22 Nisan 2011 Cuma

Kürdistan Türkiye'yi Neden Salladı?


YSK’nin Kürt ve demokrasi güçlerinin adaylarını veto etmesi son üç-dört günde farklı bir Kürdistan ve Türkiye tablosu ortaya çıkardı. YSK esas olarak Kürt isyanı karışında geri adım attı. Kararından vazgeçti.

Ancak Türk kamuoyunda YSK’nin Kürt adayları veto etmesini doğru bulanda, yanlış bulanda şaşkınlık içinde. Esas ‘şok’ Türk tarafında yaşanıyor. Kürdistan Türkiye’yi sallıyor. Türk tarafı halen Kürtlerin yeni isyan dalgasının nedenleri, karakteri ve hedeflerini alışagelmiş kalıplarla izah etmeye çalışıyor.

Daha doğrusu eski alfabeyle, yeni kitabı okumaya çalışıyor. Oysa yeni bir durumla karşı karşıyayız.

Kürtler ve Kürt Özgürlük hareketi son birkaç yıl için tüm saldırı, kuşatma ve tasfiye politikalarına rağmen ciddi şekilde değişiklikler yaşadı. PKK öncülüklü son isyan hareketinin sadece sosyal tabanı genişlemedi, hedef, yöntem ve karakterinde de ciddi değişiklikler oldu.

Bu nedenle Kürtlerin son iki-üç gündür başlattıkları yeni ayaklanma dalgası birkaç kişinin-ki bunlar Kürt halkı için son derece saygın ve önemli politik aktörlerdir-veto edilip-edilmemesi ile bire bir alakalı değildir.

Daha da ötesi Kürtlerin Ankara’da temsil edilip-edilmemesiyle de bire bir örtüşmüyor. Bu isyanın daha derin nedenleri, daha özgün karakteri ve değişen yöntemleri söz konusudur. Bu anlaşılmadan önümüzdeki süreci anlamak, Kürtlerle Türklerin ortak bir ‘vatanda’ eşit topluluklar olarak bir arada tutmak mümkün olmayacaktır.

Peki değişen nedir?

Her şeyden önce Kürtlerin talepleri netleşmiştir. Kürtler ne istiyor, kendi geleceklerini nasıl belirleyecekler sorusu artık geçmişte kalmıştır. Kürtler bölgesel ve uluslararası koşullar, politik-askeri dengeleri de göz ününe alarak, Türkiye’nin siyası sınırlarına dokunmayan, gerçekleşmesi son derece olanak dahilin de olan özerk Kürdistan talebini önce fikir olarak netleştirdiler. Daha sonra proje haline getirdiler. Bunu bütün Kürt dinamiklerine mal ettiler. Ve uygulamak için ilk adımları atmaya başladılar.

Kürtler kendi geleceklerini belirleme hakkının kullanılması konusunda bir çözüm modeli olarak özerklik formülünü ete-kemiğe büründürdüler. Bu son derece önemlidir. Özerklik kısaca ülkenin siyası sınırları değişmeden bir bölgede, bir eyalette halkın kendi kendini yönetme hakkıdır. Hayatın bütün alanlarında, eğitimden-ekonomiye, çevre politikasından savunmaya kadar her alanda o bölgenin merkezden özerkleşmedir.

Kürt özgürlük hareketinin öne sürdüğü Demokratik Özerk Kürdistan Kürtlerin ve Kürdistan’da yaşayan farklı etnik toplulukların kendi kendini yönetme biçimidir. Parlamentosu ile, simgeleriyle, diliyle, hukuku ile, yasama ve yürüme organlarıyla böyledir.

Kürtlerin özerk Kürdistan önermesi aynı zamanda Türk devletiyle ‘sorunun’ çözümü için yürütülecek müzakerelerde de sağlam, üzerinde konuşulabilecek bir zemin sunuyor. Zaten çatışmada, isyanda burada patlıyor.

Türk devleti ve hükümeti camdan karakol olan TRT6 ile Kürt sorunu çözdüğünü düşünüyor. Böyle olmasını istiyor. Kürtlerin kolektif hak taleplerini kabul edilemez buluyor.

İşte ikinci önemli değişiklik tamda burada devreye giriyor.

Kürt hareketi, bütün bileşenleriyle Ankara ile sorunu müzakere etmeye çalışıyor. İmralı’da PKK lideri sayın Abdullah Öcalan ile bir diyalog olduğu bir sır değil artık. Hatta geçtiğimiz dönemde İmralı’da diyalogdan müzakerelere geçilmesi için, bir protokol imzalandığı KCK kaynakları tarafından açıklandı. Ankara, hükümet bunu yalanlamadı.

Ancak Kürtlerin yeni dönem stratejisi bir taraftan devletle diyalog ve müzakere ile sorunu çözmek için her fırsatı değerlendirmek, öte yandan Özerk Kürdistan’ı adım adım örmek, kurmaktır. Bunun için önemli adımlarda attı.

Demokratik Toplum Kongresi böylesi bir ihtiyaçtan doğdu. Kendisini böyle nitelendirmese de pratikte Özerk Kürdistan’ın adete kurucu meclisi haline geldi. Bir anlamda Kuzey Kürdistan’da yaşana Kürt, Süryani, Arap ve Türklerin öz yönetim meclisi oldu.

Ana dilde eğitim için gösterilen çaba, Mahkemeler başta olmak üzere her yer de ana dilde ısrar, kendi savunmasını sağlama için alına tedbirler, kent meclisleri ve devletin din üzerindeki tekelinin kırılması, sivil Cuma namazları, kurulan çözüm çadırları onlarca eylem ve girişim ortaya konulan hedefin gerçekleşmesi için atılan adımlardır. Bunun arkası gelecektir.

İşte bu nedenle seçimle önemli olmakla birlikte Kürtler için olmazsa olmazlar arasında değildir. Kürt Özgürlük Hareketi sorunun müzakere yoluyla çözülmesi için önemli bir araç olarak görmektedir. Dikkat edilirse Kürt parlamenterlerle, diğer sistem partilerinin parlamenterleri arasında her bakımdan ciddi nitel farklılıklar vardır.

Kürtler ve demokrasi güçlerinin gösterdikleri 61 aday kazansa dahi bu Kürt sorunu çözülmüş olmuyor. Kürtlerin kendi kaderlerini tayın hakkı sağlanmadan, yani özerk Kürdistan kurulmadan bu sorun çözülmez.

İşte son isyan dalgası YSK’nin vetosunu protestodan öteye derin bir manaya sahiptir. Ortaya çıkan durum Kürt Özgürlük Hareketi’nin izlediği stratejinin isabetli olduğunu gösteriyor. Kimileri için bu karmaşıkmış gözüke bilir.

Kürtler bir taraftan onları köle ilişkisinde tutan sömürgeci kuşatmayı kırarak, inatla ve inançla Özerk Kürdistan’ı inşa ediyorlar, diğer taraftan siyasi sınırlarına dokunmak istemedikleri Türkiye’nin parlamentosuna kendi temsilcilerini göndermek istiyorlar. Hem sorunun müzakere edilmesi, hem de özerk Kürdistan’ında içinde yer alacağı demokratik Türkiye’nin şekillenmesi için çalışıyorlar.

Çok önemli bir noktanın da altını çizmekte yarar var. Özerk demokratik Kürdistan, demokratik Türkiye, İmralı’da esir tutulan Kürt lider Abdullah Öcalan özgür olmadan bütün boyutlarıyla gerçekleşmesi mümkün değil. Bu nedenle Öcalan’ın özgürlüğü Kürt isyanın stratejik hedefleri arasındadır. Bununda doğru okunması ve bilinmesi gerekiyor.

Bu nedenle son Kürt isyanı karşısında Türk tarafını yaşadığı ‘şok’u üzerinden atıp gelişmelere gerçekçi bakmasında sayısız yarar var.

Hiç yorum yok: