Türk devleti ve sonra devletleşen AKP ve Gülen cemaati, Ortadoğu’ya
sürülmüş eşşek misali, ABD’nin istekleri doğrultusunda bir sağa bir sola
mayınların arasına sürülmeye başlandı.
İçinde bulunduğumuz süreçte yeniden düzenlenen Ortadoğu’da kendine pay arayan AKP, bu durumdan kazançlı çıkmak için elinden geleni yapmaktadır. Öyle görünüyor ki 1924’lerdeki İttihat Terakki zihniyeti ile hareket eden AKP’nin sonu da buz zihniyetin sahiplerinin sonuna benzeyecektir. AKP bu kafayla değil kazançlı çıkmayı elindekileri de kaybetmek üzeredir. Her şeyi ile dış güçlere bağlı olan AKP, ABD’nin kendisine destek vermediğinden şikayetçi, ancak uzun yıllardır kendisine destek verildiği, hatta onların desteği ile ayakta durduğu ortadadır. Bunun en büyük örneği de yıllardır PKK hareketine karşı yürüttüğü mücadele ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 1999’da büyük bir komplo sonucu Türkiye’ye teslim edilmesi ABD’nin desteğiyle gerçekleşmişti. Ağzına bir parça bal sürülen Türk devleti ve sonra devletleşen AKP ve Gülen cemaati, Ortadoğu’ya sürülmüş eşşek misali, ABD’nin istekleri doğrultusunda bir sağa bir sola mayınların arasına sürülmeye başlandı.
On üç yıldır Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin Kürt sorunun barışçıl yöntemlerle çözme çabalarına ve fedakarlıklarına karşılık T.C ve AKP devleti baskı ve zülüm ile cevap vermiştir. İttihat Terakkinin milliyetçi, egemen ve faşist geleneğinden vazgeçmeyen AKP devleti adeta egemen güçlerin çıkarlarını savunmayı kendine temel bir görev saymıştır. Kürt Halk Önderi’nin yapmış olduğu bütün iyi niyet ve çabalarını görmezden gelen ve hiçe sayan AKP devletinin bu yaklaşımı sadece iktidarını uzatmak ve devleti ele geçirmek içindir. Ki bunu da başardığı görülmektedir. Şuan Türkiye’de asıl devletin AKP olduğu gerçeğidir. AKP, devleti ele geçirmek ve iktidar tahtını sağlamlaştırmak için hiçbir dine ve ahlaka sığmayan bütün kirli yöntem ve şantajlara başvurdu.
İktidar sarhoşu olan AKP, Kürt Özgürlük Hareketi karşısında şaşkına dönünce akıl hocası Fethullah Gülen ile birlikte sinsi bir şekilde soykırım politikalarını devam ettirmeye başladı. Bir taraftan “Kürt açılımı” ağzında sakıza çeviren AKP devleti bir taraftan da asimilasyon politikalarını hız kesmeden devam ettiriyordu.
Bunca yıldır Kürt halkını zayıf ve sahipsiz görerek Kürt halkı üzerinde işkence ve zülüm yürüten AKP devleti bütün yaptıklarının yanına kar kalacağını düşündü. Ancak yaşanan süreç gösteriyor ki Kürt halkına yapılan her şeyi hesabı sorulmaktadır. Ülkesinin her bir parçasını, suyunu, madenlerini, petrolünü egemen güçlere pazarlayarak dış güçlerin desteğini almaya çalışan AKP devleti bu şekilde Ortadoğu’da söz sahibi olmak istiyor. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi tarafından köşeye sıkışınca her türlü özel savaş yöntemine başvurdu. Kürt Özgürlük Hareketinin girişimlerini ''dış güçlere'' bağlayarak kafaları karıştırmak isteyen AKP devletinin tek derdinin zaman kazanmak olduğu net bir şekilde görülmektedir. Tabii AKP bu yaptıklarıyla sadece kendini ve kendisine inanları kandırabilir.
Antep’te patlayan bomba ile birlikte AKP’nin kirli yüzü bir daha ortaya çıktı. Patlamanın olduğu saatlerde henüz kimin yaptığı konusunda resmi bir açıklamadan gelmeden hatta neyin patladığı bile netleştirilmeden AKP devletinin eylemi PKK’nin yaptığını söylemesi ve bunda ısrar etmesi aslında ortada bir oyunun olduğunu ve bu oyunun yürütücüsünün de AKP olduğunu akıllara getiriyor.
Yürüttüğü bu oyununa özel savaş basınını da destek vermesi gözden kaçmıyor. Ve görünen o ki Erdoğan’ın basına yönelik tehditlerinin dikkate alındığıdır. Bütün basının bir koro halinde eylemin PKK üzerine yıkılması yönünde haber yapmaları bu eylemin planlı olduğunu destekliyor. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki Kürt Özgürlük Hareketi her şeyden önce ideolojik bir harekettir. Yaptığı her eylemi de bugüne kadar sahiplenmiştir.
Suriye’de çatışmalar başlamadan önce Esat ile kardeş olan Erdoğan yaşanan bu savaştan kendine pay alamayınca başka yollara başvurmaya başladı. Önce NATO’nun desteğini alabilmek için iki pilot’unu kurban etti, baktı ki bu tutmuyor başarılı olamadı, bu sefer Antep’te bomba patlatarak büyük bir fırsat yaratmak istedi. Yapılan planlı eylemin ardından hayatını kaybeden 9 sivil için özellikle çocuklar için gözyaşı döken Fatma Şahin’e sormak gerekir. İktidarları boyunca sözde “Güvenlik güçleri” tarafından Kürdistan yüzlerce çocuk öldürüldü, tek bir gün isimleri bile ağza alınmadı onlar çocuk değil miydi? Fatma Şahin’in Antep’teki gözyaşları bir dönem iktidar da olan-özel savaşın yürütücülerinden Tansu Çiller’in sahte gözyaşlarıyla aynı olması bizi hiç şaşırtmadı. Timsah öldürdüğü hayvanlar arkasından göz yaşı dökermiş. Yıllardır Türkiye, Kürdistan gözyaşları içerisinde ve bu gözyaşlarının artık durdurulması gerekiyor. Ama ‘Şahinleşmiş’ Fatma Şahin’in gözyaşlarıyla değil. Roboski’de 34 çocuk işgalci AKP devletinin uçaklarıyla katledildi. Şahinleşmiş Şahinler timsah gözyaşlarını bile akıtamadılar. Çünkü açıkta yakalandılar. Kendilerini gizleyemediler. Tansu Çiller gibi, “PKK’nin uçakları gelip bombaladı” diyemediler. AKP’nin vadisi karanlık ve kirli. Orada her türlü alçakça pusular kurulur. Suçsuz insanlar, AKP devletinin çıkarları uğruna katledilmekten çekinilmez.
AKP devletinin gerçek yüzünü en iyi yansıtan İdris Naim Şahin gibilerinin her gün yaptığı açıklamalara şimdi de en az onlar kadar zeka yoksunu bir Şahin daha eklendi. PKK ile mücadele de her türlü yöntemi deneyen AKP, kadın görünümlü Şahinlerden umut eder duruma gelmiştir. Kürtler bu güne kadar yeterince Şahin gördü. Daha sonra hepsinin kanadı kırıldı.
Bütün yandaşların şahin olsa ne olur; Kürtler eski Kürtler değil dostunu düşmanlarını iyi tanır ve asla unutmaz. Şahin kesilenleri de unutmaz, unutmayacaktır da. AKP devleti bundan sonra güvenlikçi özel savaş mantığıyla Kürt sorununu çözeceğini düşünüyor. Fakat geçmişte defalarca denenmiş politikalardan AKP yararına yeni bir şey çıkmaz. Bu politikalar Türkiye’ye hiçbir hayır getiremeyecektir. “Bölücülük” propagandası artık çok eskidi. Buna kimse inanmıyor. Aklı başında, AKP tarafından zihinleri zehirlenmemiş her kes bunun farkındadır.
AKP devleti, uluslar arası güçler tarafından bölgede sokulduğu bataklıktan ancak Kürtlerle sağlayabileceği uzlaşı ile çıkabilecektir. AKP’nin kaderi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yapacağı müzakerelere bağlıdır. Aksi taktirde kendisinden önceki iktidarlar gibi düşürüldükleri bataklıkta yok olmaya terk edilecektir.
Amed Dilxwaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net – www.lekolin.info
İçinde bulunduğumuz süreçte yeniden düzenlenen Ortadoğu’da kendine pay arayan AKP, bu durumdan kazançlı çıkmak için elinden geleni yapmaktadır. Öyle görünüyor ki 1924’lerdeki İttihat Terakki zihniyeti ile hareket eden AKP’nin sonu da buz zihniyetin sahiplerinin sonuna benzeyecektir. AKP bu kafayla değil kazançlı çıkmayı elindekileri de kaybetmek üzeredir. Her şeyi ile dış güçlere bağlı olan AKP, ABD’nin kendisine destek vermediğinden şikayetçi, ancak uzun yıllardır kendisine destek verildiği, hatta onların desteği ile ayakta durduğu ortadadır. Bunun en büyük örneği de yıllardır PKK hareketine karşı yürüttüğü mücadele ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 1999’da büyük bir komplo sonucu Türkiye’ye teslim edilmesi ABD’nin desteğiyle gerçekleşmişti. Ağzına bir parça bal sürülen Türk devleti ve sonra devletleşen AKP ve Gülen cemaati, Ortadoğu’ya sürülmüş eşşek misali, ABD’nin istekleri doğrultusunda bir sağa bir sola mayınların arasına sürülmeye başlandı.
On üç yıldır Kürt Halk Önderi ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin Kürt sorunun barışçıl yöntemlerle çözme çabalarına ve fedakarlıklarına karşılık T.C ve AKP devleti baskı ve zülüm ile cevap vermiştir. İttihat Terakkinin milliyetçi, egemen ve faşist geleneğinden vazgeçmeyen AKP devleti adeta egemen güçlerin çıkarlarını savunmayı kendine temel bir görev saymıştır. Kürt Halk Önderi’nin yapmış olduğu bütün iyi niyet ve çabalarını görmezden gelen ve hiçe sayan AKP devletinin bu yaklaşımı sadece iktidarını uzatmak ve devleti ele geçirmek içindir. Ki bunu da başardığı görülmektedir. Şuan Türkiye’de asıl devletin AKP olduğu gerçeğidir. AKP, devleti ele geçirmek ve iktidar tahtını sağlamlaştırmak için hiçbir dine ve ahlaka sığmayan bütün kirli yöntem ve şantajlara başvurdu.
İktidar sarhoşu olan AKP, Kürt Özgürlük Hareketi karşısında şaşkına dönünce akıl hocası Fethullah Gülen ile birlikte sinsi bir şekilde soykırım politikalarını devam ettirmeye başladı. Bir taraftan “Kürt açılımı” ağzında sakıza çeviren AKP devleti bir taraftan da asimilasyon politikalarını hız kesmeden devam ettiriyordu.
Bunca yıldır Kürt halkını zayıf ve sahipsiz görerek Kürt halkı üzerinde işkence ve zülüm yürüten AKP devleti bütün yaptıklarının yanına kar kalacağını düşündü. Ancak yaşanan süreç gösteriyor ki Kürt halkına yapılan her şeyi hesabı sorulmaktadır. Ülkesinin her bir parçasını, suyunu, madenlerini, petrolünü egemen güçlere pazarlayarak dış güçlerin desteğini almaya çalışan AKP devleti bu şekilde Ortadoğu’da söz sahibi olmak istiyor. Ancak Kürt Özgürlük Hareketi tarafından köşeye sıkışınca her türlü özel savaş yöntemine başvurdu. Kürt Özgürlük Hareketinin girişimlerini ''dış güçlere'' bağlayarak kafaları karıştırmak isteyen AKP devletinin tek derdinin zaman kazanmak olduğu net bir şekilde görülmektedir. Tabii AKP bu yaptıklarıyla sadece kendini ve kendisine inanları kandırabilir.
Antep’te patlayan bomba ile birlikte AKP’nin kirli yüzü bir daha ortaya çıktı. Patlamanın olduğu saatlerde henüz kimin yaptığı konusunda resmi bir açıklamadan gelmeden hatta neyin patladığı bile netleştirilmeden AKP devletinin eylemi PKK’nin yaptığını söylemesi ve bunda ısrar etmesi aslında ortada bir oyunun olduğunu ve bu oyunun yürütücüsünün de AKP olduğunu akıllara getiriyor.
Yürüttüğü bu oyununa özel savaş basınını da destek vermesi gözden kaçmıyor. Ve görünen o ki Erdoğan’ın basına yönelik tehditlerinin dikkate alındığıdır. Bütün basının bir koro halinde eylemin PKK üzerine yıkılması yönünde haber yapmaları bu eylemin planlı olduğunu destekliyor. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki Kürt Özgürlük Hareketi her şeyden önce ideolojik bir harekettir. Yaptığı her eylemi de bugüne kadar sahiplenmiştir.
Suriye’de çatışmalar başlamadan önce Esat ile kardeş olan Erdoğan yaşanan bu savaştan kendine pay alamayınca başka yollara başvurmaya başladı. Önce NATO’nun desteğini alabilmek için iki pilot’unu kurban etti, baktı ki bu tutmuyor başarılı olamadı, bu sefer Antep’te bomba patlatarak büyük bir fırsat yaratmak istedi. Yapılan planlı eylemin ardından hayatını kaybeden 9 sivil için özellikle çocuklar için gözyaşı döken Fatma Şahin’e sormak gerekir. İktidarları boyunca sözde “Güvenlik güçleri” tarafından Kürdistan yüzlerce çocuk öldürüldü, tek bir gün isimleri bile ağza alınmadı onlar çocuk değil miydi? Fatma Şahin’in Antep’teki gözyaşları bir dönem iktidar da olan-özel savaşın yürütücülerinden Tansu Çiller’in sahte gözyaşlarıyla aynı olması bizi hiç şaşırtmadı. Timsah öldürdüğü hayvanlar arkasından göz yaşı dökermiş. Yıllardır Türkiye, Kürdistan gözyaşları içerisinde ve bu gözyaşlarının artık durdurulması gerekiyor. Ama ‘Şahinleşmiş’ Fatma Şahin’in gözyaşlarıyla değil. Roboski’de 34 çocuk işgalci AKP devletinin uçaklarıyla katledildi. Şahinleşmiş Şahinler timsah gözyaşlarını bile akıtamadılar. Çünkü açıkta yakalandılar. Kendilerini gizleyemediler. Tansu Çiller gibi, “PKK’nin uçakları gelip bombaladı” diyemediler. AKP’nin vadisi karanlık ve kirli. Orada her türlü alçakça pusular kurulur. Suçsuz insanlar, AKP devletinin çıkarları uğruna katledilmekten çekinilmez.
AKP devletinin gerçek yüzünü en iyi yansıtan İdris Naim Şahin gibilerinin her gün yaptığı açıklamalara şimdi de en az onlar kadar zeka yoksunu bir Şahin daha eklendi. PKK ile mücadele de her türlü yöntemi deneyen AKP, kadın görünümlü Şahinlerden umut eder duruma gelmiştir. Kürtler bu güne kadar yeterince Şahin gördü. Daha sonra hepsinin kanadı kırıldı.
Bütün yandaşların şahin olsa ne olur; Kürtler eski Kürtler değil dostunu düşmanlarını iyi tanır ve asla unutmaz. Şahin kesilenleri de unutmaz, unutmayacaktır da. AKP devleti bundan sonra güvenlikçi özel savaş mantığıyla Kürt sorununu çözeceğini düşünüyor. Fakat geçmişte defalarca denenmiş politikalardan AKP yararına yeni bir şey çıkmaz. Bu politikalar Türkiye’ye hiçbir hayır getiremeyecektir. “Bölücülük” propagandası artık çok eskidi. Buna kimse inanmıyor. Aklı başında, AKP tarafından zihinleri zehirlenmemiş her kes bunun farkındadır.
AKP devleti, uluslar arası güçler tarafından bölgede sokulduğu bataklıktan ancak Kürtlerle sağlayabileceği uzlaşı ile çıkabilecektir. AKP’nin kaderi Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yapacağı müzakerelere bağlıdır. Aksi taktirde kendisinden önceki iktidarlar gibi düşürüldükleri bataklıkta yok olmaya terk edilecektir.
Amed Dilxwaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net – www.lekolin.info
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder