Devlet, yıllarca Dersim Katliamı’nı inkâr etti. Ancak, katliamın yaşandığı yıl verilen bir mahkeme kararı, daha o günden devleti yalanlıyor. Katliamın mağduru Rani Baran’ın, Hozat Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açtığı davada, 2 yaşındaki bir bebekten 80 yaşındaki neneye kadar ailenin bütün fertlerinin devlet tarafından katledildiği kabul ediliyor.
1938 yılında Dersim’de binlerce kişinin, kadın, yaşlı, çocuk demeden öldürüldüğü katliamın üzerinden 70 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra ortaya çıkan Hozat Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15.12.1938 tarihli kararı yaşananların devletin bir mahkemesi tarafından itirafı niteliğini taşıyor. Dersim’in Hozat ilçesinde akraba Canan ve Baran ailelerinden toplam 24 kişi 14 Ağustos 1938 tarihinde yaşadıkları köyden “nüfuslarınız değiştirilecek” diye çıkarıldıktan sonra askerler tarafından vahşice katledilmişlerdi. Katledilenlerin en küçüğü olan Feremuz Canan iki yaşında bile değildi; en yaşlısı ise 80 yaşındaki Xece Canan’dı.
Katliamın mağduru Baran ailesinden Turabi Baran’ın kızı Rane Baran’ın açtığı veraset davasını görüşen Hozat Asliye Hukuk Mahkemesi, söz konusu kişilerin tamamının “harekât-ı askeriye” dolayısıyla öldürüldüklerini belgeledi.
TARİHİ MAHKEME BELGESİ
Söz konusu mahkeme kararında şöyle denildi: “Davacı Rane talebinde babası Bargini köyünden Mahmut oğlu Turabi ve karısı Sari (53) ve oğulları Aziz (39), İbrahim (13) ve Aziz oğlu Halil (13) ve Ali (8), Yusuf (7), Aziz oğlu Halil (13) birlikte 14 Ağustos 1938 tarihinde harekatı askeriyede imha edilmek suretiyle öldürüldüklerini ve diğer oğulları Hasan, İsmail, Ahmet ve kızları Elif ve Rane hayatta olup garbe sevk edildikleri ve davacı Rane burada bulunduğu ceryani muhakeme ve köy ilmuhaberi Meali ve şahitlerin şehadeti ile sabit olduğundan…”
XECE NENE’DEN GERİYE SADECE KINALI SAÇLARI KALMIŞTI
14 Ağustos 1938 tarihinde akraba olan Canan ve Baran ailelerinden 24 kişi, yaşadıkları Bargini Köyü’nden askerler tarafından, “Alay komutanı Sağıroğlu sizi çağırıyor, nüfuslarınız değiştirilecekmiş” denilerek alınıp götürülmüşlerdi.
Götürülüp katledilenlerden Turabi Baran büyük büyükbabasının kardeşi olan ozan Ali Baran, o gün yaşanan felaketi yıllarca annesinin ağıtlarından dinleyerek büyümüştü. 24 kişinin köyden çıkarıldıktan sonra başta söylenenin aksine Hozat yönüne değil Harput yoluna doğru götürüldüklerini anlatan Ali Baran, o gün için şunları söyledi:
“Hayvan ve merek barınakları ile 15 evin de bulunduğu eski ismiyle Sekêsur’a doğru götürüyorlar. Yolda ellerini tellerle bağlıyorlar. Hasan Canan’ın 80 yaşındaki annesi Xece nene çok yaşlı olduğu için yürüyemiyor, o yüzden de onu oğlu Hasan’ın sırtına veriyorlar ve yürümeye devam ediyorlar. Ancak bir zaman sonra bu yüke dayanamayan Hasan’ın annesini bir iki dakikalığına yere indirdiğini görünce askerler ailelere ‘Siz gidin biz geliyoruz’ diyerek yaşlı neneyi arka kayalıklara götürüyor, yere yatırıp, ağzını kapatarak kafasını taşlarla eziyorlar. Katlediyorlar orada. Daha sonra Ahmet (Baran) amcam, ‘Ben gittim ki, halamın sadece kınalı saçları kalmış yerde, kurtlar kuşlar cenazesini yemişti’ diye anlatıyordu ağlayarak. Kalan 23 kişiyi de götürüyorlar ve süngülerle iterek otların konduğu merekin içine zorla sokuyorlar. Üzerlerine gaz döküp hepsini orada yakıyorlar. Bir tek Aziz’in (Baran) hanımı Fatma kurtuluyor, bir top alev gibi koşarak kendini dereye atıyor. Ancak arkasından takip eden askerler onu yakalayıp orada başını taşlarla ezerek katlediyorlar.”
6 AYLIK BEBEĞE NİŞAN ALIP ATEŞ ETTİLER
O sırada askerlere komuta eden yüzbaşının zamanında Aziz ve Fatma’nın çok ekmeğini yediğini söyleyen Ali Baran, katliama ilişkin şunları da anlattı:
“Yüzbaşının hanımı olanları duyunca ‘Utanmadın mı sen o adamın o kadar ekmeğini yedin. Sen bu insanları nasıl yaktın?’ diye yüzüne tükürmüş. Nüfusta 2 yaşında gözüken, ama aslında o sırada altı aylık olan Feramuz bebek ise katliam sırasında çimenlerin arasına bırakılmış. Annem oradaki diğer birkaç köylüyle ormanın içinde saklanmış, onları izliyor. Dumanların çıktığını, çocuğun ağladığını görüyorlar, ancak öldürülme korkusuyla tabii ki yaklaşamamışlar. Annem bana insanlardan yükselen yanık et kokusunun hala burnunda olduğunu söylüyordu. Biz çok ağlıyorduk ama askerler oradan gitmediği için elimizden bir şey gelmiyordu, diye anlatırdı hep hıçkıra hıçkıra. Daha sonra bana o gün orada olmadığı için katledilmekten kurtulan Turabi’nin oğlu Ahmet Amcam, ‘Çocuk ağlıyor ve onları rahatsız ediyor diye altı aylık bebeyi çeşmenin üzerine koyup nişan almışlar ve öyle öldürmüşler. İki gün sonra hayvanı kaybolmuş bir kadın oraya geldiğinde o kadını da yakalayıp defalarca tecavüz etmişler’ diye anlatmıştı.”
Annesi Bese’nin katliam döneminde 17 yaşında bir genç kız olduğunu anlatan Ozan Ali Baran, annesinin diğer çocuklar gibi yaylada oldu için katledilmekten kurtulduğunu belirtiyor. Baran, annesinin tanıklığını ise şöyle anlattı: “Annem o günü hep anlatırdı. Askerlerden ‘Herkes yaylaları terk etsin köylerine dönsün’ emri gelmişti. Herkes çekip giderken ben hayvanlarla baş başa kaldım. Yükleri indiremiyordum, çok ağırdı; saatler geçtikçe hayvanlar yorulduğu için yere yığıldılar, ben de onları bırakamadığım için gece vaktine kadar orada yalnız başıma kaldım. Karanlık çöktüğü zaman iyice korktum, ben de sonunda hayvanları bırakıp köye döndüm. Ondan sonra da köylülerle birlikte ailelerimizi aramaya gittik ve olan biteni gördük.”
SAĞIROĞLU’NUN ZULMÜ AĞITLARA GEÇTİ
Katliamdan önce Sağıroğlu’nun Turabi’ye kafaya taktığını, onu Hozat’a çağırdığını anlatan Baran, “Sağıroğlu orada Turabi’ye sakalını kesmek zorunda olduğunu söylüyor. Turabi de pir olduğu için bunu kabul etmiyor. Bu yüzden zıtlaşıyorlar. Aslında Turabi’nin sakalını kestirerek onu kendi halkı önünde rezil etmek istemiş, ama Turabi buna direnmiş. Ailemin başına gelenlerde Sağıroğlu’nun öç almaya çalışmasının da büyük payı var. Zaten ozan olan babam Mahmut Baran bu konuda sayısız ağıt yakmıştır” diye konuştu.
KÜRTLERE GELİNCE ZAMANAŞIMI
Hozat Cumhuriyet Savcısı Necati Kurçenli’nin Dersim Katliamı olayları için verdiği zamanaşımı kararını da değerlendiren Ali Baran, şunları söyledi: “Ermeni katliamı gibi birçok katliam dünyada kabul edilirken, söz konusu Kürtler olunca zamanaşımı oluyor. Ben devletten davacıyım hiçbir zamanaşımı bu konuda kabul etmiyorum. Cumhuriyet döneminde insanlarımıza size medeniyet getireceğiz, diyorlardı. Sorarlar adama medeniyet bu mudur? Küçücük çocukları, yaşlı neneleri katletmek midir? Küçük çocuklar isyan mı etmiş? 80 yaşında ki kadın isyan mı etmiş? Bunun isyanla hiç alakası yok devlet kendini haklı çıkartmak için uydurduğu bir yalandır. Geçek ortadadır. Bu karar çok zoruma gitti gerçekten artık devlet yaptığı katliamlarla yüzleşmeli.”
YAKINLARI İÇİN MEZAR YAPILMASINA İZİN VERİLMİYOR
Ozan Ali Baran ise 1980 yıllarında Kürtçe ağıtlar söylediği için Almanya’ya sürgün gitmek zorunda kaldı, bu yetmedi, daha sonra vatandaşlıktan çıkarıldı. Tam 20 yıl sonra topraklarına dönen Baran, bugün katledilen yakınları için mezar yapmak istese de izin verilmiyor. Baran bu keyfiyete, “Yaşayanlara saygı duymuyorlar ki ölülere duysunlar’’ diye tepki gösterdi.
1938 yılında Dersim’de binlerce kişinin, kadın, yaşlı, çocuk demeden öldürüldüğü katliamın üzerinden 70 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra ortaya çıkan Hozat Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 15.12.1938 tarihli kararı yaşananların devletin bir mahkemesi tarafından itirafı niteliğini taşıyor. Dersim’in Hozat ilçesinde akraba Canan ve Baran ailelerinden toplam 24 kişi 14 Ağustos 1938 tarihinde yaşadıkları köyden “nüfuslarınız değiştirilecek” diye çıkarıldıktan sonra askerler tarafından vahşice katledilmişlerdi. Katledilenlerin en küçüğü olan Feremuz Canan iki yaşında bile değildi; en yaşlısı ise 80 yaşındaki Xece Canan’dı.
Katliamın mağduru Baran ailesinden Turabi Baran’ın kızı Rane Baran’ın açtığı veraset davasını görüşen Hozat Asliye Hukuk Mahkemesi, söz konusu kişilerin tamamının “harekât-ı askeriye” dolayısıyla öldürüldüklerini belgeledi.
TARİHİ MAHKEME BELGESİ
Söz konusu mahkeme kararında şöyle denildi: “Davacı Rane talebinde babası Bargini köyünden Mahmut oğlu Turabi ve karısı Sari (53) ve oğulları Aziz (39), İbrahim (13) ve Aziz oğlu Halil (13) ve Ali (8), Yusuf (7), Aziz oğlu Halil (13) birlikte 14 Ağustos 1938 tarihinde harekatı askeriyede imha edilmek suretiyle öldürüldüklerini ve diğer oğulları Hasan, İsmail, Ahmet ve kızları Elif ve Rane hayatta olup garbe sevk edildikleri ve davacı Rane burada bulunduğu ceryani muhakeme ve köy ilmuhaberi Meali ve şahitlerin şehadeti ile sabit olduğundan…”
XECE NENE’DEN GERİYE SADECE KINALI SAÇLARI KALMIŞTI
14 Ağustos 1938 tarihinde akraba olan Canan ve Baran ailelerinden 24 kişi, yaşadıkları Bargini Köyü’nden askerler tarafından, “Alay komutanı Sağıroğlu sizi çağırıyor, nüfuslarınız değiştirilecekmiş” denilerek alınıp götürülmüşlerdi.
Götürülüp katledilenlerden Turabi Baran büyük büyükbabasının kardeşi olan ozan Ali Baran, o gün yaşanan felaketi yıllarca annesinin ağıtlarından dinleyerek büyümüştü. 24 kişinin köyden çıkarıldıktan sonra başta söylenenin aksine Hozat yönüne değil Harput yoluna doğru götürüldüklerini anlatan Ali Baran, o gün için şunları söyledi:
“Hayvan ve merek barınakları ile 15 evin de bulunduğu eski ismiyle Sekêsur’a doğru götürüyorlar. Yolda ellerini tellerle bağlıyorlar. Hasan Canan’ın 80 yaşındaki annesi Xece nene çok yaşlı olduğu için yürüyemiyor, o yüzden de onu oğlu Hasan’ın sırtına veriyorlar ve yürümeye devam ediyorlar. Ancak bir zaman sonra bu yüke dayanamayan Hasan’ın annesini bir iki dakikalığına yere indirdiğini görünce askerler ailelere ‘Siz gidin biz geliyoruz’ diyerek yaşlı neneyi arka kayalıklara götürüyor, yere yatırıp, ağzını kapatarak kafasını taşlarla eziyorlar. Katlediyorlar orada. Daha sonra Ahmet (Baran) amcam, ‘Ben gittim ki, halamın sadece kınalı saçları kalmış yerde, kurtlar kuşlar cenazesini yemişti’ diye anlatıyordu ağlayarak. Kalan 23 kişiyi de götürüyorlar ve süngülerle iterek otların konduğu merekin içine zorla sokuyorlar. Üzerlerine gaz döküp hepsini orada yakıyorlar. Bir tek Aziz’in (Baran) hanımı Fatma kurtuluyor, bir top alev gibi koşarak kendini dereye atıyor. Ancak arkasından takip eden askerler onu yakalayıp orada başını taşlarla ezerek katlediyorlar.”
6 AYLIK BEBEĞE NİŞAN ALIP ATEŞ ETTİLER
O sırada askerlere komuta eden yüzbaşının zamanında Aziz ve Fatma’nın çok ekmeğini yediğini söyleyen Ali Baran, katliama ilişkin şunları da anlattı:
“Yüzbaşının hanımı olanları duyunca ‘Utanmadın mı sen o adamın o kadar ekmeğini yedin. Sen bu insanları nasıl yaktın?’ diye yüzüne tükürmüş. Nüfusta 2 yaşında gözüken, ama aslında o sırada altı aylık olan Feramuz bebek ise katliam sırasında çimenlerin arasına bırakılmış. Annem oradaki diğer birkaç köylüyle ormanın içinde saklanmış, onları izliyor. Dumanların çıktığını, çocuğun ağladığını görüyorlar, ancak öldürülme korkusuyla tabii ki yaklaşamamışlar. Annem bana insanlardan yükselen yanık et kokusunun hala burnunda olduğunu söylüyordu. Biz çok ağlıyorduk ama askerler oradan gitmediği için elimizden bir şey gelmiyordu, diye anlatırdı hep hıçkıra hıçkıra. Daha sonra bana o gün orada olmadığı için katledilmekten kurtulan Turabi’nin oğlu Ahmet Amcam, ‘Çocuk ağlıyor ve onları rahatsız ediyor diye altı aylık bebeyi çeşmenin üzerine koyup nişan almışlar ve öyle öldürmüşler. İki gün sonra hayvanı kaybolmuş bir kadın oraya geldiğinde o kadını da yakalayıp defalarca tecavüz etmişler’ diye anlatmıştı.”
Annesi Bese’nin katliam döneminde 17 yaşında bir genç kız olduğunu anlatan Ozan Ali Baran, annesinin diğer çocuklar gibi yaylada oldu için katledilmekten kurtulduğunu belirtiyor. Baran, annesinin tanıklığını ise şöyle anlattı: “Annem o günü hep anlatırdı. Askerlerden ‘Herkes yaylaları terk etsin köylerine dönsün’ emri gelmişti. Herkes çekip giderken ben hayvanlarla baş başa kaldım. Yükleri indiremiyordum, çok ağırdı; saatler geçtikçe hayvanlar yorulduğu için yere yığıldılar, ben de onları bırakamadığım için gece vaktine kadar orada yalnız başıma kaldım. Karanlık çöktüğü zaman iyice korktum, ben de sonunda hayvanları bırakıp köye döndüm. Ondan sonra da köylülerle birlikte ailelerimizi aramaya gittik ve olan biteni gördük.”
SAĞIROĞLU’NUN ZULMÜ AĞITLARA GEÇTİ
Katliamdan önce Sağıroğlu’nun Turabi’ye kafaya taktığını, onu Hozat’a çağırdığını anlatan Baran, “Sağıroğlu orada Turabi’ye sakalını kesmek zorunda olduğunu söylüyor. Turabi de pir olduğu için bunu kabul etmiyor. Bu yüzden zıtlaşıyorlar. Aslında Turabi’nin sakalını kestirerek onu kendi halkı önünde rezil etmek istemiş, ama Turabi buna direnmiş. Ailemin başına gelenlerde Sağıroğlu’nun öç almaya çalışmasının da büyük payı var. Zaten ozan olan babam Mahmut Baran bu konuda sayısız ağıt yakmıştır” diye konuştu.
KÜRTLERE GELİNCE ZAMANAŞIMI
Hozat Cumhuriyet Savcısı Necati Kurçenli’nin Dersim Katliamı olayları için verdiği zamanaşımı kararını da değerlendiren Ali Baran, şunları söyledi: “Ermeni katliamı gibi birçok katliam dünyada kabul edilirken, söz konusu Kürtler olunca zamanaşımı oluyor. Ben devletten davacıyım hiçbir zamanaşımı bu konuda kabul etmiyorum. Cumhuriyet döneminde insanlarımıza size medeniyet getireceğiz, diyorlardı. Sorarlar adama medeniyet bu mudur? Küçücük çocukları, yaşlı neneleri katletmek midir? Küçük çocuklar isyan mı etmiş? 80 yaşında ki kadın isyan mı etmiş? Bunun isyanla hiç alakası yok devlet kendini haklı çıkartmak için uydurduğu bir yalandır. Geçek ortadadır. Bu karar çok zoruma gitti gerçekten artık devlet yaptığı katliamlarla yüzleşmeli.”
YAKINLARI İÇİN MEZAR YAPILMASINA İZİN VERİLMİYOR
Ozan Ali Baran ise 1980 yıllarında Kürtçe ağıtlar söylediği için Almanya’ya sürgün gitmek zorunda kaldı, bu yetmedi, daha sonra vatandaşlıktan çıkarıldı. Tam 20 yıl sonra topraklarına dönen Baran, bugün katledilen yakınları için mezar yapmak istese de izin verilmiyor. Baran bu keyfiyete, “Yaşayanlara saygı duymuyorlar ki ölülere duysunlar’’ diye tepki gösterdi.
ZEYNEP KURAY -ANF
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder