9 Ocak 2016 Cumartesi

Güney Kürdistan’daki TSK Varlığı ve Operasyonel Hesaplar


HEWLÊR - CİHAN ÖZGÜR
Türk devletinin Güney Kürdistan’daki varlığı, Başika kriziyle yeniden tartışılır oldu. Irak ile Türk devleti arasında krize dönüşen konu, geçen yılın Aralık ayında BM ve Arap Ligi’ne taşındı. BM ve Arap Birliği Türkiye aleyhine tavır aldı. ABD, Rusya gibi dünya devleri ve İran başta olmak üzere bölgesel güçler ve Kürtler, Türk devletinin Irak ve Güney Kürdistan’daki varlığından rahatsız. Başika’da yaşanan gelişmeler bu konuyu ve Türk devletinin Güney Kürdistan’daki varlığını yeniden gündeme getirdi.

Peki, Türk devleti Güney Kürdistan’da neden asker bulunduruyor? Güney Kürdistan’ın hangi kentlerinde askeri üsleri var? Bu üslerde ne kadar asker bulunduruyor? Bu askeri üslerde ne tür faaliyetler yürütülüyor? Türk devletinin Güney Kürdistan’da asker bulundurmasının yasal bir dayanağı var mı? Hangi anlaşmaların sonucunda Türk devleti Güney’de askeri üsler oluşturdu? Bunca tepkiye rağmen Türk devleti neden bu kadar ısrarlı? Bu üsler PKK açısından gerçekten bir tehdit oluşturuyor mu? Yabancı güçlerin varlığı Güney Kürdistan’ın geleceği açısından ne ifade ediyor?

KISA BİR TARİHÇE

Bütün bu konuları değerlendirmeden önce, Türk devlet güçlerinin Güney Kürdistan’daki varlığına dair kısa bir tarihçe sunmak faydalı olacak.

Türk ordusunun 36. Paralelin kuzeyinde kalan Duhok, Hewler, Süleymaniye gibi kentlerdeki varlığı, 12 Temmuz 1991 çokuluslu Çekiç Güç’ün koruma sorumluluğu aldığı “güvenlikli bölge” dönemine kadar uzanıyor.

1990’lı yılların başında Irak’ın onayıyla 1300 Türk askeri Duhok’a bağlı Bamerni, Şeladize ve diğer bazı kasabalarda ‘geçici’ gözlemci karakollarda konuşlandırıldı.

'GEÇİCİ-GÖZLEMCİ' GÜÇTEN KALICI GÜÇ OLMAYA DOĞRU

Türk üslerinin Güney Kürdistan’da kalıcılaşması ise 1994 yılında KDP Başkanı Mesut Barzani ile Türk devlet yetkililerinin ‘sözlü’ anlaşması sonucunda ‘de-facto’ bir pozisyon kazandı. Anlaşma kapsamında Duhok, Zaxo, Hewler ve Salahaddin kentlerinde askeri alanlar oluşturuldu. Batufa, Bamerni, Begova ve Kanimasi bölgelerindeki Türk askeri varlığı işte bu döneme rastlıyor. 1997 yılında ise Türk ordusu ile KDP arasında yapılan anlaşma sonucu bölgede Türk askerinin bulunması resmileşti. Duhok’un kuzeydoğusuna düşen Kani Masi, Deralok ve Sirsi’de dört askeri üs kuruldu.

O günden bugüne kadar Türk askerleri bölgeden ayrılmak bir yana üslerdeki asker sayısını arttırdı, güçlerini tank ve zırhlı araçlarla takviye etti.

TÜRK ORDUSU NERELERDE ASKER BULUNDURUYOR?

Büyük çoğunluğu Uludere'nin 60 kilometre güneyindeki şehir merkezinde bulunan Türk askeri varlığı; 5000 civarında asker, 150 dolayında tank, onlarca zırhlı araçtan ve saldırı tipi helikopterlerden oluşuyor. Zırhlı araçların arasında Alman Leopard 1 tipi tanklar da mevcut. Tank birliklerinin özellikle Kuzey Kürdistan sınırına yakın noktadaki Batufa ile Kanîmasî'de konuşlandırılmış olması dikkat çekici.

Ayrıca Amediye şehir merkezinin kuzeyinde Türklere ait bir karargah bulunuyor. Tankların da bulunduğu karargahta daha çok istihbarat çalışması yürütüldüğü belirtiliyor. Zap alanı ile Gare Dağı arasında yer alan Şeladizê ve Deraluk’ta ise 10'dan fazla tank ve bine yakın asker ve çeşitli askeri araçlar bulunuyor.

Türk ordusunun Bamernê, Bêqulkê, Qadişê ve Begova’da tank, top ve helikopter bulundurduğu biliniyor. Ayrıca Amediye, Zaxo, Hewler ve Duhok’ta Bolu ve Kayseri Dağ Komando Tugaylarından Türk Özel Kuvvetleri (bordo bereliler) ve MİT mensupları bulunuyor.

MİT'İN FAALİYET ALANLARI ARTTI

2011 yılından bu yana bölgede süreklileşen asker takviyesinin yanı sıra, MİT ile KDP istihbarat birimi olan Parastın’ın ortak faaliyetlerinde gözle görülür bir artış var.

Türk ordusu son dönemlerde ise Kerkük-Hewler arasında bulunan ve KDP’nin Kerkük güzergahında son kontrol noktası olan Altunköprü, Musul’un kuzeydoğusunda bulunan Başika, Êzidi kenti Şexan’ın güneyinde bulunan Gali Zardık köyü, Şii Kürtlerin yaşadığı Xaneqin, Êzidi kenti Şengal, Kandil’e 40 kilometre uzaklıkta bulunan Diyana ve Medya Savunma Alanları'na bağlı Xınerê’ye yakın Sideka nahiyesinde yeni askeri üsler kurmuş durumda.

Güney Kürdistan’daki askeri faaliyetler, güçlerin organizasyonu ve koordinasyonu, Türk devletinin Hewler Konsolosluğu Operasyon Yönetim Merkezi tarafından yönetiliyor.

Peki, Türk ordusunun Güney Kürdistan’daki varlığını kim istiyor? Sınır ötesindeki askeri varlığın yasal bir dayanağı var mı?

GÜNEY KÜRDİSTAN PARLAMENTOSU 2008’DE 'TÜRK ASKERİ ÇIKSIN' DEDİ

26 Şubat 2008 tarihinde Türk ordusunun Kürdistan topraklarına yönelik giriştiği askeri saldırı, Güney Kürdistan parlamentosunda tartışıldı ve üslerin kapatılması karara bağlandı. Kürdistan parlamentosu adına yapılan yazılı açıklamada, "Kürdistan Hükümeti'nin çok acil bir şekilde Kürdistan toprakları üzerinde bulunan Türk askeri üslerinin kaldırılması için çalışması gerekiyor" denildi. Başbakan Neçirvan Barzani, bu açıklamadan bir hafta sonra, 3 Mart 2008'de Hewler'de yaptığı bir basın toplantısında, "Kürdistan Hükümeti, Kürdistan bölgesinde bulunan Türk askeri üslerini boşaltmak için çaba içindedir" dedi. Barzani, bu temelde Bağdat Merkezi Hükümetiyle görüşeceklerini ifade etmişti.

2012'DE IRAK HÜKÜMETİ: TSK ÇIKMALI

2012’de ise Merkezi Bağdat Hükümeti, Türkiye’ye ait askeri üslerin kapatılması ve yabancı güçlerin Irak topraklarına girişinin yasaklanmasına karar verdi. Dönemin Irak Hükümet sözcüsü Ali Debbag, "Bakanlar Kurulu kendi topraklarındaki yabancı üsler ve birlikleri çıkarmaya ve yabancı güçlerin Irak topraklarına girişini yasaklamaya karar verdi" diyor.

Irak’ın aldığı karar kapsamında NATO ve ABD, 2003’ten bu yana Irak’ta bulunan güçlerini geri çekti ancak Türk ordusu bütün itirazlara ve tepkilere rağmen askeri gücünü çekmek bir yana daha da arttırdı.

Bölgesel Kürt Yönetimi ne kendi parlamentosunun ne de Irak’ın aldığı kararın uygulanması için herhangi bir girişimde bulundu. Hükümetin bütün erklerini işgal eden, Goran Hareketi'nden olan bakanları görevlerinden azleden, başkanlık seçimlerini yapmayı reddeden KDP’den bölge başbakanı olan Neçirvan Barzani, bırakalım Türk askeri varlığına yönelik çaba sergilemeyi, Ankara’dan daha fazla asker talep ediyor.

Başika’da yaşanan krizde Türk devletine destek veren tek gücün KDP oluşu, Türk ordusunun hangi güce yaslanarak Güney Kürdistan’da bulunduğunu açıkça ortaya koyuyor.

HALK TÜRK ASKERİNİ İSTEMİYOR

Güney Kürdistan’da halkın ve bazı siyasi partilerin bu konuda yıllardır rahatsızlığı söz konusu. 2011’de Güney Kürdistan Yurtsever Gençlik Hareketi, Güney Kürdistan parlamentosunun aldığı kararın uygulanması için imza kampanyası başlattı. Türk ordusunun Güney Kürdistan’daki varlığına son verilmesi talebiyle toplanan 470 bin imza, Güney Kürdistan parlamentosuna ve Güney Kürdistan Başkanlığına sunuldu. Ancak halkın talebi yanıtsız kaldı; ne hükümet ne de Güney Kürdistan Başkanlığı bu konuda herhangi bir çaba içerisinde oldu.

GÜNEY HÜKÜMETİ HALKIN TALEBİNİ DİKKATE ALMIYOR

Ardından 2015’te aynı taleple bu sefer Güney Kürdistan Gençlik Hareketi, Güney Kürdistan Özgür Kadın Hareketi (RJAK) ve Güney Kürdistan Özgür Toplum Hareketi (Tevgera Azad) öncülüğünde başlatılan ve çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum kuruluşunun desteklediği kampanyada, 1 milyona yakın imza toplandı. Bu imzalar da Güney Kürdistan parlamentosuna ve Bölgesel Hükümete sunuldu. KDP hükümeti bu talebi de görmezden geldi; Türk ordusunun Güney Kürdistan’dan çıkarılması bir yana son dönemlerde Güney Kürdistan’daki Türk varlığı daha da arttırıldı. 1992’den beri Çekiç Güç kapsamında Güney Kürdistan’da oluşturulan askeri üslere yenileri eklendi, var olan üslere asker ve zırhlı araç takviyesi yapıldı.

TÜRK ASKERİ NEDEN GÜNEY’DE?

Var olan durumu Güney Kürdistanlı siyasi çevreler ve aydınlar bir işgal girişimi olarak değerlendiriyor. Türk ordusunun Güney Kürdistan’a gelişinin dört temel yönünün olduğuna vurgu yapılıyor.

1- KDP ile olan anlaşmalar sonucunda Türk ordusunun KDP’nin yanında olduğunun ifadesi olarak askerlerin Güney Kürdistan’a geldiği. Bununla ekonomik olarak büyük kriz yaşayan Türk devletinin Güney Kürdistan petrollerinden elde edeceği gelirle gidermeye çalışması.

2- Irak’ta Sünni ve Türkmen kartını kullanarak bölgede etkinlik kurmak ve Lozan’da kaybettiği Musul-Kerkük hayallerini bir oldubittiyle yeniden elde etme hayali.

3- Rojava’ya yönelik saldırıları Güney Kürdistan’dan organize etmek.

4- Güneyli aydınların, siyaset bilimcilerin ve askeri uzmanların ortaklaştığı temel husus ise, PKK’ye karşı Güney Kürdistan’da bir ileri karakol ve operasyon gücü oluşturma hedefi.

KDP’DEN İTİRAF: TÜRK ASKERİ PKK İÇİN GÜNEY’DE

Türk yetkililer de bu hususu reddetmek bir yana açık bir şekilde ifade ediyor. Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Kuzey Irak’ta bir hata yaptık, Kuzey Suriye’de buna izin vermeyeceğiz" demesi, askeri varlığa nasıl bir rol biçildiğini gösteriyor. Bir yandan PKK’yi hedefleyen AKP iktidarı olası bir bağımsızlığı engellemek için Güney Kürdistan’a güç yığıyor. KDP’nin Türk askeri varlığına yönelik gelişen tepkilere karşılık olarak "Türk askerinin Güney'de bulunmasının sorumlusu PKK’dir" açıklaması, adeta bir itiraf anlamına geliyor.

Türk ordusu ile KDP arasındaki anlaşmalar çerçevesinde daha önce birçok defa PKK’ye karşı ortak operasyonlar yapıldı.

KDP-TSK ORTAK SALDIRILARI

KDP desteğiyle Türk Ordusu tarafından 6 Mayıs 1992’de Behdinan alanına büyük bir kara harekâtı gerçekleştirdi.

Yine 2 Ekim 1992 savaşında, Kürt Özgürlük Hareketi'nin karşısında yenilgiye uğrayan KDP, bu yenilgiyle 19 Mart 1995’de Güney Kürdistan’da Türk ordusu öncülüğünde PKK gerillalarına karşı "Çekiç Harekâtı" adıyla yeniden saldırıya geçmişti.

14 Mayıs 1997’de, Türk ordusu 200 bin askerin katılımıyla Güney Kürdistan’da PKK’ye yönelik 'Çekiç Harekâtı' ismiyle Türk devlet tarihinin en büyük operasyonunu başlattı. Savaş 7 Temmuz’da sona erdi. 

Aynı yıl, 25 Eylül-15 Ekim arasında her iki güç 'Şafak Harekâtı' ismiyle ikinci bir operasyon gerçekleştirdi.

Türk devleti ve KDP arasında yapılan antlaşmaya dayalı olarak, Türk ordusu 'Murat Operasyonu' ismiyle Mayıs 1998’de Güney Kürdistan’da PKK’ye yönelik büyük bir operasyon daha başlattı. KDP peşmergeleri de bu operasyonda yer aldı.

Mayıs 1999’da, Türk ordusu Güney Kürdistan’da PKK’ye karşı KDP peşmergeleri öncülüğünde 'Sandviç Harekâtı' ismiyle bir operasyon gerçekleştirdi.

Türk ordusunun Medya Savunma Alanları’na dönük son kara harekatı ise 21-29 Şubat 2008'de gerçekleştirilen 'Güneş Harekâtı', namı diğer Zap direnişiydi.

Türk devleti yukarıda saydığımız hiçbir operasyonda amacına ulaşamadı. Aksine PKK’yi ezme amacıyla gerçekleştirilen tüm sınır ötesi operasyonlarda büyük darbe yiyerek geri çekilmek durumunda kaldı. 

En son 2008’de Zap’ı hedef alan operasyonda büyük kayıplar verdikten sonra geri çekilmek zorunda kalan Türk ordusunun başarısızlığını dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, "Ordumuzu tereyağından kıl çeker gibi geri çektik" diyerek itiraf etmiş oldu. Aynı operasyona ilişkin HPG komutanları ise "Aslında biraz daha dikkatli olsaydık, yüzden fazla asker esir alabilirdik" diyeceklerdi.

HEM KUZEY KÜRDİSTAN’DAN HEM DE GÜNEY KÜRDİSTAN’DAN PKK’YE SALDIRI PLANI

Son dönemlerde özellikle gerilla bölgelerine yakın yerleşim yerlerine MİT elemanlarının yerleştirildiği haberleri geliyor. Günlerdir kapalı olan Silopi-Zaxo sınır kapısı olan Habur’da askeri hareketlilik artmış durumda. Bütün bu gelişmelere Türk medyasında Sri Lanka modeli tartışmaları da eklenerek ele alındığında, PKK’ye yönelik yeni bir sınır ötesi operasyonun güçlü olasılık olduğu rahatlıkla görülebilir. Bir yandan Güney Kürdistan’daki askeri hareketlilik öte yandan sınırın öte yakasında bulunan Şırnak-Silopi-Uludure, Hakkari-Şemdinli-Çukurca-Gever’deki askeri yığınak, PKK’ye yönelik 2008 Zap harekatından daha kapsamlı bir harekatın hazırlıklarının yapıldığına işaret ediyor.

SUİKAST VE KOMPLO PLANLARI VAR

Ayrıca Türk Özel Kuvvetlerinin PKK’nin yönetim kademesini hedefleyen faaliyetlere hazırlandığı yönünde ciddi iddialar var. Kandil, Xınerê, Haftanin gibi alanlarda indirme, ani baskın, suikast, sabotaj gibi operasyonel planlar yapıldığı belirtiliyor. Ayrıca Türk istihbarat elemanlarının Güney Kürdistan’daki demokratik kurumlara ve kurum çalışanlarına yönelik bilgi merkezi oluşturduğu ve Güney Kürdistan’daki demokratik kurumlara yönelik saldırı hazırlığında olduğu ifade ediliyor.

TÜRK ORDUSUNUN BULUNMA SEBEBİ SINIR ÖTESİ OPERASYON

Geçmişte defalarca yapıldığı gibi yeni bir saldırı konseptinin devrede olduğu çok açık. Türk yetkililerin açıklamalarından böylesi bir gelişmenin yaşanabileceğini çıkarsamak zor değil. Bir yandan Türk ordusunun Güney Kürdistan’daki varlığı öte yandan Güney Kürdistan’a sınır olan Silopi-Uludere-Hakkari-Yüksekova- Şemdinli-Esendere boyunca uzanan sınır hattında bulunan 50’den fazla karakol ve binlerce askerin varlığı, kapsamlı operasyon hazırlığının işaretleri olarak yorumlanabilir.

ANKARA-HEWLER TRAFİĞİ YOĞUNLAŞTI

Askeri gelişmelere, hareketliliğin ve yığınağın yapıldığı alanlara bakarak Haftanin, Metina, Zap-Avaşin veya Xakurkê-Xınerê alanlarının hedeflenebileceği tahmin ediliyor.

İşin en dikkat çekici yönü, Türk devletinin yeni saldırı planına en büyük desteğin her zaman olduğu gibi KDP’den gelmesi. Aralık başında Başika’ya geçen Türk askerine Irak merkezi hükümeti sert tepki gösterince Barzani ani bir kararla Ankara’ya bir ziyaret gerçekleştirmiş ve ilk uğrak yeri Ankara’daki MİT karargahı olmuştu. Burada Türk Özel Kuvvetlerini ziyaret eden Barzani, sonraki günün sabahında Türk Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ile görüşmüştü.

Türk devlet yetkilileri bu görüşmeden sonra, 14 Aralık’ta güçlerin bir kısmını Bamernê’ye çekti. Ankara temasları sonrası KDP yönetiminin PKK’ye ve PKK’nin Güney’deki varlığına yönelik yaptığı sert açıklamalar, PKK ile KDP arasındaki tansiyonu yükseltti. Tam böylesi bir zamanda bu sefer Güney Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani, Ankara’da temaslarda bulundu. Neçirvan Barzani, Erdoğan’a ‘sağladıkları askeri destekten kaynaklı’ teşekkür etti. Bu ziyaret, Mesut Barzani’nin Ankara ziyaretinin devamı olarak yorumlanırken, siyasi gözlemciler bu görüşmeyi PKK’ye yönelik operasyon hazırlığı olarak okuyor.

Kaynak: http://anfturkce.net/kurdistan/guney-kurdistan-daki-tsk-varligi-ve-operasyonel-hesaplar

Hiç yorum yok: