya, kendini inkar etmeye yönlendiriliyor. Bu soykırım ve inkar projesiyle özellikle ilköğretim 7-8. ve ortaöğretim 1-2. sınıfındaki öğrenciler hedef alınıyor.Yine adı geçen dernek aracılığıyla “Cumhuriye Gezileri” adı verilen turlarla da Kürdistan kentlerinden çocuklar Anadolu ile Trakya illerine götürülüyor.

Fetullah: İslam Dünyası Yoktur. Türklük Ve İslam Eş Değerdir.

Bütün bunlar Fetullah Gülen’in deyişiyle“Güney doğu halkını kazanmalıyız” anlayışıyla yerine getiriliyor. Güya ona göre “ Türklerden önce Müslüman olan Kürtler Müslüman olmamışlarda. Kürtler, İslam dinini Fetullah gibi Türklere öğretmemişte. Kürtlere İslamı O öğretecek. Böylece Kürdistani ve Kürdili olmaktan uzaklaştırıp kolayca Türklüğe entegre edecek”.Çünkü Fetullah’ın aynen bire bir ifade ettiğine göre, “İslam dünyası yoktur. Türklük ve İslam eş değerdir. Türklüğün düşüşü İslam’ın düşüşüdür”. Yahudilere göre nasıl tanrının seçilmiş kavmi İbrani Irkı ise, Fetullah göre de İslamın seçilmiş kavmi de Türk ırkı oluyor. Buna Türk Siyonizmi yada ultra ırkçılığı deniliyor.

Türk Özel Harp Dairesi’nin ya da Özel Kuvvetleri’nin Türk-İslam Sentezini göre kurduğu Yeşil Türk Irkçı Cemaati olan Fetullahçı Cemaate, Kürdistan’da Kürtleri soykırımdan geçirmede başat rolü verilmiş vaziyette. 1938 Dersim katliamından sonra nasıl ki, Sıdıka Avar Atatürk tarafından Kürt çocuklarına hoşgörü, şefkat, sevgi dağıtmak ve modernleştirmek, ıslah etme kılıfıyla Türkleştirme ile görevlendirdiyse, bu günde aynı görevi daha inceltilmiş bir tarzda Gülen Cemaati yürütüyor. Gülen’in Kürdistan’da eğitime ağırlık vermesinin sırrı söylediği şu sözünde gizlidir. “Bu vatandaşlar kendilerini Türk gibi hissediyorsa o zaman bizleri ayırabilecek hiçbir şey olamaz” diyor. Kürtleri ve çocuklarını açtığı okullar vasıtasıyla kökünden uzaklaştırarak Türkleşmesini ve kendilerini Türk hissetmesini meşru görecek kadar Türk ırkçısı olabiliyor. Söylediği bu söz ve yaptıklarıyla soykırım suçunu işlediği halde bundan Türklük adına mutluluk duyuyor. Gülen’in bizzat talimatıyla Cemaat okullarında Kürçe konuşmak bile yasaklanmıştır. 1930’larda T.C. “Vatandaş Türkçe Konuş” sloganıyla Türkçe’yi yasakladı. Mevcut durumda devletin bu görevini Gülen üstleniyor. Kendi okullardan “Vatandaş, Öğrenci Türkçe Konuş” sloganıyla Kürtleri, Türkleştiriyor. Kısa bir süre önce söz konusu cemaatin Kırgızistan’daki okullarından ayrılan Ali D. Adlı Kürt öğrenci bu konuya ilişkin şunları belirtti. “Türkiye’den gelen öğrenciler arasında özellikle Kürtleri kendi tarafına çekmek için büyük çaba sarfediyorlar. Bir evde en fazla iki Kürt kalabiliyorduk. Daha çok tek kişi kalıyorduk, kendi aramızda Kürtçe konuşmamıza bile engel olunuyordu. Zaten Kürtçe konuştuğumuz için sürekli uyarılar aldık”. Bundan dolayıdır ki Eski MİT’çi Mahir Kaynak “Devlet Güneydoğu ayağını Fethullah Gülen cemaatine havale etmiştir.” diyor.

Türk Genelkurmayı İle AKP’nin Kürdistan’daki Soykırım Cemaati

Türk Genelkurmay’ın iki yıl önce “Kürdistan’ı ve Kürtleri Biçimlendirme Planı” ortaya çıkmıştı. Bu plana göre Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi Başkanlığınca, Milli Güvenlik dersi adı altında özel seçilmiş askeri ve sivil elemanlarca Lise ve dengi okullarda Türk Ordusu ile Türklüğe güveni aşalıyacak şekilde hazırlanan CD ve DVD’lerle Türk Milliyetçiliğini yüceltici temaları işleyen seslendirme ve görüntüsüyle öğrencileri etkileyen ders filmleri hazırlanarak seyrettirilmesi planlanmıştı. Ayrıcı Türk ordusuna bağlı üst rütbeli subayların sorumluluğunda aynı doğrultuda “Aydınlatma Timleri’nin” kurularak özel ve psikoloji savaş temelinde propaganda-ajitasyon faaliyetinde bulunacağı belirtiliyordu.

Daha sonra aynı amaçla AKP’nin de Türk Genelkurmayının soykırımcı politikasından zerre kadar ayrılmayan, Kürtleri tasfiye ve soykırımını amaçlayan gizli bir planı ortaya çıkmıştı. Planda Kürt medyasının susturulması, Kürt çocuklarının soykırımdan geçirilerek Türkleştirilmesi ve nüfus artışının önlenmesine kadar farklı soyrımı yöntemleri öngürülüyordu. Kürdistan’daki ÜniversitelerdeTürk milli birliğini güçlendirecek şekilde eğitim müfredatının hazırlanarak verilmesi gerektiği vurgulanıyordu.

Kürt çocuklarının erken yaşta Türkçe öğrenmeleri için çok erken yaşta okullara alınması, anaokullarının yaygınlaştırılması, YİBO’ların sayısının artırılması, Kürt Özgürlük Hareketinin psikolojik üstünlüğünün yokedilmesi, Türkçe okuma-yazma kurslarının yaygınlaştırılması şeklinde bir eğitim-öğretim seferberliğinin uygulanacağı açık bir şekilde savunuluyordu.


Söz konusu planda, “Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılması konusunun “Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu Yaratma” gayretlerinin bir parçası olduğunu, Türkiye’de Türkçeden başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul edilemeyeceği uluslarası her platformda ifade edilecektir. Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenimi yapılırken, bunlardan herhangi birinin eğitim-öğretim dili olmasına izin verilmeyecektir” deniliyor. Ve bununla birlikte Gülen Cemaatiyle birlikte Kürt çocuklarının bütünleşme ve kaynaştırılması adı altında Türkleştirmesi hedeflenirken şöyle deniliyordu.

“ Başarılı çocuklara Batı illerindeki kamu ve özel yatılı okullarda kontenjan ayrılacak. Bölgelerarası yarışmalar/şenlikler düzenlenecek.

—Tatil dönemlerinde Batı illerine ortak geziler düzenlenecek, ortak tarih bilincini geliştirmek amacıyla Çanakkale ve İstiklal Savaşı’nın yaşandığı bölgeler tercih edilecek.

—Kardeş okul kampanyaları düzenlenecek.

— Bakanlık, kurum ve kuruluşların kamplarında kontenjanlar ayrılacak”.

AKP’li Abdurraman Kurt’un başkanlığında kurulan ve Fetullahçı Cemaat’a ait olan“Gönül Köprüsü Derneği” nin bu amaçla her yıl binlerce Kürdistan’lı öğrenciyi batıya götürdüğü biliniyor.

Bakın,1992–1994 yıllarında Bedlis’te yaptığı katliamlar ile bunların sonucunda oluşturduğu toplu mezarlarla tanınan ve Gazeteci Ferhat Tepe’yi öldürme emrini vererek katleden General Korkmaz Tağma, 2008 yılında cemaatin düzenlediği Türkçe Olimpiyatlarında, Fetullahçı Cemaatin eğitim politikası için ne diyor. “Gülen Cemaati, Atatürkçülerin 80 yılda yapamadığını 20 yılda gerçekleştirdi. Açtığı okullalar vasıtasıyla “Misakı Milli” sınırları içinde Türkçeyi veTürklüğü hakim kıldı”.

Şimdi Fetullahçı Cemaatin en aktif bir üyesi olan Tağma, Misakı Milli sınırlarından bahsederken Güney Kürdistan’ı da içine katarak Kürt çocuklarının Fetullahçı Cemaat tarafından soykırımdan geçirilerek Türkleştirilmesini övüyordu.

 
İhanetçi ve Ajan Devşirme Okulları

5 kıta ve 120 civarında ülkede okulları bulunan Fetullahçı Cemaat’in küresel sermaye ile CIA’nin hizmetinde olduğu biliniyor. CIA elemanlarının öğretim görevlisi kılığında Fetullahçı okullarda eğitim verdiği aşikârdır. Bu çerçevede Özbekistan’daki okullarda görev yapan CIA ajanları ile öğrencilerin 1999 yılında Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov’a karşı planlanan darbede yer almışlardı. Her ülkenin özgünlüğüne göre strateji belirleyen cemaatin Kürdistan’da kurduğu okullara ilişkin ne hedeflediğini Gülen kendi sesinden şöyle açıklıyor. “Şimdi bunların içinde mollalar, hocalar, şeyhler, dindarlar var.Açtığımız okullarda, orada ve kurslarda bunlarla diyalog kurabiliyoruz.Bu, sertlikleri, dalgayı kırma imkanı oluyor.... Esas derdin dermanı olan reçeteyle işin üzerine gitmiyorlar, yanlışlıklar içindeler.Haber toplamak açısından da yanlışlıklar içindeler”.

Türk devleti, 12 Eylül döneminde Amed cezavevinde 31. Koğuş’unda Türk-İslam sentezi düşüncesini savunan ırkçı Yılmaz Yalçıner’i görevlendirerek Kürt çocuklarını kendi öz değerlerine düşmanlaştırıp ajanlaştırarak Hizbul-Kontra tetikçisi yaparken, şimdi de bu görevi Fetullahçı Cemaate veriyor. Bundan dolayıdır ki, Fetullah Gülen özgürlük, eşitlik ve kendi kimliği ile halk olarak varolma mücaddesini veren Kürt halkını açtığı okullar üzerinden bazı ihanetçi şeyhler, esnaf ile kişiliklerle ilişkiler geliştirerek, direnişi kırarak soykırımdan geçirmeyi dalgakıran olarak değerlediriyor Fetullah Gülen. Bunun dışında okullardaki öğrenciler ve öğretim elamanları vasıtasıyla istihbarat toplamayı hedeflediğini açıkça belirtiyor Gülen. Bu söylemiyle MİT’in ve Özel Harp Dairesinin özel bir kolu kapsamında istihbarat toplama, ajanlaştırma ve Kürtleri kültürel soykırımdan geçirerek Türkleştirmek hedefiyle okullar açtığını itiraf ediyor.

 

Hiç yorum yok: