31 Ekim 2012 Çarşamba

Peri: Karşılarında Gerillayı Bulurlar

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sülbüs Peri
BEHDİNAN - AKP Hükümeti’nin cezaevlerindeki açlık grevine müdahale sinyallerine yanıt veren KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sülbüs Peri, “PKK bugüne kadar kontrollü bir mücadele yürüttü. Ancak cezaevlerine dönük çözüm değil de operasyonlarla, irade kırmaya dönük bir saldırı gelişirse Kürt halkının ve gerillanın tutumu bir bütünen değişecektir” diye konuştu.
PKK ve PAJK’lı tutsakların başlattığı ve yüzlerce tutsağın sürdürdüğü açlık grevi eylemi bugün 50. gününe girdi. Ancak taleplerin karşılanması konusunda herhangi bir adım atılmadı.

ANF’nin sorularını yanıtlayan KCK Yürütme Konseyi üyesi Sülbüs Peri, grevin Kürtlerin özgürlük eylemi olduğunu belirtti. Cezaevlerinde açlık grevlerine saldırı durumunda PKK’nin her yönüyle direnişi yükselteceğini sözlerine ekledi.

Cezaevlerinde yürütülen açlık grevleri 50. gününe girdi. Bu direnişleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Cezaevlerinde sürdürülen açlık grevlerini büyük bir saygı ile selamlıyorum. Bugün, AKP devletinin her alanda yürüttüğü soykırım operasyonlarına, cezaevlerinde büyük bir direniş ile karşı durulmaktadır. Bununla paralel toplumun, mücadelenin diğer alanlarında da, HPG’de de büyük bir direniş yürütülüyor. Bu mücadelenin, direnişlerin paralellik arz etmesi önemlidir. Çünkü AKP devleti başından beri her alanda Kürt halkına dönük ciddi bir soykırım politikasını uyguluyor. Gerillaya dönük, demokratik legal kurumlara dönük operasyonlar da bu kapsamda yapıldı. Yaşamın her alanına dönük büyük bir terör politikası uygulanıyor. Buna karşı direnerek, iradesini ortaya koyarak özgürlüğünü direniş üzerine kurma çabasıdır cezaevlerindeki direnişler.
‘ÖLÜME KARŞI OLANLAR NEDEN SAVAŞ POLİTİKASINI GÖRMÜYOR?’

Türkiye'de bazı liberal-demokrat kesimler tarafından AKP politikaları eleştirilse de işin özünde Kürt sorunu ve özgürlük mücadelesi olduğunda Kürt halkının temel talepleri hakları olduğunda liberal, aydın, demokrat denilen kesimlerin AKP politikalarıyla örtüştüğünü görüyoruz. Bu anlamda açlık grevleri etrafında gelişen tartışmalar aynı kesimler tarafından çarpıtılıyor. İşi şuraya getiriyorlar; biz hümanistiz, insan ölümleri üzerinden bir hak talebini doğru bulmuyoruz, deniliyor. İnsanlar ölmesin diyorlar. Doğru da, bu ölüme kendilerini yatıranlar, bu politikalara karşı duranlar ölümü çok sevdikleri için bunu yapmıyorlar ki. Kendilerine düşman değiller ki. Daha özgür, daha onurlu bir yaşam için bunu yapıyorlar. İşi bu kadar uçtan, bu kadar manipüle ederek AKP politikasını aklayan, meşrulaştıran bir durum olamaz. Mücadele verilsin ama açlık grevleri üzerinden olmasın, silahlı mücadeleyle de olmasın, toplumsal alanda, legal alanda çalışan insanlar fikirlerini beyan edip, hak talebinde bulunduklarında da böyle açıkça fikir beyanı olmasın deniliyor ve zaten bunlara dönük operasyonlar yapılıyor ve zindanlara dolduruluyorlar. Peki, bu insanlar ne yapacaklar. Nasıl mücadele edecekler? Bu noktada işin esasını görmeyip, soykırımcı AKP politikaları görmeyip işi tersinden göstermek tam bir kandırmaca…
‘BİNE YAKIN KİŞİNİN NEDEN BUNU YAPTIKLARI TARTIŞILMIYOR’

AKP’yi bu kadar hoyratlaştıran, Kürtlere karşı bu kadar saldırganlaştıran, değerlerine saldırmasına neden olan bu tür yaklaşımlardır. AKP kendi iktidarını büyütürken, kendisine muhalifim, demokratım, liberalım diyen bazı kesimler böyle işin özünden uzak, kıyısından, kuyruğundan tutan, sonuçlar üzerinden tartışan ve çarpıtan tutum içindedirler.
Ölüm orucuna girmiş insanların ben ölümü benimsiyorum, benimsemiyorum ölçüsünü buraya oturtup da bunun üzerinden değerlendirme yapmak akıl karı değildir. Bu açık bir akıl tutulmasıdır. İşin özü üzerinden tartışmak gerekir. Bu direnişi ortaya koyan insanların sayıları bine yakındır. Bunun sebeplerini tartışmak, ortaya koymak gerekir. Ama bunların işine gelmediğinden bunu tartışmıyorlar, ortaya koymuyorlar. Kürtler; zindanda, dağda, legal alanda direnmesinler ki ölmesinler, bu da hümanist, demokratik yaklaşım oluyor. Yaklaşım budur işte, demokratların, liberallerin yaklaşımı budur. Bu da AKP’yi güçlü kılıyor, hoyratlaştırıyor, hukuksuz kılıyor. Erdoğan bundan dolayı bu kadar saygısız olabiliyor.

İşin gerçeğine yaklaşan kesimler de var. Bunlar da örgütlü olamadıkları, direniş cephesini ortaklaştıramadıkları için çabuk düşüyorlar.

Açlık grevlerinde kritik eşik aşıldıktan sonra bir tepki gelmeye başlandı. Sizce toplumsal duyarlılık neden bu kadar geç oluştu?

Yıllardır Kürt sorunu dediğimiz sorunun kaynağı ve çözüm yöntemleri nedir, buradan bakarak hareket edilseydi şimdiye dek sorun çözülmüş olurdu. İşe tersten bakma durumu var. Eğer sadece Kürt halkı değil diğer demokratik, özgürlükçü, liberal kesimler tarafından güçlü bir direniş, ortak bir tavırla karşı durulsaydı, bugün durum farklı olurdu. Şimdi neden dağa çıkışlar oluyor, HPG neden eylem yapıyor, BDP neden basın açıklaması yapıyor, cezaevlerinde neden direniş gelişiyor, deniliyor. Her tarafta soykırım operasyonları var. 12 Eylül sürecini aşan bir süreçtir. O zaman bile bu kadar insan zindanda yoktu. Toplumsal kurumlar bu kadar terörize edilmemişti. 12 eylül darbesinin zihniyeti bugün iş başındadır, faşist rejimdir.

Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın, "içeride aç falan kimse yok, gereken yapılacaktır", açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Erdoğan ve AKP topluma dönük özgür Kürde dönük, kurumlarına dönük soykırım operasyonları geliştirirken cezaevine koyduğu bu insanlardan bir direniş gelişebileceğini beklemiyordu. Hedefi basın yayın üzerinden devletin tüm imkanlarını seferber ederek gerçekleri manipüle etmek, Kürtleri, kamuoyunu tüm toplumun beynini bu manipülasyonla karıştırmak, bunun üzerinden de operasyonlar yaparak halkın iradesini, Kürt özgürlük hareketinin ve dolayısıyla özgür kürdün iradesini tümden kırmaktı. Ama bu olmadı. Şimdi toplumda toplayıp da kendince kırmak istediği irade şimdi cezaevinde daha fazla örgütlenmiş ve büyük bir kararlılıkla eylemini ortaya koymuştur.

AKP İktidarı kendisine karşı benim realitem, gerçekliğim budur ve ben böyle yaşamak istiyorum diyen bir irade gördüğünde üzerine, teslim almaya, ezmeye çalışıyor. Çünkü ondan korkuyor. Bu şekilde birçok kesimi sindirdi. Bazı duruş sahibi olan insanlar var, ama önemli oranda sindirildiler. Kürde dönük de bunu yapmaya çalışıyor ama başaramadı. Bu irade şimdi cezaevinde ölümüne direniyor. Dağda direniyor, İmralı öncülüğünü yaparak direniyor. Toplum direniyor. Önderliğimizin tecridi 463. Gününe girdi. AKP’nin iki yüzlü yalancı politikalarına karşı en büyük tutumu Önderlik almıştır. İnsanlık direnişini Önderlik İmralı’da başlatmıştır ve ardından da Türkiye ve Kuzey ayağı ve gerilla paralel direnişi geliştirmiştir. Bu direniş katlanarak devam ettirilmektedir.

İnsanlar en doğal haklarını neden canlarını ortaya koyarak almak durumunda bırakılıyor? Sizce tartışılması gereken bu değil mi?

Kesinlikle öyle. Haklar gasp edilmiş, bunu almak için canını ortaya koyuyor. Binlerce şahadet, sakatlık bunun için yaşandı. Bu zihniyet, sistem sorgulanmıyor da neden insanlar canlarını ortaya koyuyorlar deniliyor. Bu yanlış bir söylemdir. Türk aydınının yanlışı budur. Bu inkardır, tasfiyedir, faşizmdir. Kendi faşizm politikalarıyla kendileri dışında kimseye bir hak tanınmamadır. Bu insanlara canı pahasına direnmek kalıyor. Bu hakkı dilenerek değil, direnerek alacaktır. Sen bu hakkı vereceksin, vermek zorundasın. Hakkı verme dışında bir yol yoktur. Bugünkü cezaevleri direnişi geleneğini 1980’lerden alıyor. Ama bugünkü koşullar farklıdır. Ne var ki, Türk devletinin, AKP hükümetinin o günkü zihniyetten farkı yoktur. Bunun içten ve dıştan da desteğini de alıyor. Kürt özgürlük hareketinin, halkının direnişi de o döneme göre daha fazladır ve direnilecektir.

Bu açlık grevlerinden dolayı bazı kesimler hareketinizi suçluyor. “Örgüt insanları ölüme gönderiyor, bu talepler için ölüme yatmaya gerek yok” diyorlar..

Bu hareket tek vücuttur. Dağda, bayırda, zindanda her yerde yekvücuttur. Siyasette, diplomaside, toplumsal alanda her yerde de soykırımla karşı karşıyadır. Buna karşı da elbette ki direnişi benimseyecektir. Dağdaki dağda, cezaevindeki cezaevinde, legal kurumlardaki orada direniyorlar. Bu temelde kim kimi ölüme gönderecek, ne için kullanacak. Bu hareket yekvücuttur. Siyasal, toplumsal amacı bellidir. Özgürlük amacı bellidir. İradesini tanımayan, hakareti reva gören düşmana karşı, AKP diktatörlüğüne karşı her yerde direnecektir. Bu hareket bir talimat hareketi değildir. Özgürlüğe gönül vermiş, kimliği yaşama sebebi olarak gören bir halktan oluşmaktadır.

Şimdi Gülen ve AKP basını şöyle bir çarpıtma yaptı. Dediler ki işte 300 kişi Öcalan niye açlık grevine girmedi de biz niye girmişiz, diyerek güya açlık grevini bırakmışlar, diyorlar. Canını kimliği, onuru pahasına ortaya koymuş insanlar üzerinden böyle konuşulur mu? Bu kadar düşülür mü? Düşmanlık sınırları bu kadar geniştir Kürtlere karşı.


Tutsakların talepleri konusunda da bir karalama var. Öcalan’ın özgürlüğü için, bir insan için bu kadar insanın ölüme yatması olur mu diyenler var.

AKP'nin tüm politikası siyaseti maniple etme, kendisini aklama üzerinedir. Soykırım politikalarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Önderliğin Kürt halkı içindeki konumunu bildiği halde böyle yapıyor.

Kürt halkı, hareketi olarak içinde bulunduğumuz süreç belki de tüm zamanların en fazla güçlü olduğumuz, inisiyatifi elimizde tuttuğumuz süreçtir. Kürtler sıkışmış da, başka seçeneği yok da gelip zindanlarda bedenlerini ölüme yatırmışlardır, durumu yoktur. Her yerde yeni bir süreç vardır. Haziran ayından itibaren HPG tarafından başlatılan devrimci halk savaşı temelinde alanları genişletme, vuruş üstünlüğü elde etme, taktik üstünlük vs. burada elde edilen başarılar oldu. Batı Kürdistan'da Kürt halkının çok önemli mevzilenmesi ve elde ettiği bir kazanım var. uzey Kürdistan’daki zindan ayağı da direnişe geçti. Zindandaki Kürt halkının temsilcileri, çocukları dışarıda olsa üç misli daha fazla halkla birlikte direneceklerdir. Zindanlara tıkadınız ama bu sefer orada size karşı direniyorlar. Bu zindan direnişi etrafında Kuzey Kürdistan toplumsal alanının bu sürece katılması gerekiyor. Daha fazla katılmalıdır. Şahadetleri önleyebilecek, Önderliğin özgürlüğünü sağlayacak, Kürt sorununun çözümünü ortaya çıkaracak durumda değildir.


30 Ekim’le birlikte BDP’nin başlattığı seferberlik süreci var. Ölümlerin yaşanmaması için neler yapılmalı?

Erdoğan yiyip içiyorlar, diyor. Gerektiğinde de müdahale yapılır, dedi. Bu gerekli müdahaleler dediği Hayata Dönüş Operasyonu benzeridir.

Şimdiye kadar PKK'nin ortaya koyduğu eylemsellik, dağda ve ovada her zaman kontrollü olmuştur. Gücümüz çok fazla olmasına rağmen kontrollü kullanılmıştır. Türk ordusu bugün gerilla karşısında dize gelmiştir. Bu bir gerçektir. Onca özel ordu vs. istihbarat, teknik ama yine yapamıyor. İradesi kırılmıştır. AKP toplumsal itibar açısından dibe vurmuştur. Bu anlamda hem siyasal hem eylemsellik açısından PKK'nin eli güçlüdür. Bugüne kadar ortaya koyduğu mücadele çok kontrollü olmuştur. Bunun amacı da beraber yaşamanın zeminine zarar vermemektir. Ama cezaevlerine dönük çözüm değil de operasyonlarla, irade kırmaya dönük bir saldırı gelişirse Kürt halkının ve gerillanın tutumu bir bütünen değişecektir. Bunu da AKP'nin çok iyi bilmesi gerekir. Bunu sadece söz olsun diye söylemiyorum. Her anlamda buna gücümüz vardır. Ancak Kürt halkı bu direnişler etrafında sarsılmaz iradesini ortaya koymalıdır. Eylem Kürdün özgürlük eylemidir. Daha özgür bir yaşam için bu insanlar kendi yaşamlarını ortaya koymuşlardır. Bu eylemin etrafında herkes güçlü durmalıdır.


ANF

Hiç yorum yok: