4 Ağustos 2011 Perşembe

Yeni Osmanlıcılık


Günlük yaşam içerisinde çokça göze çarpmaya başlayan ve Osmanlı dönemi kıyafetleriyle sokaklarda dolaşan gençlerin varlığı, "Yeni Osmanlıcılık” denilen akımın ne olduğuna dair soruları da çoğalttı. 

Özellikle son beş yıldır yoğun olarak tartışılmaya başlanan "Yeni Osmanlıcılık”, toplumun değişik kesimlerince farklı farklı tanımlanır oldu. Benimsedikleri ideolojilere göre çeşitli gruplar, bu kavrama değişik anlamlar yüklemektedir.

İktidar yanlıları ve etrafındakiler, kendilerince başarılı gördükleri dış ilişkilere yön veren siyasetten bahsederken,"Yeni Osmanlıcılık” kavramını dillendiriyor. Dış ilişkilerde belirgin olarak Doğu’ya yönelmek ve Ortadoğu ülkeleri ile geliştirilmek istenen sözüm ona iyi ilişkiler, (bana göre çıkar ilişkileri) bu akımla açıklanıyor.

Ulusalcılıktan çok ümmetçiliği önemseyen çevreler, başta Kürt Sorunu olmak üzere farklı ulus ve inançların meselelerine çözüm olarak, Osmanlı’ya dönüşü adres göstermektedir. Bu kesimler, Osmanlı İmparatorluğu’nun çok uluslu yapısını referans alarak, İslamiyet çatısı altında birleşmenin tek çözüm olacağına vurgu yapıyor.

Buna karşılık üçüncü bir kesim de "Yeni Osmanlıcılık” akımını laikliğe karşı, Kemalizm karşıtı ve 'Cumhuriyet rejimini yıkmak isteyenlerin gerici politikalarının yeniden hortlaması’ şeklinde tanımlamaktadır.

Bütün bu tanımlamaların ne derece doğru veya yanlış olduğundan öte, bu akımın özellikle mazbut olarak tanımlanabilecek gençler içerisinde gördüğü büyük ilgi dikkat çekicidir. Bu ilginin psikolojik dayanaklarının araştırmaya değer olduğunu düşünüyorum.

İçerisinde bulunduğu durumdan rahatsızlık duyan gençlerin, daha adil-eşitlikçi ve ilerici sistemlerin arayışına girmek yerine, çağın gerisinde kalmış düzen ve yönetim biçimlerine özlem duymalarını nasıl açıklamak gerekir?

AKP’nin üç dönemdir iktidarının devamını garantilemesiyle birlikte, Osmanlı’yı yeniden keşfetme sevdasının daha da alevlendiği açık.

Tam da ortada, sarsılmaz egosu ve megaloman tavırlarıyla, saltanat tahtına oturtulacak bu kadar isabetli bir siyasi figür varken; muhafazakar kesimden bir takım grupların, tek adam sultasına dayalı imparatorluk rejimine bu derece özlem duymaları sürpriz olmasa gerek. Her ne kadar bu gruplar, Osmanlı dönemini bizzat yaşamaya imkan bulamamış olsalar da, onların bu sevdaları, birçok olumluluğu Osmanlı’ya atfetmelerinden kaynaklanıyor.

Bazen sevilen bir öznenin insan imgeleminde idealize edilen resmi, bizzat öznenin önüne geçer ya. Hani çok sevilen birine yüklenen bir yığın pozitif misyonun, aslında o kişiyle (kişi daha yakından tanındıkça) uzaktan-yakından ilgisinin olmadığı çok geç fark edilir ya. Sanırım özentilere dayalı bu tür akımların psikolojik vaziyetleri de aşağı yukarı aynı.

Dünya ülkelerinin siyasi-ekonomik güç arenasında esamesi okunmayan bir 'T.C Devleti’ gerçeği var. 'Bir Türk dünyaya bedeldir’ şiarıyla yetiştirilen nesillerin, bu gerçeği kolaylıkla kabullenmeyip, Türk ulusu olarak kendilerini kanıtlayacakları arayışlara yönelmeleri  "Büyük Türk” egosuyla şişirilen eğitim sisteminin bir sonucudur.

Çünkü resmi tarih kitaplarına çarpıtma ve yalanlarla yansıtılan Osmanlı tarihinin, "Yeni Osmanlıcılık” ve benzeri gerici akımların doğmasına hizmet ettiği bir gerçek.

Bir taraftan büyük zaferler, kıta ölçeğinde fetihler(işgaller) şaşaalı saray yaşamı, dünyaya gücünü kabul ettiren bir Türk hegemonyası, diğer taraftan ise, baskılarla azınlık ulus ve inançları dize getiren kültürel kuşatmalar ile Türk-İslam egemenliğini dayatan devlet politikası.

Her iki etmen de psikolojik olarak, kendi yaşamında başarı adına varlık gösterememiş bireyler için büyük bir özenme  öznesi olabiliyor. Kendi varlığını, ülkesinin başarıları üzerinden tanımlayan vatandaşlar için emperyalist de olsa, güçlü bir ülke profili çok cazip gelebiliyor.

Aynı şekilde; sorunlarla yüzleşmek yerine, bireysel başarısızlıkların tümünü, ülkedeki farklı etnik grupların varlığına ve hak arama mücadelelerine bağlayan sığ yaklaşımlar, kendisini rahatlatmanın aracı olabilmektedir.

Sorunların kaynağını hep kendisinden uzakta arayan böylesi yaklaşımlar, insan egosunu korumaya alan kolaycı yaklaşımlardır. Hatta bu yaklaşımları 'yetersizlik duygusu’ ile başa çıkmaya yarayan "savunma mekanizmaları” olarak nitelemek, pek abartı olmaz.

Özünde Yeni Osmanlıcılık; 'güçlü ülke’ sevdasıyla geçmişe özenen, nostaljik ve emperyalist bir yanılsamadan başka bir şey değildir.

BİLGİN ESKİ
bilgineski@hotmail.com

Hiç yorum yok: