Fetullahçı Cemaatin başı Fetullah Gülen, Gazze
olayına ilişkin hem The Wall Street Journal hem de New York Times
gazetelerine demeç verdi. Gülen verdiği demeçlerde “İsrail devletinden
izin alınmalıydı. İsrail otoritesine başkaldırılmamalıydı. En kötü
devlet ve en kötü hükümet, devletsizlikten ve kaostan iyidir” dedi.
Gülen bu söylemiyle bir taraftan İsrail’in işgalciliğin meşrulaştırırken
diğer taraftan en kötü devlet ve en kötü hükümetleri savunarak
faşişt-ırkçı- soykırımcı devletlerin bile meşru olduğunu en azgın bir
şekilde savunurken, nasıl bir faşist, ırkçı ve soykırımcı zihniyette
olduğunu açığa vurdu. Bun zihniyetinden dolayıdır ki, Fetulahçı cemaat
Türk, ABD ile İsrail devletleri tarafından destekleniyor. MİT, CIA ile
MOSSAD bu isim altında dünyanın her tarafında örgütleniyor. Fetulahçı
cemaat bu şekliyle bir nevi MİT, CIA ile MOSSAD’ın sentezi oluyor. Ve üç
istihbarat örgütü, bu cemaat kılıfı altında eleman devşiriyor. Bu
amaçla Fetullahçı Cemaat, Kürt ve Kürdistan’a ilişkin özel bir misyonla
harekete geçirilerek destekleniyor.
Kürdistan’da Faşistinden Kemalistine, Ordusundan Türk-İslam Sentezli
Türkçüsüne kadar söz konusu Kürtler oldu mu, Kürtlere karşı herkesin
desteklediği bir cemaattir Fetullahçılık.
Kürdistan’daki valilerden emniyet müdürlerine, savcısından hakimine,
milli eğitim müdüründen okul müdürlerine, generalinden subayına,
üniversite rektöründen fakülte dekanına kadar kilit noktalarda
Fetullahçı Türk Misyonerleri yerleştirildi ve yerleştiriliyor.
Artık Kürdistan’daki devletin işgalci kurumları onlara emanet.
Kürdistan’da devlet terörünü her gün katmerleştiren polis teşkilatı,
ağırlıkta Fetullahçı Cemaatten oluşuyor. JİTEM’inden MİT’ine kadar Türk
istihbaratı Fetullahçılık adı altında örgütleniyor. Her Cihan Haber
ajansı muhabiri JİTEM ile MİT’in doğal bir elemanı. Okullardaki her
Fetullahçı öğretmen Türk Özel Kuvvetlerine bağlı bir istihbaratçı.
Kendini “deist” yani inançsız diye tarif eden Türk yazarları bile
Fetullahçılar ile AKP’nin Kürdistan’da hakim olmasını açıkça
savunuyorlar. Bunlardan biri olan Halit Kakınç 12 Kasım 2008 tarihinde
Akşam gazetesinde yazdığı “Terörü Gülen ve AKP Çözer” adlı makalede,
“Ben istiyorum. Açıkça ifadeden de çekinmiyorum: AKP ile Fetullah Gülen
Cemaatinin hassas bölgelerdeki politikasını destekliyorum. Dansözlük
yapmadan konuyu irdeleyelim. Dindar sayılmam. Deist’im.Fetullah
Gülen’le de hiç karşılmamadım. Bence PKK’yi Gülen ve AKP çözer”
diyordu. Ve Kürdistan’da herkesin hangi görüşte olursa olsun AKP’yi
desteklemesini, devletinde ordunun işgali altında Kürdistan’ı Fetullahçı
Cemaate teslim etmesini hararetle savunuyordu. Bir cemaatin
Kürdistan’da örgütlenmesinin açık bir şekilde savunulmasının nedenleri
nelerdir?
Söz konusu Fettulahçı cemaate Kürdistan’da verilen misyon nedir? Lanse
edilmeye çalışıldığı gibi bu cemaatin Gerçek İslam’la bir ilişkisi
varmıdır? Cemaatin lideri nasıl karanlık bir kişiliktir? O’nun Said-i
Kurdi’nin öğretisiyle gerçek manada bir alakası var mıdır? Kürt Özgürlük
Hareketi ile Kürt halkına karşı yürütülen Özel ve Psikolojik Savaşta
Fetullahçı medyanın bir Özel ve Psikolojik Savaş Karargahı olarak görev
yapması ne anlama geliyor? Herkese Ergenekon yaftasını yapıştıran
Fetullah Cemaati mi Kontrgerilla ya da Ergenekonculuğun hassıdır yoksa
yaftaladıkları mı görececeğiz. Tüm bu soruların ve daha nice soruların
cevabını bu haber dosyasında göreceksiniz.Bizleri takip edin cemaatla ilgile her türlü konuda net bilgilere sahip olacaksınız.
Fetullah: Nurcu Değilim
Kitlelere giderken Said-i Kurdi’nin öğretisini kullanarak Nurcuyuz
diyen ve hatta hücre evlerini de “Nur Evleri” anlamının eşanlamlısı olan
“Işık Evleri” diye adlandıran Fetullah Gülen 1971 yılında açıkça
“Nurcu” değilim diyordu. 12 Mart 1971 darbesinde Nurcu diye tabir edilen
53 kişi tutuklandı. Bekir Berk ve diğerleri mahkemede Nurcu olduklarını
beyan ettiler,1 yıl ceza aldılar. Fetullah ise Nurcu olmadığını
söyleyerek beraat etti. Tüm Nurcu gruplar bir bir tasfiye edilirken,
kendisine Nurcu demeyen ama halka Nurcudur diye propangadası yapılan
Fetullah Gülen’e tüm yollar ve kapılar ardına kadar açılıyordu. Devletin
tekelindeki tüm imkanlar devreye sokularak örgütlendiriliyordu.
Devletin karşısında gibi gösterilipte devleti bire bire temsil eden
Fetullah nereden geliyordu? Aslından hiç bir şekilde Nurcu olmayan bu
Nurcu yoksa Said-i Kurdi’nin dediği gibi “Nur postuna girmiş bir düşman”
olmasın.
Bir Özel Harp Dairesi Elemanı ve Yeni Feqi Elemanı
Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğan Fetullah, daha 16 yaşındaki bir
feqi iken, Erzurum’da üsteğmen Esat Kesafoğlu tarafından eğitilerek Nur
Cemaatine sızdırılınca yıl 1957 yılıydı. 1957 yılından itibaren Nurculuk
farklı bir kulvara açılıyordu. Sonradan kendini Said-i Kurdi’nin
mirasçısı olarak ilan eden ve tüm ilhamını O’ndan aldığını iddia eden
Gülen, Nurculuğu büyük bir Türk Irkçığına dönüştürmeye başladı. Said-i
Kurdi hayatta iken, “Kürt olduğu için onunla görüşmek istemedim. Ben bir
Kürdün huzurunda diz çöküp elini öpmeyi gururuma yedirmediğim için
yanına gitmedim”. açıklamasında bulunarak nasıl azgın bir Yeşil Türk
Irkçısı karakterine sahip olduğunu itiraf ediyordu. 1960 yılında Said-i
Kurdi’nin Riha’daki mezarını talan eden ve naaşını özel bir uçakla
götürüp bilinmeyen bir yere atan Özel Harp Dairesi’nden General Cemal
Tural’dır. 1962 yılında İskenderun’da Cemal Tural’ın yanında Özel Harp
Dairesinin uzmanlaşmış bir istihbarat elemanı olarak yetiştirilende
Fetullah Gülen’dir. Bu öyle tesadüfü bir duruma benzemiyor. Said-i
Kurdi’yi mezarsız bırakan Özel Harpçi Tural. Tural’ın yanında da yetişen
Gülen. Ve Tural’ı “iyi bir Türk Milliyetçisidir” diye öven aynı Gülen,
Said-i Kurdi’nin mirasçısımıdır yoksa O’nun mezarını ortadan kaldıran
Cemal Tural’ın mirasçısıdır? Bu sorunun cevabını birazcık bile aklı ve
vicdanı olan bir kimse hiç düşünmeden hemen verebilir.
Fetullah’tan Skandal Risale Çarpıtmaları
Said-i Kurdi’nin öğretisini Yeşil Türk Irkçılığının silahına
dönüştürerek güç ve otorite kazanan Gülen’in ilk yaptığı icraat, Said-i
Kurdi’nin Risale-i Nur metinlerini çarpıtma ve değişiklik yapma
icraatıdır. Said-i Kurdi’nin hem kendini Kürt, Kürdistanlı olarak
tanımladığı parçalar hem de Kürtelere ilişkin aynı sosyal ve politik
ifadeler Gülen tarafından Risale-i Nur metinlerinden çıkarılmış ve
yerine vatandaş ya da azeri vb. kavramları ikame edilmiştir.
Divan-ı Harbi Örfi’deki Türkleştirmelere bir örnek şöyledir. Kitabın
aslındaki ifade: “Ey Asuriler ve Keyaniler’in cihangirlik zamanında
pişdar kahraman askerleri olan Arslan Kürtler beş yüz senedir yattığınız
yeter. Artık uyanınız, sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşet ve gaflet sizi
garet edecektir” şeklindedir.
Fetullah Gülen’in tahrif ettiği hali ise: “Ey eski cihangir Asya
Ordularının ahfadı olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beşyüz senedir
yattağınız yeter. Artık uyanınız sabahtır. Yoksa sahra-yı vahşette
yatmakla, gaflet sizi yağma edecektir” şeklindedir. Gülen’in yaptığı
tahrifata göre Osmanlı devleti 500 yıl boyunca üç kıtayı işgal etmemiş
sanki. Said-i Kurdi 500 yıl boyunca Kürt ve Kürdistan’ın Osmanlı
İmparatorluğunun işgali altında kalmasını anlatırken, Gülen ise her şeyi
ters yüz etmiş.
Fetullah’ın yaptığı tahrifatlar sadece Risale-i Nur’la sınırlı değil.
Hızını alamayarak Kürt inkarını, Ali Şeriati çevirilerine de yansıttı.
Gülen’in Kürt inkarı “Prizma 2”adlı yapıtından aleni bir şekilde
kendini ele veriyor. Burada Gülen, “Bir kısım sosyologlara göre Yunan
Medeniyetinin arkasında da yine Mezopotamya banileri sayılan Türkler ve
Kürtler vardır. Bu açıdan bu mevzuda kesin bir kısım deliller ortaya
koymamız çok zor olmasına rağmen, Türk Milleti buralardaki temel
unsurlardan biri sayılabilinir” diyor. Burada sosyolog derken kastettiği
Ali Şeriati’dir.
Oysa Şeraiti, 'Medeniyet ve Modernizm adlı orijinal eserinde şu
ifadeleri kullanıyor: 'Yunan medeniyetini de hicret eden KÜRTLER'in
kurduğu bir medeniyettir. Kürtlerin Yunana gitmeleri ile başlamıştır.
Hepsinden önemlisi ve açıkcası 'Çağdaş Amerikan Medeniyetidir. Çok
ilginçtir hiçbir zaman Dicle ve Fırat arasındaki yörede beynen nehreyn
Batı söz etmiyor. Çünkü bundan söz ederse geliştirdiği bütün nazariye
bir anda boşa çıkacaktır. Oysa bütüncü bir gelişme seyri vardır. Daha
önce dediğimiz gibi, 'Yunan medeniyetinin kaynağı KÜRTLERE dayanır.
Kürtler iki nehir arasında yaşamaktadır. Mezopotamya, dünyanın kültür,
medeniyet ve felsefenin merkezidir. Riyazi bilimlerin ilk gelişme
gösterdiği yer bu iki nehir arası bölgedir' diyor.
Gülen Said-i Kurdi’nin Risale-i Nur ve Ali Şeriati gibi aydınların
kitaplarından Kürt ve Kürdistan’a ilişkin ne varsa, ilkin onları
Türkleştirirerek çarpıtmayı zihniyetten başlatıyor. İslamı bir araç,
Yeşil Türk Irkçılığını amaç haline getiriyor. İslamiyeti Türk
ırkçılığının hizmetine sokuyor. Kürt Özgürlük Hareketinin direnişi
sonucunda yenilen katı ulusçu Türk ırkçılığının-Kemalizm, kara Türk
ırkçılığı- yerine ırkçılığın inceltilmiş bir tarzı olan Yeşil Türk
Irkçılığı-Türk İslam Sentezi- bir versiyonu olan Fetullahçılık üretildi.
Şimdiki dönemde iflas eden Kemalizm yerine Yeşil Türk Irkçılığı devreye
sokularak daha incelmiş bir tarzda Kürtleri Türkleştirirek soykırımdan
geçirme görevi Türk Devleti tarafından Fetullahçı cemaate verildi.
Zihniyet Soykırımın Merkezi Gülen Okulları
Fethullah Gülen cemaati bir taraftan Said-i Kurdi öğretisini
Türkleştirirken, diğer taraftan da Kürdistan’da kurduğu okullarda,
dershanelerde, okuma salonlarında ve Işık Evleri adlı hücrelerde Kürt
çocuklarını soykırımdan geçirerek Türkleştirme misyonunu üstlenmiş
durumda. Cemaatin okullarında Osmanlı Devletinin devşirme sistemi ile
Türk misyonerliğinin yeni döneme uyarlanmış şekliyle eğitim veriliyor.
Kürtlerin demokratik ulus temelinde gerçekleştirdiği direnişi kırmak
için Kürt halkının geleceği olan çocukları açtığı okullar, dershaneler,
okuma salonları ve kuran kursları vasıtasıyla sahte İslamcı cilayla
Türkleştirmeye çalışıyor. Kürdistan’da Pan-Türkizm hedefleri
doğrultusunda eğitime el atan Fetullahçılar’ın Güney Kürdistan’da açtığı
okulların temeli Ergenekoncu Veli Küçük aracalığıyla atılmıştır. Veli
Küçük Kürdistan’da “her yere bir Türk karakolu kuralım” yaklaşımıyla
hareket ederken, Yeniden Milli Mücadele Örgütünden arkadaşı olan
Gülen’de “karakolla birlikte, her yere bir Türk okulu açalım”
yaklaşımıyla hareket etti. Bu ittifak sonucunda 1994 yılında Güney
Kürdistan’ın Hewler kendinde ilk Fetullahçı okul açıldı. Cemaat 1994
yılından itibaren ırkçı, sömürgeci ve yayılmacı amaç doğrultusunda Güney
Kürdistan’da okul sayısını artırıyor. Hewler’de Fezalar Eğitim Kurumu,
Işık Dil Merkezi, Işık İlköğretim Okulu, Nilüfer Kız Koleji, Işık Erkek
Koleji ve Işık Üniversitesi olmak üzere toplam 6-altı- okulu,
Süleymaniye’de Süleymaniye Kız Koleji, Selahattin Eyyubi Erkek Koleji,
Selahattin Eyyubi Dil Merkezi olmak üzere toplam 3-üç-, Kerkük’te ise 1
okul ve 1 dil merkezi bulunuyor.
En Zeki Kürt Çocukları Türkleştiriliyor.
Cemaat açtığı özel okullarda MİT’in verdiği bilgiler doğrultusunda en zeki Kürt çocuklarını toplayıp eğitme maskesiyle Türklüğe devşiriyor. Bu yöntemle Kürtleri beyin gücünden yoksun bırakıyor. Beyinsel soykırım yapıyor. Ve Türklüğe devşirdiği bu çocuklar ve gençler vasıtasıyla Kürtleri kültürel soykırıma uğratmada avcı kekliği tarzında kullanıyor. Bu konuda özellikle en fazla yurtsever ailelerin çocuklarına el atıyor. Devlet GAP Projesi çerçevesinde ayırdığı bütçenin büyük kısmını bu cemaate aktarıyor. Yani GAP paraları
ağırlıkta Fetullah Cemaatine gidiyor. Cemaatte devlettin kendisine
aktardığı bu parayla Kürdistan’da okullar, okuma salonları, yurtlar,
dershaneler ile kuran kursları açıyor. GAP projesi çerçevesinde
kurulan SODES-Sosyal Destek Programı-kurumu tarafından Fetullahçı
cemaate bağlı Amed’teki EHİDER’e-Eğitim ve Halkla İlişkiler Derneği- son
iki yılda aktırılan para 350 bin TL’dir. GAP projesine ayrılan 14
milyar doların büyük bir kısmı bu mantıkla kullanılıyor. Batı illerinde
farklı yöntemlerle devlet eliyle cemaate para veriliyor ve kurulan
benzer okullar ve kurumlarla batıdaki Kürt çocuklarıda benzer şekilde
tuzağa çekiliyor.
Kürt Çocuklarına İnkar Köprüleriyle Tuzak
Abdurrahman Kurt Başrolde
Fetullahçı cemaatin bir taktiğide “Kardeşlik Köprüsü” adı altında Kürt
çocuklarını batıya götürerek Türk kültürünü aşılayarak onları öz
değerlerinden uzaklaştırmayı amaçlıyor. Sözkonusu Cemaat bu amaçla 2006
yılında Gönül Köprüsü Derneği’ni kurdu. Başkanlığına da AKP milletvekili
Abdurrahman Kurt’u getirdi. Bu dernek vasıtasıyla Kürt çocukları toplu
halde İstanbul, Ankara, İzmir, Çanakkale vb illere götürülerek cemaate
yakınlaştırılarak, öz değerlerinden ve Kürt kimliğinden kopartılmaya,
kendini inkar etmeye yönlendiriliyor. Bu soykırım ve inkar projesiyle özellikle ilköğretim 7-8. ve ortaöğretim 1-2. sınıfındaki öğrenciler hedef alınıyor.Yine adı geçen dernek aracılığıyla “Cumhuriye Gezileri” adı verilen turlarla da Kürdistan kentlerinden çocuklar Anadolu ile Trakya illerine götürülüyor.
Fetullah: İslam Dünyası Yoktur. Türklük Ve İslam Eş Değerdir.
Bütün bunlar Fetullah Gülen’in deyişiyle“Güney doğu halkını
kazanmalıyız” anlayışıyla yerine getiriliyor. Güya ona göre “ Türklerden
önce Müslüman olan Kürtler Müslüman olmamışlarda. Kürtler, İslam dinini
Fetullah gibi Türklere öğretmemişte. Kürtlere İslamı O öğretecek.
Böylece Kürdistani ve Kürdili olmaktan uzaklaştırıp kolayca Türklüğe entegre edecek”.Çünkü
Fetullah’ın aynen bire bir ifade ettiğine göre, “İslam dünyası yoktur.
Türklük ve İslam eş değerdir. Türklüğün düşüşü İslam’ın düşüşüdür”.
Yahudilere göre nasıl tanrının seçilmiş kavmi İbrani Irkı ise, Fetullah
göre de İslamın seçilmiş kavmi de Türk ırkı oluyor. Buna Türk Siyonizmi
yada ultra ırkçılığı deniliyor.
Türk Özel Harp Dairesi’nin ya da Özel Kuvvetleri’nin Türk-İslam
Sentezini göre kurduğu Yeşil Türk Irkçı Cemaati olan Fetullahçı Cemaate,
Kürdistan’da Kürtleri soykırımdan geçirmede başat rolü verilmiş
vaziyette. 1938 Dersim katliamından sonra nasıl ki, Sıdıka Avar Atatürk
tarafından Kürt çocuklarına hoşgörü, şefkat, sevgi dağıtmak ve
modernleştirmek, ıslah etme kılıfıyla Türkleştirme ile görevlendirdiyse,
bu günde aynı görevi daha inceltilmiş bir tarzda Gülen Cemaati
yürütüyor. Gülen’in Kürdistan’da eğitime ağırlık vermesinin sırrı
söylediği şu sözünde gizlidir. “Bu vatandaşlar kendilerini Türk gibi
hissediyorsa o zaman bizleri ayırabilecek hiçbir şey olamaz” diyor.
Kürtleri ve çocuklarını açtığı okullar vasıtasıyla kökünden
uzaklaştırarak Türkleşmesini ve kendilerini Türk hissetmesini meşru
görecek kadar Türk ırkçısı olabiliyor. Söylediği bu söz ve yaptıklarıyla
soykırım
suçunu işlediği halde bundan Türklük adına mutluluk duyuyor. Gülen’in
bizzat talimatıyla Cemaat okullarında Kürçe konuşmak bile
yasaklanmıştır. 1930’larda T.C.
“Vatandaş Türkçe Konuş” sloganıyla Türkçe’yi yasakladı. Mevcut durumda
devletin bu görevini Gülen üstleniyor. Kendi okullardan “Vatandaş,
Öğrenci Türkçe Konuş” sloganıyla Kürtleri, Türkleştiriyor. Kısa bir süre
önce söz konusu cemaatin Kırgızistan’daki okullarından ayrılan Ali D.
Adlı Kürt öğrenci bu konuya ilişkin şunları belirtti. “Türkiye’den gelen
öğrenciler arasında özellikle Kürtleri kendi tarafına çekmek için büyük çaba sarfediyorlar. Bir evde en fazla
iki Kürt kalabiliyorduk. Daha çok tek kişi kalıyorduk, kendi aramızda
Kürtçe konuşmamıza bile engel olunuyordu. Zaten Kürtçe konuştuğumuz için
sürekli uyarılar aldık”. Bundan dolayıdır ki Eski MİT’çi Mahir Kaynak
“Devlet Güneydoğu ayağını Fethullah Gülen cemaatine havale etmiştir.” diyor.
Türk Genelkurmayı İle AKP’nin Kürdistan’daki Soykırım Cemaati
Türk Genelkurmay’ın iki yıl önce “Kürdistan’ı ve Kürtleri Biçimlendirme
Planı” ortaya çıkmıştı. Bu plana göre Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi
Başkanlığınca, Milli Güvenlik dersi adı altında özel seçilmiş askeri ve
sivil elemanlarca Lise ve dengi okullarda Türk Ordusu ile Türklüğe
güveni aşalıyacak şekilde hazırlanan CD ve DVD’lerle Türk
Milliyetçiliğini yüceltici temaları işleyen seslendirme ve görüntüsüyle
öğrencileri etkileyen ders filmleri hazırlanarak seyrettirilmesi
planlanmıştı. Ayrıcı Türk ordusuna bağlı üst rütbeli subayların
sorumluluğunda aynı doğrultuda “Aydınlatma Timleri’nin” kurularak özel
ve psikoloji savaş temelinde propaganda-ajitasyon faaliyetinde
bulunacağı belirtiliyordu.
Daha sonra aynı amaçla AKP’nin de Türk Genelkurmayının soykırımcı
politikasından zerre kadar ayrılmayan, Kürtleri tasfiye ve soykırımını
amaçlayan gizli bir planı ortaya çıkmıştı. Planda Kürt medyasının
susturulması, Kürt çocuklarının soykırımdan geçirilerek Türkleştirilmesi
ve nüfus artışının önlenmesine kadar farklı soyrımı yöntemleri
öngürülüyordu. Kürdistan’daki ÜniversitelerdeTürk milli birliğini
güçlendirecek şekilde eğitim müfredatının hazırlanarak verilmesi
gerektiği vurgulanıyordu.
Kürt çocuklarının erken yaşta Türkçe öğrenmeleri için çok erken yaşta
okullara alınması, anaokullarının yaygınlaştırılması, YİBO’ların
sayısının artırılması, Kürt Özgürlük Hareketinin psikolojik üstünlüğünün
yokedilmesi, Türkçe okuma-yazma kurslarının yaygınlaştırılması şeklinde
bir eğitim-öğretim seferberliğinin uygulanacağı açık bir şekilde
savunuluyordu.
Söz konusu planda, “Kürtçenin eğitim dili olarak kullanılması konusunun
“Bağımsız Kürdistan ve Kürt Ulusu Yaratma” gayretlerinin bir parçası
olduğunu, Türkiye’de Türkçeden başka resmi dil ve eğitim dilinin kabul
edilemeyeceği uluslarası her platformda ifade edilecektir. Türk
vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları
farklı dil ve lehçelerin öğrenimi yapılırken, bunlardan herhangi birinin
eğitim-öğretim dili olmasına izin verilmeyecektir” deniliyor. Ve
bununla birlikte Gülen Cemaatiyle birlikte Kürt çocuklarının bütünleşme
ve kaynaştırılması adı altında Türkleştirmesi hedeflenirken şöyle
deniliyordu.
“ Başarılı çocuklara Batı illerindeki kamu ve özel yatılı okullarda
kontenjan ayrılacak. Bölgelerarası yarışmalar/şenlikler düzenlenecek.
—Tatil dönemlerinde Batı illerine ortak geziler düzenlenecek, ortak
tarih bilincini geliştirmek amacıyla Çanakkale ve İstiklal Savaşı’nın
yaşandığı bölgeler tercih edilecek.
—Kardeş okul kampanyaları düzenlenecek.
— Bakanlık, kurum ve kuruluşların kamplarında kontenjanlar ayrılacak”.
AKP’li Abdurraman Kurt’un başkanlığında kurulan ve Fetullahçı Cemaat’a
ait olan“Gönül Köprüsü Derneği” nin bu amaçla her yıl binlerce
Kürdistan’lı öğrenciyi batıya götürdüğü biliniyor.
Bakın,1992–1994 yıllarında Bedlis’te yaptığı katliamlar ile bunların
sonucunda oluşturduğu toplu mezarlarla tanınan ve Gazeteci Ferhat
Tepe’yi öldürme emrini vererek katleden General Korkmaz Tağma, 2008
yılında cemaatin düzenlediği Türkçe Olimpiyatlarında, Fetullahçı
Cemaatin eğitim politikası için ne diyor. “Gülen Cemaati, Atatürkçülerin
80 yılda yapamadığını 20 yılda gerçekleştirdi. Açtığı okullalar
vasıtasıyla “Misakı Milli” sınırları içinde Türkçeyi veTürklüğü hakim
kıldı”.
Şimdi Fetullahçı Cemaatin en aktif bir üyesi olan Tağma, Misakı Milli
sınırlarından bahsederken Güney Kürdistan’ı da içine katarak Kürt
çocuklarının Fetullahçı Cemaat tarafından soykırımdan geçirilerek
Türkleştirilmesini övüyordu.
İhanetçi ve Ajan Devşirme Okulları
5 kıta ve 120 civarında ülkede okulları bulunan Fetullahçı Cemaat’in
küresel sermaye ile CIA’nin hizmetinde olduğu biliniyor. CIA
elemanlarının öğretim görevlisi kılığında Fetullahçı okullarda eğitim
verdiği aşikârdır. Bu çerçevede Özbekistan’daki okullarda görev yapan
CIA ajanları ile öğrencilerin 1999 yılında Özbekistan Devlet
Başkanı Kerimov’a karşı planlanan darbede yer almışlardı. Her ülkenin
özgünlüğüne göre strateji belirleyen cemaatin Kürdistan’da kurduğu
okullara ilişkin ne hedeflediğini Gülen kendi sesinden şöyle açıklıyor.
“Şimdi bunların içinde mollalar, hocalar, şeyhler, dindarlar var.Açtığımız okullarda, orada ve kurslarda bunlarla diyalog kurabiliyoruz.Bu, sertlikleri, dalgayı kırma imkanı oluyor.... Esas derdin dermanı olan reçeteyle işin üzerine gitmiyorlar, yanlışlıklar içindeler.Haber toplamak açısından da yanlışlıklar içindeler”.
Türk devleti, 12 Eylül döneminde Amed cezavevinde 31. Koğuş’unda
Türk-İslam sentezi düşüncesini savunan ırkçı Yılmaz Yalçıner’i
görevlendirerek Kürt çocuklarını kendi öz değerlerine düşmanlaştırıp
ajanlaştırarak Hizbul-Kontra tetikçisi yaparken, şimdi de bu görevi
Fetullahçı Cemaate veriyor. Bundan dolayıdır ki, Fetullah Gülen
özgürlük, eşitlik ve kendi kimliği ile halk olarak varolma mücaddesini
veren Kürt halkını açtığı okullar üzerinden bazı ihanetçi şeyhler, esnaf
ile kişiliklerle ilişkiler geliştirerek, direnişi kırarak soykırımdan
geçirmeyi dalgakıran olarak değerlediriyor Fetullah Gülen. Bunun dışında
okullardaki öğrenciler ve öğretim elamanları vasıtasıyla istihbarat
toplamayı hedeflediğini açıkça belirtiyor Gülen. Bu söylemiyle MİT’in ve
Özel Harp Dairesinin özel bir kolu kapsamında istihbarat toplama,
ajanlaştırma ve Kürtleri kültürel soykırımdan geçirerek Türkleştirmek hedefiyle okullar açtığını itiraf ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder