5 Mayıs 2011 Perşembe

Bahane Öldü İşgal Sürüyor

 
Bin Ladin bahanesiyle kanlı bir savaş başlatan ABD, Afganistan ve Irak'ı kan denizine çevirdi. ABD şimdi bir yandan kutlama yapıyor bir yandan da işgale devam ediyor

Ünlü 11 Eylül eyleminin ardından önce Afganistan'a saldıran, sonra da Irak işgaline girişen ABD, yüz binlerce insanın ölümüne neden olan bu işgalleri hep Usame Bin Ladin'e bağladı. Sivil kayıplar ise dehşet verici. Sadece Afganistan'da günde en az 2 çocuk ABD uçaklarının bombardımanında hayatını kaybetti. 9 yıllık işgal süresince 55 binden fazla Afgan öldürüldü, on binlercesi yaralandı.

Bahane öldü, Haçlı seferi sürüyor


Ünlü 11 Eylül eyleminin ardından önce Afganistan'a saldıran, sonra da Irak işgaline girişen ABD, yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan bu kanlı haçlı seferlerini doğrudan ya da dolaylı olarak hep Usame Bin Ladin'e bağlamıştı. Şimdi, Ladin'i öldürerek sembolik ama tehlikeli bir zafer kazanan Amerika dünyayı kana bulama konusundaki şöhretini terk etmiş değil.


El Kaide'nin 11 Eylül saldırılarının intikamı alındığı için sokaklarda danseden Amerikalılar da, kendi ülkelerinin sadece Vietnam'da ve sadece 1963-1973 yılları arasında 4 milyon insanı öldürdüğünü, işgaller ve CIA destekli cuntalarla birlikte bu bilançonun yalnızca son 50-60 yılda 20 milyona yaklaştığını hatırlamak istemiyor.


Ortadoğu vahşeti


Bugünlerde Irak ve Afganistan'daki ABD macerasının ortak bilançosunun yüzbinlerce ölü olduğu belirtiliyor. ABD ordusunun Afganistan'da on yıldır verdiği kayıp miktarı bin 500'e yaklaştı. Irak ve Afganistan'da hayatını kaybeden ABD askerlerinin sayısı ise 5 bine ulaştı; 80 bin Amerikalı da yaralandı, 300 binden fazlası tedaviye muhtaç.


Sivil kayıplar ise dehşet verici. Sadece Afganistan'da günde en az 2 çocuk ABD uçaklarının bombardımanında hayatını kaybetti.


İşgalin 9 yılında 55 binden fazla Afgan öldürüldü, on binlercesi yaralandı. 30 milyon civarında nüfusa sahip olan Afganistan'da, yaklaşık 20 milyon insan günlük 1,5 dolarla yaşamaya çalışıyor. İşgal, 650 bin'den fazla insan evini terk etmeye zorlanırken, binlerce Afgan vatandaşı da tutuklandı, ağır işkencelerden geçirildi. Afganistan'da halkın yaklaşık yarısı işsiz, yüzde 70'i kronik açlık çekiyor. Ortalama yaşam beklentisi 43,1 yıl olarak belirlenirken, okuma yazma oranı işgalin başında yüzde 28,7 iken bugün yüzde 23,5'e düştü. Afgan halkının sadece yüzde 13'ü içme suyuna ulaşabiliyor ve sadece yüzde 6'lık bir kesim elektriğe sahip.


Kadınlar kurtarıldı mı?


Savaşın en büyük yükünü çeken kadın ve çocukların durumu daha da kötüye gitti, Afgan kadınlara yönelik insan hakları ihlalleri BM raporlarına girdi. Doğum sırasında 55'te 1 hayatta kalma oranı ile Afganistan, hala kadınların doğum yapması açısından ikinci en tehlikeli ülke durumunda. Hala Afgan bebeklerinin yüzde 25'i beşinci yaş günlerinden önce ölüm riski ile karşı karşıya.


Uyuşturucu kime gidiyor?


2000'de, Taliban yönetiminin getirdiği yasakla afyon üretiminde yüzde 90'a varan düşüş yaşanan Afganistan, ABD işgalinin ardından tekrar dünyanın "1 numaralı afyon üreticisi" konumuna geldi ve dünyadaki üretilen afyonun yüzde 90'ını üretmeye başladı. Rusya'nın verilerine göre 2001 yılında Afganistan'ın işgal edilmesinden bu yana uyuşturucu üretimi en az iki kat arttı.


Bin Ladin ölünce


Şimdi, işgalin bahanesi yapılan Ladin'in öldürülmesi bir dönemi sona erdirmiş gibi görünüyor ama aslında böylece ABD'nin derdinin Ladin değil, bölgedeki çıkarları olduğu da ortaya çıkıyor. Ladin'in ölümüne rağmen ABD yeni maceralara dalıyor ve her gün yine çocukların kanı akmaya devam ediyor.
 
Canlı yakalansa ne anlatırdı?

Independent muhabiri Robert Fisk, bu ilginç soruyu soruyor ve şöyle yanıtlıyor: "Bir yargılama süreci Ladin'den çok başkaları için daha fazla kaygı verici olacaktı. Sonuçta, Afganistan'ın Sovyetler tarafından işgal edildiği dönemde CIA'yle bağlantılarından söz edebilir, İslamabad'da Suudi istihbaratının başındaki Prens Türki el Faysal'la toplantısının ayrıntılarını anlata bilirdi."


Ve ekliyor Fisk: "Binlerce Kürt'ün kimyasal silahla öldürüldüğü katliamdan değil, 153 kişinin öldürülmesinden sorumlu tutularak, bu kimyasal malzemelerin Amerika'dan geldiğini açıklayamadan, Donald Rumsfeld'le dostluğunu ve İran savaşı sırasında ABD'den aldığı yardımları anlatamadan asılan Saddam gibi..."

 

ABD işkenceyi meşrulaştırıyor
ABD'nin, El Kaide Lideri Usame Bin Ladin'i "geliştirilmiş sorgu" tekniklerine tabi tutulan mahkumlardan elde edilen istihbaratla öldürmüş olma olasılığı, işkenceye varan uygulamaların tekrar kullanılmaya başlanmasını sağlayabilir.

ABD'li yetkililere bin Ladin'in Pakistan'da saklandığı yer hakkında istihbarat sağlayan "kurye" hakkında ilk bilgileri veren kişi, 11 Eylül saldırılarının arkasında olduğuna inanılan Halid Şeyh Muhammed.


Muhammed'in sorgulamadan geçirildiği dönemde 183 defa "suda boğulma hissi yaratma" (waterboarding) tekniğiyle işkenceye maruz kaldığına inanılıyor. Muhammed, yüze su boşaltma ve diğer sorgulama tekniklerinin yasaklanmasının ardından, bin Ladin'in yakalanması için yıllardan beri süren avı sona erdiren ipucunu verdi.


İşkence yapmasaydık olmazdı


Bazı tutukluların bir noktaya kadar fiziksel baskıya maruz kaldıktan sonra bin Ladin hakkında önemli bilgiler vermiş olma ihtimali, istihbarat uzmanları arasında tartışma başlattı. CIA ve onun tarafından yönlendirilen medya şimdi, "Bu yöntemler olmadan El Kaide liderinin izini bulabilir miydik?" sorusunu ortaya atarak işkenceyi meşrulaştırmaya çalışıyor.

 

İsrail: ABD bizden öğrendi

İsrail Parlamentosu'nun (Knesset) Dışişleri ve Savunma Komisyonu Başkanı Şaul Mofaz, Usame bin Ladin'in öldürülmesiyle, "ABD'nin de terörist liderlerin hedef alınmasında İsrail'in politikasını benimsediğini" söyledi. Mofaz İsrail radyosuna yaptığı açıklamada, sözkonusu stratejinin, 1972'de Münih Olimpiyatları sırasında 9 İsrailli atletin öldürülmesi sonrasında İsrail tarafından kabul edildiğini anlattı.
 

Film gibi izlediler

ABD Başkanı Barack Obama'nın ulusal güvenlik danışmanı John Brennan, Usame Bin Ladin'e yönelik operasyon sırasında dakikaların günler gibi uzun sürdüğünü belirtti.
Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı'nın (CIA) eski bir üyesi olan Brennan, 40 dakikalık operasyonu Beyaz Saray'daki kriz odası "Situation room"da kurulan karmaşık bir iletişim sistemiyle izlendiğini anlattı, ancak Obama ve danışmanlarının operasyonu nasıl izlediğini belirtmedi.

Kafası parçalandı


Bu arada operasyonun ayrıntıları da belli olmaya başladı. Baskında Bin Ladin'in sol gözünün üstünden vurulduğunu ve kurşunun kafatasının bu bölümünü parçaladığı açıklandı. Bir Amerikalı yetkili, Bin Ladin'in kaldığı eve operasyon düzenlendiği sırada evde 23 çocuk ve 9 kadın bulunduğunu kaydetti.


Operasyon sırasında Amerikan güçlerinin, evden belgeler ve elektronik donanım dahil önemli miktarda materyal ele geçirdiği kaydedildi.


Bin Ladin çatışmış


Bu arada, adı açıklanmayan üst düzey bir Amerikalı yetkilinin verdiği bilgiye göre Bin Ladin, baskını düzenleyen donanmaya bağlı SEAL grubu mensuplarına ateş açtı. Bin Ladin, dikkatlice hedef alınmış bir karşı yaylım ateşle öldürüldü.


Gece baskını sırasında, gece görüş gözlüklü 20 SEAL komandosunun Chinook helikopterlerinden halatlarla, yüksek duvarlı konuta indiği kaydedildi. Bin Ladin, yaklaşık 40 dakika süren baskının en sonunda öldürüldü.


Torbayla atıldı


Daha sonra Ladin'in kimliğinin kesinlikle tespiti için DNA testi yapıldı. CIA'in foto analizi ve öldürülen kişinin boyu tanımlara uydu. Bin Ladin'in cesedi, Umman Denizi'ndeki USS Carl Vinson gemisine götürüldü. Ladin'in cesedi burada içinde ağırlık bulunan bir torbaya konularak denize bırakıldı.

 

İntikam korkusu her yanı sardı
Ladin'in öldürülmesinin ardından El Kaide'nin intikam için eylemler düzenlemesi olasılığı Batı dünyasında endişe yarattı.

İslami internet sitelerinde "İslam'ın Şeyhinin öldürülmesinin öcünün alınacağı" sözünü veren El Kaide yanlıları cihadın sona erdiğini düşünen herkesin biraz beklemesi gerektiğini söyledi.


Bu tehditlerin ardından, Avrupalı yetkililer, misilleme saldırıları olabileceği gerekçesiyle vatandaşlarına uyanık olun çağrısında bulundu.


Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle ve İngiltere Savunma Bakanı Liam Fox tüm askeri tesislere genelge göndererek, saldırı olasılığı nedeniyle, üst seviyede ihtiyat halinin devam ettirilmesini istedi.


ABD elçilik kapattı


ABD'nin Pakistan'daki Büyükelçiliği ve Konsoloslukları, ikinci bir emre kadar halka verilen rutin hizmetlerini durdurdu. Büyükelçilikten yapılan açıklamada, El Kaide lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesini takiben, başkent İslamabad'taki Büyükelçilik ile Peşaver, Lahor ve Karaçi'deki konsoloslukların başta vize konusunda olmak üzere faaliyet göstermeyeceği belirtildi.


Suudiler hedefte


Öte yandan Arabnews gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Halid Almaneenna ülkede yaşayan yabancıları Bin Ladin'in öldürülmesi sonrası El Kaide'den gelebilecek saldırılara karşı dikkatli olmaları çağrısında bulundu. Uyarı Arabnews gazetesinde birinci sayfadan yer aldı.


Panetta Türkiye'de ne yaptı?


ABD'nin El Kaide'nin Lideri Usame Bin Ladin'i öldürmesinin ardından Türkiye de olası bir 'misilleme'ye karşı alarma geçti. Bu kapsamda El Kaide üyeleri yakın izlemeye alındı, kamu binaları ve hedef olabilecek kişilerin etraflarındaki güvenlik artırıldı.


El Kaide'nin 'çalışma tarzı'na dikkat çeken kaynaklar, birbirinden bağımsız hücre tipi yapılanmanın merkezden emir gelmese bile kendi inisiyatifleriyle eylem yapabileceklerini söyledi. Türkiye'nin, ABD ile işbirliği yaptığı gerekçesiyle saldırı olasılığını dikkate alan kaynaklar, Ladin operasyonunun, geçen ay Ankara'ya gelip 5 gün boyunca gizli görüşmeler yapan CIA Başkanı Leon Panetta'nın ziyaretiyle yakın zamanda gerçekleştirilmesi dikkat çekti.

 

Obama'nın seçim hesabı

El Kaide'nin lideri Usame Bin Ladin'in öldürülmesinin, Obama yönetimi için seçimler açısından avantaj yarattığı bildirildi. Bin Ladin'in öldürüldüğünün açıklanmasından sonra ABD'de büyük sevinç yaşanırken, bu aynı zamanda Obama'nın liderliği açısından da önemli sonuçlar getiriyor.

Bin Ladin'in öldürülmesi, tam da ABD'nin gerek iç, gerek dış politikada ayrışmalar yaşadığı bir döneme denk geldi.


Obama'ya karşı "Amerikalı olmadığı, Amerikan değerlerine sahip olmadığı, ülkeyi kötü bir yöne götürdüğü" yönündeki kampanyalar da, Cumhuriyetçilerin 2012 Başkanlık seçimleri için aday adayları arasında ismi geçen milyarder işadamı Donald Trump'ın Obama'nın doğum yerine dair kaygılar dile getirmesiyle tekrar alevlendirilmişti.


Bu koşullarda, Bin Ladin'in öldürülmesinin Obama'nın elini güçlendirdiği ve hatta 2012 Başkanlık seçimlerinde seçilme şansını yükselttiği yorumları yapılıyor.


Yönetim için "zafer" niteliği taşıyan bu olayın, olası intikam saldırılarına yönelik başarılı önlemlerle devam etmesi halinde, Obama, 11 Eylül saldırılarının "intikamını" alan bir "kahraman" olarak 2012 Başkanlık seçimlerinde yeniden başa gelmesi ihtimalini güçlendirdi.

 

Libya muhalefeti: 'Biz de isteriz!'

 Libya muhalefeti, Muammer Kaddafi'nin, Ladin ile aynı kaderi yaşaması gerektiğini belirtti. Libya'daki muhaliflerin askeri sözcüsü Albay Ahmed Beni, "Çok mutluyuz ve bir sonraki adımı bekliyoruz. Amerikalıların Kaddafi'ye de aynı şeyi yapmasını istiyoruz" dedi.

Hiç yorum yok: