Sabahat Tuncel kim?
İstanbul milletvekili...
Peki, nasıl oluyor da YSK, Anayasa’nın 76’ncı maddesinde göre, Tuncel’in "milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmadığına" karar veriyor?
YSK’nın açıklamasına bakılırsa Sabahat Tuncel’in "geçen seçimde milletvekili seçildiği tarihten hemen sonra adli sicilinin kayda girdiği, bu nedenle bir önceki seçim döneminde yapılan incelemede sabıkasız olarak görüldüğü" tespit edilmiş... Peki, dört yıl boyunca bunun farkına varılmamış mı? Sicilinde kayda giren sabıkası ne? Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu’na muhalefet...
***
Gültan Kışanak kim?
Diyarbakır milletvekili... Peki, şimdi nasıl aday olamıyor? YSK açıklamasına göre adli sicil kaydında kızlık soyadıyla arandığında milletvekili seçilmesini engelleyecek sabıka kaydı çıktığı için... Dört yıldır kimse bunun farkına varmamış mı? Acaba sicile işlenen sabıkası ne? Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu... Bu ince ince anlatmaya çalıştığım tablo size inandırıcı geliyor mu?
Doğrusu bana hiç mi hiç gelmiyor...
Ayrıca şunu da ilave edebiliriz, YSK, Leyla Zana ve Hatip Dicle’nin adaylığını reddediyor ama onlarla aynı konumdaki Selim Sadak, tüm bu aşamalardan kazasız belasız geçerek Siirt Belediye Başkanı seçilmiş... İnandırıcı ve tutarlı bir durumdan söz etmek güç...
***
Ankara bir karar verecek; insanları dağdan mı indirmek istiyor, yoksa topyekûn dağa mı çıkarmak gayretinde? Eğer dağdan indirme amacı söz konusu ise siyasete eğilimli insanların yolunu kesmeyeceksin, dört yıl önce vize verdiğine dört yıl sonra bahane bulup engel çıkarmayacaksın... Şayet başta siyasal iktidar, siyaset kurumu bir çare bulmaz ise bugünleri mumla arar hale gelmekten korkarım...
***
Nitekim hem BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, hem de Sırrı Sakık, hiç istenmeyen gelişmelerin neler olabileceğinin ipuçlarını veriyor...
Selahattin Demirtaş, "bütün seçenekleri gözden geçireceğiz. Gerçekten, yani böylesi hukuksuz durumlara karşı halkımızı seçeneksiz bırakmamak için ve gerçekten de seçimler sağlıklı yapılabilinsin diye elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz. Çünkü Türkiye’de seçimlerin bu haliyle, bu şekliyle yapılması ve bizim seçimlere girmememizin ağır sonuçları olur. Biz bazı sonuçların vebalini taşımak istemiyoruz" derken...
Sırrı Sakık, "bu karar yeniden şiddete davetiye çıkartmaktır" demekte... Eğer bu karar Güneydoğu’da "Kürtleri Ankara’da istemiyoruz" olarak algılanırsa ve Kürt siyaseti parlamentodan çekilir ise zaten sonrasını düşünmek istemem...
***
Bu noktada siyasal iktidar ciddi bir sınavdan geçecek... Ne yapıp yapıp bu çok ciddi krizi aşacak bir çözüm bulmaz ise başta tüm siyaset kurumu ve Türkiye uçurumdan yuvarlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak...
***
Ben, karanlık odakların Türkiye’yi kan revan içinde bırakmak ve nihayetinde de beraber yaşayamaz noktaya sürüklemek istediklerinden şüpheleniyorum... Kaosu, şiddeti ve bölünmeyi ne engeller? Sıkıntıların demokratik kanallara akıtılması ve özgürlüklerin genişletilmesi... Hâlbuki şimdi bunun tam tersi bir durum ile karşı karşıyayız...
***
Türkiye, tüm sağlığını kaybederek yüz üstü yere uzanacak çok kritik bir noktaya sürüklendi...
En ciddi sorunu olan Kürt sorununu çözemediği gibi, demokratik kanallardan bu sorunu adeta hiç çözemeyecekmiş gibi ağır bir mesajla karşı karşıya kaldı...
Yırtıp atmadığı 12 Eylül mantığı ve o dönemin kurguladığı siyaset zihniyeti, Ankara’yı bir kez daha kıskaçları arasına aldı...
Hep birlikte 12 Eylül siyaset kurumuna dokunmadan, demokrasi oyunu oynamanın kefaretini oportünist siyaset anlayışı nedeniyle önümüzde bulduk...
Belaya kaşınan bir irade devreye giriverdi...
YSK son anda "eksik belgeler gelirse adaylıklar geçerli olabilir" diye bir açıklama yaparak geri adım attı ama hukukun da ne kadar kuralsız işlediğini ortaya koydu.
Hukuk sistemini süratle yeniden kurup, Kürt meselesini kararlılıkla kökünden çözemezsek biz bu belalardan kurtulamayız.
Çanlar Türkiye için çalıyor...
star
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder