18 Temmuz 2011 Pazartesi

TMMOB Bir Nüvedir ve AKP Bu Umudu Yok Etmek İstiyor!

Sedat YILMAZ
Türkiye’de çevre, inşaat, imar, enerji ve tarım başta olmak üzere birçok konuda yürüttüğü etkin muhalefetiyle tüm zamanlarda siyasal iktidarların hedefinde olan TMMOB, AKP hükümetinin kurduğu Çevre, Şehircilik Bakanlığı ile birlikte yasası yeniden düzenlenmek isteniyor. Tayyip Erdoğan hükümetinin hedefindeki TMMOB’un muhalefetini, tutumunu ve olası gelişmeleri İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Genel Başkanı Serdar Harp ile konuştuk.

TMMOB’un kuruluş ve amaçlarından bahsedersek neler söylersiniz?


- TMMOB 1954 yılında oluştu. Arkasından da ona bağlı odalar ve kanunu oluşturuldu. Yönetimlerde bakanlık görevlileri ve teknokratlar ve bürokratlar yer alıyordu. 70’lere kadar mühendisler sınıf temeli olmayan bir ara tabakayı temsil ederken, 70’lerden sonra işçi sınıfıyla birlikte yer almaya başlayan meslek örgütlerini temsil etmeye başladı. Bu yıllarda bir dönüşüm başladı. Devletle bütünleşmiş teknokratların elinde olan TMMOB yönetimleri, özellikle 12 Mart sonrası başlayan süreçte halktan, emekten yana olan, işçi sınıfından yana olan insanların yer aldığı organlar haline dönüştü. Teoman Öztürk’ün büyük katkılarıyla bu süreç hızlandı. Bu dönemlerde muhalif kimliğimizden dolayı iktidarların hedefinde olan bir yapı olduk.


80’li yıllar ve askeri cunta döneminde durum neydi?


- 80’ler halk muhalefetinin en üst boyuta ulaştığı bir dönemdir. Türkiye’de neoliberal politikaların uygulanması için 24 Ocak Kararları alındı ve bu kararların hayata geçirilmesi için de 12 Eylül darbesi yapıldı. 80’lerde TMMOB halk muhalefetinde en önde yer alan örgütlerden biriydi. Tüm muhalif kurumlar gibi biz de çok kötü etkilendik bu darbeden. Gözaltılar, işkenceler, faili meçhuller gibi Türkiye’nin en karanlık döneminden bahsediyoruz. Diyarbakır, Mamak ve Metris’te yaşanan insanlık dışı olaylardan TMMOB kadroları da etkilendi. Birçoğu gözaltına alındı, birçoğu yargılandı, işkenceden geçirildi, ceza aldı ve birçok şubemiz (Örneğin İMO’nun İzmir, Samsun, Adana şubeleri) uzun süre kapalı kaldı. Birçok şubemiz sıkıyönetim denetimi altında işgörür hale geldi. Kimi şubelerimiz ise gericilerin eline geçti. Tabii en önemlisi bu yıllarda TMMOB Yasası’nda yapılan değişiklikle, kamuda çalışan mühendislerinin odalara üye olma zorunlulukları ortadan kaldırıldı. Bu bir tırpanlama harekatıydı. Kurumun etkisini azaltmaya yönelik bir adımdı. Bu mücadelenin önüne geçmek için Turgut Özal döneminde ve 90 sonrasında TMMOB Yasası’nın değiştirilmesine dönük ciddi adımlar atılmaya çalışıldı. O dönem yapılan güçlü muhalefetle TMMOB Yasası’nın değiştirilmesine engel olundu. Her dönemde TMMOB ve bağlı odalar siyasi iktidarların saldırısına uğradı. Bu süreç 2000 sonrası hızlandı.


2000’lere gelindiğinde mücadele ve saldırılar daha çok yoğunlaşıyor gibi...


- 90’lar ile 2000’li yıllar güçlenmeye başladığımız bir dönemdir. Artık TMMOB siyaseten eski gücüne kavuşmuş oldu. Özerk yapısıyla, emekten yana, işçi sınıfından yana, halktan yana, barıştan yana, Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesinden yana olan ve bu anlamda mücadele eden, mesleğin ve meslektaşın yanında olan, çözüm üreten yapılar olarak gelişti. Siyasi aktörlüğünde de neoliberal dönüşüme karşı bir duruş hakim. Çünkü Türkiye’de yaratılmış tüm değerler peşkeş çekiliyor. Özelleştirmeler, sağlık, eğitim tüm alanları neoliberal sisteme dönüştürme çabası ve hatta siyasi yapıların, partilerin de neoliberal sistemin ihtiyaçlarına uygun olarak örgütlenmesi için adımlar atıldı. TMMOB’un bu dönemdeki en büyük direnişi hem hukuksal alanda özellikle kent alanlarında, HES’lere, siyanürlü aramalara, rantlara karşı bir rota izledi. Türkiye’de ciddi bir muhalefet boşluğu oluştu. TMMOB bu siyasi muhalefet boşluğunda en etkin örgütlerden biri haline geldi.


Sistem kendisinin elinde tutabileceği bir TMMOB yaratamaz mıydı?


- Yaratamadı, yaratamaz da çünkü TMMOB anayasal bir kuruluştur. Yarı resmi bir kurumdur. Anayasa’nın 135. maddesi 124. maddesi ve TMMOB Yasası özel yasası olan bir kuruluştur. Fahri dernekler ile yedeği yaratılacak bir kurum değil, bir anlamda tekeldir. Üye olmanın zorunlu olduğu bir yapı. Bunun alternatifini oluşturmaları mümkün değil. Özerktir, siyaseten kazanılmış bir mevzidir ama her şeyden öncesi tüzel kişiliği olan bir kamu kuruluşudur.


Siyasal iktidar, sizi kendisine muhalefet olarak mı görmeye başladı?


- Biz aslında sistemin önüne taş koyduk. Neoliberal sistemin Türkiye’de yerleşmesi ve halkın kazanımlarının peşkeş çekilmesi sürecinde TMMOB sürekli varlığını korudu. AKP’nin tüm müdahalelerine rağmen (kongreler yoluyla odaları ele geçirmek istediler) dik duruşumuzu koruduk. Tüm bu saldırıları niye yapmak istediler? Odalarımız kentsel rantların önünde sürekli engel oldu. Örneğin, Galataport Projesi, Haydarpaşa Gar Projesi, Dubai Kuleleri gibi kentsel dönüşüm adı altında yapılan tüm talan politikalarını durdurduk. İmar değişikliği yapmak zorunda kaldılar. Odalarımızı bu talanın önünde engel olarak görüyor. Yani istediğini istediği zaman istediği keyfilikle yapmak için saldırıyor. Aynı şekilde özel sektör de bizden çok rahatsız. Onların da rantına dur diyoruz. Çıkarları ortak bunların; siyasi boyutu AKP iktidarı, sermaye ayağı ise özel sektör.

AKP yeni bir bakanlık kurmadan da elindeki gücü kullanarak TMMOB’u işlevsizleştiremez miydi?


- Yapabilirdi ama kurnazlık yaptı. Bir şeyi hallederken başka şeyleri de halledeyim diyor. Şimdi kurduğu bakanlıkla yapılaşma, çevre ve ormanın talan edilmesi için her şeyi tek elde topladı. Çevre Orman ve Şehircilik Bakanlığı’nı kurdu. Üçünü aynı elde topladı ve olağanüstü yetkilerle donattı. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarını hazırlamak ve denetlemek başta olmak üzere, hepsini aynı bakanlık altında topladı. Yani birbirini denetlemesi gereken kurumları aynı çatı altında toplayıp özellikle engelleri kaldırmayı istiyor. Otokontrolü ortadan kaldırdı ve tekelde topladı. Artık bir yerde orman talanı söz konusu olduğunda karşı çıkacak bakanlık da aynı bakanlık olacak. Talanı yapan da aynı bakanlık, ÇED raporunu veren bakanlık da aynı bakanlık. Bunu bir ihtiyaç olarak gördü.


TMMOB biraz da bunlara karşı olduğu için mi hedeftir?


- Yukarda saydıklarım birinci boyut. İkinci kurnazlık ise, nasıl bu üç yapıyı tek elde birleştirdi, yetkileri bir elde topladıysa aynı zamanda buna itiraz eden yapıyı da aynı yere bağlamak istedi. Kimdir bu TMMOB? Bugüne kadar kent talanı konusunda en büyük mücadeleyi veren güçtür. Birçok konuda da engel olmuştur. Ormanların yok edilmesine, çevrenin yok edilmesine, rant uğruna peşkeş çekilmesine karşı direnmiştir. Bu konuda ciddi mesafeler katledilmiş. Binlerce dava açılmış, ki birçoğu kazanılmıştır. Dolayısıyla bu bakanlığın oluşturulması, TMMOB ve bağlı odalarımızın etkisizleştirilmesi ve bakanlığın denetimine verilmesi anlamını taşıyor. TMMOB, o bakanlıkta bir “genel müdürlük” olarak telaffuz edilmektedir.


AKP Kürt sorunu konuşulduğunda büyük bir vatanseverlikle ‘Tek dil, tek bayrak, tek millet’ diyor. Bu ‘vatanseverlik’ ülkenin orman, su ve arazisinin talanına karşı sizin kadar duyarlı değil mi?


- Bunları bilmemeleri mümkün değil, mesela belediye başkanlığı sırasında Tayyip Erdoğan 3. köprünün yapımı konusunda o dönemki tartışmalar için “İstanbul’a 3. köprü yapmak cinayettir. Bu bir rant politikasıdır, bu ulaşım sorununu çözmez, tam tersine kilitler, hatta İstanbul’a vizeyle girilsin” söylemlerinde bulundu. Bugün geldiği nokta nedir? 3. köprünün yapımına karşı çıkanlara, yani dün onun söylediklerine katılanlara ‘siz vatan hainisiniz’ diyor. Bu dönüşümün nedeni ne? İstanbul ile uğraşmıyor; Türkiye’de hem ulusal hem de uluslararası sermaye gruplarının çıkarları doğrultusunda neoliberal sistemi yerleştiriyor. Bu sistem bunları gerektiriyor. Tayyip Erdoğan veya AKP iktidarı bunlara karşı bir şey ortaya koyduğunda yerinde duramaz. Örneğin mayınlı arazinin temizlenmesi olayı var; hani milliyetçiydi ya, hani ülkeyi en çok sevenler onlardı ya... Ama mayınlı araziyi temizlenmesi için bir İsrail şirketine veriyor ve orayı da yap-işlet-devret formülüyle İsrail’e devretmeye çalışıyor. Dolayısıyla rant, çıkar ve sermaye gruplarının çıkarları söz konusu olduğunda vatanseverlik ortadan kalkıyor. Doğayı korumak veya ülke sevgisi ortadan kalkıyor. Ne kalıyor geriye? Sermaye gruplarının çıkarları... Kürt sorununda da aynısını yapıyor.


Öyle gözüküyor ki son Ankara mitinginiz ve muhalif tutumunuz Başbakanı çok kızdırmış. İntikam almak istiyor olabilir mi?


- İstanbul’u dönüştürmeye kalktı. Galataport, Haydarpaşa, Dubai Kuleleri, TOKİ’nin birçok uygulamaları vb. Türkiye’de siyasi muhalefeti yürüten yapı kalmadı. Kurumsal anlamda bütün kurumları ele geçirdi, dönüştürdü. Ama TMMOB bir muhalefet olarak halen vardır. Bu muhalif ses durdukça bir umuttur. Hopa’ya niye saldırdı? Türkiye genelinde çok mu önemliydi, niye halen savcısıyla, polisiyle saldırıyor? Çünkü orda bir nüve var. Bu nüve gelişebilir. Kendi pratiklerinden bunu biliyorlar. 12 Mart sonrası Necmettin Erbakan Fransa’dan getirilip parti kurdurtuldu. 12 Eylül ne yaptı? Solu yok etti, imam hatipleri açtı. Yani bir nüve varsa bu gelişebilir. Şartlar oluştuğunda bu gelişebilir. Bu nüvenin dahi önüne geçmek istiyorlar. TMMOB da bir nüvedir. Bugün sesi çok fazla duyulmasa da, çok büyük bir kitleye etkisi olmasa da siyasi bir muhalefetin olmadığı bir yerde TMMOB gibi bir ses, her zaman umuttur. Umudu yok etmenin yolu onu etkisizleştirmektir. Aslında verdiğimiz tek tek zararlardan, uygulamalardan çok, bu konuda TMMOB’un hala bir umut olarak varlığını sürdürmesi saldırıların temel nedenidir. Umudu yok etmek istiyorlar. Kendilerine karşı oluşabilecek gelecekteki muhalefetin nüvelerini yok etmek istiyorlar. Bunu Kürdistan’da farklı bir biçimde yapıyorlar, Karadeniz’de farklı bir biçimde yapmak istiyorlar. Hopa’da farklı biçimde yapmak istiyorlar. İzmir’de farklı biçimde yapıyorlar. Dolayısıyla bu nüveleri ve umudu yok etmelerinin yolu, TMMOB’u etkisizleştirmektir. Ama onu da beceremeyecekler. TMMOB ciddi mücadelelerin sonucunda kazanılmış bir mevzidir.

Ne tür argümanlar kullanacaksınız?


- Her aracı kullanacağız. TMMOB bir tartışma süreci içerisindedir, belli bir aşamaya gelindi. Önümüzdeki süreçte belli bir eylem programı içerisinde elbette onların atacağı adımlara paralel olarak hem o bakanlığın izlenmesi, hem de caydırıcı olunması için çalışacağız. Her türlü eylem biçimini kullanacağız. Basın ve kamuoyunu değerlendireceğiz, hukuksal olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurup iptalini istemek olur, siyasi partilerle, gruplarla, mühendis kökenli milletvekilleriyle ilişkiler olur. Ayrıca ülke düzeyinde çeşitli etkinliklerle her türlü eylem süreci izlenecektir. Emekten yana güçler ile birlikte hareket edeceğiz. TTB, KESK, DİSK daha ötesi... geniş bir cepheyle hareket edeceğiz.


Meslek sahibisiniz para kazanıyorsunuz, bu muhalefet niye diyenler vardır muhakkak. Ne diyorsunuz?


- Teknik elemanların büyük bir kesimine baktığınızda ciddi anlamda toplumun orta sınıfı ve üzerinde yaşamaktadır. Ama görünen böyle; üyelerimizin genel profiline bakarsanız, yüzde 90’nın çıkarları işçi sınıfıyla ortak olan çıkarlardır. Ücretli kesimdir, 4/B’lerden etkilenir, asgari ücretten etkilenir, ülkenin ekonomi politikalarından etkilenir, örgütlenme sorunundan etkilenir. Bütün problem bu değil ki; sizin politikalarınızın temelinde insan varsa, siz insanın insani değerlerini ön plana çıkartan politika üretirsiniz. Hani derler ya, “açın yanında tok oturmaz” diye. Eğer bir ülkede aç varsa mutlu olmak mümkün değil, o ülkenin halkının mutlu olması mümkün değil. Adil bölüşümü ve bunun bir sistemini oluşturmak gerekiyor. Yani üretenlerin üretimden ürettikleri kadar pay alabildiği, hiç kimsenin aç, işsiz olmadığı, hiç kimsenin ben dilimi konuşamıyorum demediği, hiç kimsenin ben annemle anlaşamıyorum demediği bir ülkede yaşamak, insanların mutluluğudur. Aksi şudur: Sermaye gruplarının yaptığı gibi sadece ben mutlu olayım demektir. Bu, rant amaçlı bir politikadır. Bu, tahakküme dayalı bir politikadır. Bu, insanı aşağılayan bir politikadır. İnsan, genel anlamda bir toplumsal, siyasal ve sosyal yapıdır. Dolayısıyla bizim odalar veya bugün muhalefeti yürüten arkadaşlarımızın tamamı sadece bireysel çıkarlarını değil, kendileriyle birlikte toplumun çıkarlarını düşünen politikalar üretip bununla mutlu olan insanlardır. Yani insanı ön plana çıkartanlardır, rantı değil...

 
Yeni bakanlığın görev alanı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede aynen şöyle denilmektedir: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı temel olarak yerleşmeye, çevreye ve yapılaşmaya dair imar, çevre, yapı ve yapım mevzuatını hazırlamak, uygulamaları izlemek ve denetlemek, Bakanlığın görev alanı ile ilgili mesleki hizmetlerin norm ve standartlarını hazırlamak, geliştirmek, uygulanmasını sağlamak ve ilgililerin kayıtlarını tutmak, çevrenin korunması ve iyileştirilmesi ile çevre kirliliğinin önlenmesi için prensip ve politikalar tespit etmek, standart ve ölçütler geliştirmek, programlar hazırlamak; bu çerçevede eğitim, araştırma, projelendirme, eylem planları ve havza koruma planları ile kirlilik haritalarını oluşturmak, bunların uygulama esaslarını tespit etmek ve izlemek, iklim değişikliği ile ilgili iş ve işlemleri yürütmek ile görevlendirildi.”

Hiç yorum yok: