Türk ordusu, HPG gerillalarının ikisi asker üç kişiyi esir aldığı alanda
operasyonları yoğunlaştırırken, hükümet ve Türk medyası olaya “yabancı”
kalmaya devam ediyor. Dört gün geçti, hükümetten tek bir açıklama
gelmedi. HPG kaynakları ise operasyonların askerlerin hayatını tehlikeye
attığını belirterek, asker aileleri ve insan hakları savunucularının
devreye girmesini istiyor.
HPG gerillaları 9 Temmuz günü
Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında “Jitem üyeleri” oldukları
belirtilen bir astsubay, bir uzman çavuş ve askeriyede çalışan bir
sağlık personelini esir aldı.
OPERASYONLAR ASKERLERİN CAN GÜVENLİĞİNİ TEHDİT EDİYOR
Türk
hükümeti ve ordusu her üç kişiyi “kurtarmak” adına bölgede operasyon
başlattı. Binlerce askerin katıldığı opersyonlar genişleyerek devam
ederken, hükümet yetkililer ve Türk medyası olayı görmezden gelmesi
dikkat çekiyor. Oysa HPG’li kaynaklar Türk ordusunun yürüttüğü
operasyonların esirlerin can güvenliğini tehlikeye attığını belirterek,
bu konuda duyarlılık çağrısında bulunmuştu.
HPG’li kaynaklar, asker aileleri ve insan hakları savunucularından operasyonların durması için harekete geçmesini istiyor.
ASKERİNE SAHİP ÇIKMAYAN DEVLET
İki
askerin esir alınmasına rağmen değil Başbakan, hiçbir hükümet yetkisi
aradan dört gün geçmesine rağmen tek bir açıklama yapmadı. Türk devleti
daha önceki esir asker olaylarında, askerleri kurtarmak için girişimde
bulunmak yerine olayı gizlemeyi tercih etmişti. Türk hükümeti bugüne
kadar PKK tarafından esir alınan tüm askerlerini yüzüstü bıraktı,
bununla da yetinmeyerek serbest bırakılan askerleri yargıladı, hatta
hapsetti. Esir askerleri gerillaların geri getirilmesi için devreye
giren sivil toplum örgütü üyeleri de hapis cezalarına konu oldular.
PKK'nin
kuruluş toplantısının gerçekleştirildiği Fis Ovası'nda 9 Temmuz 2011’de
2'si asker 3 kişinin alıkonulması tarihe PKK'nin 8. kez asker alıkoyma
eylemi olarak geçti. Daha önce 1992, 1993, 1994, 1996, 2005 ve 2007
yıllarında toplam 7 kez asker alıkoyma eylemi düzenleyen PKK, son olayla
birlikte toplam 36 askeri esir aldı. PKK hepsini ailelerine geri teslim
etti. Ancak askerlerin geri getirilmesi için 1994 ile 1996’da giden
heyetlerin arasında yer alan Refah Partisi’nden bir milletvekilinin
dışında “resmi” etiketli tek bir girişim olmadı. Aksine 96’da giden
heyet gözaltına alındı, hain ilan edildi.
ESİR ASKERLER İLE ONLARIN GETİREN HEYETLER HAİN İLAN EDİLDİ
2007’ye
gelindiğinde de bu zihniyette bir değişme olmadı. 22 Ekim 2007’de
Dağlıca Taburu’na baskın yapan gerillalar 8 askeri esir almıştı. Bu grup
Federal Kürdistan Bölge Hükümeti İçişleri Bakanı Hacı Mahmut Osman,
Uluslararası Tolerans Başkanı Kerim Sincari ile kapatılan DTP'nin
milletvekilleri Osman Özçelik, Aysel Tuğluk ve Fatma Kurtulan'dan oluşan
heyetle imzalanan protokol ardından 4 Kasım'da serbest bırakıldılar.
Ancak askerler geri dönüşlerine sevinemediler, hükümet yetkililerinde de
sevinç kaynağı olmadı. Öyle ki Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, "Keşke
ölseydiler" dedi. Sonrasında ise hain ilan edilen askerler yargılandı,
hapse atıldı.
Kendi askerlerine “keşke ölselerdi” diyen AKP
hükümeti, bugün dünyanın birçok yerinde yaşanan sorunların çözümü için
arabuluculuğa soyunuyor. İsrail-Filistin sorunu, Suriye’nin Batı ile
sorunları, Lübnan meselesi ya da İran ile AB arasındaki sorunlarda
kendisini “çözüm aktörü” olarak öne süren hükümet, kendi iç sorunları
sözkonusu olduğunda “arabozucu” ve çatışmaları körükleyici bir
pozisyonda duruyor.
ERDOĞAN İSRAİLLİ ASKER İÇİN ARABULUCU MU OLUYOR?
İsrail’den
gelen son haberlere göre 2006 yılında Filistinli gruplar tarafından
alıkonulan İsrailli askeri Gilad Shalit’in serbest bırakılması için
ailesi Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devreye girmesini istedi.
Shalit’in babasının bir yıl önce Erdoğan’ın Hamas nezdinde girişimde
bulunması için böyle bir talepte bulunduğu iddia ediliyor. Yedioth
Ahronot gazetesine göre Shalit'in babasından bir mektup alan Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın da konuyla bizzat ilgileneceğine söz verdi.
Buna
karşın Erdoğan hükümeti, kendi askerlerini kurtarmak bir yana onların
ölümüne yol açabilecek operasyonların talimatını veriyor. Askerlerinin
“sağ olarak geri dönüşlerine” sevinemeyen bir hükümetin, ölümlere son
verecek bir barıştan bahsetmesi ne kadar inandırıcı olabilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder