28 Nisan 2011 Perşembe

Rol,Model Irkçılık ve Faşizm


Yüksek Seçim Kurulu bağımsız adaylardan özellikle belli bazılarını seçip, adaylıklarını veto/iptal etme girişimi bilinçli/siyasi karar olduğu tarihteki yerini aldı. Türkiye Demokrasi ve barış temsilcilerini Parlamento dışında tutup, hak ve adaletin sesini kısma, dikta/statüko sisteme sorun çıkaracakları saf dışı etme çabasıydı. Statükoya karşı olabilecek gür sesleri azaltıp, daha rahat, sürdürülebilir bir dönem hedeflenmişti.
 
Ancak halkın sert muhalefetine çarpıp, alınan hukuksuz kararın altında kalarak düzeltmek zorunda kaldılar. Karar irdelenirken tarihsel bağlantılar, bölgesel ilişkiler ve meydana gelen gelişmelerden ayrı değerlendirilmemelidir.

Türkiye’nin çevresinde, komşu ülkelerde ciddi, kapsamlı halk hareketleri başladı. Demokratik halk hareketlerine direnen Diktatörlerden bazıları iktidarlarını bırakmak/terk etmek zorunda kaldı. Bazı diktatörlükler yıkılıp, tarihin çöplüğünde yerlerini almaya başladı.

Halk muhalefetine/hareketlerine direnenler zor durumda, ancak kontrollerindeki militarist zoru sonuna kadar kullananların akıbeti de farklı olmayacak gibi görünüyor.

Gerek iç ve gerekse de dış koşullar diktatörlüklerin devamına müsaade etmemektedir. Gelişen halk hareketlerine uluslar arası güçlerin müdahalesi kuşkusuz var, bu güçlerin Ekonomik, sosyal ve siyasal çıkar hesapları bunu gerektiriyor. Ortadoğu yer altı ve yer üstü kaynakları zengin olan bir coğrafya, güç ve iktidar hesapları bunun üzerinedir.

Halk hareketlerinin de bundan etkilenmemesi, karşılıklı etkileşimin meydana gelmemesi doğanın tabiatına uygun da değildir. Bölgesel ve global her aktörün bir hesabı mutlaka bulunmaktadır. Burada farklı aktörlerden söz edilebilir. İran ve Türkiye bölgesel aktörler, emperyalizm global aktör olarak ortaya çıkmaktadır. Bunların da birbirleri ile pozitif veya negatif ilişki ve çıkarları, çelişkileri vardır/bulunmaktadır.

Türkiye rol/model ülke olarak politikasını şekillendirme çabası içindedir. Suriye diktatörüne akıl hocalığı bu politikanın sonucudur. Buradaki halk hareketlerini baskılama, öteleme, mevcut Baas sistemini yaşatma veya hiç değilse ömrünü uzatma arayışı içinde, kendi sisteminin özelliklerini kopyalaması tavsiyesi/önerisi buna yöneliktir. Yine Libya Diktatörüne benzer tavsiyeler, rol/model olabilme olarak değerlendirilebilir. Buna benzer girişimler, demokratik halk hareketlerinin meydana geldiği bütün Ortadoğu ülkelerinde tekrarlandı.

Türkiye’nin rol/model politikasının geçerliliği, diktatörlüklere başkaldıran halkların bunu kabul edilebilmesi, Türkiye’nin sahip olduğu mevcut koşulları, içerde tutarlı, demokratik bir yapıya/sisteme dayanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Statüko da sistem de iktidar da bunların farkındadır. Mevcut yapısını özelliklerini koruyup ömrünü uzatmak, bölgesel politikalarda da hedeflediği rol/model politikasını gerçekleştirmek için içerdeki demokratik muhalefeti, halk hareketlerini baskılanmak, susturmak veya en azından demokratik sesi kısmak istemektedir. Ancak bunu başarırsa rol/modelde ilerleme, hedefine ulaşma umudu olabilir. Bu noktada temel sorun Kürt halk hareketi, demokratik halk muhalefeti sistemin handikabı olarak öne çıkıyor. Statüko demokrasiye dönüşüme direniyor. Kürtlerle demokratik hak ve hukuk zemininde uzlaşma mevcut ret/inkar ve imha yapısına uymuyor.

Kuruluşundan günümüze kadar halklarımızın sosyal, siyasal yaşamına kanlı ve baskıcı bir süreçle geçti. Özellikle 1925 Şark Islahat Kanunu ile Kürt politikası imha ve inkar üzerine şekillendirildi. Demokratik halk muhalefetinin her başlangıcı/filizlenmesi askeri darbelerle kanlı ve imha temelinde oldu/bastırıldı. Askeri darbelerle Kanun ve Kurallar bu bağlamda yeniden düzenlendi/şekillendirildi. Sistem bu gün de aynı özelliğini kurumakta, ırkçı özelliğini sürdürmeye de ısrarla devam etmektedir. Askeri diktatörlüklerden arta kalan düzenin üstüne demokrasicilik oyunu sahnelenmektedir. Bu yapısı ile de Ortadoğu halklarına rol/model olabileceğini hesaplamaktadır. Bu hesap gelişen Kürt muhalefetine çarpıp diktatöryal yüzü ortaya çıkarmaktadır. Nitekim Kürt coğrafyası kentleri, halklar, gaz bombaları altında inletilmektedir. Ortadoğu halklarının/hareketlerinin karşılaştığı baskıların misli burada, bu coğrafyada yaşanmaktadır.

Zor sahnede, zorun bütün araçları halklara karşı kullanılmaktadır. Yüksek Seçim Kurulu kararı güncel, sıcak öne çıkan uygulamalardan sadece biridir. Siyasi tercihinden dolayı binlerce insanın ceza evlerinde tutulmasının izahı mümkün değildir. Baskı rejimlerinin günümüz dünyasında Ortadoğu halk hareketlerine rol/model olarak görülmesi/benimsenmesi doğanın tabiatına uymadığı gibi mümkün de görünmüyor. Böyle bir politikayı dillendirmek hayal peşinde koşmak değilse bile iç politikaya yönelik bir hesap olarak görülebilir. Ülke halklarına bölgede rol/model olabileceğini, sistemin yapısının bu bağlamda benimsenmesi hedefleniyor, tam anlamıyla aldatmaca operasyonu olarak görülmelidir.

Kaldı ki geçmişte yaşananları hatırlayalım; Baas dikta/despotik rejimlerine rol/model ve akıl hocası olarak tarihte yerini aldığı görülecektir. Bu rejimler şimdi halklar tarafından çöpe atılıyor, bu bela geriye kanlı bir tarih bırakarak orta doğudan defediliyor. Türkiye rejiminin rol/modelliği ile şekillenen Baas zihniyeti tarih olmaya devam ediyor. Sıra Suriye Baas diktatörlüğüne gelmiş görünüyor. Dışişleri Bakanı bu diktatörlüğü kurumak/kollamak veya kurtarmak için büyük uğraş verdi/veriyor. Ancak Suriye’de de halklar ayakta, özgürlükleri için meydanlarda, demokrasi mücadelesi yükseliyor. Diktatörlük ise katliamlarla cevap veriyor, Suriye kan revan, her gün onlarca sivil güvenlik çetelerince öldürülüyor. Sormazlar mı, Rol/modelliğin bu mu? Askeri darbe diktatörlüğü artığı yasa ve kurallarla ancak bu kadar olur.

Ortadoğu diktatörlükleri birer birer yıkılırken Türkiye rejiminin de endişeleri açıkça dile getiriliyor. Yetkili/yetkisiz, basın/medya, sistemin yapısının farkında olan, devamında çıkarları bulunan bütün çevrelerce endişeler dile getirilmektedir. ‘’Rejime yansımaları çok kötü olacak’’ şeklindeki beyanlar günlük olarak dillerden düşmüyor. Endişelerin artması beraberinde demokratik halk muhalefetine baskıların artmasını getiriyor. İçerdeki demokratik muhalefeti baskılanarak dış dünyaya sorunsuz görünme çabasındadır.

İç ve dış kamuoyu dikkatleri genel olarak bölge üzerinde, özelde de bu rejim üzerindedir. Tarihteki suçlarını da bu tabloda görerek bütünlüklü bir değerlendirmeye tabi olacağı/yapıldığı hesaba katılmalıdır. Darbe artıkları ırkçı/nasyonalist kurallarla daha ileriye gitme gayreti, toplumları aldatma çabasının tutmayacağını zaman gösterecektir. Halklar baskıdan arınmış, özgürlük, evrensel insan hakları ve demokrasi kuralları ile insanca yaşamak istiyor. Bu talep etrafında örgütlenen, kurumsallaşan halkların talebi karşısında eskide diretmek beyhude bir çabadan öteye gitmeyecektir.

Esas olan çağdaş demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerdir. Irkı değil, insanı ve ona dair değerleri hedef alan, yücelten, bir sistem inşa etmenin kaçınılmaz olduğu artık anlaşılmalıdır. İnsana ait her değerin kabul olduğu, anlam bulduğu, insanı merkeze oturtan yeni bir dünya düzeni özlemi bu topraklarda zorun rolüne rağmen yaşam bulacak, ete kemiğe bürünecektir. Halklar bunu istedikten sonra önünde herhangi bir gücün zorla durma, kendisini dayatma olanağı yoktur.

Ortadoğu yeni bir güne uyanıyor, acıyı yaşayarak da olsa inşa etmeye kararlıdır.

nkizilban@gmail.com

Hiç yorum yok: