13 Temmuz 2011 Çarşamba

Hükümet Esir Askerler İçin Neden Suskun?

Türk ordusu, HPG gerillalarının ikisi asker üç kişiyi esir aldığı alanda operasyonları yoğunlaştırırken, hükümet ve Türk medyası olaya “yabancı” kalmaya devam ediyor. Dört gün geçti, hükümetten tek bir açıklama gelmedi. HPG kaynakları ise operasyonların askerlerin hayatını tehlikeye attığını belirterek, asker aileleri ve insan hakları savunucularının devreye girmesini istiyor.

HPG gerillaları 9 Temmuz günü Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında “Jitem üyeleri” oldukları belirtilen bir astsubay, bir uzman çavuş ve askeriyede çalışan bir sağlık personelini esir aldı.

OPERASYONLAR ASKERLERİN CAN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDİYOR

Türk hükümeti ve ordusu her üç kişiyi “kurtarmak” adına bölgede operasyon başlattı. Binlerce askerin katıldığı opersyonlar genişleyerek devam ederken, hükümet yetkililer ve Türk medyası olayı görmezden gelmesi dikkat çekiyor. Oysa HPG’li kaynaklar Türk ordusunun yürüttüğü operasyonların esirlerin can güvenliğini tehlikeye attığını belirterek, bu konuda duyarlılık çağrısında bulunmuştu.

HPG’li kaynaklar, asker aileleri ve insan hakları savunucularından operasyonların durması için harekete geçmesini istiyor.

ASKERİNE SAHİP ÇIKMAYAN DEVLET

İki askerin esir alınmasına rağmen değil Başbakan, hiçbir hükümet yetkisi aradan dört gün geçmesine rağmen tek bir açıklama yapmadı. Türk devleti daha önceki esir asker olaylarında, askerleri kurtarmak için girişimde bulunmak yerine olayı gizlemeyi tercih etmişti. Türk hükümeti bugüne kadar PKK tarafından esir alınan tüm askerlerini yüzüstü bıraktı, bununla da yetinmeyerek serbest bırakılan askerleri yargıladı, hatta hapsetti. Esir askerleri gerillaların geri getirilmesi için devreye giren sivil toplum örgütü üyeleri de hapis cezalarına konu oldular.

PKK'nin kuruluş toplantısının gerçekleştirildiği Fis Ovası'nda 9 Temmuz 2011’de 2'si asker 3 kişinin alıkonulması tarihe PKK'nin 8. kez asker alıkoyma eylemi olarak geçti. Daha önce 1992, 1993, 1994, 1996, 2005 ve 2007 yıllarında toplam 7 kez asker alıkoyma eylemi düzenleyen PKK, son olayla birlikte toplam 36 askeri esir aldı. PKK hepsini ailelerine geri teslim etti. Ancak askerlerin geri getirilmesi için 1994 ile 1996’da giden heyetlerin arasında yer alan Refah Partisi’nden bir milletvekilinin dışında “resmi” etiketli tek bir girişim olmadı. Aksine 96’da giden heyet gözaltına alındı, hain ilan edildi.

ESİR ASKERLER İLE ONLARIN GETİREN HEYETLER HAİN İLAN EDİLDİ


2007’ye gelindiğinde de bu zihniyette bir değişme olmadı. 22 Ekim 2007’de Dağlıca Taburu’na baskın yapan gerillalar 8 askeri esir almıştı. Bu grup Federal Kürdistan Bölge Hükümeti İçişleri Bakanı Hacı Mahmut Osman, Uluslararası Tolerans Başkanı Kerim Sincari ile kapatılan DTP'nin milletvekilleri Osman Özçelik, Aysel Tuğluk ve Fatma Kurtulan'dan oluşan heyetle imzalanan protokol ardından 4 Kasım'da serbest bırakıldılar. Ancak askerler geri dönüşlerine sevinemediler, hükümet yetkililerinde de sevinç kaynağı olmadı. Öyle ki Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, "Keşke ölseydiler" dedi. Sonrasında ise hain ilan edilen askerler yargılandı, hapse atıldı.

Kendi askerlerine “keşke ölselerdi” diyen AKP hükümeti, bugün dünyanın birçok yerinde yaşanan sorunların çözümü için arabuluculuğa soyunuyor. İsrail-Filistin sorunu, Suriye’nin Batı ile sorunları, Lübnan meselesi ya da İran ile AB arasındaki sorunlarda kendisini “çözüm aktörü” olarak öne süren hükümet, kendi iç sorunları sözkonusu olduğunda “arabozucu” ve çatışmaları körükleyici bir pozisyonda duruyor.

ERDOĞAN İSRAİLLİ ASKER İÇİN ARABULUCU MU OLUYOR?

İsrail’den gelen son haberlere göre 2006 yılında Filistinli gruplar tarafından alıkonulan İsrailli askeri Gilad Shalit’in serbest bırakılması için ailesi Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devreye girmesini istedi. Shalit’in babasının bir yıl önce Erdoğan’ın Hamas nezdinde girişimde bulunması için böyle bir talepte bulunduğu iddia ediliyor. Yedioth Ahronot gazetesine göre Shalit'in babasından bir mektup alan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da konuyla bizzat ilgileneceğine söz verdi.

Buna karşın Erdoğan hükümeti, kendi askerlerini kurtarmak bir yana onların ölümüne yol açabilecek operasyonların talimatını veriyor. Askerlerinin “sağ olarak geri dönüşlerine” sevinemeyen bir hükümetin, ölümlere son verecek bir barıştan bahsetmesi ne kadar inandırıcı olabilir?

Hiç yorum yok: