22 Mayıs 2013 Çarşamba

Bahoz Erdal: Türkiye’nin Suriye Politikası Kaosu Derinleştirir

HPG Komutanlarından Bahoz Erdal, Türkiye’nin Kürt karşıtı Suriye politikasının yanlış ve Suriye halkının çıkarlarına hizmet etmediğini söyleyerek ekledi: Türkiye’nin bu politikası hiçbir çözüm üretmez, aksine kaosu derinleştirir.

Birgün gazetesinden Ertuğrul Mavioğlu’na konuşan Bahoz Erdal, “Türkiye’de nasıl bir süreç başlattıysak, İran ve Doğu Kürdistan’da da benzer bir süreci destekleriz” diyerek, diyerek Rojava’ya askeri bir güç göndermeyeceklerini, zira Rojava’nın kendini savunacak kadar silahlı güce sahip olduğunu söyledi. Erdal, “Bize göre Batı Kürdistan halkının askeri yardımdan ziyade, siyasal, toplumsal ve diplomatik anlamda bir desteğe ihtiyacı var” dedi. 


Ertuğrul Mavioğlu’nun Bahoz Erdal ile yapmış olduğu söyleşi şöyle:

“PKK'nin Medya Savunma Alanları diye adlandırdığı sahanın Metina bölgesinde (Kandil değil) Bahoz Erdal ile gerçekleştirdiğim altı saatlik söyleşi bir dizi iletişim kazası sonucu aksadı. Kır – kent çelişkisinin bir boyutu da bu olsa gerek diyerek geçelim. Dün bu sayfada yayınlanan Bahoz Erdal söyleşisinin sonuna 'BİTTİ' ibaresi konulduğu için söyleşinin diğer bölümleri Kasabanın Sırrı'na kaldı.

Bahoz Erdal, Suriyeli ve eminim herkes onun Suriye'ye ve çocukluğunun geçtiği Rojava bölgesine dair düşüncelerini merak ediyordur. Açıkçası ben de merak ediyordum ve son üç yıldır bir ateş topuna dönen Suriye'nin geleceğini, Kürtler açısından hangi seçeneklerin öne çıktığını ve PYD'nin politikası ile Kürtlerin kısa ve orta vadede nasıl bir konumlanış içine gireceğini sordum. Bahoz Erdal Suriye sorunu ve Rojava ile çok yakından ilgili. Türkiye için öngördükleri 'çözüm süreci'nin benzerini hem İran hem de Suriye Kürtleri için dilediklerini Bahoz Erdal'ın ağzından duymak ise hayli ilginçti. Zira Aysel Tuğluk'un Radikal 2 yayımlanan 'Süreç sonuç değil başlangıç' başlıklı yazısında ifade ettiği “PKK da çeşitli biçimlerde olacak. Suriye’de bir süre daha silahlı; İran’da yakın gelecekte tekrar silahlı; Avrupa’da kurumsal vs. Bunu herkes bilmek durumunda” şeklindeki düşüncesi, gördüm ki, Bahoz Erdal'ın anlatımlarına denk düşmüyor.

Bahoz Erdal, Suriye'deki öngörülerine şu cümlelerle başladı: “Türkiye’de nasıl bir süreç başlattıysak, İran ve Doğu Kürdistan’da da benzer bir süreci destekleriz. Bu Ortadoğu merkezli bir bakıştır. Türkiye’de demokratik siyasal bir süreç işletmeye çalışırken, başka bir alanda silahların konuşturulmasını doğru görmüyoruz. 

Suriye’deki politikamız şudur: Rojava’da halkımızın gerçekleştirdiği 19 Temmuz 2012 ayaklanmasını destekliyoruz. Rojava’daki politikayı doğru buluyor ve destekliyoruz. Fakat biz askeri anlamda Rojava’ya askeri bir güç göndermeyeceğiz. Orada kendilerini savunacak kadar silahlı güçleri var. Bize göre Batı Kürdistan halkının askeri yardımdan ziyade, siyasal, toplumsal ve diplomatik anlamda bir desteğe ihtiyacı var.”
"SURİYE'DE ÇETELER VAR"

Bahoz Erdal, Suriye'de iç savaşın başlamasının sorumluluğunu muhalefet içindeki silahlı çetelerin varlığına bağlıyor. Ve bu çetelerin muhalefetin meşruiyetini de tartışmalı hale getirdiği görüşünde. Yaygın inancın aksine Suriye devrimine silahın bulaşmış olmasından da hiç ama hiç mutlu değil. Metina'da yaptığımız görüşmede, bu düşüncesini şöyle dile getirdi: “Suriye’de hiçbir zaman silahın bulaşmasını istemedik, tasvip etmedik. Bizim politik yaklaşımımızın doğruluğu da ispatlandı. Muhalefet adı altında grupların, çetelerin devreye girmesi Suriye devrimini bu hale getirdi. Meşruiyeti bile tartışmalıdır artık. Ortadoğu’daki etnik, dinsel, toplumsal sorunların nedenlerini ortaya çıkarmak istersek, nasıl çözeceğimizi düşünürken, Ortadoğu’da halkların ortak yaşamını öngörürken siyasal ve demokratik bir çözümü öneriyoruz. Barış ve özgürlük temelinde, ama eşitlik içinde sürecin geliştirilmesinden yanayız. Şimdi bunun koşulları oluştu. Suriye’deki durum açısından artık geri dönülemez bir nokta ortaya çıktı. Devrim başladığında dünyada sempati duyulan bir konumdaydı. Sonra işin içine bu silahlı hareketler ve çeteler girince bu, Suriye rejimine de iktidarda kalma gerekçesi sağladı. Oysa devrimin başlangıcında dayanışma ve destek neredeyse her yerden geliyordu. Şimdi ise öyle değil.”

"REJİM KÜRTLERİ TANIMIYOR"

Suriye'deki iç savaşın artık uluslar arası bir boyut kazandığını anlatan Bahoz Erdal, “Artık Suriye’deki durum Suriyelileri çoktan aşmış durumda. Bölgesel ülkeler var, İran, Irak, Türkiye, Suudi Arabistan…. Uluslararası müdahale var, Rusya, Çin, ABD… Suriye’nin kaderini bu durumda Suriyelilerin belirlemesi zor” diyor. 

Muhaliflerin parçalı ve perspektiften yoksun olmaları nedeniyle rejime alternatif oluşturamayacaklarını savunan Bahoz Erdal'ın PKK'yi Suriye rejiminin ya da Beşar Esad'ın destekçisi olmakla suçlayanlara da yanıtı var: “Baas rejimi Kürtleri başka devletten gelmiş yabancılar olarak kabul ediyor. Kürtlerin Suriye'deki statüsü, Mahmur kampındaki Kürtlerden bile geridir. Suriye bize Türkiye’den gelen yabancılar olarak kâğıt veriyordu, vatandaş olarak kabul etmiyordu. Türkiye ise beni Suriye uyruklu terörist olarak biliyor. Bunun nedeni ne? Sınırlar 1. Dünya Savaşı’ndan sonra çizildi. Almanlar bir tren hattı yapmak istiyor ve o yüzden bölge ‘serhat- binhat’ diye ifade ediliyor. Yani, yukarı ve aşağı… Suriye ve Türkiye’dekiler arasında akrabalıklar var. 

Türkiye’den gelmesi, gerekmiyor. Türkiye’de doğmuş olması gerekmiyor. Tren yolu onların arasına girmiş, sınır buna göre belirlenmiş ve akrabaların arasından geçerek onları ayırmış. Rojava’dakilerin kuzeyde mutlaka akrabaları vardır. Bizim de kuzeyde akrabalarımız var. Bizimkiler kuzeyde doğup büyümüşler. Bazen 'binhat’a geliyorlar, bir süre kalıp 'serhat’a dönüyorlar.”

"KÜRT KARŞITLIĞI POLİTİKASI"

Bahoz Erdal'ın Kürt bölgesinde uygulanan politika ve Türkiye'nin Suriye'ye yaklaşımına ilişkin değerlendirmeleri de şöyle:

“Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, Kuzey’de ve Güney’de oluşan durum, Rojava’daki mücadelenin aktifleşmesini sağladı. Şu anda en güçlü muhalefet Kürtlerdir. Kürtler Rojava’da şu ana kadar doğru olanı yapıyorlar. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik politikası yanlış ve Suriye halkının çıkarlarına hizmet etmiyor. Muhalefet denilebilecek grubun yanı sıra çetelere de destek verdi. Türkiye’nin resmi politikası, Suriye’nin gerçekten demokratikleşmesine, orada yaşayan bütün toplumsal kesimleri tanıyan, saygı gösteren ve bunların hepsinin bir arada yaşayabileceği bir perspektiften uzaktır. Türkiye’nin politikası esas olarak Kürt karşıtlığı üzerinedir. Nasıl yapalım da Kürtler bir statü kazanmasın. Türkiye’nin isteği bunun üzerine. Kürtler tanınmasın istiyor ve desteklediği muhalif örgütlere de 'PYD’yi desteklemeyin, Kürtleri tanımayın, statü vermeyin' diye şart koşuyor. Türkiye’nin bu politikası hiçbir çözüm üretmez, aksine kaosu derinleştirir. Suriye’deki sorun uluslararası boyut alsa bile, oradaki halkların demokratik birliğini, eşitliğini savunan bir muhalif hareket olursa, başarılı olur. Kürtler böyle bir muhalefet çıkarsa, birlikte hareket etmelidir. Fakat şu an böyle bir muhalefet oluşmuş değil. Suriye için öngörümüz ise, demokratik, çoğulcu, özerkliği tanıyan bir sistem ancak barış sağlayabilir. Çünkü Suriye’de Kürtler, Aleviler, Türkmenler, Ermeniler, Süryaniler, Keldaniler var. Toplumsal açıdan aynı Türkiye gibi zengin bir çeşitlilik söz konusu. Böylesi bir zeminde demokratik barışçıl bir sistem ancak ülkeyi bir arada tutabilir.”

ANF

Hiç yorum yok: