Yalanının bini bir para, fakat yalanları ne yutan, ne de hesap soran
var. Türk basınının Kürt hareketi ve PKK’nin üzerine yıkmaya çalıştığı
ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses'e silahlı saldırıya dair iddiaların
gerçekle yakından-uzaktan ilgisinin olmadığı birinci ağızdan teyit
edildi. Saldırıya ilişkin polise 4 saat ifade veren Tatlıses “PKK hiç
tehdit almadım” dedi.
“Tatlıses saldırısının PKK fotoğrafı” (Yeni Şafak), “İşte PKK bağlantısı” (Sabah), “Tatlıses'e 2. suikast emri” (Bugün), “Tatlıses'e saldırı PKK'ya uzandı” (Habertürk), “PKK'nın İbrahim Tatlıses şifresi” (Takvim), “Tatlıses'e saldırıyı PKK üstlendi” (TRT)… Manşetler, haberler böyle uzayıp gitti, 14 Mart akşamı kurşunlara hedef olan ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses’in vurulması olayında Türk basını “Gökten taş yağsa Kürtlerden ve PKK’den bilecekler” misali bir yargısız infaza daha imza atmıştı.
Günlerce süren yalanlar dizisinin başlama fişeğini ise Hürriyet gazetesi atmıştı. Olayın üzerinden daha bir saat geçmeden Hürriyet internet sitesinde şöyle bir haber geçti: “Saldırıda uzun namlulu silah kullanılması, olayın arkasında PKK’nın bulunduğu şüphelerini doğurdu.” Uzun namlulu silahlardan yola çıkan ve bütün uzun namlulu silahları PKK’ye mal eden Hürriyet uzunca bir yalana imza atmıştı.
TATLISES’TEN BİZZAT YALANLAMA
Kendisine yönelik silahlı saldırı olayıyla ilgili Organize Şube Müdürlüğü ekiplerine ifade veren Tatlıses, PKK’ye yönelik iddiaları kesin bir dille yalanladı. Polisin yönelttiği 15 sorudan birisinin de “PKK’den tehdit aldınız mı?” olduğu öğrenildi. Ancak 4 saat süren ifadede Tatlıses’in yanıtı “PKK’den hiç tehdit almadım” şeklinde oldu.
Tatlıses olay gecesini de şöyle anlattı: “Hayranlarımla fotoğraf çektirdikten sonra otomobile bindim. Otomobil hareket halindeyken bir otomobil geliyordu. O otomobile yol verdik. Tam arkamı dönüp asistanıma bir şey söylecekken saldırı oldu. Daha sonradan yol verdiğimiz aracın benim saldırganlarım olduğunu öğrendim.”
Tedavi gördüğü Darüşşafaka Cemiyeti'ne ait merkezindeki odasında müşteki olarak ifadesini alan polislere Tatlıses ayrıca saldırganlardan şikayetçi olduğunu söylerken, “Abdullah Uçmak saldırı öncesinde sizi tehdit etti mi?" sorusuna ise "Hayır son olaydan önce Abdullah Uçmak beni tehdit etmedi" şeklinde yanıt verdi. 1998 yılından bu yana süren Abdullah Uçmak ile arasındaki husumeti de anlatan Tatlıses’ın kimseyi teşhis etmediği öğrenildi.
BASIN-AKP-POLİS’TEN ‘TATLI’ BİR YALAN!
Tatlıses suikastını fırsat bilen Türk medyası, olayı PKK’ye karşı bir karalama kampanyasına dönüştürmek istemişti. Başbakan Erdoğan ise “Bana saldırıdan önce gönderdiği mesajda AK Parti’den aday olmak istedi” şeklindeki sözleriyle Türk medyasının ekmeğine yağ sürmüş, hükümet-basın-polis el ele yalanın senaryosunu hazırlanmıştı.
Senaryo ise çok basitti; Tatlıses, 12 Haziran seçimlerinde BDP’den değil de AKP’den milletvekili adayı olmak istemiş, bunun üzerine PKK tarafından tehdit edilmişti. Tehditlere kulak asmayan sanatçı PKK tarafından cezalandırılmıştı. Kürt hareketine saygılı olan Tatlıses’in PKK tarafından vurulmak istendiği iddiasında zorlanan basın, bir büyük yalan daha ortaya atmış, yalan aleminde battıkça batıyordu.
Sözüm ona saldırı için zorlanan PKK, suikastı ülkücü mafya çetesinin lideri Abdullah Uçmak’a yaptırmıştı. BDP’ye operasyon yapmak için fırsat kollayan polis de boş durmamış, birçok BDP’li gözaltına alınmıştı. Hatta olayın ardından gözaltına alınanlardan BDP PM Üyesi Ruşen Mahmutoğlu'nun suikasttan değil de "Örgüt üyeliği"nden tutuklandığı ortaya çıktı.
BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ise sanatçı İbrahim Tatlıses suikastı ile ilgili partilerinin ağır itham altında bırakıldığını söylemişti. Kopartılan fırtınan ardından açıklama yapan Beştaş "Bu komployu hazırlayanlar, komployu titizlikle hazırlamışlar. Buna baktığımızda, AKP'nin partimize karşı her yolu denediği ortadadır. Amaçlanan partimizin karalanması ve seçimlerdir. AKP, Tatlıses olayı ile ilgili partimizi karalayacak kadar düşmüştür" şeklinde konuşmuştu.
‘CADI KAZANI’ BOŞA KAYNADI!
Olayın ertesi günü açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı “33 yıllık PKK tarihi boyunca, PKK hangi sanatçı ve yazarı vurmuştur?” Türk basınına ve hükümete sorusunu yöneltiyordu. Ağır yaralanan Tatlıses’e saldırıyı kınayan KCK’nin “İbrahim Tatlıses Kürt halkının özgürlük davasına ve özgürlük hareketine hep saygılı davranmayı bilmiştir” açıklaması saldırının kimler tarafından yapıldığına dair ipucular da veriyordu.
Basının Tatlıses suikastını PKK’ye mal etmesi ise o dönem tesadüf değildi. 12 Haziran seçimleri öncesinde AKP ‘yandaş’ ve ‘ulusalcı’ basınla ortak Kürtler ile PKK’ye karşı karalama kampanyası başlatmış, ‘cadı kazanı’ yine kaynıyordu. Senaryo yine bildikti; “PKK, Kürt aydınlarını ölümle tehdit ediyordu.” Tatlıses’in yanı sıra en önemli malzeme ise sanatçı Şivan Perwer’in TRT-6’ya gideceği ve PKK tarafından tehdit edildiği yönündeki iddialardı.
“Tatlıses saldırısının PKK fotoğrafı” (Yeni Şafak), “İşte PKK bağlantısı” (Sabah), “Tatlıses'e 2. suikast emri” (Bugün), “Tatlıses'e saldırı PKK'ya uzandı” (Habertürk), “PKK'nın İbrahim Tatlıses şifresi” (Takvim), “Tatlıses'e saldırıyı PKK üstlendi” (TRT)… Manşetler, haberler böyle uzayıp gitti, 14 Mart akşamı kurşunlara hedef olan ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses’in vurulması olayında Türk basını “Gökten taş yağsa Kürtlerden ve PKK’den bilecekler” misali bir yargısız infaza daha imza atmıştı.
Günlerce süren yalanlar dizisinin başlama fişeğini ise Hürriyet gazetesi atmıştı. Olayın üzerinden daha bir saat geçmeden Hürriyet internet sitesinde şöyle bir haber geçti: “Saldırıda uzun namlulu silah kullanılması, olayın arkasında PKK’nın bulunduğu şüphelerini doğurdu.” Uzun namlulu silahlardan yola çıkan ve bütün uzun namlulu silahları PKK’ye mal eden Hürriyet uzunca bir yalana imza atmıştı.
TATLISES’TEN BİZZAT YALANLAMA
Kendisine yönelik silahlı saldırı olayıyla ilgili Organize Şube Müdürlüğü ekiplerine ifade veren Tatlıses, PKK’ye yönelik iddiaları kesin bir dille yalanladı. Polisin yönelttiği 15 sorudan birisinin de “PKK’den tehdit aldınız mı?” olduğu öğrenildi. Ancak 4 saat süren ifadede Tatlıses’in yanıtı “PKK’den hiç tehdit almadım” şeklinde oldu.
Tatlıses olay gecesini de şöyle anlattı: “Hayranlarımla fotoğraf çektirdikten sonra otomobile bindim. Otomobil hareket halindeyken bir otomobil geliyordu. O otomobile yol verdik. Tam arkamı dönüp asistanıma bir şey söylecekken saldırı oldu. Daha sonradan yol verdiğimiz aracın benim saldırganlarım olduğunu öğrendim.”
Tedavi gördüğü Darüşşafaka Cemiyeti'ne ait merkezindeki odasında müşteki olarak ifadesini alan polislere Tatlıses ayrıca saldırganlardan şikayetçi olduğunu söylerken, “Abdullah Uçmak saldırı öncesinde sizi tehdit etti mi?" sorusuna ise "Hayır son olaydan önce Abdullah Uçmak beni tehdit etmedi" şeklinde yanıt verdi. 1998 yılından bu yana süren Abdullah Uçmak ile arasındaki husumeti de anlatan Tatlıses’ın kimseyi teşhis etmediği öğrenildi.
BASIN-AKP-POLİS’TEN ‘TATLI’ BİR YALAN!
Tatlıses suikastını fırsat bilen Türk medyası, olayı PKK’ye karşı bir karalama kampanyasına dönüştürmek istemişti. Başbakan Erdoğan ise “Bana saldırıdan önce gönderdiği mesajda AK Parti’den aday olmak istedi” şeklindeki sözleriyle Türk medyasının ekmeğine yağ sürmüş, hükümet-basın-polis el ele yalanın senaryosunu hazırlanmıştı.
Senaryo ise çok basitti; Tatlıses, 12 Haziran seçimlerinde BDP’den değil de AKP’den milletvekili adayı olmak istemiş, bunun üzerine PKK tarafından tehdit edilmişti. Tehditlere kulak asmayan sanatçı PKK tarafından cezalandırılmıştı. Kürt hareketine saygılı olan Tatlıses’in PKK tarafından vurulmak istendiği iddiasında zorlanan basın, bir büyük yalan daha ortaya atmış, yalan aleminde battıkça batıyordu.
Sözüm ona saldırı için zorlanan PKK, suikastı ülkücü mafya çetesinin lideri Abdullah Uçmak’a yaptırmıştı. BDP’ye operasyon yapmak için fırsat kollayan polis de boş durmamış, birçok BDP’li gözaltına alınmıştı. Hatta olayın ardından gözaltına alınanlardan BDP PM Üyesi Ruşen Mahmutoğlu'nun suikasttan değil de "Örgüt üyeliği"nden tutuklandığı ortaya çıktı.
BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ise sanatçı İbrahim Tatlıses suikastı ile ilgili partilerinin ağır itham altında bırakıldığını söylemişti. Kopartılan fırtınan ardından açıklama yapan Beştaş "Bu komployu hazırlayanlar, komployu titizlikle hazırlamışlar. Buna baktığımızda, AKP'nin partimize karşı her yolu denediği ortadadır. Amaçlanan partimizin karalanması ve seçimlerdir. AKP, Tatlıses olayı ile ilgili partimizi karalayacak kadar düşmüştür" şeklinde konuşmuştu.
‘CADI KAZANI’ BOŞA KAYNADI!
Olayın ertesi günü açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı “33 yıllık PKK tarihi boyunca, PKK hangi sanatçı ve yazarı vurmuştur?” Türk basınına ve hükümete sorusunu yöneltiyordu. Ağır yaralanan Tatlıses’e saldırıyı kınayan KCK’nin “İbrahim Tatlıses Kürt halkının özgürlük davasına ve özgürlük hareketine hep saygılı davranmayı bilmiştir” açıklaması saldırının kimler tarafından yapıldığına dair ipucular da veriyordu.
Basının Tatlıses suikastını PKK’ye mal etmesi ise o dönem tesadüf değildi. 12 Haziran seçimleri öncesinde AKP ‘yandaş’ ve ‘ulusalcı’ basınla ortak Kürtler ile PKK’ye karşı karalama kampanyası başlatmış, ‘cadı kazanı’ yine kaynıyordu. Senaryo yine bildikti; “PKK, Kürt aydınlarını ölümle tehdit ediyordu.” Tatlıses’in yanı sıra en önemli malzeme ise sanatçı Şivan Perwer’in TRT-6’ya gideceği ve PKK tarafından tehdit edildiği yönündeki iddialardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder