KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı,
Kuzey Kürdistan’dan ''gerillaların geri çekilmesi için yasal zemin
yaratılması gerektiği ve somut bazı adımların atılmasının sürecin kalıcı
ve sağlıklı gelişebilmesi açısından zorunlu olduğunu'' duyurdu.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Amed Newroz’unda yaptığı açıklamasıyla Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu halklarının kardeşlik, barış ve özgürlük mücadelesinde tarihi bir dönemeci ifade eden yeni bir sürecin başlangıcını ilan ettiğinin kaydedildiği açıklamada bunun ardından KCK’nin 23 Mart tarihinden itibaren ateşkes konumuna geçildiğini duyurduğu belirtildi. AKP hükümetinin henüz Kürt tarafından gelen adımlara denk düşen nitelikte somut adımlar atmadığını ifade eden KCK, “Başbakan Erdoğan’ın bir televizyon kanalında yayınlanan bir programda güçlerimizin silahlarını bırakarak sınır dışına çekilecekleri yönündeki açıklamaları inanıyoruz ki, ilgili tüm taraflarca dikkatle izlenmiştir. Her şeyden önce Erdoğan’ın kullandığı dil ve üslup sanki her şey tek taraflı ve kendi inisiyatifinde gelişebilecekmiş gibi yanlış ve olumsuz bir algı yaratmaktadır. Oysa süreç tek taraflı değil, Önderliğimizle devletin yaptığı görüşme ve müzakereler sonucunda karşılıklı adımların atılmasıyla ancak gelişebilecektir. Erdoğan’ın iddia ettiği tarzda bir geri çekilme durumu Hareketimizin gündeminde değildir. Devlet tarafından gerekli adımların atılması, bu temelde yasal ve olumlu bir zeminin yaratılması sonucunda güçlerimizin geri çekilme durumunun gündeme gelmesi mümkün olacaktır. Bunun için gerilla güçlerimizin ikna olabileceği somut bazı pratik adımların atılması sürecin kalıcı ve sağlıklı gelişebilmesi açısından zorunludur” açıklamasında bulundu.
ÜSLUBA DİKKAT EDİLMELİ
Erdoğan’ın Kürt sorununun ismini bile anmadan sürekli “terör“ ve “terörist“ kavramlarını kullanması Hükümetin süreç karşısındaki samimiyeti ve ciddiyeti konusunda kuşku ve soru işaretleri yarattığına da işaret edilen açıklamada bu tür üslup ve yaklaşımların barış ve çözüm sürecine hizmet etmediğinin altı çizildi.
ÇÖZÜMÜ GELİŞTİREN TUTUMLAR ESAS ALINMALI
Erdoğan’ın Kürt Halk Önderi Öcalan’ın tutukluluk koşullarına ilişkin de değerlendirilmelerde bulunan açıklamada şunlar belirtildi: “Türkiye devleti mevzuatında her tutuklu ve hükümlünün televizyon, havalandırma vb. haklardan yararlanma durumu vardır. Önderliğimizin bu haklardan on dört yıl gecikmeli olarak yararlanmasını Erdoğan’ın sanki Önderliğimizden bir şeyler alma karşılığında izah etmesi ve bunu bir lütuf olarak yansıtması belirtmek durumundayız ki, ne sürecin ruhuna denk düşmekte, ne de politik ahlakla bağdaşmaktadır. Bir başbakanın aslında son derece insani ve doğal bir hak olan televizyon izleme vb. bazı durumları suiistimale açık bir zihniyetle yorumlayıp tepki yaratacak algılara neden olması ne başbakan olma konumuyla ne de bu hassas ve kritik sürecin ruhuyla örtüşmemektedir. Zira içine girilen süreç bütün bunların ötesinde halklarımızın geleceğini doğrudan belirleyecek kadar önemli bir süreçtir. Ortada Kürt sorunu ve Türkiye'nin demokratikleştirilmesi gibi tarihi önemde ciddi bir sorun varken, çözümü geliştiren bir tutumun esas alınması ve buna uygun tarihsel bir sorumlulukla yaklaşılması sürecin olumlu yönde gelişmesi açısından önemlidir.”
ULUDERE RAPORUNA SERT TEPKİ
KCK ayrıca Uludere raporunun Türk Meclisinde kabul edilmesine de tepki gösterdi. Roboski’de 34 Kürt’ün açık bir insanlık suçu işlenerek katledildiğinin ifade edildiği açıklamada “Katliamın faillerini açığa çıkarmak göreviyle oluşturulan İnsan Hakları Komisyonunun failleri ortaya çıkarması gerekirken, AKP devletini aklamayı esas alarak hareket etmesi ve katliamda kasıt yok yönündeki açıklaması ikinci bir katliam anlamına gelmektedir. Özellikle AKP’nin oylarıyla mecliste bu raporun kabul görmesi bu hukuksuzluk ve katliamın doğrudan AKP Hükümeti tarafından gerçekleştirildiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu açıdan Roboski katliamının hesabı sorulmadan devletin bu tarihi sorumluluk altından çıkması mümkün değildir. Kürt halkının, Türkiye’deki demokratik, yurtsever ve aydın çevrelerin bunun hesabını sormaya devam edeceği açıktır” denildi.
ANF
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Amed Newroz’unda yaptığı açıklamasıyla Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu halklarının kardeşlik, barış ve özgürlük mücadelesinde tarihi bir dönemeci ifade eden yeni bir sürecin başlangıcını ilan ettiğinin kaydedildiği açıklamada bunun ardından KCK’nin 23 Mart tarihinden itibaren ateşkes konumuna geçildiğini duyurduğu belirtildi. AKP hükümetinin henüz Kürt tarafından gelen adımlara denk düşen nitelikte somut adımlar atmadığını ifade eden KCK, “Başbakan Erdoğan’ın bir televizyon kanalında yayınlanan bir programda güçlerimizin silahlarını bırakarak sınır dışına çekilecekleri yönündeki açıklamaları inanıyoruz ki, ilgili tüm taraflarca dikkatle izlenmiştir. Her şeyden önce Erdoğan’ın kullandığı dil ve üslup sanki her şey tek taraflı ve kendi inisiyatifinde gelişebilecekmiş gibi yanlış ve olumsuz bir algı yaratmaktadır. Oysa süreç tek taraflı değil, Önderliğimizle devletin yaptığı görüşme ve müzakereler sonucunda karşılıklı adımların atılmasıyla ancak gelişebilecektir. Erdoğan’ın iddia ettiği tarzda bir geri çekilme durumu Hareketimizin gündeminde değildir. Devlet tarafından gerekli adımların atılması, bu temelde yasal ve olumlu bir zeminin yaratılması sonucunda güçlerimizin geri çekilme durumunun gündeme gelmesi mümkün olacaktır. Bunun için gerilla güçlerimizin ikna olabileceği somut bazı pratik adımların atılması sürecin kalıcı ve sağlıklı gelişebilmesi açısından zorunludur” açıklamasında bulundu.
ÜSLUBA DİKKAT EDİLMELİ
Erdoğan’ın Kürt sorununun ismini bile anmadan sürekli “terör“ ve “terörist“ kavramlarını kullanması Hükümetin süreç karşısındaki samimiyeti ve ciddiyeti konusunda kuşku ve soru işaretleri yarattığına da işaret edilen açıklamada bu tür üslup ve yaklaşımların barış ve çözüm sürecine hizmet etmediğinin altı çizildi.
ÇÖZÜMÜ GELİŞTİREN TUTUMLAR ESAS ALINMALI
Erdoğan’ın Kürt Halk Önderi Öcalan’ın tutukluluk koşullarına ilişkin de değerlendirilmelerde bulunan açıklamada şunlar belirtildi: “Türkiye devleti mevzuatında her tutuklu ve hükümlünün televizyon, havalandırma vb. haklardan yararlanma durumu vardır. Önderliğimizin bu haklardan on dört yıl gecikmeli olarak yararlanmasını Erdoğan’ın sanki Önderliğimizden bir şeyler alma karşılığında izah etmesi ve bunu bir lütuf olarak yansıtması belirtmek durumundayız ki, ne sürecin ruhuna denk düşmekte, ne de politik ahlakla bağdaşmaktadır. Bir başbakanın aslında son derece insani ve doğal bir hak olan televizyon izleme vb. bazı durumları suiistimale açık bir zihniyetle yorumlayıp tepki yaratacak algılara neden olması ne başbakan olma konumuyla ne de bu hassas ve kritik sürecin ruhuyla örtüşmemektedir. Zira içine girilen süreç bütün bunların ötesinde halklarımızın geleceğini doğrudan belirleyecek kadar önemli bir süreçtir. Ortada Kürt sorunu ve Türkiye'nin demokratikleştirilmesi gibi tarihi önemde ciddi bir sorun varken, çözümü geliştiren bir tutumun esas alınması ve buna uygun tarihsel bir sorumlulukla yaklaşılması sürecin olumlu yönde gelişmesi açısından önemlidir.”
ULUDERE RAPORUNA SERT TEPKİ
KCK ayrıca Uludere raporunun Türk Meclisinde kabul edilmesine de tepki gösterdi. Roboski’de 34 Kürt’ün açık bir insanlık suçu işlenerek katledildiğinin ifade edildiği açıklamada “Katliamın faillerini açığa çıkarmak göreviyle oluşturulan İnsan Hakları Komisyonunun failleri ortaya çıkarması gerekirken, AKP devletini aklamayı esas alarak hareket etmesi ve katliamda kasıt yok yönündeki açıklaması ikinci bir katliam anlamına gelmektedir. Özellikle AKP’nin oylarıyla mecliste bu raporun kabul görmesi bu hukuksuzluk ve katliamın doğrudan AKP Hükümeti tarafından gerçekleştirildiği gerçeğini ortaya koymaktadır. Bu açıdan Roboski katliamının hesabı sorulmadan devletin bu tarihi sorumluluk altından çıkması mümkün değildir. Kürt halkının, Türkiye’deki demokratik, yurtsever ve aydın çevrelerin bunun hesabını sormaya devam edeceği açıktır” denildi.
ANF
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder