Silvan'da resmi açıklamalara göre 13 asker ve 2 HPG'linin hayatına mal
olan çatışmanın üzerindeki sis perdesi henüz aralanmadı. Çatışmanın
ardından Genelkurmay'ın ilk elden 'teröristlerin attığı el bombası
sonucu çıkan yangında askerler şehit düştü' açıklaması birçok kesime
inandırıcı gelmemiş olacak ki, yandaş medya bugünkü manşetlerinde
yangının atılan roketatar, lav ve el bombalarından ve atılan el
bombalarının alanda bırakılan cephaneye isabet etmesi sonucu çıktığını
ileri sürdüler.
Dün Diyarbakır'a hareketinden önce İçişleri
Bakanı İdris Naim Şahin'in 'el bombası' konusunda yaptığı tereddütlü
açıklaması kafalarda soru işareti bırakırken, PKK'lilerin lav
taşımadığını PKK'yi yakından tanıyan, kamplara gidip onlarla röportaj
yapan gazeteciler çok iyi bilir.
Ve atılan bir lav, el bombası
ya da roketatarın iki gün boyunca geniş bir araziyi, yangın uçaklarının
müdahalesine gerek kalacak şekilde yakmayacağını bu tür konulara uzaktan
yakından vakıf olanlar da iyi bilir.
ANF önceki gün gece bir
korucuya dayandırarak geçtiği haberinde, bölgede 4 gündür süren
operasyonun ardından çatışma çıktığını, çatışma bölgesine
helikopterlerin sevk edildiğini ve iki savaş uçağının bölge üzerinden
iki tur attıktan sonra yangının başladığını yazmıştı. Yandaş medya bunu
yalanlama telaşı içine girerken, dün CNN Türk'ten Ferit Demir'e konuşan
bir çoban, çatışma sürerken 6 helikopterin bölgeyi bombaladığına tanık
olduğunu, uçak görmediğini, ancak uçak sesine tanık olduğunu canlı
yayında anlattı.
HaberTürk gazetesinden Ahmet Yukuş'un da bizzat
köye giderek yaptığı haberde de benzer ifadeler vardı. HaberTürk'e
açıklamada bulunan köylülerden Celal Elmacı şunları anlatıyordu:
"Önce
büyük bir patlama sesi duyduk, daha sonra ise silahlar patladı.
Helikopterler kaçan PKK'lılara havadan bomba yağdırıyordu. Çok
korkunçtu. Böylesini olağanüstü hal döneminde bile yaşamadık. Çatışma
sonrası yangın çıktı."
Gazeteye konuşan köylülerden Ahmet İlhan
ise şunları anlatıyordu: "Çatışma sonrası yangın çıktı. İki gündür
söndürmeye çalışıyoruz. Ancak rüzgarın etkisiyle yangın geniş alana
yayıldı. Silah sesleri ve yangından ötürü 50 baş hayvanımız eve
dönmedi."
ÖLENLER ANADOLU'NUN YOKSUL ÇOCUKLARI
PKK ile
TSK arasında yıllardır devam eden çatışmalarda her türlü psikolojik harp
taktiklerinin nasıl uygulandığına bölgede uzun yıllardır görev yapan
gazeteciler çok tanık oldu.
Ergenekon soruşturması da dahil,
halen Şırnak, Van, Hakkari'de önce PKK'ye mal edilen ancak daha sonra
askerlerin 'döşediği mayın yada yanlışlık sonucu ölümler' olduğu ortaya
çıkan asker ölümleri nedeniyle açılan davalar devam ediyor.
Her
yapılan resmi açıklamayı amentü gibi kabullenen yoksul Anadolu insanı,
yine yandaş ve candaş medyanın da gazına gelerek 'Vatan-Millet-Sakarya'
demeye başladı. Toprağa düşenler Anadolu'nun yoksul çocukları. Bunlar
üzerinden ahkam kesen, asıp-biçen gazete yöneticileri yada yazarlarının
aldığı aylık maaş 15-60 milyar arasında. Politikacılar ve malvarlıkları
ise ayrı bir araştırma ve tez konusu...
Başbakan da dahil
hiçbirinin çocuğunun, yeğeninin normal standartlarda 15 ay askerlik
yaptığına tanık oldunuz mu? Ya bedelli, yada çürük almışlardır... Ya
tatil bölgelerinde askerliklerini yapmışlardır.
YANDAŞ VE CANDAŞ MEDYANIN İŞBİRLİĞİ
13
ölümün ardından Sabah, Radikal, Milliyet, Taraf gibi yandaş medya ile
bilimum takunyalı candaş medya ağız birliği etmişcesine olayı kapatma
telaşındalar henüz. Olayın aslını, astarını bilmeden yazıp çiziyorlar.
Diyarbakır'da yaşanan çatışma ve iki gündür sönmeyen yangını Ankara'dan,
İstanbul'dan yazıyor çok bilmiş muhabirler. Buradaki muhabirlerin
gönderdikleri haberlerin hiçbir değeri yok. Ve kaynağından gönderilen
haberlerin birçoğu bugün gazete sayfalarına yansımadı.
Örnek olarak Sabah gazetesinden yaptığı yalan haberlerle Kürtler tarafından iyi tanınan Mutlu Çölgeçen'in 'Özel' haberi.
İstanbul'dan haber yapan Çölgeçen'in bugün Sabah'ın manşetine konu olan 'Özel' haberi şöyle:
"PKK'nin
2'si asker 3 kişiyi kaçırması sonrasında jandarmaya bağlı 12 tim arazi
tarama çalışmalarına başladı. 10 Temmuz günü araziye çıkan timlere ek
olarak 4 tim daha araziye çıkarıldı. 13 Temmuz öncesinde yapılan
toplantıda bölge komutanı Üsteğmen Mehmet Emin Karagöz Komutasında 1.
Bölük ve Üsteğmen Necmeddin Erdoğan konusunda 2. Bölük birleştirildi.
Askerlerin iki gündür uykusuz oldukları ve hatta kısa dinlenme anlarında
bile bazı askerlerin uyuduğu belirtildi. Bunun üzerine arazideki timler
2. Bölük ortaya alınarak dinlenmeye çekildi. 14 Temmuz gecesi 01:00'de
Reşan Deresi'ni tarayan termal kameralar ısı tespiti yaptı. Yorgun olan
askerlere hava aydınlanmadan çök emri verildi. Gece 2 tim nöbet tuttu.
1. Bölükteki 58 kişi, 2. Bölükteki 37 kişi ile birlikte toplam 100
dolayında asker alandaydı.
14 Temmuz Perşembe günü öğleden sonra
saat 14:00'de teröristlerden telsiz kesmesi duyumu geldi ve PKK
militanlarının konuşmalarında "bu asker yorgun, neden vurmuyorsunuz"
dediği belirtildi. Alınan bu anons üzerine alark durumuna geçildi. saat
14:20'de yapılan "Dikkat bölgede telsiz kestirmesi var" uyarısından 20
dakika sonra 14:40'da çatışma başladı. (Çatışma Perşembe değil, Cuma
günü çıktı!) PKK'nin ilk ateşi uzun namlulu silahlarla geldi. Bu arada
teröristler jandarma timine 50 metreye kadar yaklaştı ve arka arkaya el
bombaları attı. Daha sonra da roketatar saldırısı başladı. El bombası
ve roketatarlı saldırı sonrasında insan boyuna ulaşan kuru otlar
tutuştu. Asker geri çekilmeye çalıştı. Yangın büyüyünce 65-70 asker dar
bir alana sıkışıp kaldı.
Yangın alanından kurtulmaya çalışan
askerlerin mevzide bıraktığı mühimmat patladı. Askerlerin büyük
çoğunluğunda kurşun yaraları tespit edildi. Ancak yaralanan
mevzilerinden çekilemediği için ölümlerin çoğu yanarak meydana geldi."
Yalan
haberleriyle tanınan bu muhabirin ardından yine Aksiyon'dan devşirme ve
hep askerleri hedef alan "belgeli" bomba haberleriyle tanınan Taraf'ın
muhabiri Mehmet Baransu da bu kez "belgesiz" bir haberi gazetesinin
manşetine taşımaktan sakınca görmedi.
Baransu'nun Ankara'dan
"güvenilir askeri kaynak"tan aldığı haberi şöyle: "İki asker ve bir
sivili kaçıran, sonra da Hazro karakoluna roketle saldıran PKK'li grubu
ele geçirmek için operasyon başlatılmıştı. Silvan Komando Taburu'na
bağlı 90 kişilik bölük dört time ayrıldı ve PKK'lıların peşine düştü.
Timler arasında beş kilometre mesafe vardı.
Tim komutanı otlu
bölgede mola verdi ve iki nöbetçi bırakıldı. Kollar arasında sıkışan
PKK'lılar time sızma yaptı. Önce iki nöbetçiyi öldürdü, sonra dinlenen
erlere el bombaları attı, çatışma çıktı. Yaralı altı asker ile
bombaların neden olduğu yangın yüzünden yanarak can verdi."
Zaman
gazetesinin Sabah'ın "Özel" diye sunduğu manşet haberinin benzeri ise
şöyle: "Timler 43 derece sıcakta, 40 kg teçhizatla 4 gün boyunca
aralıksız yürütüldü. Yorgun düşen askerler, teröristler için kolay hedef
haline geldi. Teröristlerin 14:00'de yaptığı ve "Askerler sersem sersem
geziyor, neden vurmuyorsunuz" şeklindeki telsiz konuşmaları kayıtlara
girdi.
Birlikler 14:30'da dikkatli olmaları konusunda uyarıldı.
Saatler 14:40'ı gösterdiğinda çatışma çıktı. Teröristler roketatar ve
silahlarla saldırdı. Yaralanan askerler, roketatarların yaktığı
ağaçların arasında kalarak şehit düştü. ilk Cobra ise ancak 16:00'da
yardıma geldi."
Ve Radikal gazetesi. Radikal'de ismini açıklanmayan ve çatışmada yer alan bir Uzman Çavuş'un anlatımlarını manşetine taşıdı.
Radikal'in
manşet haberi şöyle: Tam teçhizatlı 200 kişilik bir tim, 13 Temmuz
akşamı daha önce kaçırılan iki asker ve bir sağlık memurunu aramak için
bölgede geniş çaplı bir arama-kurtarma operasyonu başlattı. Silvan
ilçesinin dağ yamaçları gece boyunca karış karış arandı. Güneşin
doğmasıyla birlikte operasyon hız kesmeden devam etti.
Saat 12.00 olduğunda Dolapdere ve Kulp İlçesi'nin Küplü köyleri arasında bulunan mevkiye gelinmişti.
Bir
süre burada da operasyon devam etti. Askerlerin karınları iyice
acıkmıştı. Az ileride kısa ağaçların olduğu bir bölge vardı. Orası
gölgelikti. Yaklaşık 100 metre ileride daha sık bir orman vardı. Ama
orası çok güvenli bulunmadı. İlk bulunan yerde nefes almaya karar
verdiler.
Saatler 14:00’ı gösteriyordu, mola verildi. Üç-dört
kişilik gruplar, birkaç metrelik mesafede buldukları bir ağacın altına
oturdu. Daha yarım saat geçmemişti ki az ilerideki ormandan bombalar
yağmaya başladı. Yakın mesafeden teröristlerin attığı el bombalarına
askerler hazırlıksız yakalanmışlardı; sağa sola savruldular. Parça
tesiri yüksek bombalardan çıkan alevler, sıcaktan baruta dönen otları
alevlendirmekle kalmadı; üç-dört Mehmetçik oracıkta şehit oldu.
Ardından
ormandan sızan PKK'lılar uzun namlulu silahlarla ateş etmeye başladı.
Üzerleri alev alan askerler yanmaktan kurtulmak için çaba gösteriyor,
askeri üniformalarını çıkartmaya, yerlere sürünerek vücutlarındaki ateşi
söndürmeye çalışıyorlardı. Yanarak can verenler oldu. Ayağa
kalkabilenler, hemen sipere yattı. Karşılıklı ateş başladı. Olay
esnasında ne helikopter ne de uçaklar vardı. Uçakların çatışmadan önce
bölgeye bomba attığı da yalan. İlk helikopter olaydan yaklaşık bir saat
sonra geldi, onlar da yaralıları almak için..."
Silvan'da resmi
açıklamalara göre 13 asker, 7 gerillanın öldüğü çatışmaya ilişkin henüz
HPG'den resmi bir açıklama yapılmadı. Bugün Diyarbakır'da değişik görüş
ve düşünceden STK'ların da yer aldığı bir heyet çatışma bölgesine gidip
incelemede bulundu. Heyetin incelemesi halen sürüyor. Hazırlanacak rapor
yarın yada Pazartesi günü kamuoyuna açıklanacak.
İstanbul'dan,
Ankara'dan masa başındaki gazetecilere duyurulur. Bayrambaşı beldesi,
Dolapdere köyü orada. Korucular orada, köylüler orada. Gidip onlardan
çatışmanın başlaması ve sonucu hakkında bilgi alabilirsiniz. Hem
korucuların, hem de köylülerin talebi bu. "Gelin bir de bizden dinleyin"
diyorlar...
GERİLLA CENAZELERİ NEDEN MALATYA’YA GÖNDERİLDİ?
İkinci
ve en önemli konu ise çatışma bölgesinden yanmış halde bulunan 2
gerilla cenazesi. 30-32 yaşlarında olduğu tahmin edilen ve üzerlerinde
kısmen yanmış olan gerilla kıyafetli iki cenaze çatışmanın olduğu günün
akşamı Silvan Devlet Hastanesi'ne getirildi. Hastane bahçesine
gazetecilerin girilmesine izin verilmediği gibi Çevik Kuvvet ve TOMA
araçları da hastane bahçesinde bekletildi.
Bu iki yanmış cenaze
daha sonra Diyarbakır Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi gerekirken sonraki
gün Malatya Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
İki cenaze halen
morgda bekletiliyor. Tüm gazete ve televizyonların Malatya büroları,
orada çalışan muhabirleri ve kameramanları mevcut. Çok zor değil, gidip
ordan yanmış iki cesedin görüntüsünü alabilir, ordaki yetkililerden bu
yangının neden kaynaklanmış olabileceğini sorabilirler.
İki PKK'li eğer el bombası atıp yangın çıkardıysa, onlar nasıl yanarak öldü?
- Ana Sayfa
- Öcalan Anlatıyor: Uluslararası Komplo Gerçeği
- SAİD-İ KURDÎ(Nursi) VE KÜRT SORUNU
- Batı Kürdistan(Rojava) Devrimi
- Soykırımdan Özerkliğe Batı Kürdistan
- AKP ve Faşizm Üzerine
- Anti Emperyalist-Kapitalist Mücadele ve KÜRT BAHARI
- Karadeniz: Toprak, Su, Hava ve Emek
- Bir İşkence Yöntemi Olarak Tecrit
- Politik Sinema
- Belgeseller
- E-Kitaplar
- İnternet Sansürünü Del !
Site İçi Arama
16 Temmuz 2011 Cumartesi
Silvan Gerçeği ve Yandaş Medyanın 'Kardeşliği'
Etiketler:
13 Asker,
AKP,
Basın Özgürlüğü,
Cemaat,
Esir Askerler,
Faşizm,
Genelkurmay,
Gülen Cemaati,
Kürdistan,
Medya,
Silvan,
Siyasal İslam,
Takkiyecilik,
Yeşil Sermaye
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder