DİHA çalışanları ve Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC), DİHA, ETHA
ve Özgür Gündem Gazetesi bürolarına yönelik düzenlenen baskınlar ve
gazetecilerin gözaltına alınmasına sert tepki gösterdi. DİHA Editörü
Abdurrahman Gök, Kürt basını baskının dozajı ne olursa olsun yoluna
devam edeceğini belirtirken, GGC Başkanı Faruk Balıkçı, gözaltılarla
korku ile sindirme politikasının yürütüldüğünü kaydetti. BDP
Milletvekilli Altan Tan da, Özgür Ülke Gazetesi'nin bombalandığı günden
bu yana baskı ve asimilasyonda ısrar eden 5 Başbakan'ın değiştiğini
hatırlatarak, Başbakan Erdoğan'ın da aynı hezimete uğrayacağını söyledi.
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) ile DİHA çalışanları, DİHA, ETHA ve Özgür Gündem Gazetesi'ne yönelik yapılan baskın ve gözaltıları protesto etmek amacıyla Ofis Caddesi'ndeki bürosunun bulunduğu Çeysa Plaza önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya aralarında BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, BDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zübeyde Zümrüt, GGC Başkanı Faruk Balıkçı ile kentte medya faaliyetini yürütün bütün kurum çalışanları, Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve sendika yöneticilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda yurttaş destek verdi. Özgür Gündem Gazetesi'nin "Susturamayacaksınız" ve Azadiya Welat Gazetesi'nin "Hun bêmınet" manşetli bu günkü nüshası ile "DİHA, Welat, Özgür Gündem = Özgür Basın", "AKP elini özgür basından çek" ve "Bu ateş sizi de yakar" yazılı dövizleri taşıyan kile, sık, sık "Baskılar bizi yıldıramaz", "Özgür basın susturulamaz","DİHA'ya uzanan eller kırılsın" , "Destê xo ma sera weraden" sloganlarını attı. Eylemde bazı basın çalışanlarının ağızlarını bant ile kapatmaları dikkat çekti.
SİNDİRME POLİTİKASI
Açıklamaya gazeteciler ilgi gösterirken, DİHA Kürtçe Servis Editörü Mehmet Ali Ertaş, dün olduğu gibi bu günde doğruları tüm çıplaklığı ile yazmaya devam edeceklerini vurguladı. Kirli güçler ve karanlık emellerin boyundurluğu altına girmeyeceklerini vurgulayan Ertaş, doğrulardan asla taviz vermeyeceklerini kaydetti. Ertaş'ın adından bölgede bulunan gazeteciler adına açıklama yapan Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) Başkanı Faruk Balıkçı, Türkiye'de ilk kez onlarca gazetecinin gözaltına alındığını söyledi. Basın özgürlüğünün demokrasinin olmazsa olmazları arasında yer aldığını hatırlatan Balıkçı, onlarca gazetecinin gözaltına alınmasının demokrasi adına umutsuzluk yaşattığını kaydetti. 90'lı yıllarda gazete bürolarına bombalamaların yapıldığını hatırlatan Balıkçı, "Şimdi ise baskı ve gözaltılar yapılarak korku ve sindirme politikası izleniyor. Gazeteciler kendilerini ağır tehdit altında hissediyor. Meslektaşlarımız evlerinden ve işyerlerine baskınlar yapılarak gözaltına alınıyor. Çağdaş yerde ve ortamda yaşamak herkesin hakkıdır. Biz yapılan yanlıştan bir an önce dönülmesini ve TMY'nin 6 ve 7. maddelerinde yapılacak değişiklerle gözaltına alınan gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz" dedi.
AKP VE MİT’Çİ BASINA TEPKİ
DİHA Editörü Abdurrahman Gök ise, uzun bir süredir Türkiye'de muhalif kesimlere yönelik gözaltı ve tutuklama furyasının başlatıldığına dikkat çekti. Bunun ilk başta halkın seçilmişleri ile başladığını ardından akademisyen, yazar ve avukatları kapsayan baskıların şimdide özgür basın geleneğinden gelen kurumları içine aldığına işaret eden Gök, "Bu operasyonların hükümetten bağımsız yürütülmediğini artık sağır sultan bile biliyor. Hükümetin her açıklamasından sonra böylesi operasyonların gerçekleştiğini ve bunun öncesinden alt zeminini kendisine göbekten bağlı olan gazetelere polis fezlekeleri ve istihbarat bilgilerini sipariş ederek gerçekleştirdiğine bir kez daha tanık olduk. Hükümetin kimi gazeteleri basına yönelik operasyon başlatılmadan önce bir MİT üyesi edasıyla basınımızı köşelerinde ve gazete sayfalarında yer vererek ihbarda bulunmuştur" dedi. "Bu kadar gücü elinde bulundurmasına rağmen AKP hükümeti psikolojik savaş aygıtı gibi kullandığı bu gazetelerle bir türlü amacına ulaşamıyor" diyen Gök, ayrıca her fırsatta "MİT üyesi" edasıyla gazetecileri de fırçaladığını vurguladı. Bu kapsamda özgür basına yönelik operasyonları daha iyi anladıklarını vurgulayan Gök, "Çünkü psikolojik savaşı boşa çıkaran, AKP basınının yaptığı her haberin yalan olduğunu anında yayan ve doğru haberi kitlelere ulaştıran bir özgür basın var. Dolayısıyla özgür basının hedefe konulması da bir halkı yok etmeye giden psikolojik savaşta önündeki taşları temizlemekten geçer. Ama AKP de onun MİT'çi basını da bunu iyi bilsin alacakları her bir taşın yerine bir kaya çıkacak. Ve onlar bugüne kadar olduğu gibi her zaman sert kayaya çarpacak" diye kaydetti.
KÜRT BASINI YOLUNA DEVAM EDECEK
90'lı yıllarda Apê Musalar, Hafız Akdemirler, Cengiz Altunlar, Hüseyin Denizler, Orhan Karaağarlar ve Nazım Babaoğlu gibi onlarca gazetecinin ya sokak ortasında ya da gözaltına alındıktan sonra kaybedildiğine dikkat çeken Gök, bu gün ise 60'ı aşkın gazetecinin cezaevinde olduğunu, yeni operasyon ile de 40'ı aşkın gazetecinin gözaltına alındığına vurgu yaptı. Baskınlar sırasında büroların kullanılamaz hale getirildiğini, tüm arşivlere el konularak belleklerinin silinmek istendiğini ifade eden Gök, Ancak bunda da başarıya ulaşamayacaksınız. Çünkü şimdiden bize gelen destekler hem moralimizi en üst seviyede tutuyor, hem de gönüllülük temelinde bize haber geçeceğini bildiren her şehirden yurttaşlar, kirli yüzünüzü ve politikalarınızı deşifre etme konusunda daha fazla çaba sarf edecektir" vurgusunda bulundu. 1994'te Özgür Ülke Gazetesi'nin İstanbul merkez bürosunu bombalayan gücün, daha sonra gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya bırakıldığına dikkat çeken Gök, O günden sonra Kürt basınının sık, sık kapatmalarla karşı karşıya bırakıldığına vurgu yaptı. Gök, "O günden sonra sık sık kapatılmalar, gözaltılar, tutuklamalar ve toplatmalarla baskı altında kaldı ve bugünlere geldi. Yine bir Aralık ayı… Özgür Gündem Gazetesi ve DİHA bürolarına baskınlar düzenlendi, bilgisayarlara, kameralara, fotoğraf makinelerine el konuldu. Ancak Kürt basını dün olduğu gibi bugün de baskının dozajı ne olursa olsun yoluna devam ediyor ve edecek" dedi. En son DİHA bürolarına yönelik düzenlenen baskına rağmen ajans çalışmalarının durdurulamadığına dikkat çeken Gök, "İnternet kafelerde, dost kurumların arkadaşlarımıza açtıkları bürolarında ve sağladıkları imkanlar neticesinde çalışmasını sürdürmüş ve en güzel cevabı vermiştir. Belki de bu nedenle bugün AKP'nin medyası daha bürolarda arama yapılırken, gazetelerinin manşetlerine ve televizyon haberlerine polisin fezlekelerini ve iddialarını yansıtarak bir kez daha yalan haberlerine yenilerini katmıştır" ifadesinde bulundu.
TAN: SİZ O KOLTUKTA OLMAYACAKSINIZ BİZDEN SÖYLEMESİ
"17 sene evvel Özgür Ülke gazetesine bomba atıldıktan sonra ordaydım. Şimdi gazeteciler gözaltına alınırken de buradayım" diyerek konuşmasına başlayan BDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan da, düne kadar Diyarbakır sokaklarında gazete satan 13-14 yaşlarındaki çocukların beyinlerine kurşun sıkıldığını söyledi. Bu gün bu yöntemin gözaltına almaya dönüştüğünü vurgulayan Tan, "O günden bu güne 5 Başbakan değişti. Ama ben biz yine buradayız. Sayın Başbakan'a sesleniyorum, eğer sende Tansu Çiller'in yanına gitmek istemiyorsan gel bu sorunları çözelim doğru düzgün bir demokrasi inşa edelim. Ama baskı asimilasyon uygulayacaksan biz yine burada olacağız. Ama siz o koltukta olmayacaksınız bizden söylemesi" diye kaydetti.
"Baskılar bizi yıldıramaz" ve "Özgür basın susturulamaz" sloganları eşliğinde sona eren açıklamanın ardından, açıklamayı takip eden bütün basın mensupları kullandıkları kamera ve fotoğraf makinelerini havaya kaldırarak sembolik protesto eylemini gerçekleştirdi.
Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) ile DİHA çalışanları, DİHA, ETHA ve Özgür Gündem Gazetesi'ne yönelik yapılan baskın ve gözaltıları protesto etmek amacıyla Ofis Caddesi'ndeki bürosunun bulunduğu Çeysa Plaza önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya aralarında BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, BDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zübeyde Zümrüt, GGC Başkanı Faruk Balıkçı ile kentte medya faaliyetini yürütün bütün kurum çalışanları, Barış Anneleri İnisiyatifi üyeleri, sivil toplum örgütü temsilcileri ve sendika yöneticilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda yurttaş destek verdi. Özgür Gündem Gazetesi'nin "Susturamayacaksınız" ve Azadiya Welat Gazetesi'nin "Hun bêmınet" manşetli bu günkü nüshası ile "DİHA, Welat, Özgür Gündem = Özgür Basın", "AKP elini özgür basından çek" ve "Bu ateş sizi de yakar" yazılı dövizleri taşıyan kile, sık, sık "Baskılar bizi yıldıramaz", "Özgür basın susturulamaz","DİHA'ya uzanan eller kırılsın" , "Destê xo ma sera weraden" sloganlarını attı. Eylemde bazı basın çalışanlarının ağızlarını bant ile kapatmaları dikkat çekti.
SİNDİRME POLİTİKASI
Açıklamaya gazeteciler ilgi gösterirken, DİHA Kürtçe Servis Editörü Mehmet Ali Ertaş, dün olduğu gibi bu günde doğruları tüm çıplaklığı ile yazmaya devam edeceklerini vurguladı. Kirli güçler ve karanlık emellerin boyundurluğu altına girmeyeceklerini vurgulayan Ertaş, doğrulardan asla taviz vermeyeceklerini kaydetti. Ertaş'ın adından bölgede bulunan gazeteciler adına açıklama yapan Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) Başkanı Faruk Balıkçı, Türkiye'de ilk kez onlarca gazetecinin gözaltına alındığını söyledi. Basın özgürlüğünün demokrasinin olmazsa olmazları arasında yer aldığını hatırlatan Balıkçı, onlarca gazetecinin gözaltına alınmasının demokrasi adına umutsuzluk yaşattığını kaydetti. 90'lı yıllarda gazete bürolarına bombalamaların yapıldığını hatırlatan Balıkçı, "Şimdi ise baskı ve gözaltılar yapılarak korku ve sindirme politikası izleniyor. Gazeteciler kendilerini ağır tehdit altında hissediyor. Meslektaşlarımız evlerinden ve işyerlerine baskınlar yapılarak gözaltına alınıyor. Çağdaş yerde ve ortamda yaşamak herkesin hakkıdır. Biz yapılan yanlıştan bir an önce dönülmesini ve TMY'nin 6 ve 7. maddelerinde yapılacak değişiklerle gözaltına alınan gazetecilerin bir an önce serbest bırakılmasını talep ediyoruz" dedi.
AKP VE MİT’Çİ BASINA TEPKİ
DİHA Editörü Abdurrahman Gök ise, uzun bir süredir Türkiye'de muhalif kesimlere yönelik gözaltı ve tutuklama furyasının başlatıldığına dikkat çekti. Bunun ilk başta halkın seçilmişleri ile başladığını ardından akademisyen, yazar ve avukatları kapsayan baskıların şimdide özgür basın geleneğinden gelen kurumları içine aldığına işaret eden Gök, "Bu operasyonların hükümetten bağımsız yürütülmediğini artık sağır sultan bile biliyor. Hükümetin her açıklamasından sonra böylesi operasyonların gerçekleştiğini ve bunun öncesinden alt zeminini kendisine göbekten bağlı olan gazetelere polis fezlekeleri ve istihbarat bilgilerini sipariş ederek gerçekleştirdiğine bir kez daha tanık olduk. Hükümetin kimi gazeteleri basına yönelik operasyon başlatılmadan önce bir MİT üyesi edasıyla basınımızı köşelerinde ve gazete sayfalarında yer vererek ihbarda bulunmuştur" dedi. "Bu kadar gücü elinde bulundurmasına rağmen AKP hükümeti psikolojik savaş aygıtı gibi kullandığı bu gazetelerle bir türlü amacına ulaşamıyor" diyen Gök, ayrıca her fırsatta "MİT üyesi" edasıyla gazetecileri de fırçaladığını vurguladı. Bu kapsamda özgür basına yönelik operasyonları daha iyi anladıklarını vurgulayan Gök, "Çünkü psikolojik savaşı boşa çıkaran, AKP basınının yaptığı her haberin yalan olduğunu anında yayan ve doğru haberi kitlelere ulaştıran bir özgür basın var. Dolayısıyla özgür basının hedefe konulması da bir halkı yok etmeye giden psikolojik savaşta önündeki taşları temizlemekten geçer. Ama AKP de onun MİT'çi basını da bunu iyi bilsin alacakları her bir taşın yerine bir kaya çıkacak. Ve onlar bugüne kadar olduğu gibi her zaman sert kayaya çarpacak" diye kaydetti.
KÜRT BASINI YOLUNA DEVAM EDECEK
90'lı yıllarda Apê Musalar, Hafız Akdemirler, Cengiz Altunlar, Hüseyin Denizler, Orhan Karaağarlar ve Nazım Babaoğlu gibi onlarca gazetecinin ya sokak ortasında ya da gözaltına alındıktan sonra kaybedildiğine dikkat çeken Gök, bu gün ise 60'ı aşkın gazetecinin cezaevinde olduğunu, yeni operasyon ile de 40'ı aşkın gazetecinin gözaltına alındığına vurgu yaptı. Baskınlar sırasında büroların kullanılamaz hale getirildiğini, tüm arşivlere el konularak belleklerinin silinmek istendiğini ifade eden Gök, Ancak bunda da başarıya ulaşamayacaksınız. Çünkü şimdiden bize gelen destekler hem moralimizi en üst seviyede tutuyor, hem de gönüllülük temelinde bize haber geçeceğini bildiren her şehirden yurttaşlar, kirli yüzünüzü ve politikalarınızı deşifre etme konusunda daha fazla çaba sarf edecektir" vurgusunda bulundu. 1994'te Özgür Ülke Gazetesi'nin İstanbul merkez bürosunu bombalayan gücün, daha sonra gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya bırakıldığına dikkat çeken Gök, O günden sonra Kürt basınının sık, sık kapatmalarla karşı karşıya bırakıldığına vurgu yaptı. Gök, "O günden sonra sık sık kapatılmalar, gözaltılar, tutuklamalar ve toplatmalarla baskı altında kaldı ve bugünlere geldi. Yine bir Aralık ayı… Özgür Gündem Gazetesi ve DİHA bürolarına baskınlar düzenlendi, bilgisayarlara, kameralara, fotoğraf makinelerine el konuldu. Ancak Kürt basını dün olduğu gibi bugün de baskının dozajı ne olursa olsun yoluna devam ediyor ve edecek" dedi. En son DİHA bürolarına yönelik düzenlenen baskına rağmen ajans çalışmalarının durdurulamadığına dikkat çeken Gök, "İnternet kafelerde, dost kurumların arkadaşlarımıza açtıkları bürolarında ve sağladıkları imkanlar neticesinde çalışmasını sürdürmüş ve en güzel cevabı vermiştir. Belki de bu nedenle bugün AKP'nin medyası daha bürolarda arama yapılırken, gazetelerinin manşetlerine ve televizyon haberlerine polisin fezlekelerini ve iddialarını yansıtarak bir kez daha yalan haberlerine yenilerini katmıştır" ifadesinde bulundu.
TAN: SİZ O KOLTUKTA OLMAYACAKSINIZ BİZDEN SÖYLEMESİ
"17 sene evvel Özgür Ülke gazetesine bomba atıldıktan sonra ordaydım. Şimdi gazeteciler gözaltına alınırken de buradayım" diyerek konuşmasına başlayan BDP Diyarbakır milletvekili Altan Tan da, düne kadar Diyarbakır sokaklarında gazete satan 13-14 yaşlarındaki çocukların beyinlerine kurşun sıkıldığını söyledi. Bu gün bu yöntemin gözaltına almaya dönüştüğünü vurgulayan Tan, "O günden bu güne 5 Başbakan değişti. Ama ben biz yine buradayız. Sayın Başbakan'a sesleniyorum, eğer sende Tansu Çiller'in yanına gitmek istemiyorsan gel bu sorunları çözelim doğru düzgün bir demokrasi inşa edelim. Ama baskı asimilasyon uygulayacaksan biz yine burada olacağız. Ama siz o koltukta olmayacaksınız bizden söylemesi" diye kaydetti.
"Baskılar bizi yıldıramaz" ve "Özgür basın susturulamaz" sloganları eşliğinde sona eren açıklamanın ardından, açıklamayı takip eden bütün basın mensupları kullandıkları kamera ve fotoğraf makinelerini havaya kaldırarak sembolik protesto eylemini gerçekleştirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder