10 Nisan 2011 Pazar

Büyük Yalan


Türk devleti Kürdün de devleti olabilir mi? Hiç bir zaman olmadı; olamaz ve olamayacak. Bazı şeyler vardır ki, onu tabiatı dışında bir niteliğe büründüremezsiniz.

Türk devleti Türklüğün yerel ve uluslararası çıkarlarını korumak üzere kurulmuş tek milliyete dayalı bir devlettir. Bu devlet Yunanistan, Bulgaristan, Kıbrıs veya başka bir yerde bulunan Türklerin sorunlarııyla ilgilenir; ortada bir sorun varsa karıştırır, kışkırtır ve ajan faaliyetleri yürütür.

Örneğin bırakalım kendi sınırları içinde yaşayan Kürt kökenli vatandaşların hakkını savunmayı; Irak, Suriye ve İran'da bulunan Kürtlerin kimlik ve kişilik kazanmasını ulusal çıkarlarına aykırı sayar. Yunanistan, Kıbrıs, Bulgaristan veya Kerkük'teki bir avuç Türkün statü kazanması için çanhıraş bir çaba harcarken, Saddam döneminde evlerinden sürülmüş Kürtlerin Kerkük'e dönme çabalarını "Türk ulusunun çıkarlarına karşı düşmanca faaliyetler!" olarak niteler. Bu devlet o kadar Kürtlerin devleti değildir ki, Kürt vatandaşlardan alınan vergilerle Türk okulları açar, Kürdün köylerini dağıtıp gözlerini oyacak katil sürüleri besler. Kürtlerden alınan vergilerle Kürt dil ve kültürünü yasaklamanın tedbirllerini alır; mecliste temsil hakkı bulmasınlar diye özel kanunlar çıkarır.

Her MGK toplantısında Kürt tehlikesi ilk gündem maddesi olarak görüşülür ve bu tehlikeyi geriletecek özel tedbirler alınır. Türk devletinin Kürtlerin de devleti olduğu sözü, hayatımda duyduğum en büyük yalandır. Kürtler Türkiye'nin en yoksul insanlarıdır. En kaba işler onların elinden geçer. İşsizlik, yoksulluk, evsizlik Kürtlere uygun görülmüş bir yazgıdır. Sokak çocukluğu, serserilik, sürgün vs.. Kürtler, Türkiye'nin nüfus dolgusu olarak görülmüş ve gittiği her yerde buna uygun muamele görmüştür.
İşin bir de zulüm yanı vardır. Kürtler bir şey istemediği sürece kimliksiz ve kişiliksiz bir şekilde yaşamalarında bir sakınca görülmez. Bütün sorun Kürtlerin tarihi kökenlerine bağlı bir şekilde kendileri olarak yaşama arzularının başladığı noktada ortaya çıkar. O zaman devlet Türklüğünün zalimliği girer devreye.
Çocuk Uğur'a 13 kurşun sıkacak ve Şırnak'ta öldürdüğü beş Kürt gencine mezar yeri vermeyecek ve onları kepçe ile üst üste gömecek kadar Kürt ve Kürtlükten uzaktır bu devlet. Silahlı Kürde yaptığı muamele ile silahsız Kürde yaptığı muamele arsındaki terk fark birinde zamana yayılmış toplumsal ölüm, diğerinde anında silahlı ölüm öngörmüş olmasıdır.

Türk devletinin aynı zamanda Kürtlerin de devleti olduğu sözü 85 yılık büyük bir yalandır. Büyük yalanı devlet silahla, aydınlar siyasi ve kültürel yağcılıkla idare etmişlerdir bugüne kadar. Bu yalanla yaşamanın hergün aldatan bir eşin gözlerinin içine bakmak ıstırabı olduğunu da biz söylüyoruz.

Hasan Bildirici

27 Ocak 2005

Hiç yorum yok: