Fetullah Gülen ve cemaatinin AKP iktidarının ortağı olduğu ve AKP’yi emelleri için kullandığı genel bir kamuoyu algısıdır. Fakat yaşanan gelişmeler Fetullah’ın değil Erdoğan’ın onu kullandığını göstermektedir.
Cemaat-Erdoğan çelişkisi İstanbul üzerinde yürütülen iktidar savaşında açığa çıkmış ve MİT üzerine ifade kriziyle yeni bir boyut kazanmıştı. Erdoğan bu konuda Meclisi kullanmış ve derhal çıkarttığı yaslarla, ayrıca emniyet ve yargı atamalarıyla İstanbul ve MİT üzerindeki hâkimiyetini sağlama almıştı.
Erdoğan kısa süre sonra “Hoca Efendinin” yurda dönmesi için çağrı yaptı. Müthiş bir manevraydı: Hem başörtüsünü halen serbest bırakmamasının sebebi olarak ''koşulların uygun olmadığı'' algısını yaratmak istiyordu; ''koşullar uygun olsa Hoca yurda dönerdi, bu koşullarda başörtüsü sorunu çözülemez!'' Hem de yurda dönseydi “Hoca Efendi” efsanesini bitirmiş olacaktı. O dışarıdan yönetebiliyor, içeride biter; çünkü içerisi Erdoğan’ın elinde! Hoca en azından yurda dönmemekle bir oyunu boşa çıkarır gibi oldu ama ne pahasına? Amerika’daki ''sürgünlüğü'' sürdürme pahasına!
Erdoğan’ın büyük hocası rahmetli Erbakan’ı nasıl sattığı bilinmektedir. “Hoca Efendi”ye aynısını yapmakta olduğunu “Hoca Efendi”nin kendisi bile farkında değil. Kürtlerin katliamı için fetva veren Hoca, Erdoğan’ın oyununa geldiğinin farkında mıydı acaba?
Erdoğan Kürtlerle savaşında kazanacağına dair Hoca’yı ikna etmiş ve katliamlar için desteğini almıştı. ''Hoca bu oyunun kurbanıdır'' demek belki fazla masumlaştırmak olur fakat bu oyunun baş aktörü olmadığı, Erdoğan’ın ipleri elinde tuttuğu görülmelidir.
Hoca’nın düştüğü ırkçılık tuzağı ile Erdoğan’ın politik kurnazlığı kime kazandırıyor? Hoca bu sorunun altında kalmıştır. Çünkü Kürtlere açık savaş ilan etmiş olan Erdoğan zaten Kürt halkı nezdinde teşhir olmuştu. Hoca ise Erdoğan’ın teşvikiyle verdiği katliam fetvasıyla Kürtler nezdinde bitişi yaşadı. Hoca’ya karşı kazanan Erdoğan oldu.
Oysa Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Gülen cemaatiyle demokratik temelde ilişki kurulabileceğini belirterek tarihi bir fırsat sunmuştu. Erdoğan’ın müdahalesi bu fırsatın tepmesine yol açmış; Hoca ırkçılık tuzağına çekilerek Kürt halkıyla gönülde ve pratikte olası ilişkisi bitirilmiştir.
Son belirti ise Cumhurbaşkanlığı krizinde ortaya çıkmış; Erdoğan Gül’ü satmıştır. Burada da satılan aslında “Hoca Efendi”dir. Her türlü iktidar kademesi Erdoğan elinde toplanırken Hoca güç kaybetmektedir.
Hoca’nın okullarını, iş yerlerini, fetvalarını ve bilumum imkânlarını kendi iktidarının aracı olarak kullanan Erdoğan şimdi cumhurbaşkanlığı veya başkanlık yolunda ilerlerken “Hoca Efendi” Pensilvanya’daki mahpusluğuna devam etmektedir.
Bu tablo içerisinde “Hoca Efendi” politik bir figür değil, göklere yükseltilerek iktidardan uzak tutulan, sadece Erdoğan’ın iktidarı için kullanılan bir figüran konumuna düşmektedir. Onun iktidarda gözünün olmadığını söylemesi başkasının iktidarı için kullanılma potansiyelini artırmaktadır. Çünkü tüm projesi ve yetiştirdiği adamlar iktidarcılık temelinde şekillenmiştir. Erdoğan bu işin ustası olarak kendini ilan ederken Hoca’ya rahmet okutmaması için hiçbir gerekçesi yoktur.
Erdoğan bunu yapmaz diyenlere sormak gerekir:
Erdoğan’ın taşıdığı iktidar hırsı İslamiyet’i bile araç olarak kullanmasına dek varırken “Hoca Efendi”yi niye kullanmasın ki?
“Hoca Efendi”yi kullanan sadece Erdoğan değil, milletvekilleri, işadamları, sanatçılar, gazeteciler biçiminde sürüp giden geniş bir liste çıkarmak mümkündür. Açık kanıtı: HİZMET adı altında yürüttükleri çalışmalarda sorumluluğu olan işadamlarından bir kısmının Kıbrıs vb. yerlerdeki gazino ve kumarhanelerde geçen şehvet düşkünü yaşamlarıdır. Cemaat bunlar için bir namus kılıfı olmaktadır.
Cemaat namusunu korumak istiyorsa kendilerini kullanan namussuzlardan arınmak zorundadır!
Cemaat Kürdistan’daki varlığını sürdürmek istiyorsa Kürt halkından özür dilemek zorundadır!
Kürt halkının savaşla, katliamlarla bitirilemeyeceğini gören Hoca’dan beklenen sadece bir özür borcu değil, Erdoğan’ın katliamcı politikalarına desteğini çekmesidir. Yoksa Cemaatin geleceği Erdoğan’ın iktidar hırsıyla bilenmiş inisiyatifine bırakılmış olacaktır.
Balyoz davasında gelinen aşama; generallere ceza yağdırılması ise Hoca Efendinin değil Erdoğan’ın iktidarına yaramıştır. Balyoz’un biri generallere vurulmuşsa biri de Hoca Efendiye vurulmuştur. Şimdiye dek ortak yürüttükleri ikili iktidar dengesi Balyoz’la birlikte Hoca Efendi aleyhine bozulmuştur. Bunun açıkça ortaya çıkması için fazla zaman geçmeyecek; asker-sivil bürokraside kilit yerlerdeki Hoca Efendiciler tepelenecektir! Bunun nedeni açıktır: Kürdistan’da yenilgiye uğrayan Erdoğan iç dengeleri tamamen kendi lehine çevirerek zevahiri kurtarmaya çalışacaktır. AKP Kongresi bu işin startı olacaktır. Kongre zemininde cemaatle uzlaşma, hatta bazı isimleri etkili yerlerde tutuyormuş izlenimi verilirken pratikte iktidar Erdoğan elinde toplanacaktır. Bunu yapmazsa AKP çatlayacak; özellikle askeri yenilgi sonrası hayal kırıklıkları bazı AKP’lilerin ayrılmasına sebep olabilecektir. Erdoğan bir de bu hesapla, yani Partideki olası çatlaklıkları önlemek için iktidar gücünü tek elde toplamaya gayret edecektir.
Türkiye AKP Kongresinde Kürt sorununun çözümü için mesajlar beklerken Erdoğan son kez Genel Başkanlığa aday olacağını açıkladığı kongrede son bir güçle tüm iktidarı tek elde toplamanın arayışı içindedir. Kimse yanlış hayallere kapılmamalıdır!
Canfeda Deniz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com - www.lekolin.org - www.lekolin.net – www.lekolin.info
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder