19 Şubat 2012 Pazar

Ya Otobüsü Onlar Yaktıysa?

Şöyle düşünelim:

Devlet 30 yıl önce, Türk diplomatlarına suikastlar yapan ASALA ile mücadele görevini MİT’e verdi.

Yurtdışında illegal eylemler yapılması gerekiyordu.

MİT elemanı yakalanırsa uluslararası bir skandal doğabilirdi. O yüzden polisçe aranan bazı katliam hükümlüsü sağcıları pazarlıkla istihdam ettiler, yurtdışında görevlendirdiler.

“Yakalanırsanız sizi tanımayız” dediler.

Bomba attırıp suikast düzenlettiler.

O dönem polis bunları molotof kokteylleriyle yurtdışına çıkarken yakalasaydı MİT’le polis arasında çatışma çıkmayacak mıydı?

Ya da cesur bir savcı yakalarına yapışsa devlet krizi doğmayacak mıydı?

* * *

Askeri yönetim dönemiydi.

Ne öyle polis ne de savcı çıkabildi; yanlışlıkla tutuklanan bazı katliam hükümlüleri, arka kapıdan salıverildi.

Kimse ses etmedi.

Şimdi benzer bir durumla karşı karşıyayız. Askeri yönetim yok, ama pervasızlık aynen sürüyor.

Bir “suçüstü” yapıldı.

Hayır, “suçüstü”, söylendiği gibi devletin PKK ile müzakerede “yakalanması” değil... Savcıların dün Mehmet Ali Birand’a söylediklerine bakılırsa suçlama konusu, örgüte sızmış MİT ajanlarının suç işlemesi...

Mesela BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın iddia ettiği gibi gencecik Serap’ın ölümüne yol açan İstanbul’daki halk otobüsünün yakılması eylemi, örgüte sızmış MİT ajanlarının işiyse, yani devlet görevlileri provokasyonlar düzenlediyse bunun üstü örtülebilir mi?

* * *

“Evet, pekâlâ örtülebilir” diyor hükümet, çıkarmaya çalıştığı yasayla:

“Buna karşı çıkan savcı olursa görevden alırım. Hatta öbürlerine de ibret olsun diye, tıpkı Deniz Feneri savcılarına yaptığım gibi haklarında inceleme başlatırım ki öbürlerine ibret olsun, bana ‘dokunanın yanacağını’ bilsinler.”

Yargı, MİT mensuplarını Başbakan’ın izni olmadan sorgulayamıyor da sadece özel yetkili mahkemeler sorgulayabiliyorsa ve sen bundan şikâyetçiysen ne yaparsın?

Özel yetkili mahkemeleri kaldırırsın.

Hükümet ne yapıyor:

Kişiye özel bir zırh getirip MİT’i kurtarıyor.

Neredeyse kişiyi tarif ederek “Hayır, bunu sorgulayamazsın” diyor.

Böylece kurumun üzerinde, yıllarca kaldırılamayacak ve her daim sorgulanacak bir gölge bırakıyor.

Savcıların “görmezden mi gelelim” dediği suçlar için, açıkça “Görmezden gel” diyor.

Bu, ancak sultanlıkta olur.

* * *

Savcılar için “Ön hazırlık dosyasını sızdırdılar” iddiasıyla inceleme başlatılması komik bir çifte standart içeriyor.

Gazeteler son 5 yıldır, neredeyse sadece savcılık veya emniyetin ön hazırlık dosyalarından sızdırdığı haberlerle çıkıyor.

Sızıntı konusunda o kadar hassassanız, hepsi için tahkikat açsanıza...

Yargı, kendini icra yerine koyup hükümet politikalarına müdahale ediyorsa, “Müzakere filan yaptırmam” diyorsa hep birlikte karşı duralım.

Ama savcıların söylediği gibi provokasyon kokulu suçlar ortaya çıkarıldıysa, çift taraflı çalışan ajanlar suçüstü yakalandıysa, kanun değil anayasa da değişse, bunu örtbas etmeye yetmez.

Durumu başa dönerek özetleyelim.

30 yıl önceki ajanlar yakalansa devlet “Bunları tanımıyoruz” diyecekti.
 
Şimdi yakalandılar.

Devlet bu kez “Yargıyı tanımıyorum” diyor

Can Dündar

Hiç yorum yok: