AKP hükümetinin bir tasfiye ve savaş hükümeti olduğunu ilk önce
de basına bakarak anlayabiliriz. Bugünkü basın 1990’lı yılların basını
gibi bir psikolojik savaş yürütüyor. AKP hükümetinin her türlü
saldırısını meşrulaştıran bir yayıncılık yapıyor. Boynuz kulağı geçermiş
misali bugünkü yandaş basın o günkü Mehmetçik basını aratıyor.
Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'de olduğu kadar
siyasetçi tutuklanıp da demokrasiden söz eden başka bir ülke yoktur. BDP
Türkiye'nin en temel muhalif gücüdür. Bu muhalif gücün yöneticilerini,
kadrolarını ve üyelerini tutuklatıp ondan sonra kendisine demokrat diyen
bir parti dünyada görülmemiştir. Böyle bir devlet, hükümet ve hükümet
partisi demokrat oluyor, ama ona karşı ağır bedeller ödeyerek demokrasi
mücadelesi veren bir parti demokratikleşme önünde engel görülüyor. Bir
ülkede gerçekler ancak bu kadar tersyüz edilebilir.
Türkiye'de gerçekleri tersyüz eden böyle yüzlerce örnek verilebilir.
Şimdi
de Türk basınında gazeteciler üzerinde yürütülen yoğun baskı
yürütülüyor. Ruhunu satmayan birkaç gazeteciye yapılanlar gerçekten de
dünyanın başka yerinde görülmemiştir. Yüzlerce yandaş gazeteci varken
birkaç farklı sese tahammül edilemiyor. Peki, yandaş basın tekeli ve
gazeteci ordusu yanında bu birkaç gazeteciden neden korkuluyor? Bu kadar
acımasızca üzerlerine neden gidiliyor? Nedeni açıktır. Yandaş basının
savunduğu görüşler ve politikalar çürüktür. Ancak psikolojik savaşla bu
politikanın çirkin yüzü örtülüyor. Birkaç doğru sesin bu örtüyü kaldırıp
gerçekleri ortaya koymasından korkuyorlar.
Kürt basını üzerinde terör estiriliyor. Azadiya Welat
gazetesi sık sık kapatılıyor. İki yazı işleri müdürü 150’şer yıl ceza
aldılar. Birçok Kürt gazeteci cezaevinde, birçoğu da yargılanıyor.
Bazıları da cezaevine girmemek için ceza alacağını anladığı an dağlara
gidiyor, gerillacılık yapıyor. Bugün birçok gazeteci bu nedenle
dağlardadır.
Kürt basını üzerindeki baskıları anlıyoruz. Kürt
sorununda çözüm zihniyeti hâkim olmadığı müddetçe bunlar olacaktır. Yüz
yıllık politikalar bunu gösteriyor. Ancak bir zamanlar AKP hükümetinden
beklentileri olduğundan sıcak yaklaşan ama şimdi eleştiren bazı yazarlar
bile propaganda linçiyle karşılaşıyorlar. Şu anda yandaş basın bir
zamanların ordu Andıç’ının görevini üstlenmiş bulunuyor. AKP'yi
eleştiren yazarları acımasızca linç ediyorlar. Ya teslim olur, AKP'nin
kalemşoru olursunuz ya da aforoz edilirsiniz, linç edilirsiniz deniyor.
Dikkat
edilirse linç edilenler AKP'nin Kürt politikalarını eleştiren CHP ve
MHP yandaşı gazeteciler değildir. Linç edilenler, AKP'nin Kürt
politikasını eleştiren demokrat yazarlardır. Eğer demokrat ve tarafsız
kimliğiyle bilinenler AKP'nin Kürt politikasını eleştiriyorlarsa vay
onların haline! Haklarında söylenmeyen şey kalmıyor. AKP'nin “hık
deyicisi” Mustafa Karaalioğlu amiyane deyimle bu gazetecilere “siz
bittiniz” diyor.
Hâlbuki Türkiye'de tek muhalif parti
vardır; o da BDP’dir. Onun da başına ne getirildiği bilinmektedir.
Binlerce yöneticisi ve üyesi tutuklu olan bir partinin muhalif rolünü
oynaması kolay değildir. Zaten Kürt demokratik hareketi ne zaman
kendisini biraz toparlarsa ve etkili muhalefet yapmaya kalkarsa bir süre
sonra tırpanlanmaktadır.
Bazı eski siyasetçilerin alternatif gibi
sunulmaya çalışıldığı bu süreçte BDP ve DTK aleyhine kara propaganda
yapılması, yeni bir siyasi soykırım saldırısının yapılacağını
göstermektedir.
Cuma Ronahi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder