31 Mart 2011 Perşembe

PKK, Suriye için ne düşünüyor?


Kürtlerin en korumasız, kimliksiz ve statüsüz olduğu Suriye’de diktatörlük rejimi çatırdıyor. Rejimin yıkılacağı kesin gibi, fakat yerine neyin kurulacağı ve Kürtlerin statüsünün ne olacağı belli değildir. Halbuki sınır boyunca uzanan köy ve şehirleriyle Batı Kürdistanlı Kürtler yıllarca PKK’yi desteklemiş olan örgütlü bir güçtür. Öyle ki, PKK kamplarında her zaman oluşturulan “Kürtçe Grubu”nun esasını Kürdistan’ın bu parçası oluşturmuştur. Binlerce Kürt genci PKK’nin eğitiminden geçmiş, komutanlık yapmış ve yüzlercesi de çatışmalarda hayatını kaybetmiştir.
 
Hafız Esad döneminde, Suriye’nin PKK’ye bir ölçüde göz yumduğu doğrudur. Sovyet yanlısı Suriye’nin geçmişte birçok muhalif örgüte Lübnan’daki varlığına dayanarak destek sunduğu bilinmektedir. PKK’nin değerlendirdiği böylesi bir ara durumdur. 1992 yılının kış aylarında PKK’nin Lübnan’daki Bekaa Kampı’na gitmiştim. Sınır boyunca gezme imkanım olmuştu. Sadece PKK’nin değil, birçok örgütün kampı vardı. Suriye’nin PKK’ye özel ilgi göstermesi, Türkiye ile yaşadığı sınır sorunlarıyla da ilgilidir. Hatay, yakın geçmişte Suriye’ye aitti. Suriye, Hatay’ın kendisinden koparılmasını hiçbir zaman unutmadı.
 
Türkiye, NATO üyesi; Suriye, Sovyet kampına dahildi. Suriye Türkiye çelişkisi aslında Amerika ve Sovyetler Birliği çelişkisi üzerinden sürüyordu. Sovyetler Birliği dağılınca Suriye boşlukta kaldı. PKK’ye olan destek gittikçe azaldı. Öcalan’ın Şam’dan çıkarılmasından sonra ise Suriye’nin PKK politikası, Adana Antlaşmasıyla neredeyse Türkiye’nin poltikası haline geldi. PKK’liler tutuklandı, tutuklananların bir kısmı Türkiye’ye iade edildi. PKK’ye ait evler ve kamplar kapatıldı.
 
Önceleri Suriye rejiminin baş düşmanı olan Türkiye şimdi Beşar Esad rejiminin yaşaması için herhalde Tanrı’ya dua ediyordur. Suriye rejimi çöktüğü zaman, Batı Kürdistan’ı çevreleyen zincirler de çözülecek, Kürtlerin Suriye’deki satatüsünü tayin etmeye sıra gelecektir.
 
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Suriye rejiminin çökmesi, en çok temel müttefiği İran’ı etkileyecek ve çanlar bu kez İran için çalıyor olacaktır. Suriye ve İran rejimlerinin çökmesiyle, Kürdistan’ın ana gövdesini gasp etmiş olan Türk rejimi tek ayaklı bir sandalye gibi boşlukta sallanıp duracaktır.
 
Tek ayaklı sandalye ayakta durur mu? Duramaz. Kürdistan’ın üzerine oturtulmuş dört ayaklı sömürgecilik sandalyesinin ayakları kırıldıkça Kürdistan’da hayat yeniden yeşerecektir. Bunlar bir rüya veya ütopya değildir. Gerçeğin kendisidir. Afrika’da ve
Ortadoğu’da kabilelere cetvelle devlet kuran uluslar arası çıkar güçleri büyük ihtimalle üçlü rejim yıkıldığında dahi Kürtleri yine es geçmek isteyeceklerdir.
 
Es geçecekler midir? Bundan çok emin değilim. İngiltere ve Amerika’nın yirmibirinci yüzyıl dünya haritasında İran ve Irak üç ülkedir. Türkiye’ye ise iki ülkeli bir harita ayrıldığı söylenmektedir.
 
Hıristiyan Batı’nın Türk rejimiyle hesaplaşması çevre temizliğinden sonra gündeme gelecektir. Bundan birkaç yüz yıl önce Anadolu ve Kürdistan topraklarında Hıristiyan nüfus baskın idi. Türk rejiminin kanlı baskısı altında Hıristiyan nüfus Kelaynak kuşlarına döndü. Anadolu ve Kürdistan Türkçü ve İslamcı rejimin ölüm makinelerinin koştuğu bir cehenneme çevrildi. Hıristiyanlığın eski merkezi olan Anadolu’da şu anda herhangi bir ilkokula Hıristiyan veya Yahudi dinine mensup bir çocuk gönderemezsiniz. “Gevurun dölü!” diyerek çocuğu bir günde çıldırtır, çocuğun ailesine de linç girişimi uygulanır. Herhangi bir Türk ilkokulunda bir çocuk Kürtçe de konuşamaz.  
 
Bunları neden yazıyoruz? Bunları yazmakla, uyduruk bir iki adımı bize “Kürt açılımı” diye yutturan kesimlere, Anadolu ve Kürdistan üzerine çökmüş kanlı rejimin bir geleceğinin olmadığını anlatmak istiyoruz. Kimse, milyonlarca ölünün kemikleri üzerine kurulmuş bir yaşamı yaşam, rejimi de insanlık rejimi olarak kabul etmez.
 
Evet Suriye rejimi yıkılacak. Suriye’de bir daha asla eski katılık ve otoritede bir rejim kurulamayacak. Çoğunlukla PKK’ye bağlı olan Güney-Batı Kürdistan daki Kürtlerin özgürlük ufku genişleyecek.
 
Bu noktada bir soru akla gelecek? PKK ve kendisine yakın olan Suriyeli Kürt örgütleri diktatörlük yıkılırken veya yıkıldıktan sonra Güney Batı Kürdistan için ne isteyecekler?
 
Kürtleri yıllarca kimliksiz, mesleksiz, sıfatsız ve iltica pozisyonuna tutan Araplarla yeniden “kardeşleşme”yi mi bekleyecekler yoksa özerk veya federal bir Kürt statüsünü mü dayatacaklar?
 
Gerçekten işler çok karışık. Bu karışık işler içinde en berrak olanı ise taleplerde net olmak ve isyan gücü olarak kader belirlemektir…
 
Tarih her ulusun önüne ancak bin yılda böyle fırsatlar çıkarır.
 
PKK ve kendisine yakın Kürt örgütleri Güney Batı Kürdistan için genel demokrasi söylemi dışında somut olarak nasıl bir statü istiyorlar?
 
Diktatörlük karşıtı Arap halkı ayaklandığında Kürtler de bu ayaklanmalara katılacaklar mı?
 
Suriyeli Kürtler, rejim yıkacak direniş ve isyanın neresinde olacaklar?
 
Ortadoğu’da klasik bir tarz vardır. Güçlüler çatışır, bunun acısı zayıf olandan çıkarılır. İran’la savaş halinde olan Saddam Halepçe’yi bu anlayışla kimyasal gaza boğmuştu.
 
Diktatörlük yıkıldıktan sonra alın size bir Irak daha… Şiiler, Suniler ve Kürtler…
 
Öncelikle PKK ve PJAK içindeki Batı Kürdistanlı Kürtler, isyan ve direniş günleri için hızla Suriye’ye kaymalı ve diğer Kürt örgütleriyle birlikte bir savunma hattı oluşturmalıdırlar.
 
bildiricihasan@hotmail.com
  Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir 

Hiç yorum yok: