1 Ağustos 2011 Pazartesi

PKK'nin Enerji Politikalarını Etkileme Düzeyi


Türkiye yeni ama büyüyen bir enerji tüketicisi, ayna zamanda yukarı Mezopotamya ile ortak jeopolitik tanımlamalarla önemli bir transit ülkesine dönüşme niyetleri taşıyor.

Kürdistan enerji rezervlerinin zenginliği yanında SSCB’nin yıkılmasından sonra Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu gibi önemli enerji havzaları için koridora dönüştü. Ancak Kürtler bu jeopolitik getiriden ekonomik ve politik bir kazanç elde etme yerine bunlarla birlikte alınıp satılmakta kendilerine ait bu zenginliklerin yanında bir emtia haline gelmektedir.

Kürdistan’dan geçen hatlar İran petrollerini Avrupa pazarlarına taşıyan en önemli güzergâh. Önemli bir koridora dönüşen BTC ve Irak içinde en kestirme ulaşım sahasi.

Türkiye ile İran saldırıları geliştikçe PKK militanları İran’dan Türkiye’ye giden doğalgaz boru hattını patlatarak enerji akışını durdurdu. PKK 2010 yılında da Kerkük-Yumurtalık, İran- BOTAŞ ve Giresun-Ordu boru hatlarına yönelik eylemler düzenleyerek bu transit yollar üzerindeki askeri hâkimiyetini hatırlatmıştı.

PKK bu hatlara yönelik sürekli bir saldırı içinde değil. Ancak Gerilla Birliklerinin düzenledikleri sabotaj eylemlerinin tarihleri politik gelişmeler takvimi ile karşılaştırıldığında son derece planlı olduğu ve diğer eylem tarzlarında görüldüğü üzere birimlerin özel inisiyatiften ziyade merkezi kararlar izlenimi uyandırıyor. Çünkü enerji hatlarına yönelik her eylem en az iki (bu bazen 3–4) devlete karşı bir meydan okuyuştur.

Kürt Gerilla Birlikleri üzerinde hareket ettikleri Kürdistan coğrafyasından geçen enerji transit yollarına askeri anlamda son derece hâkimdirler. Bu konuda sıradan bir analizle enerji hatları üzerindeki eylem potansiyelinin sadece küçük bir kısmını kullandığı söylenebilir. Bunu da uluslararası dengeleri ve konjonktürü dikkate alarak kullanmaktadır. Ancak bunun hep böyle devam edeceğini sanmak yanılgı olabilir. Çünkü sonuçta PKK için Kürt halkının ulusal güvenliği bölgedeki enerji güvenliğinden önce gelecektir. Bu küresel ve bölgesel güçlerin enerji politikalarına büyük bir darbe indirebilir. Ayrıca uluslararası alandaki etkinliklerine yönelik baskılar arttıkça PKK’de kendi bölgesindeki etkinliklerinde daha kaygısız ve özgür davranma görüşü gelişebilir. Bu PKK de birçok konuda olduğu gibi bu konuda radikal değişikliklere yol açabilir.
PKK’nin Türkiye Kürdistan’dan geçen enerji transiti üzerindeki hâkimiyetini ve bunu kullanma oranı zamanlamaları açısından değerlendirildiğinde Kürt sorunun çözülmemesi halinde PKK’nin bu sahada yapabilecekleri tasavvur etmek için materyal sunuyor.

BTC PKK’NİN DOLAYLI MÜSAADE İLE BAŞLADI

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol ve Doğal Gaz Boru Hattı, önemli bir güzergâh olarak Bakû-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı inşaatı ve Hazar Geçişli (Türkmenistan-Türkiye-Avrupa) Doğalgaz Boru Hattı tasarılarıyla eklemlenerek Nabucco projesi ile birleştiriliyor. ABD’nin Avrupa’nın Rusya’ya olası bağımlılığını engellemeye Orta Asya üzerindeki Rus enerji (ve politik) hâkimiyetini kırmaya yönelik en önemli projelerden biri. Aşamalı projelerle ile gerçekleştirilmek istenen bu büyük plan BTC ye paralel olarak yürütülüyor.

BTC’nin planlama ve yapımı PKK’nin enerji hatları üzerindeki askeri ve siyasi etkisini göstermesi açısından önemlidir.

BTC için girişimler 1989’da başlamasına rağmen darbeler ve çatışmalar anlaşmanın ancak 1994 yapılmasına yol açmıştır. Yönetim değişiklikleri ve darbelerin durdurmayı başaramadığı bu hattı PKK durdurmuştur. Projeye taraf ülkeler ve yatırımcılar PKK’nin verdiği savaş potansiyelini analiz ederek bu hattın güvenliğini sağlayamayacaklarını anlayarak planı askıya aldılar.
BTC için politik ve finans alt yapısı oluşturulmasına rağmen PKK’nin ateşkes ilan ettiği 2000 yıllarına kadar ertelenmiştir. Ancak Eylül 1998’de 2005 yılları arasında yaşanan görece eylemsizlik ile inşaatına başlanmış ve tamamlanmıştır.
Bakû-Tiflis-Ceyhan projesi PKK’nin savaşı durdurduğu dönemde gerçekleştirilmesine rağmen rotasında önemli değişiklikler yapıldı. Kürdistan’ın dışına çekilmek için bir yay gibi gerdirilmiştir. Kars, Ardahan Erzurum’un kuzeyinden Bayburt Sivas Erzincan Maraş üzerinden Akdeniz’e indirilmiştir. Bu hat adeta Kuzey Kürdistan’ın kuzey batı sınırlarını çizecek şekilde projelendirilmiştir. Elbette ki bunun kısa ve orta vadedeki hedefi PKK kontrolünün dışına çıkarma umududur fakat uzun vadede daha ileri jeopolitik hesaplar yapılmıştır.

Ancak PKK direkt veya dolaylı izin vermeden BTC’nin işlemesi mümkün değildir. Murat Karayılan BTC devreye gireceği sıralarda 2006 yılında ANF yaptığı bir değerlendirmede boru hattını şartlı olarak hedeflemeyeceklerinin işaretini verdi. Karayılan , “Türk ordusunun halkımıza ve onun özgürlük dinamiklerine karşı yürüttüğü saldırıları durdurmak, bu saldırıların önüne geçmek amacıyla geliştirilen konseptin gereği olarak Türk devletinin ekonomik sistemine yönelme planı vardır. HPG’nin öngördüğü bu konseptin amacı Türk devletini ekonomik olarak kapsamlı saldırıları geliştiremez duruma getirmektir. Bu çerçevede uluslararası bir yatırım olan Bakü-Tiflis-Ceyhan hattının da hedefler arasında olması normaldir. Ancak burada ifade etmeyi gerekli görmediğim bir takım nedenlerden dolayı şu anda ve yakın bir zamanda bu uluslararası boru hattına dönük herhangi bir eylemin yapılmayacağını söyleyebilirim. Eğer Türk devletinin saldırıları farklı bir boyuta taşınır ve koşullarda büyük bir değişim olursa o zaman durum farklı olabilir” diyerek şartlı onay verdiklerini açıklamıştı.

ÖZEL GÜVENLİK ŞİRKETLERİ ÇÖZÜM DEĞİL

Ancak Türk devleti Kürtlere yönelik saldırıların gelişmesiyle birlikte PKK gerillaları 5 Ağustos 2008 hatta yönelik sabotaj eylemi gerçekleştirdi ve petrol akışı resmi ağızlara göre iki hafta durdurdu. Bu saldırı aynı zamanda Rus-Gürcü savaşından üç gün önce gerçekleştirmesi çeşitli spekülasyonlara yol açmıştır. Ancak bu eylemin bu savaşla bağlantısını ortaya koyacak her hangi bir delil sözkonusu değil. Elbette bazı politik tahminler yapılabilir. PKK bölgenin ısındığı bir sırada hatta yönelik yaptığı eylemde farklı politik dönemlerde değişik konjonktür ve koşulda eylem yapabilme kapasitesini ortaya koyma ve bununla Türkiye’ye etkili bir uyarı vermiş olabilir. BTC sadece boru hatları değil Ardahan Sivas kompresör istasyonları Erzurum Erzincan pompa istasyonları de Kürt gerillalarının denetimi altındadır.

Nabucco da yapıldığında büyük bir enerji koridoruna dönüşmesi muhtemel bu hat’ın korunması için Türkiye ile batılı ülkeler arasında yeni planlar oluşturulmaktadır. Bunların içinde en önemlisi koridorun ABD’nin özel güvenlik şirketleri tarafından korunmasıdır. Ancak bu çözüm Kürtlerde daha büyük bir öfkeye yol açacağından buna karşı direniş büyüyecektir. Ayrıcı PKK diğer Ortadoğulu örgütler gibi kitle ile karışık bir milis gücü değil farklı üslenen, yaşayan ve coğrafyaya dayalı yaşayan uzun süreli profesyonel gerilla birliklerinden oluşmaktadır. Bu yüzden bu özel şirketlerin başarı şansı sınırlı olacaktır.

TÜRKİYENİN HATLARI KORUMAYA YÖNELİK YENİ TOPLANTILARI

2010 yılının ilk yarısında PKK’nin enerji hatlarına yönelik saldırıları artınca Türkiye Ağustos ayında Enerji Bakanı Taner Yıldız ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay bir araya gelerek boru hatları güvenliğini konuştu. Toplantıda, Türk Silahlı Kuvvetleri, Jandarma ve ilgili kurum yetkilileri de hazır bulundu. Ankara'daki boru hatları güvenliği toplantısında, Ağrı'da bulunan Jandarma birliklerinin üçte ikisinin boru hatlarının güvenliği için istihdam edilmesine rağmen sabotajların engellenemediğine vurgu yapıldı. Boru hatlarının güvenliği için Türkiye'ye ait Heron ve insansız hava uçaklarına görev verilmesi ve en son teknolojilerin kullanılmasını gündeme getirdi. Ankara'daki zirvede boru hatları için öne çıkan bir diğer önlem ise halen 86 noktada termal kamerayla izlenen boru hatları için daha yüksek özel güvenlik konsepti oluşturulması oldu.

GERİLLA’NIN KARADENİZ BÖLESİNE YERLEŞMESİ VE ENERJİ HATLARI

Mavi Akım’ın anlaşma ve inşası Kürt halkı üzerindeki pazarlıklar ve PKK’nin Ateşkes dönemlerine rast getirilmiştir. 29 Ağustos 1997 tarihinde imzalanan Mavi Akım Hattı, ABD'nin tepkisi nedeniyle 1998 yılında askıya alındı. Ancak Öcalan'ın 12 Kasım 1998 tarihinde Rusya'dan sınır dışı edilmesiyle birlikte Türk-Rus ilişkilerinde değişiklik oldu. Bir BOTAŞ bürokratının 18 Ocak 2010 tarihinde Star gazetesine verdiği demeçte Öcalan üzerine gerçekleşen enerji pazarlıklarını şöyle anlatmıştı: "Öcalan'ın sınır dışı edilmesinde, Mavi Akım Projesi’nin pazarlığı yapıldı mı bilmiyorum ama Öcalan'ın sınır dışı edilmesinin hemen ardından askıya alınan bir projenin hayata geçirilmesi için talimat verilmesi, o dönemde bizi epey şaşırtmıştı. Şunu net olarak söyleyebilirim ki, Öcalan'ın sınır dışı edilişi ve ardından yakalanması, projenin tamamen kaderini değiştirdi."

2005 tarihinde açılan 1200 kilometre uzunluğunda bulunan Doğal Gaz Kürt gerillalarının Karadeniz bölgesine yerleşmesiyle birlikte PKK’nin menziline girmiştir.

16 Temmuz 2010 tarihinde PKK gerilla birliklerinin Giresun-Ordu arasında bulunan Koyunhisar-Orta Kent mıntıkasında bulunan doğalgaz boru hattına yönelik düzenlediği sabotaj ve yine hatta en yakın alanların bulunduğu Tokat bölgesindeki gerilla eylem ve Aktiviteleri bu buna kanıt olarak gösterilebilir.

ENERJİ KAYNAKLARININ SÖMÜRGELEŞTİRİLMESİNDE YENİ DÖNEM

Kürdistan Hidrokarbon Rezervlerinin sömürgeleştirilmesinde yeni bir dönem başlamıştır. Irak’ın yakın siyasal tarihindeki dalgalanmalardan dolayı işlenmesi yavaş gelişen Kürdistan Petrolleri küresel güçlerin sahaya girmesiyle birlikte hazırlanmıştır. Güney Kürdistan’daki rezervlerin batı pazarlarına ulaştırılması için büyük projeler oluşturuluyor.

Yumurtalık petrol boru hattının kaynağı ve seyir haritası Kürt topraklarının sömürgeleştirilmesinin tablosu gibidir. Bu hat Kerkük ve Batman gibi Kürdistan’ın petrol kaynaklarıyla beslenen ve Şırnak Mardin Urfa gibi Kürdistan’ın en geleneksel halk kitlelerinin bulunduğu sahalardan geçirilerek sömürge limanlarına ulaştırılıyor.

Aynı zamanda 1977 yılından beri çalışan Türkiye’nin en eski petrol boru hatlarından biridir. Bu sadece Türkiye için değil Kerkük petrollerinin Batıya taşıyan bir hattır. Yani Türkiye buradan sadece enerji ihtiyacını karşılamıyor aynı zamanda transit ücreti de alıyor. Ancak Kürtler bunda uzun süre pay sahibi olamamıştır.

ABD’nin Irak’ı 2003 yılında işgal etmesiyle birlikte hat işletime kapatılmış ve o tarihten sonra petrol sevkiyatı çok kısıtlı ve istikrarsız olarak sürmüştür. Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattı PKK’nin askeri siyasi haritasının ortasından geçiyor.

Yumurtalık boru hattı Kerkük Petrollerinin hangi alanlardan nerelere ulaştırılacağına dair hesapların bir parçası olarak şekillendirilmeye çalışılıyor. Irak’ın Batılı güçlerin denetimine geçmesiyle birlikte buradaki enerji kaynaklarının paylaşımının bir parçası olarak yeniden yapılandırılmaya çalışılıyor. Örneğin İsrail’in yeni geliştirdiği Musul-Hayfa ve Kerkük-Hayfa petrol boru hatlarına karşı Türkiye Yumurtalığın varlığını ve transit ücretlerini yeniden düzenlemeye çalışıyor. Son dönemlerde istikrarsızlaşan Türkiye İsrail ilişkilerinin bir yönünü de Kürdistan enerji kaynaklarının paylaşımı oluşturuyor.

Bu hattın gelirlerinin bir kısmının Güney Kürdistan’a geçmesiyle birlikte daha dikkatli bir yaklaşım sergilenmiştir. PKK bu hatta ancak kendisine yönelik pazarlıkların bir parçası olduğunda yönelmiştir. Ancak bu hattın güvenliği hemen hemen yok gibidir. Çünkü bu sadece Kürdistan’da PKK kontrolünde değil aynı zamanda Irak tarafından direniş gruplarının da hedefindedir. Örneğin 21 Aralık 2009 yapılan sabotajda hem büyük zarara hem de akışın uzun zaman  durmasına yol açmıştı.

PKK’nin bu hat üzerindeki hâkimiyetinin düzeyi 2008’de gerçekleştirdiği eylemle görülebilir. 14 Kasım 2008’de Güney Kürdistan Bölge yönetimi ile Bağdat Merkezî Hükümeti Kürt bölgesinden çıkarılan petrolün Kerkük-Yumurtalık hattından pompalanması konusunda bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmadan sonra Güney Kürdistan bölgesel hükümeti ile Türk devleti arasında Enerji Akışı ve PKK’ye karşı ortak mücadele başlığıyla bir anlaşma yapıldı. Yeni boru hatları, PKK ve Kürtlerin politik amaçlarıyla ilişkilendirilerek işlevsel kılınıyordu. PKK bu anlaşmanın kendisine karşı bir ittifakın alt yapısı haline gelmesini önlemek için 21 Kasım 2008’de boru hattını bombaladı, yangın ancak bir haftada söndürülebilmişti.

KÜRT KARŞITLIĞI ÜZERİNE İŞLEYEN HAT GERİLLANIN AVUÇLARINDA

İran BOTAŞ hattı 2001 yılından bu yana hayata geçen ve genelde sorunlu bir yapıya sahiptir. Yıllık 15 milyar metreküp potansiyeli olan hat 4 milyar metreküplerde seyrediyor.18 Ağustos 2006’da Türkiye-İran gaz anlaşması imzalandı. Bu boru hattına paralel olarak yeni bir boru inşaatı başlatılarak bir koridora dönüştürülme çalışmaları yürütülüyor. Ağrı kentinin sınırları içinde seyreden hat Erzurum koridoruyla birleşmekte. Ancak Ağrı girişinden Van'a uzanan yeni boru hattının inşaatı halen sürmektedir.

Kürtleri kontrol ve dışlama üzerine yapılan uzlaşma ve anlaşmalarla geliştirilen hat PKK için hem askeri ve hem de siyasi bir hedef haline gelmiştir. Örneğin 2006’da Türkiye ile İran arasındaki PKK karşıtlığı temelinde şekillenen askeri, siyasi ve ekonomik işbirliği üzerine enerji miktarı artırılmıştır. Buna mukabil Kürt direnişçiler 21 Ağustos 2006 günü hatta yönelik geliştirdikleri sabotajla tavırlarını ortaya koymuştur.

Yine 5 Mayıs 2008’de Türk delegasyonu İran’a ile yaptığı yeni anlaşmalara misilleme olarak PKK 25 Mayıs 2008’de boru hattını bombalayarak cevap verdi.

Türkiye enerji bakanı Taner Yıldız’ın Temmuz ayında İran Petrol Bakanlığı ile 1 milyar Euro’luk yeni doğalgaz boru hattı için yaptığı girişimlere karşılık PKK 21 Temmuz 2010 tarihinde hattı Doğubayazıt bölgesinde bombalayarak büyük hasara yol açtı.

Bu gelişmeye rağmen bundan birkaç ay sonra Enerji bakanı anlaşmayı imzaladı ancak bu ve buna paralel geliştirilen yeni hatlar PKK’ ye bağlı HPG Gerillanın ana üslerinden olan büyük ve küçük Ağrı dağlarının askeri ve siyasi sahalarında yer aldığı için PKK’nin inisiyatifinde olacaktır.

İRAN’A AMBARGOYU KOYACAK ASIL GÜÇLER BELUCİLER VE KÜRTLER

Sadece Türkiye için değil İran petrollerini uluslararası alana taşıması öngörülen bu hat ve yeni inşa edilen hatlar son derece önemli. Çünkü her ne kadar egemen uluslar Enerji Sömürge Sistemini oluşturmaya çalışsalar da muhalif direniş hareketleri bu konuda son derece önemli rol oynuyor. Bunlardan biri Beluci halkının direnişidir.

Bu konuda Rusya’nın Askeri Strateji dergisi WPRR, “boru hatları ülkesinde savaş” başlığıyla bir makale kaleme alan Ortadoğu uzmanı Yevgeny Satanovsky, Kürtlerin enerji kaynakları ve transit potansiyelini analiz ederek Beluci ve Kürtleri İran üzerine ambargo koyabilecek yegâne güç olarak gösterdi. Kürtlere karşıtlığıyla bilinen Satanovsky buna rağmen Kürdistan’ın Su Kaynakları (Fırat ve Dicle), Hidrokarbon Rezervlerine ve Transit Potansiyelini analiz ederek dünyanın en büyük enerji sahalarından biri olarak değerlendirdi.

Transit konusunda Belucistan’ın stratejik önemine de dikkat çekerek Afganistan, Pakistan ve İran arasında bölünmüş bu halkın İran'ın  Güney Asya’ya yönelik enerji akışını sabote edebileceğine dikkat çekti. İran; Çin, Pakistan ve Hindistan’ın enerji ihtiyacını Belucistan üzerinden sağlıyor. Belucistan'daki liman, boru hatları için en stratejik limanlardan biridir. Yine Çin’in Hürmüz boğazı ve Pakistan’a yakın Arap denizinde inşa ettiği Guwadar limanı ile Ortadoğu petrollerine erişim konusunda stratejik bir nokta elde etmiş oldu. Bu Çin’in Ortadoğu petrollerine ulaşımı konusunda ki aktiviteleri açısından büyük tartışmalara yol açıyor. Ancak Beluci Kurtuluş Ordusu (AOB), İran’ın bu alandan taşınacak enerji hatlarına yönelik ciddi bir muhalefet ortaya koyabilecek güçtedir.

KÜRT SORUNU ENERJİ GÜVENLİĞİNİ TEHTİT EDER

Türkiye sadece uluslararası enerji transit yolları açısından değil iç ihtiyaçları karşılama amacıyla şehirlerarası doğal gaz enerji şebekeleri ile örülmeye çalışılıyor. Doğal gazın iç tüketime yönelik boru hatları henüz Kürdistan’a ulaşmamıştır bile. Bölgede halen sadece Ceyhan merkezinden Adıyaman ve Malatya’ya ulaştırılan bir boru hattı mevcuttur.

Ancak iç tüketime yönelik şehirlerarası boru hatları da PKK için kolay hedefler olacaktır. Giresun-Ordu hattına yönelik sabotaj buna örnek gösterilebilinir.

Türkiye’nin enerji koridoru olma iddiası henüz bir yarı hayalden ibarettir. Ancak var olan düzeyde artan enerji ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Ama Kürdistan, jeopolitiğiyle bölgedeki enerjiyi Avrupa pazarlarına ulaştırma yani bir transit bölge olmaya elverişlidir ve bunun potansiyelini taşımaktadır. Ortadoğu, Hazar ve Orta Asya, Afrika enerji kaynaklarına transit ve istasyon olmaya elverişlidir. Ancak bunu Kürtlerin kaynaklarını ve coğrafyasını sömürerek yapması imkânsızdır. Kürtlerin muhalefeti enerji güvenliğini ciddi oranda etkileyebilecek düzeydedir. Kürt sorunun çözümü konusunda PKK ile yapılacak bir anlaşma bu konuda önemli bir başarıya ve geleceğin önemli enerji projelerinin yolunu açabilir. 

RAHMİ YAĞMUR 

Hiç yorum yok: