5 Haziran 2013 Çarşamba

'Tahrir'de Sosyalistler ile Selefiler Aynı Barikattaydı'





Araştırmacı yazar Foti Benlisoy, günlerdir süren eylemleri "özellikle gençliğin başını çektiği ayaklanma" olarak tanımladı. Kendiliğinden gelişen bu harekette ulusalcılar ile devrimci ve sosyalistlerin yan yana bulunmasının normal olduğuna dikkat çeken Benlisoy, "Tahrir'de sosyalistler ile Selefiler aynı barikattaydı" dedi.

Hükümetin Taksim Gezi Parkı'nı yok etme planına itiraz olarak başlayan ancak bir anda AKP iktidarına karşı yaygın ve kitlesel tepkiye dönüşen eylemler, bir haftayı geride bıraktı.

Taksim Gezi Parkı'ndaki bekleyiş devam ederken, İstanbul dışında İzmir, Ankara, Mersin, Antakya gibi kentler başta olmak üzere birçok kent merkezinde halk eylemlerini sürdürüyor. İstanbul'un emekçi semtlerinde de geceleri barikatlar kuruluyor.

Bir anda başlayan bu isyan ne anlama geliyor ve nereye evrilebilir? Bu soruları Arap Baharı sürecini de yakından takip eden yazar Foti Benlisoy yanıtladı.

BİR BAŞKALDIRI

Benlisoy, hiç kimsenin eylemlerin bu kadar hızlı bir şekilde yaygınlaşmasını beklemediğini söyledi, "Kelimenin gerçek anlamıyla bir ayaklanma, bir başkaldırı ile karşı karşıyayız" dedi.

"Bir ayaklanmanın neden şu gün değil de bu gün, neden şu vesileyle değil de bu vesileyle gerçekleştiğini tartışmak abes" diyen Benlisoy, günlerdir süren ayaklanmayı "Büyük ölçüde kendiliğinden gelişen bir toplumsal patlama" dedi.

Benlisoy, şöyle konuştu: "Bu patlamanın, ayaklanmanın derindeki sosyal-siyasal nedenleri muhtemelen önümüzdeki günlerde uzun uzadıya tartışılacak. Fakat şimdiden kesin olan, bunun iktidarın aymazlığına ve hoyratlığına karşı birikmiş öfkenin açığa çıkmasının bir sonucu olduğu. Yani atılan kimi sloganlar bir yana, ayaklanmanın içkin bir anti-otoriter, özgürlükçü karakteri söz konusu."

Bir ayaklanmayla, özellikle gençliğin başını çektiği bir ayaklanmayla karşı karşıya olunduğunun altını çizen Benlisoy, "Hayatında AKP iktidarından başkasını görmemiş, otoriteyi Erdoğan'la özdeşleştirmiş bir, belki iki kuşağın iktidara ve muhtemelen her türlü iktidara karşı öfkesini boşaltmasının alanı ve anlamı oldu Gezi Parkı direnişi" dedi.

ANTİ-OTORİTER POLİTİK MUHTEVA

Foti Benlisoy, gençlerin örgütlü politik kesimlerle ağırlıklı olarak ilişkisinin olmadığının altını çizerek, şunları söyledi: "Onca zamandır kendisini ezilmiş, azarlanmış, haddi bildirilmiş, baskılanmış hisseden gençlerin iktidara, Tayyip Erdoğan ve polisle özdeşleştirdikleri iktidara karşı muazzam bir tepkisi, haykırışı bu. Bu gençlerin örgütlü politik kesimlerle, solla doğrudan bir ilişkisi yok. Ancak bu, bu gençlik ayaklanmasının bir 'anti-otoriter' politik muhtevası olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Polis karşısında günlerce direnen bu gençlerin şu kısacık zamanda edindiği siyasal tecrübeler, önümüzdeki dönemin mücadelelerine damgasını vuracak yeni bir siyasallaşmış gençlik kuşağının ilk işaretleri. Solun bu kesimlerle bağlarını mücadele içerisinde kuvvetlendirmesi bu bakımdan kritik önemde."

Benlisoy, hareket içerisinde ulusalcılar ile devrimciler, sosyalistler ve çevrecilerin bir yerde bulunmasının normal olduğu görüşünde. Benlisoy, "Tahrir'de de Mübarek karşısında devrimci sosyalistlerle Selefiler aynı barikatta, aynı safta yer alabiliyorlardı, unutmayalım. Bu tip büyük ve spontan başkaldırıların tipik bir özelliği bu" dedi.

Benlisoy, "Alanda ulusalcılar, hatta faşistler dahi yer alabiliyor. Fakat bu kesimlerin etki ve gücünü azaltmak tam da hareketin içerisinde daha güçlü bir biçimde durabilmekle mümkün" diye konuştu.

İÇİNDE OLMAK GEREK

"Hareketin siyasal heterojenliğini bahane ederek hareketi hor görmek, meydanı tam da bu siyasal akımlara bırakmak anlamına gelecek apolitik bir tutum" eleştirisinde bulunan Benlisoy, şu değerlendirmeyi yaptı: "Unutmayalım geniş kitlelerin siyasal anlamda hızla dönüştüğü, kolektif siyasal bilinçte sıçramaların yaşandığı süreçlerdir ayaklanmalar. Dolayısıyla kavgada yer almak ve alandaki insanlarla tartışmak, onları belli bir fikir ve anlayışa kazanmak için uğraşmak gerek. Yani bir yandan devlet güçlerine karşı mücadele ederken diğer yandan da hareketin içerisinde bir ideolojik mücadele şart. Süreç ve ona katılan insanlar çok akışkan, esnek. Hepimiz yeni şeyler öğreniyoruz, deneyimliyoruz. Bir dakika önce 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganı atan bir grup, yanındaki grup 'Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz; kimsenin askeri olmayacağız' sloganını atınca ona da katılıyor. Dolayısıyla aslında bu süreç tam da geniş kitlelerin siyasal bilincinde anlamlı dönüşümler yaratabilmek için kritik."

Bir ayaklanma beklenmedik bir hızla patlak verip yaygınlaşabileceği gibi hızla da sönümlenebileceğini hatırlatan Benlisoy, "Bu hareketin nasıl evrilebileceğini şimdiden kestirmek zor. Ancak solun kolektif bir biçimde bu halk hareketini süreklileştirmek, siyasal içeriğini bir nebze olsun belirginleştirmek için inisiyatif alması çok önemli" dedi.

ARAP BAHARINA BENZİYOR

Bir soru üzerine sürecin Arap Baharı'yla benzerlik taşıdığına dikkat çeken Benlisoy, şöyle konuştu: "Sosyal medya araçlarının kullanımı, bir kamusal mekânın halk tarafından zaptı, spontanlık, gençliğin aktif rolü hep önemli paralellikler. Yunanistan'da 2008 yılının Aralık ayında yaşanan gençlik ayaklanmasıyla da benzerlikler söz konusu. Bizim de zaten bu sürecin son yıllardaki uluslararası mücadele dalgasının -elbette yereldeki koşullarca belirlenen- bir parçası olduğu hususunda ısrar etmemiz gerek. Dünyanın birçok ülkesinde düzenlenen dayanışma eylemleri, Türkiye dışında mücadele içerisindeki insanların bu isyana kendi meseleleri olarak baktığını gösteriyor. Bu uluslararası dayanışma boyutu, hareket içerisindeki ulusalcı temaları kırmak açısından da değerli bir girdi."

bestanuce1.com

Hiç yorum yok: