Bu devletin geleneklerinde diplomatik-uzlaşı yöntemleriyle sorunları giderme kültürü yoktur. Osmanlı İmparatorluğu Balkanlardan Mısıra kadar dayanan hegomanyasını böyle kybetmedi mi? Geçmiş Kürt isyanlarına erken doğumlar yaptırarak ezdi, şayet ezemeseydi kaybederdi. Durum bu sefer farklı; bu bir ani isyan değil, yıllara yayılarak olgunlaşan siyasal ve sosyal bir halk hareketi olduğundan ötürü ezilmesi s osyolojik açıdan mümkün görülmüyor. Bu açıdan devlet ya tam kaybeder ya da uzlaşma yolunu seçmek zorundadır.
Nereden nereye…Yetmişlerde Ankara’dan yola çıkan bir avuç Kürd aydın gençliğin ruyası sürüyor. Bu aynı zamanda paramparça edilmiş bir ulusun yeniden varolmasının hızlı ve kanlı evrim sürecidir. Mücadele sürüyor, sürecek. Değerli dostum Ateşin ve Güneşin Çocukları’nın yazarı Adnan Yücel’in dediği gibi « Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek »sürecek.
Herşeyin bir evrimi var. Aağır bedeller pahasına Kürtler düşe kalka siyaset yapmayı öğrendi. Siyaset, Aristoteles’e göre “Yurttaşların, toplumu ilgilendiren işlerle ilgili olarak yaptığı herşeydir.” Siyaset felsefesi siyasi yaşamı konu alan, özellikle de devletin özü, kaynağı ve değerinin ne olduğunu araştıran felsefe disiplinidir. Rasyonel ve yasal egemenlikte ise iktidar, gücünü, yazılı ilkeler ve hukuktan alır. Fakat yazılı ilkeler toplumun çıkarlarına göre toplumun belirleyeceği ilkeler olarak koşullara ve zamana göre demokratik temelde reforme edilir. Toplumun bilinçli olması demokratik muhtevayı güçlendirir. Toplum bilinçli değilse demokrasinin gelişmesi ve güçlenmesi nasıl mümkün olabilir mi? İşte umut verici olanda budur ; Ulusal Kurtuluş Hareketi Kürt halkını önemli ölçüde diriltti ve aydınlattı. Fakat bu aydınlanma sürecininin anadilde eğitim hakkı elde edilerek devam etmesi toplumsal aydınlanmaya farklı bir ivme katacaktır.
Her yerel ve genel seçimlerde Kürdistan’da yaşanan gelişme, her Kürt bireyinin vicanını ve aklını ahlaki temelde iyi kullanması anlamına geliyor. Dersim mutlaka kolonyalizmin sarmalından kurtulacaktır. Kemalizm Türk ulusculuğun seksen yıl önceki aydınlanması sayılsa bile günümüzde o’nun statukoculuğu ve karanlığıdır. Hele Kürtler açısından başka bir ulusun kötü hammaddesi olarak yokoluştur. Bu açıdan CHP Kemalizmin en karanlık yüzüdür.
Hobbes, iktidarın kaynağını, toplumun birlikte yaşama çabasındaki “ortak i radesinden” aldığını ve devletin varolması durumunda insan yaşamının nasıl bir seyir alacağını sorar. Ve o meşhur sözüyle: “İnsan insanın kurdudur” der. Eğer devlet olmazsa insanlar birbirlerine zarar verirler. Bundan dolayı, insanlar birbirlerine duydukları sevgiden dolayı değil, korktukları için ortak bir irade ya da toplumsal bir sözleşme ile bir otoriteye başvururlar. İşte halk olarak var olmak için her ulus kadar Kürt halkınında kendi kendisini sosyal ve demokratik temelde yönetme hakkına sahip olması bir zorunluluktur. Fakat Hobbes’in dediği gibi « korku »dan değil eşit ve özgür yaşamı esas alan çıkarlar temelinde.
İktidar kaynağını, “insan doğasından” alır; yani toplumu içten ve dıştan gelebilecek tehlikelere karşı koruma düşüncesinden alır. Platon ve Aristoteles tarafından savunulan bu görüşe göre devlet, insanların korunmaları, temel ihtiyaçlarını karşılamaları, kendilerini gerçekleştirmeleri ve ahlâki bakımdan daha iyi olabilmeleri için araçtır der. Kürt halkı da bu araca sahip olmak zorundadır. Bu aracın adı koşullara göre özerklik ya da federasyon olması çok önemli değil, yeterki Hobbes’in dediği gibi toplumsal sözleşmesine sahip olsun.
Aydınlanmış toplum bu sözleşmenin içini toplumsal eşitçilikle doldurup, Kürtlerin dışında Kürdistan’da yaşayan farklı halk ve etnik guruplara, sosyal ve aidiyetsel bakımdan tam özgürlük ve demokratik devleti esas alması elbette çok önemlidir. Tek kutuplu bu dünyada, başını Batı’nın çektiği ve herşeyi silindir gibi ezdiği bu pragmatik çıkarlar sistemine rağmen PKK’nin ulusal kurtuluş misyonunun yanı sıra sosyalist çizgisini koruması Kürt halkı ve Ortadoğu için bir şanstır. Batı varsın PKK’nin sosyalist özüne tahammül etmesin. Sosyal, özgürlükçü ve adil olmayan bir kurtuluş kurtuluş olabilir mi ? DTP-Bloğ’dan Süryani asıllı Erol Dora ve diğer Türk kökenli adayların seçilmesi, hele hele kadın kontenjanın bir asırlık sistem partilerinden daha fazla olması Kürd halkının
aydınlanması adına sevindiricidir. Kürt Hareketi’nin soruna geniş bir pespektiften bakması ulusal davaya gölge değil ivme kazandırıyor.
dere@bluewin.ch
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder