31 Mayıs 2011 Salı

AKP’nin Özel Harpçi, Hırsız ve Fetullahçı Adayları


1990-1996 yıllarından Riha’nın -Urfa- kan gölüne çevrildiği dönemde Riha valisiydi. Akbulut. Akbulut’un Riha’da valilik yaptığı 6 yıllık süreçte onlarca Kürt...


AKP TekirdağTevfik Ziyaeddin Akbulut

2007 seçimlerinde Tekirdağ’dan AKP milletvekili olarak seçildi. 12 Haziran seçimleri için tekrardan AKP’den milletvekili adayı yapıldı.
Bulgaristan- Kırcali doğumludur.
Göçmendir.
Değişik il ve ilçelerde yıllarca vali ve kaymakamlık yaptı.
1990-1996 yıllarından Riha’nın -Urfa- kan gölüne çevrildiği dönemde Riha valisiydi. Akbulut. Akbulut’un Riha’da valilik yaptığı 6 yıllık süreçte onlarca Kürt aydını ve yurtseveri katledildi. Bazılarının hala ne naaşları nede kemikleri bulunabildi.

Ne hikmetse Kemal Kılıç gibi gazeteciler katledilmeden önce hep Akbulut tarafından tehdit edildiler.  Hüseyin Deniz ile Nazım Babaoğlu gibi gazetecilerde benzer şekilde katledildiler. Babaoğlu’nun halen ne cesedi bulundu ne de kemikleri bulundu. Bir mezar taşı bile yok. Muhsin Melik gibi insan hakları savunucuları da Ziyaeddin Akbulut’un vali olduğu dönemde katledildiler. Aynı dönemde Abdullah Çatlı, Korkut Eken ve İbrahim Şahin gib Ergenekoncular da Siverek’te karargah kurmuşlardı.
Buna rağmen AKP hep Ergenekon’dan bahsederken kendi içindeki esas Ergenekon’dan sözetmez.
Üstüne üstlük Ziyaeddin Akbulut’u gibilerin ikinci defa milletvekili yaparak terfilendirmek istemektedir.


AKP Adana
Ömer Çelik

Adana doğumludur. Ailesinin Kürdistan’nın başkenti Amed’ten  Adana’ya göçettiği şeklinde bilgiler var. Fakat kendisi aslına sahip çıkmıyor. Kendini inkar ediyor. Başkalaşıma uğramış ve bunu doğal karşılıyor.
Üniversite yıllarında başkanı olan Erdoğan gibi ilkin mücahitliğe soyundu.
Ünivesiteyi bitirir bitirmez gazetecilik ve stratejistliğe adım attı.
Mücahitlikten mütahitliğe oradan da liberalliğe atlama yaptı.
Türkiye’deki tüm stratejistlerin MGK direktifleri doğrultusunda özel ve psikolojik savaş yürüttüğü biliniyor.
24 Şubat’taki MGK toplantısı da stratejist ismi adı altında Kürtlere ve Kürt Özgürlük Hareketin karşı özel ve psikolojik savaşın yürütülmesi gerektiği belgeli bir şekilde açığa çıkmıştı.
Ömer Çelik’in de bu çerçevede hem Erdoğan’a danışmanlık yaptığı hem de Kürtlere karşı uygulanacak strateji doğrultusunda özel olarak görevlendirildiği belirtiliyor.
Demokratik Toplum Kongresi demokratikleşme, özgürleşmeşme ve eşitliğin bir gereği olarak Özerklik ve çok dillilik konusunda karar alınca ilkin saldırıda bulanan Ömer Çelik idi.
O dönemde yaptığı açıklamada “Özerklik ve iki dil Türkiye’ye suikasttir” demişti.
Çelik’in konuşması ardından Türk Genelkurmayı’da darbeyi andıran bir şekilde DTK ve BDP’yi tehdit ederek benzer bir açıklamada bulunmuştu.
Böylece Ömer Çelik’in öncülük ettiği yeni bir ırkçı saldırı dalgası Kürtlere karşı başlatılmıştı.

AKP Batman

Mehmet Şimşek

Batman Kercews(Gercüş) doğumludur.
Fetullahçı olarak biliniyor.
Fetullah cemaati tarafından İngiltere’de okutuldu.
İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nde özel eğitimden geçirildi.
Bu üniversite İngiliz dış istahbarat servisi olan MI6 elemanlarının yetiştirildiği bir yerdir.
Ayrıca burada yetiştirilen elemanlar İngiltere’nin özel olarak Kürdistan genel olarak Ortadoğu üzerindeki stratejilerini uygulamak üzere görevlendirilirler.
Abdullah Gül ile Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı olarak bilinen esasta bir kont-gerilla müsteşarlığı olan bu müsteşarlığın başına getirilen Niyazi Tanılır’da aynı üniversitede yetiştirildiler.
1995’ten itibaren Kürtlere karşı geliştirilen siyasal ve diplomatik saldırıların koordinatörlüğünün Abdullah Gül tarafından yürütülmesi Şimşek hakkında ipucunu veriyor.
Mehmet Şimşek’in 1990 yılından beri Kürdistan’la herhangi bir ilişkisi kalmadı. 2007 yılında AKP’den Dîlok milletvekili seçilene kadar Newyork’da yaşıyordu.
ABD’nin ve uluslararası sermeyanin çıkarları doğrultusunda görev yapıyordu.
Milletvekili olduktan sonra AKP tarafından maliye bakanı yapıldı.
Maliye bakanı olarak MGK toplantılarına katıldı.
Kürtlere karşı Özel Harp çerçevesinde kullanılan gizli bütçenin belirlenmesinde etkin rol oynadı ve çıkarılan kararlarda imzası var.
Verdiği demeçlerde “Bakın bende Kürt kökenliyim” diyerek makam ve mevki karşılığında asimile olma ve Türkleşmeyi kabul etmekte devletin tekçi ırkçı resmi ideolojisini meşrulaştırmya çalışmakta.


AKP Wan
Gülşen Orhan
 
Wan Miks dogumludur.
23. Dönemde AKP millevekili olarak yer aldı.
AKP’nin kurmayları gittikleri yerlere devamlı bir şekilde vitrin çiçeği olarak götürülen Gülşen Orhan idi.
Oysa Orhan’ın ne kadınların özgürlüğü ile eşitliği ne de Kürtlerin temel hakları konusunda söylediği tek bir söz olmadığı gibi öyle bir icraatıda görülmedi.
Bunun aksine babasının evinde çalışırken defalarca tecavüze uğrayan N.Y olayı açığa çıkınca, N.Y önce ölümle tehdit edildi.
Ardından da Gülşen Orhan olayı kapatmak için bir avukat görevlendirdi.
N.Y, Gülşen Orhan’ın kardeşi Numan Orhan’ın tecavüzüne nasıl uğradığını şöyle anlattı: “Ablamla birlikte çalışıyorduk. Numan geldi. Bizi çağırdı. Ablamın işi olduğu için ben gittim. Gittiğimde evin arkasında küçük bir kulübe vardı. Orada zorla tecavüz etti. Ondan sonra sürekli geliyordu, bana tecavüz ediyordu”
Numan Orhan’la birlikte başka kişilerin tecavüzüne uğrayan N.Y daha sonra bir çocuk doğurdu. Olayın duyulması bundan sonra oldu.
Gülşen Orhan devreye girerek olayı kapatmaya çalıştı. Olay basına yansıyınca Erdoğan’da devreye girerek “niye gizli tutulmadı niye haber oldu” diye Gülşen’i azarlamıştı.
Gülşen Orhan’ın ve kardeşi Numan’ın vukuatı sadece bu değil. Numan’ın,  Tayip Erdoğan’a bağlı TOKİ’den palazlanarak  aldığı ihaleler de var.
2009 yılında TOKİ konutlarında çalışan işçiler haklarını isteğince Numan’ın silahlı saldırısına uğradılar. Bu saldırı sonucunda Mirza Uğurlu ile Suat Barçın yaralandılar.
Gülşen Orhan bu olayda da yargı ile polis teşkilatını devreye koyarak olayı kapatmaya çalıştı.
Tüm bunlar olurken Erdoğan sanki bir şey olmamış gibi 12 Haziran seçimleri için yine Gülşen Orhan’ı aday gösterdi.


Burhan Kayatürk 

Wanlı ama Wanla bir alakası kalmamıştır.
Ankara’da yaşıyor.
2002 yılında AKP’den Ankara milletvekili adayı olarak gösterildi ama seçilmedi.
AKP’den aday gösterildikten sonra zenginlikte şaha kalktı.
2002’de  bir dükkanı vardı. Şimdi tam tamamına 40 adet mağazalar zinciri var.
Zenginlikte  bu kadar uçma hep Kayatürk gibi AKP’lilere nasip oluyor. Bunun tesadüf olmadığı aşikardır. AKP’li olmadan Hüseyin Çelik gibi züğürt, AKP li olduktan sonra ise Hüseyin Çelik gibi holdingleştiği için, Wan halkı Kayatürk’ü, 2. Hüseyin Çelik olarak adlandırıyor.
Wan’da aday gösterildi onun yüreği Ankara’da atıyor.
Kayatürk, 04 Mayıs 2011 tarihinde Şehrivan Gazetesi’ne verdiği röportajda adaylık müracaatını Ankara için yaptığını itiraf edip şu açıklamda bulunuyor:
“Listeler açıklandığında televizyondan Ankara listesine baktım. İsmimin olmadığını görünce bu dönem milletvekili değilim diye düşündüm. Saat 17.04’te Van 1.sıra adayı olduğumu genel merkezimizden gelen telefonla öğrendim. Bu saate kadar Van’a geleceğim hiçbir şekilde bana söylenmedi”.
Bir tarafta Kürt halkına giderken bende Kürdüm argümanını kulanırken, diğer taraftan ise son günlerde yaptığı bir konuşmada Kürt halkını hırsızlıkla suçlarken şunu söyledi: “Bunların demokrasi anlayışı hırsızlıktır. Bunu da buradan söylüyorum”.
Tüm bunları yapan ve söyleyen Kayatürk, AKP tarafından Wan’dan 1. sıradan aday gösterildi.


Fatih Çiftçi
Wan’dan 2.sıra adayı
 
4 yıl ANAP’tan, 4 yıl da AKP’den Erciş Belediye Başkanı oldu.
8 yıllık Belediye Başkanlığı döneminde öyle yolsuzluklar yaptı ki Erciş’i enkaza çevirdi.
187 dönümlük arsayı kendi üzerine, 57 dönümlük arsayı da kardeşi Alim Çiftçi üzerine tapuladı. AKP’li Çiftçi ilçedeki park, cadde, okul, bulvar, sokak, çeşmelere de anne ve babasının ismini vererek, adeta ilçeyi Çiftçi ailesinin malikanesi haline getirmiş durumda.
Bir okula babasi Ebubekir Çiftçi, bir okula annesi Kadriye, bir okula da hem anne hem babasının ismini, sokak ile çeşme isimlerine de anne ile babasının ismini vermiş.
Hakkında “yolsuzluk, görevi kötüye kullanma, imar mevzuatına aykırılık ve evrakta sahtecilikten” dava açıldı. Fakat AKP’nin İçişleri Bakanlığı soruşmaya izin vermedi.


Mustafa Bilici

Wan Belediyesi AKP’nin elinde olduğu dönemde haksız bir şekilde imar uygulaması yaparak fakir bir Wan’lının arsasına ortak oldu. Hatta öyle yaptıki O fakirin arsasını elinden almaya çalıştı.

AKP Amed
Galip Ensarioğlu

1990 yıllardan 2009 yılına kadar onbinlerce Kürdü katleden, binlerce köyü yakıp yıkan, yerinden yurdundan göçettiren Çiller ve Demirel’in partisi Doğru Yol Partisi’nde Amed il başkanlığını yaptı. Katliamların ortaklığını yaptı.
2009 yılında Amed’te yapılan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığı seçimlerinde yurtsever işadamların desteği ile AKP’nin desteklediği Mehmet Kaya yerine oda başkanlığına seçildi.
Yurtsever kesimlerden aldığı desteği bireysel güce dönüştürerek reklamını yaptı. AKP’den milletvekili olmak için 12 Eylül 2010 Referandumunda evet cephesinde yer aldı.
Katıldığı bir TV programında “Eğer Kürtçe eğitim hakkı tanınırsa cocuğumu Kürtçe eğitim veren okula göndermem” diyerek inkarcılığın meşru olduğunu göstermeye çalıştı.
AKP’ye yanaşarak evetçi cephede yer almadan önce ve sonrasında Erdoğan’a bağlı olan TOKİ’den ihale aldı. Galip Ensarioğlu, Diyarbakır Söz gazete ve TV sahibi M.Ali Altındağ ile birlikte TOKİ’den aldığı ihale miktarı 300 milyonu aşıyor.
Ensarioğlu halen Amed, Eleziz ve Çewlig gibi kentlerde aldığı TOKİ konut ve kamu binası inşaatları devam ediyor.
Salim Ensarioğlu’nun belirtiğine göre yaptıkları bir aile meclisi toplantısında Galip’in değil kendisinin AKP’den aday olması kararlaştırıldı. Galip’in bu karara uymayarak kürsü ve makam için gidip AKP’den aday olduğunu ve aileye ihanet ettiğini söyledi.
Bunları söyleyen Salim Ensarioğlu bağımsız aday olarak seçimlere katılırken. Galip Ensarioğlu, AKP tarafından Amed’ten 2.sıradan milletvekili adayı olarak gösterildi.


Mehdi Eker

2. Cemil Çiçek kişiliği AKP’li Vecdi Gönül iken,  Mehdi Eker de 3.Cemil Çiçek vakasıdır.
İki dönem üst üste Tarım Bakanı olarak görev yaptı. Aynen Gönül gibi hiç değişmeyen bakanlardan ikincisidir.
Tüm AKP’li bakanlar gibi Eker İngiliz yetiştirmesidir.
İstanbul belediyesinden beri Erdoğan’ın has adamıdır.
Erdoğan’ın hem mikrofonu hem de sekreter kalemi gibidir.
Bir yanı evlilik yaptığı göçmen eşinden dolayı Fetullahçı cemaate dayanıyor, bir yanı da Erdoğan’ın has adamı olmasından dolayı inkarcılığa dayanıyor.
Amed’le hiç bir manevi ve kültürel bağı yoktur. Kürtlüğünü ruhsal anlamda inkar ediyor.
Amed’li olmaktandan utanacak kadar Kürtlere yabancılaşmıştır.
11 Kasım 2009’da Dicle Üniversitesi’nda yaptığı bir konuşmada serhıldan, özgürlük ve direnişin kalesi olan Amed’e ilişkin şöyle demişti:  “Diyarbakır’ın adı malesef hak etmediği halde 30 yıldır terör ile anılıyor”.
Sadece bununla yetinmeyen Eker, Kürtlerin kendi hükümetleri tarafından askeri ve siyasi soykırım operasyonları ile katledilmesi ve tutuklanmasını meşru gösterip daha ileri giderek şu şekilde konuşmuştu:  “Eskiden asit kuyularına atılıyorlardı, hapse girmeye şükretsinler”.
Böylesi bir zihniyete sahip olan Eker, AKP tarafından 1.sıra adayı olarak gösterildi


Cuma İçten

AKP tarafından 12 Haziran seçimlerinde Amed’ten 5. sıradan adayı gösterildi.
 Nerede bir Kürt düşmanlığı varsa Cuma İçten hemen  orada hazır ve nazır.
 Konjuktüre göre ya polis muhbiri, ya Hizbul-Kontracı ya Fetullahçı ya da ırkçılardan yana olabiliyor. Yani her telde oynuyor.
Ziya Gökalp Lisesi’de iken hem polise muhbirlik yapıyor hem de Hizbul-Kontra
faaliyetlerinde bulunuyordu.
1990’larda Refah Partisi güçlenince Refah Partisi’ne girdi. 1993 yılından itibaren Amed’ten İstanbul’a taşındı. Amed’le herhangi bir bağı kalmadı. İstanbul’da yaşıyor.  Silah ticaretine başladı ve Türkiye’deki baş silah tüccarıdır.
AKP iktidara gelince birden AKP’ci ve Fetullah Gülenci oldu.
2004 yılında Gülen Cemaati tarafından ABD’nin Newport İnternational Üniversitesi’ne gönderildi ve orada okudu. Fetullahçıların aktif kadrosudur.
Kürt çocuklarının Türkleştirilmesi amacıyla kurulan Gönül Köprüsü Derneği’nde yönetim kurulunda yer alıyor.
Kürtleri aşağılayan ırkçı dizilerden Kılıç Günü ve Kurtlar Vadisi Pusu’nun sponsorudur. Kurtlar Vadisi’nin sponsoru olması itibarıyla bu dizinin senaristlerinden Soner Yalçın’ı da finanse ediyor.
Sadece bu iki dizinin değil Pornocu yönetmen Sami Utku’nun yönettiği ve Fetullah Gülen’in TV’si olarak bilinen Samanyolu TV’de yayınlanan “Tek Türkiye” adlı ırkçı dizininde sponsordur.
Anlaşılıyor ki, Cuma İçten’nin bir ayağı eski Ergenekonda bir ayağıda Fetullahçı Ergenekondadır.

Silah Üreticileri, Satıcıları ve Sevenleri Derneği Başkanıdır. 1500 tane silah bayisi var.
AKP’nin çıkarmak istediği teksas kanunun savuncularındandır. Silahların satılmasından yana olurken ve bunu savunurken şöyle diyordu.
“Millet olarak silah kültüründen uzaklaştığımız sürece, devlet olarak da silah kültüründen uzaklaşmış oluruz. Kuvay-I Milliye Hareketi ve mücadelede yaşadığımız sıkıntılar unutulmamalıdır”.
Cuma İçten, silahların gerekliliği ve Türk milleti ile devletinin silahlanmasını teşvik ederken, Kürtlerin kendini meşru şekilde savunmasını ise “Birileri silahı bırakmadıkça, birileri hukuku tanımadıkçı, asla bu problemler çözülmeyecektir”.
Kürtlere bakışını ise “Bu bölgenin yollara, medeni yaşam tarzına, kapita güce ihtiyacı var” diyerek hem Kürtleri geri gören bir zihniyet sahip olduğunu hem de sömürgeci mantıkla yaklaştığını açığa vuruyor. DTK’nin Demokratik Özerklik çalıştayını da “Sözde özerklik isteyen bir çalıştay” diyerek inkarcı bir anlayışla yaklaştığını açığa vuruyor.
Bunların dışında mafyavari işler ile uyuşturucu ticareti yaptığı belirtiliyor.


AKP Hatay
Hacı Bayramtürkoğlu

Dörtyol Eski Belediye Başkanı.
AKP herkesi Ergenekonculukla suçluyor.
Esas Ergenekonculara listesinde yer veren AKP’ni ta kendisidir.
AKP’nin 12 Hazian seçimlerinde seçmenlerinin karşısına Ergenekon sanıklarını çıkaran CHP'yi sert dille eleştiren Tayyip Erdoğan, Bayram Türkoğlu gibilerini Hatay’da 5. sıradan kendi adayı olarak gösterdi.
AKP'nin MHP'den transfer ettiği milletvekili adayı Dörtyol eski Belediye Başkanı Hacı Bayram Türkoğlu'nun, Ergenekoncu emekli general Veli Küçük'le çekilmiş fotoğrafı ortaya çıktı.
Türkoğlu'nun 2005-2006 yıllarında Azerbaycan'da katıldığı Türk Kurultayı'nda emekli general Veli Küçük'le çekilmiş fotoğrafı ortaya çıkarıldı. Fotoğrafta, AK Parti'nin adayı Türkoğlu ve Küçük ile Hataylı bazı siyasiler ve bürokratlar yer alıyor.
Ergenekoncu Veli Küçük'ü  şu sözlerle övdü: "Fotoğraftaki kişi memlekete hizmet etmiş, emekli bir generaldir. Memleketin paşası ile fotoğraf çktirdiysem ne var bunda?"

AKP Antalya

Mehmet Vecdi Gönül

Erzincan doğumludur.2001 yılından beri AKP’de milletvekilidir.

2.Cemil Çiçek’tir.
 
AKP’nin diğer bakanları ve kont-gerilla elemanlarının eğitim gördüğü ABD’nin California Üniverstisetisi’nde eğitim gördü.
Çekirdekten yetişme özel harp elemanıdır.
Kaymakamlık, valilik ve sayıştay denetçisi gibi görevlerde bulundu.
2002 yılından itibaren Milli Savunma Bakanı’dır. AKP’de hiç değişmeyen tek bakandır.
Kürtlere ve Özgürlük Hareketine karşı yürütülen soykırım savaşının koordinatörlerindendir. Başında bulunduğu Savunma Bakanlığı direkt ordunun direktifleri doğrultusunda hareket etmekte ve en kilit olan bakanlıktır. Ordunun her dediğine başım gözüm üstüne desturuyla hareket etmektedir.
2004 yılında itibaren çıkarılan TMK, Polis Vazife ve Selahiyeti Kanunu, Kont-gerillanın meşrulaştırıldığı kanun olan Askeri Personel Kanunu,  Kont-gerilla Müsteşarlığı olarak anılan Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın çıkarılmasında başrol oynadı.
Türkiye’nin Kürtlere karşı başta ABD ve İsrail olmak üzere yaptığı tüm stratejik ve silah alımı antlaşmalarında imzası bulunan Gönül’dür.
Yine MGK’nın Kürtlere karşı geliştirdiği tüm soykırım planları ile  Özel Ordu’nun kurulmasının altında imzası olan Gönül’dür.
Kürtlerin paralı katiller diye adlandırdığı Özel Ordu’nun kurulmasına ilişkin yaptığı bir açıklamada şöyle diyordu.
“Şu anda sınır hatında 6 tümen askerimiz var. Bunu daha da arttıracağız”.
Bu söylemiyle 180 bin askere tekabül eden 6 tümene ve halkın paralı katiller dediği Özel Ordu’ya övgü düzmesi tek başına Gönül’ün herşeyini açıklayan mahiyettedir.
AKP, Gönül’ün has bir özel harpçisi olmasına o kadar iftihar ediyor ki O’nu yeniden 4. defa parlementoya göndermek için Antalya’dan birinci sıra adayı olarak gösterdi.


AKP Çewlig(Bingöl)
Cevdet Yılmaz

İngiltere ile ABD istihbarat örgütleri MI6 ve CIA’nin denetimindeki üniversitelerde yetiştirilip Türkiye’ye gönderilen diğer AKP’li bakanlar gibi Cevdet Yılmaz’da ABD’nin Denver Üniversitesi’nde yetiştirildi. Fetullahçı Cemaat tarafından ABD’ye gönderildiği ve Fetullahçı olduğu belirtiliyor.
AKP, Çewlig’i denetiminde tutmak için Yılmaz’ı GAP ve DAP’tan sorumlu bakanlığa getirdi.
AB fonlarından Kürdistan gönderilen para ile SODES, KÖYDES ve BELDES projeleri adı altında aktarılan paralar Cevdet Yılmaz denetiminde AKP’nin yan kuruluşları ile Fetullah Cemaati’nin kurumları ile vakıflarına aktarılmakta. Böylece AKP’li yöneticiler ile Fetullahçılar palazlandırılıyor. Bu işin koordinatörlüğünü Cevdet Yılmaz yapmaktadır.  Daha önce belgeleriyle açığa çıktığı gibi Bejan Matur’un başında olduğu Fetulahçı Vakıf ile EHİ-DER gibi Fetullahçı kurumlara aktarılan paralar Yılmaz’ın icraatları arasında yer alıyor.
Ayrıca Cevdet Yılmaz Çewlig’te “Zazalar ayrı halktır” diyerek Kürt halkını parçalayıp bölerek AKP’leştirmeye çalışırken, Amed’te ise “Zaza Kürtler ve Kurmanc Kürtler” diyerek nabza göre şerbet vererek ikili dil kullanmakta, siyasi ahlaksızlık örneğini sergilemektedir.


Eşref Taş

Fırat Üniversitesi’nde öğrenci iken faşist grublar içinde yer alıyor ve polise muhbirlik yapıyordu.
Daha sonra Fetullahçılara yanaştı. Öğretim elemanı olacak ne bir birikimi ne de bir kapasitesi vardı. Buna rağmen Fetullahçı bir kadro olarak üniversitede öğretim üyesi yapıldı.
Halkla herhangi bir yakınlığı yoktur. Kürtlerin asimile edilmesinde ve devşirilmesinde devletin görevlendirdiği Fetullahçı Cemaatte misyonerlik görevi yapıyor.


Şahin Bingöl

Çewlig’te Sağlık Müdür Yardımcılığı görevini yürütürken kendi adamlarına dağıttığı ihaleler dolayısıyla ismi ayyuka çıktı. Bu durumu tüm Çewlig halkı tarafından da konuşulmaktadır.
Sadece bununla yetinmedi. Ailesiyle birlikte gerillaya komplo kurduğu ve bizzat gerillaları katlettiği herkesçe biliniyor.
Yılmaz ve Taş gibi Şahin Bingöl’de Fetullahçı Cemaat kadrosu olarak Çewlig’ten AKP’nin milletvekili adayı yapıldı.
Öyle anlaşıyor ki AKP tüm Çewlig’i Fetullahçıların denetimine vermek istiyor.


AKP Merdin

AKP Mardin’den Bir Gladiocu Bir de Hizbul-Kontracı’yı aday gösterdi.
 
Abdurrahim Akdağ

 
AKP’den milletvekili adayıdır.
CIA tarafından bir kont-gerilla örgütü olarak kurulduğu belgelerle açığa çıkan ve Türk ırkçılığının kuluçka örgütü olarak bilinen Milli Türk Talebe Birliği(MTTB) Mardin Şube yönetiminde yer aldı.
Hizbul-Kontra örgütünün lideri Hüseyin Durmaz-Velioğlu- nasıl ki MTTB yetiştirmesi ise Abdurrahim Akdağ’da öyledir.
İkisininde yolları Hizbul-Kontra örgütünde kesişti.
Hüseyin Durmaz’ın-Velioğlu- karargahı Merdin’de iken sağ kolu Abdurrahim Akdağ idi.
Akdağ,  yurtsever Kürtlerin satırla, çivili tahtalarla, domuz bağlarıyla ve kurşunla arkadan katledilmesinde baş rol oynayan Hizbul-Kontra liderlerinden biridir. Başta Qoser ilçesi olmak üzere Merdin ve tüm ilçelerinde Kürt yurtseverlerin katledilmesinde önderlik yapan Akdağ’dır. Bu nedenle Hizbul-Kontra ana davasında yargılandı.
AKP tüm Hizbul-Kontra yönetici ile tetikçilerini hapisten bırakıp MİT’e ait jiplerle İran’a
götürürken Kürtleri katlemede liderlik yapan Abdurrahim Akdağ’ı da meclise göndermeye çalışmaktadır.


Muammer Güler

Nerede karanlık işler varsa hep oralarda vali olarak görev yapan Muammer Güler oldu.
1994 ile 2000 yıllarında Dilok’ta(Antep) görev yaparken onlarca Kürt yurtseveri katledildi.
İstanbul’da da Valiliği döneminde Hırant Dink gibi aydınlar katledildi.
Dink’in katledilmesinde direkt sorumluluğu olduğu açığa çıktı.
AKP JİTEM’inin valisi olarak tanındı.
Kont-gerilla karargahı olarakta adlandırılan ve kont-gerillanın kanuni hale getirildiği kurum olan, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın başına getirildi. Bu kurumun başına getirilmesiyle birlikte Kürtlere karşı yoğun bir şekilde özel savaş başlatıldı.
AKP şimdi de Güler gibi bir Özel Harpçiyi Merdin’den meclise taşımak istiyor.
Muammer Güler ile Abdurrahim Akdağ’ın bir tabloda olduğu AKP, JİTEM ve Hizbul-Kontra’nın bileşkesinin AKP olduğunu bir kez daha doğrulanmış oluyor.


AKP Bursa

Bursa kenti Osmanlı Devletinin yayılması ve çoğu yeri işgal etmesinde İznik’ten sonra başkentlik yapan bir merkezdir.
Özellikle orduya bağlı OYAK gibi sermeya kuruluşlarının bulunduğu bir merkezdir. Kont-gerilla merkezi olarak da biliniyor.
Uluslararası sermeyanin güçlü olduğu bir şehirdir.
Bu özelliklerinden dolayı İngiltere Kraliçesinin ziyaret ettiği ilk yerlerden biridir.
Ayrıca ağırlıkta Balkanlar ile Kafkasyadan getirilen Boşnak, Bulgar, Arnavut, Çerkez, Gürcü vb Türk olmayan göçmenlerin yerleştirildiği bir şehir olduğundan dolayı Sünni Türklük te denilen devşirme Türklüğün etkin olduğu bir şehirdir.
Burada devamlı ırkçılık körüklendiği için sürekli Kürtlere karşı ırkçı saldırılar olmaktadır. Bir yıl önce İnegöl’de geliştirilen saldırılar bunun somut ifadesidir.



Bülent Arınç

Irkçılığın yuvası MTTB’nde yetişti.
Türk ırkçısı MHP’li katil tetikçilerine avukatlık yapmakla ünlendi.
1995 yılında Refah Partisi’nden milletvekili oldu.
1996 ile 1997 yıllarında hükümette yer alarak binlerce köyün yakıp yıkılmasında, onbinlerce Kürdün kateldilmesinde imzası ve talimatı var.
Aynı icraatı şimdi AKP’de sürdürüyor.
İslam maskesiyle Kürtlere ve Kürt kadınına düşmanlık yapıyor.
Emine Ayna’ya “yaratık”, Sabahat Tuncel’e “edepsiz” dedi.
Kürtleride aşağılayarak üstün ırkçılık anlayışıyla “haddinizi” aşmayın diyor.
Bu icraatlarından dolayı Kürtler O’na “Kürt ve kadın düşmanı”diyorlar.
Ordu karşıtı gibi gözüküyor fakat en fazla orducu olan biridir.
Türk ordusuna “peygamber ocağı” diyen, özel orduyu methedip özel ordunun sayısını artırıp vurduğunu avlayacak diyerek Kürtlerin katledilmesini övünerek anlatan bir ruh haline sahiptir.
Yine Şırnex ile Colemergi kastederek “oradaki asker sayımız sivillerden daha fazla”, Kürtlerde gerilla kim halk kim belli değil “hepsi terörist” diyen bir zihniyete sahiptir.
1995 yılından itibaren Kürtlerin kırımdan geçiririlmesinde MGK’nin geliştirdiği tüm planlarlarda imzası ve kararı olanların en başında Arınç yer alıyor.
Tayip Erdoğan, Abdullah Gül ile birlikte AKP’nin üçlü kurmayında yer alıyor.
İttihat Terakki de Talat, Enver ile Cemal Paşalar nasıl bir misyona sahip idilerse aynısını AKP’de Arınç, Erdoğan ile Gül yapıyor.
Bunun dışında Kürt çocuklarının Türkleştirilmesinde Neo-Kemalizm misyonuyla hareket eden Fetullahçı okullarınında koordinatörü Arınç’tır.



AKP Bedlis(Bitlis)
Vedat Demiröz

Bedlis 1.sıra adayı
1977 yılından itibaren Bedlis ile bir ilişkisi kalmadı.
İstanbul’dan ithal edildi.

AKP’nin rant şirketine dönüşen ve Tayyip Erdoğan’a bağlı TOKİ’nin üst yönetiminde yer aldığı için Erdoğan’ın adamı olarak Bedlis’ten aday gösterildi.
Ayrca Fetullahçı olarak ta tanınıyor.
İstanbul’dan atama usulü Bedlis gönderilerek aday gösterilmesine Bedlis halkının büyük bir tepkisi var.


Vahit Kiler

Fetullahçı olarak biliniyor.
Fetullahçı ve AKP’li olduğu için palazlandırıldı. Kiler AŞ adlı holdingi var.
Vedat Demiröz gibi Bedlis ile alakası yok. İstanbul’a yerleşmiş.
Fetullahçılar ve AKP tarafından Kürtlerin Türkleştirilmesi amacıyla zenginleştirildi ve bir Truva atı gibi Bedlis üzerine oynuyor.
Verdiği bir demeçte Kürt çoçuklarının soykırımdan geçirilerek Türkleştirilmesi durumunda başarıya ulaşacaklarını belirtirken şunları söylüyordu.
“Bedlis’teki çocukları anaokullarında itibaren yoğun bir şekilde Türk dili ve kültürü ile eğitip, yetiştireceğiz böylece PKK’ye yakınlık duymalarının kökünü kurutacağız”.


AKP Riha(Urfa)
Faruk Çelik

Devşirme ırkçılığın etkin olduğu Artvin-Yusufeli doğumludur.
Artvin Şavşat doğumlu ve Milli İstihbarat Teşkilatı-MİT- üyesi olduğu belirtiliyor. Necdet Subaşı ile birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtasıyla Kürtler ve diğer halklar ile inançları Türk etnik ırkçılığının hizmetine sokmak ve kırımda geçirmek amacıyla etkin bir şekilde çalışma yürüttü.
Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan sorumlu bakan olduğu için Şubat toplantısında MGK’nın aldığı karar doğrultusunda 15 bin JİTEM’ci imamın Kürdistan’a gönderilmesinde direkt imzası bulunan birinci dereceden yürütücü konumdadır.
Yine Kürt ve Türk Alevilerini kırımdan geçirmek amacıyla “Alevi Açılımı” adı altında başlatılan kırım projesinin baş yürütücüsüdür.
Riha’yla hiçbir bağı olmamasına rağmen Erdoğan tarafından atama usulü aday olarak Riha’ya gönderildi.
Riha halkı bu nedenle Faruk Çelik’e karşı çıkıyor ve ithal aday istemiyoruz demekte.

Abdulkerim Gök

 
Harran Üniversitesi Maliye Bölümü öğrencilerinin 1999 ile 2000 yıllarında hazırladığı “GAP” adlı yüksek lisans ve doktara çalışmasını çalararak “Bölgelerarası Dengesizliklerin Giderilmesinde Maliye Politikalasının Rolü ve GAP Örneğ”i adı altında verdiği doktora tezi ile tanınıyor.
Yine Nihat Küçük’ün Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Geçmişten Bugüne Vergi Direnci” adıyla yazdığı makaleyi alarak  “Vergi Direncinin Gelişimi” adı altında yayınlayan Gök idi.
Öğrencilerin şikayeti sonucunda Gök’ün yaptığı eser hırsızlığı açığa çıktı.
Bunun dışında dil sınavına da kendi yerine başkasını sokarak 65 puan aldığı ortaya çıktı.
Ayrıca af dilekçesinde da sahte imza kullandı.
AKP’nin  nasıl ak siyaset yürüttüğü , yolsuzluklarla nasıl mücaddele ettiği ne tip kadrolarla ülkeyi yönetmek istediği konusunda Abdulkerim Gök örneği yeterde artar…

AKP Dilok(Antep)

Hüseyin Çelik

AKP’li diğer bakanlar gibi İngiltere’deki Londra Üniversitesi yetiştirmesidir. Fetullahçı olarak biliniyor. Devletin çekirdek kadrosu sayılıyor.
1990’larda DYP’de yer aldı. 90’lı yıllardaki katliamlara ortaktır.
Kürt çocukların anakucağından alınıp anaokullarında kırımdan geçirilmesi amacıyla Kürdistan’da yaygın bir şekilde anaokullarının kurulması, O’nun Milli Eğitim Bakanlığı döneminde başlatıldı.
Tek bir kuruşu yok iken, AKP’de bakan olduktan sonra holdingleşti. Wan’daki tüm ihaleleri alan kendisi ve ailesi oldu.
Yaptığı yolsuzluklar ve hırsızlıklar açığı çıktı. Su hırsızlığı bile yaptığı belgelendi.
Yaptığı yolsuzluklar ve hırsızlıklar ayyuka çıkınca Wan halkından büyük tepki görünce Dilok’tan aday gösterildi.
Dilok halkı da Hüseyin Çelik’in icraatlarını bildiği için Dilok’tan aday gösterilmesinden şikayetçidir.

AKP Şırnex

Mehmet Emin Dindar

Milli Görüş’ten Fetullahçılığa, Fetullahçılıktan AKP’ye  atlayan bir kişiliktir.
Erdoğan’ın İstanbul Belediye’sinden beri kadrosudur.
Kürt halkı O’na TRT-6’nın Seda Sayan’ı ismini taktı.
Kasrik’ten dövizci Çobanların yüzbinlerce dolarını yedi. Çobanlar kendi paralarını isteğince Erdoğan’ın dayılığında İstanbul polisini karşılarına çıkardı.
Kardeşleri Mehmet Dindar, İhsan Dindar ile Selim Dindar hep şüpheli bir şekilde öldü ya da öldürüldü. Üç ölüm şüpheli olmasına rağmen Mehmet Emin Dindar oralı olmadı.
Halk içinde söylenen ise her üç kardeşin miras için Mehmet Emin Dindar tarafından öldürtüldüğüdür.
Mehmet Emin Dindar öldürtmede o kadar usta olacak ki, AKP’den aday olunca Şırnak Tabipler Odası Başkanı ve Cizre Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcısı İsmail Vesek’i tehdit ederek haddini bildireceğini söyledi.
Yine 2 Mayıs’ta Şırnak’taki Türk Polis Teşkilatına bir dilekçe vererek Kürt halkını şikayet ediyordu.

Mehmet Tatar


Korucubaşılığı yaptı.
Şırnex’teki köylerin yakılıp yıkılmasında, yüzlerce yurtseverlerin katledilmesinde etkin bir şekilde rol oynadı.
JİTEM’le birlikte Şırnex kömürünü ve ormanlarınların talan ederek zenginleşti.


AKP Colemerg(Hakkari)
Mehmet Necip Zeydan

2007 seçimlerinde AKP karşıtıydı ve DP’den aday oldu.
O dönemde yaptığı bir konuşmada AKP’nin yolsuzluk yaptığı, ülkeyi fakirleştirdiği, AKP’lilerin ise çalıp çırpırak zenginleştiğini söylemişti.
2007 farklı kulvarda olan Necip Zeydan herhalde AKP’liler gibi daha fazla zenginleşmek istiyor ki önce karşı çıktığı AKP’den aday oluyor.

Özgür Bilge

Seçim İzlenimleri - Adana


Kalabalıktan zafer işareti yaparak ve slogan atarak ayrılan biri kadın iki genç yanımdan geçerken durduruyorum onları. Soruyu uzatmadan, doğrudan soruyorum: Murat Bozlak kazanır mı seçimi? Erkek olan lafı uzatacak, propaganda yapacak gibi oluyor. Kadın araya giriyor, "Abê, biz kazanacağız!" diyor. Başka bir şey sormuyorum, ne onlara ne de başka kimseye.


'Abê, biz kazanacağız'


12 Haziran'da gerçekleşecek genel seçimleri izlemek üzere Adana'dayım. Daha sonra Mersin, Osmaniye, Hatay ve Antep'e de düşecek yolum. Oradan da izlenimler, portreler, görüş ve öneriler aktarmaya çalışacağım. Türkiye'de bütün kesimlerin sonuçlarını ilgiyle beklediği seçim boyunca, belki başka şehirlere de uğrama ve izlenimleri paylaşma olanağım olacak. Ama şimdi, ilk durak Adana.


İlk durak Adana


Adana sokaklarındaki satıcı bolluğunun yoksulluğu işaret etmesi,  Orhan Kemal'in romanlarındaki insanları hatırlatıyor. Oysa bilen biliyor, Adana, nicedir Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünmüş gibidir. Güney Adana, eski halini korurken Kuzey Adana gösterişli 'modern' apartmanlarla gösteriyor kendini. Kalburüstü kesim buraya göçerken 'eski Adana'da Orhan Kemal'in roman kahramanları ikamet etmeyi sürdürüyor.


Seçim izlenimi edinmek için Adana'da olunca insan, her tarafta bangır bangır şarkılar çalan seçim arabaları, sokakları kirletme yarışındaki parti bayrakları, milletvekili adaylarının afişleriyle karşılaşmayı bekliyor. Henüz öyle fena bir kirlilik yok Adana'da, ama seçim gününe daha epey bir zaman var ve son günlere yaklaşıldığında yarışın nasıl boyutlanacağını kestirmek kolay değil.    
Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun çalışmalarını izlemek üzere Adana'dayım. BDP il binası çalışmaların ne aşamada olduğunu gösterecektir elbette. Ama oraya gitmeden uğradığım berber hem Adana'nın hem de Adana'daki Kürt seçmenin nabzını gösteriyor. Dindarlık ile yurtseverlik duygularını bir arada tutmaya çalışan Diyarbakırlı berber Ayetullah, Blok'un tek adayı Murat Bozlak'ın seçimden başarıyla çıkacağına inanıyor. Ama bir önceki seçimin sıkıntısını yaşıyor hâlâ. Söyledikleri, Kürt seçmenin "nasılsa kazanırız" rehavetine kapılmadan çalışması ve oylarına sahip çıkması gerektiği anlamına geliyor. "Bir önceki seçim ders olmalı" diyor.
Sokaklarda seçimin kıran kırana geçeceğine dair pek bir emare yok, ancak BDP il binasını dolduran, oradan oraya koşturan partililerin telaşı hissettiriyor yakında gerçekleşecek seçimi. Hızlıca tanışıyorum İl Başkanı ve diğer çalışanlarla. Hızlıca, çünkü birazdan Murat Bozlak'la seçim bürolarının açılışına ve esnaf ziyaretine katılacaklar.

Bu arada Kızıltepe'de iki dönem belediye başkanlığı yapan Cihan Sincar'la karşılaşmak sürpriz oluyor. Cihan Hanım yaklaşık altı aydır Adana'daymış seçim çalışmalarına katılmak üzere. Çalışmalardan oldukça memnun olduğu anlaşılıyor söylediklerinden. Son anda bir şey olmasa Murat Bozlak'ın milletvekili olacağına kesin gözüyle bakıyor. Cihan hanım Kürt din adamlarıyla toplantıya katılırken biz de Murat Bozlak'la esnaf ziyaretine katılmak üzere parti binasından ayrılıyoruz.  


Ama bu 'son anda bir şey olmasa' sözü takılıyor aklıma. Berber Ayetullah'tan da duyduğum bu sözü, gün içinde daha çok kişiden duyacağımı bilmiyordum henüz.


'Oy namustur'  


Murat Bozlak Gülbahçe'de esnaf ziyareti yapacak, seçim bürolarının açılışını gerçekleştirecek. Küçük ama heyecanlı bir kalabalık tarafından karşılanıyor Bozlak. Gülbahçe Kürtlerin yoğun yaşadığı bir semt. Çoğunluğu iki katlı binaların mimari yapısına bakınca, insanın kendini Mardin'in bir ilçesinde sanması bu yüzden olsa gerek. Esnaf ziyaretine başlayan Bozlak'ı giderek büyüyen bir kitle sloganlarla izliyor. Aşağıda zafer işareti yaparak, sloganlar atarak yürüyen kadınlara alkışlar evlerin pencerelerinden, balkonlardan geliyor. Önünden geçtiğimiz bir ilköğretim okulunun öğrencileri sloganlarla geçiriyor esnaf ziyaretindeki partilileri.


"Oylar namustur, namus satılmaz" sloganını en çok kadınlar atıyor. Bir de onlara eşlik eden çocuklar. O kadar küçükler ki bu sloganın onlar için çok ağır olduğunu düşünüyorum nedense. "Nedir namus" diyorum birine, "Murat Bozlak'tır" diyor hiç tereddüt etmeden. "Oy nedir" diyorum, "Evet'tir" diyor yine hiç tereddütsüz. Sonradan gördüğüm broşürde, Murat Bozlak'ın adının altındaki "Evet"i fark edince daha iyi anlıyorum bu cevapların nedenini.


Bir de kadınlara soruyorum "oylar namustur namus satılmaz" sloganını. Ortaya sorduğum soruya üç kadın birden cevap vermeye çalışıyor. Özet olarak anladığım, önceki seçimden geriye kalan öfkenin h‰l‰ sürüyor olduğu. Herkes birbirini tanıdığı için, kimlerin oyunu sattığını biliyorlar. Önünden geçtikleri kimi evlerin, dükk‰nların önünde seslerinin neden daha gür çıktığı daha iyi anlaşılıyor böylece.


Malum, namus kavramı ve kadınların birlikte anılması, erkek egemen bir dünyanın marifeti. Bu slogandan ve bu ezberden yola çıkarak sorduğum soruya cevap, yine birkaç kadından birlikte geliyor. Anladığımı özetlersem: Kürt hareketi, Kürt kadınlarının politik reflekslerini geliştirmiş ve hayatın her alanında daha güçlü durmayı öğretmiş. Namus cinayetlerini öfkeyle anlatıyor, ilkellikle açıklıyorlar.


Uzun yol


Hep televizyonlarda izlemişim liderlerin esnaf ziyaretlerini ve yüzlerce insanla tokalaşmasını. Murat Bozlak'ın bu etkinliğini izlerken Gülbahçe'nin uzun bir yol olduğunu ve yüzlerce insanla tokalaşmanın sahiden enerji istediğine tanık oluyorum. Dükkanlara girip esnafla konuşuyor Bozlak, kendisinin geldiğini görüp kapıya çıkan kahve ahalisiyle tokalaşıyor ve fazla takılmadan uzun yolu yürüyor.

Bu arada küçük, prefabrik bir büfeyi andıran dükkânın sahibiyle de tokalaşıyor Bozlak. Ama adam kolay bırakmıyor elini. Ne konuştuklarını duyamıyorum kalabalıkta, ancak Bozlak, heyeti ve onlara sloganlarıyla, zılgıtlarıyla eşlik eden kitle uzaklaşırken yanına gidebiliyorum adamın. Derikli Davut Erdem otuz yıldır Adana'da. "Köyümüz kurşunlanıp yakılınca geldik" diyor. Bu küçük dükkânda sadece ekmek satıyor. "Yetiyor mu" diyorum. Elini sallıyor, "boş ver" der gibi. Yüzündeki gülümsemede az önce Bozlak'la tokalaşmanın, iki kelime konuşmuş olmanın sevinci var. "Kazanır mı" diyorum. "Kesin" diyor. "Ya son anda bir şey olsa" diyorum. "Olmayacak" diyor. "Hepimiz oyumuzu Murat'a vereceğiz. Ne yapsalar o kazanacak." O kadar coşkulu ki Davut Erdem, "Ama biliyorsun, yoksulların oylarını kömürle, makarnayla satın alıyorlar" diyorum. Sakinleşiyor ve aklından bir şeyler geçiriyor sanki. Yüzünde durgunluk, gözlerinde öfkenin izleri belli oluyor: "Bu sefer de bir şey olursa Kürtleri silerim" diyor, kestirip atıyor. Yine de umutla sıkıyor ellerimi, "Hadi arkadaşlara yetiş" derken. O, orada, o küçük dükkânda yoksul halkına belediyenin ekmeklerini satmak için kalıyor.


Murat Bozlak'ın peşine sloganlarla takılan kitlenin içinde yaşlı adamlar da var. Yol uzun, hava yağmur öncesinin sıkıntısıyla bunaltıcı sıcak. Savur'lu Hacı Şeyhmus Çakar seksen yaşını geçeli çok olmuş. Kırk yıldır Adana'da. Uzun yıllar tablada bir şeyler satarak büyütmüş çocuklarını. Çocuklar iş güç sahibi, evlenip ev bark sahibi olunca ancak bırakmış çalışmayı.


Uzun yolu ve sıcak havayı hatırlatarak, "Yorulmadın mı" diyorum. "Dursalar halay bile çekerim" diyor coşkuyla. "Vekilimiz gelmiş, yorulmak olur mu?" Murat Bozlak'ı soruyorum. Hacı Şeyhmus siyasetin kurtlarındanmış. Gençken köyde Newrozu nasıl kutladıklarından, Kürt örgütleri arasındaki siyasi çekişmelerden, Adana'daki seçimlerden söz ediyor ard arda. Murat Bozlak'ı da tanıyor elbette, siyasi geçmişini hatırlattıktan sonra, "O bizim insanımız," diyor. Desteğini sunmaktan mutlu, zafer işareti yaparak selamlıyor tanıdığı esnafı...


Münire Taş, kitlenin içindeki bir başka portre. "Hevale min" (arkadaşım) dediği kocası 18 yıldır tutuklu. Beş çocuğunu tek başına çalışarak büyütmüş. TUHA-DER üyesi. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun adayı Murat Bozlak'ı destekleyen kadınlarla birlikte yürüyor şimdi. Ama seçim çalışmalarının içinde de yer alıyor. Seçimlerden çok umutlu. "Blok adayları Meclis'te güçlü olmalı. Meclis'te güçlü olursak barış gelir" diyor. Kadınların katılımını soruyorum. Memnun ama yine de erkeklerin hâkimiyetinin kırılması gerektiğini vurguluyor.                              

 
Murat Bozlak kimdir?

1952 Ankara'nın Şereflikoçhisar ilçesinde doğdu. Ankara Hukuk Fakültesi mezunu. 1987 yılında SHP Konya 1. sıra milletvekili adayı oldu. SHP'nin Paris'te yapılan "Kürt Konferansı"na katılan Kürt milletvekillerini ihraç etmesi üzerine SHP'den istifa edip HEP'in kuruluş çalışmalarına katıldı. HEP'in kapatılması üzerine DEP kuruluşunda ve yönetim kademelerinde yer aldı. 1994 yılında DEP'in yerel seçimlere katılma kararı sonrası 6 Şubat 1994 yılında silahlı saldırıya uğradı, ağır yaralı olarak kurtuldu. DEP'in kapatılması sonrası kurulan HADEP'in genel başkanlığı görevini yürüttü. HADEP'in kapatıldığı 2003 yılına kadar cezaevinde kaldığı 3 yıla yakın süre dışında genel başkanlık görevinde bulundu. HADEP'in kapatılması kararı ile birlikte beş yıl süre ile siyaset yasağı getirildi. Bozlak evli ve üç çocuk babasıdır.  

 

Murat Bozlak ve Adana

Öğleden sonra şiddetli bir yağmur yağıyor. Geziye ara veriliyor ve Murat Bozlak'la BDP il binasında kısa bir görüşme yapma olanağı bulabiliyoruz.

Murat Bozlak, 1983'te Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin Kulu ilçe başkanlığını yaparak aktif siyasete başladı. Konuştuğum herkes, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun adayı olarak Adana da olmasını olumlu karşılıyor. Onun siyasi mücadelesine ve birikimine güvenleri tam.

Murat Bozlak da Adana'ya, Adana'da yaşayanların sorunlarına vakıf bir aday. Adana'daki etnik kimlikleri, inançları, son yıllarda artan işsizliğin nedenlerini, çarpık kentleşmenin sonuçlarını, çevre sorunlarına duyarlığını anlatıyor. Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu'nun Türkiye'nin sorunlarını doğru tespit ettiğini vurgulayan Bozlak, Blok adaylarının Meclis'te yer almasının sorunların çözümünde etkin rol oynayacağına inanıyor. Anadilde eğitimden çevre sorunlarına kadar birçok konuda hükümetin ve diğer siyasi partilerin duyarsız bir politika izlediklerini söyleyen Bozlak, çözümün demokrasi ve özgürlükten yana kesimlerin bir araya gelerek yürütecekleri mücadeleyle sağlanacağını vurguluyor.

Miting gibi açılış


Kısa sürüyor Murat Bozlak'la sohbetimiz. İki seçim bürosunun daha açılışı var. Artık akşam oldu ama izlememek olmaz, diyerek Bozlak'ın konvoyuna katılıyoruz. İlk durak Sarıçam. Sarıçam'ın daha çok AKP'ye oy verdiğini öğreniyorum. Ama büronun önünde Bozlak'ı bekleyen coşkulu kalabalık, bu seçimlerde durumun değişeceğini işaret ediyor. İlk konuşmayı, Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu içinde yer alan Emep İl Başkanı yapıyor. Ardından Murat Bozlak hitap ediyor kitleye.

19 Mayıs mahallesindeki açılış ise, tam bir miting havasında geçiyor. Halaylarla, davullarla karşılanıyor Bozlak. Her yaştan insan var meydanda. Kadınlar en önde ve en coşkulu kesimi oluşturuyor. Bozlak, "Bu ülkeye barışı siz beyaz başörtülü kadınlar getireceksiniz" diye sesleniyor onlara. Her söylediği sloganlarla karşılanıyor.

Kalabalıktan zafer işareti yaparak ve slogan atarak ayrılan biri kadın iki genç yanımdan geçerken durduruyorum onları. Soruyu uzatmadan, doğrudan soruyorum: Murat Bozlak kazanır mı seçimi? Erkek olan lafı uzatacak, propaganda yapacak gibi oluyor. Kadın araya giriyor, "Abê, biz kazanacağız!" diyor. Başka bir şey sormuyorum, ne onlara ne de başka kimseye.

Bir günde Adana ne kadar izlenir, ne kadar anlatılır, bilmiyorum. Ama bu son söz, özellikle Adana'da yaşayan Kürt halkının umudunu ve kararlılığını göstermesi açısından önemli.

Seçim İzlenimleri - Muş


2007 seçimleriyle 2011 seçimlerini karşılaştırdığımız zaman Muş'ta BDP'ye ilginin net bir şekilde yüzde 50 arttığı ortaya çıkmıştır

Başbakan'ın geçen gün Muş'ta yaptığı konuşmadan sonra kan kaybeden AKP'nin itibarının zayıfladığının, ciddi bir oy kaybına uğrayacağının izlenimini edindim. Dile getirilenler, toplumun çoğunluğunun düşüncesi. Muşluların BDP'ye ilgisi 2007 seçimlerine göre yüzde elli arttı. BDP'liler iki adayı da çıkaracak, ancak 3. adayı koymadıklarına hayıflanıyorlar.

Muş'ta umut büyük  


Seçim izlenimlerine başladığım Serhat bölgesinde ilk uğrağım olan Bitlis'ten Muş'a giderken yol üzeri Norşin'e de uğradım. Beş ay önceki ziyaretim esnasında yaptığım görüşmelerden aldığım bilgiler, Kürdili Gezi-Yorum sayfasında yayımlanmıştı. Bu yazıda Şeyh Masum ve Zemerxan ile ilgili bilgilerin eksik olduğunu, iki şahsın da toplumda sevilen ve sayılan kişiler olduğunu belirtmemi istediler. Böylece bunu düzeltmiş oluyoruz.


Bu düzeltmeyi yaptıktan sonra hemen Muş'a geçelim. Başbakan'ın geçen mart ayında Muş'ta yaptığı konuşmanın yankısının sonuçlarını ne olduğunu araştırmaya koyuldum. Birkaç görüşmeden sonra, AKP'nin itibarının zayıfladığını, ciddi bir oy kaybına uğrayacağının izlenimini edindim. Dile getirilenlerin, toplumun çoğunun düşüncesi olduğunu söyleyebilirim. Dinleyelim bakalım.


Kürt siyasetçi Nimet Sezgin:


2007 seçimleriyle 2011 seçimlerini karşılaştırdığımız zaman halkın BDP'ye karşı ilgisinin net bir şekilde yüzde 50 arttığı ortaya çıkmıştır. Yani son süreçte Kürt halkının özellikle kendi iradesini ortaya çıkarma, kendi kimliğine sahip çıkma noktasında büyük bir bilinç gerçekleşmiştir. Halkın ulusal bilinci net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Artık kadın, gençlik ve özellikle evinde Roj TV izleyen kesimler, son süreçte feodalite, aşiretçiliği bir tarafta bırakarak ulusal bilinçlenme etrafında kenetlenmeye yönelmiştir. Muş'ta sürecin böyle olduğunu bilseydik, 3 adayla girerdik. Her iki bağımsızın alacağı oy, AKP'nin çok ilerisinde olacaktır. 12 Haziran gecesi, ciddi bir sonuç alınacaktır.


TEMA Vakfı Muş Temsilcisi İhsan Aytemiş:
 

Böyle devam ederse, Türkiye 40 yıl sonra çöl olur. Doğanın dengesini koruma konusunda yapılan çalışmalar çok yetersizdir.

Önümüzde bir seçim var. Birçok partinin seçim vaadine baktığımızda, ekoloji adına seçim programında yer verilmediğini görüyoruz. Bu da çok ciddi bir boşluktur. İnsanın hayat kaynağı topraktır. Eğer toprak yoksa, hayat da yoktur; toprak yoksa, su da yoktur, ekmek de... Toprağıyla barışık olmayan kendisiyle de insanlarıyla da barışık değildir.


Ekosiyaset diye bir tanımlama yapıyoruz.


YSK'nin kararından sonra, toplumun çok değişik kesimlerinden çok ciddi tepkiler oluştu. BDP'nin çalışmalarına da yansıdı. Özellikle AKP ya da CHP tabanındaki insanlar da rahatsızlıklarını dile getiriyorlardı. Muş'un ilçelerinde demokratik çözüm çadırları kurulduktan sonra, çok ciddi bir örgütlenme ortaya çıktı. AKP'de daha önce yöneticilik yapan ya da encümen adayı olanlar, gelip demokratik çözüm çadırlarında nöbet tutup desteklerini sunuyorlardı. Artık AKP ile bir ilişkilerinin olmadığını, yerlerinin halkın yanı olduğunu ve özür dileyerek kendilerini çalışmalara katıyorlardı. Bunlar biraz örnektir. Çok farklı kesimler destek veriyorlar.


Muş'ta seçim iki partinin arasında geçecek. Dolayısıyla milletvekili sayısı 2-2 olacaktır.


Eğitim Sen şube başkanı Necmi Erol:


Muş bir taşra şehridir. Yani 70 yıllık Cumhuriyet tarihinde sosyoekonomik yapısı bakımından  en son sırada yer almaktadır. Son 30 yıldır çatışmalı süreç var. Bu da bölgenin kaderini belirlemektedir. Öncelikli talebimiz bu kaderin değişmesidir. İnsanların huzurlu bir yaşam sürdürmesi, yaşam standardının iyileştirilmesi gerekiyor.


Bu seçimde bütün partilerden ve bütün adaylardan anadilde eğitim talebinin karşılanmasını programlarına almaları gerektiğine inanıyoruz. Anadilde eğitim hakkı, Anayasal güvenceye alınmalıdır.  


Şuan da iktidarda olan AKP'nin bölgedeki sağlık, eğitim, ekonomik ve sosyal alandaki talepleri karşılamadığını görüyoruz. Bu nedenle toplumda bir antipatiyle karşılanmaktadır.  Blok adaylarının seçim programları, sosyal ve siyasal alanda iyi bir kanal açtığını izliyoruz ve bloğun adaylarının başarılı olmasını diliyoruz.


SES Şube başkanı Ercan Yıldırak:


AKP'nin sağlık politikası sağlıksız olmuştur. AKP'nin geçmişteki söylemlerine inanıp oyunu veren insanlarımız, sağlık alanında yaşadıkları sorunlar nedeniyle bölgemizde önceki seçimde aldıkları kadar oyu alamayacaklardır.


Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şıhmus Sinecem:


Ekonomik konulardaki zorluklarla karşı karşıyayız. Ekonominin gelişebilmesi ve istikrarın gelebilmesi için, kesinlikle siyasi sorunun çözülmesi gerekiyor. Demokratik bir adım atılmadan ekonomik sorun da çözülemez. Yatırımcı hangi bölgeye gider? Huzurlu olan bir bölgeye gider. Yatırımcı biri, istikrar olmayan bir bölgeye yatırım yapar mı? İstikrar da barışla gelebilir.

Muş'un tarım ve hayvancılığa dayalı bir ekonomisiyle, Türkiye'nin 3. büyük ovasıyla Muş'un gelişmişlik açısından iller arasında sondan birinci olması düşündürücüdür. Bölge'ler arası farklılıkların kaldırılması için, özel teşvik yasaları çıkarılıp uygulanmalıdır. Sorunun çözümü siyasidir. Seçimlerde iki parti yarışıyor. BDP'nin desteklediği bağımsız her iki aday da kazanır.


Esnaflık yapan Necmettin Gündeş:

 "Bağımsız adaylar daha sistemli bir çalışmayla 3 milletvekili bile çıkarabilirdi. AKP'nin adayları Kürtleri temsil edemez. İki bağımsız da kazanır." 

Başarı hepimizin olacak

Seçimlere tabiî ki rakiplerimizden eşit koşullarda katılmıyoruz. Rakiplerimiz, devletin bütün olanaklarını kullanarak siyaset yapıyorlar. Bizse halkımızla zor koşullarda, ekonomik olarak sıfır noktadan götürüyoruz. Rakiplerimiz gibi, iktidardan nemalanmıyoruz.  


Arkadaşlarımızla örgütlü yapılar oluşturuyoruz. İki seçim bölgemiz var: Bulanık ve Malazgirt'te Demir arkadaşımızın, Muş ve Varto ise, benim çalışma alanımdır. Halkımız kısa zamanda bizi sahiplendi. Bu destek çığ gibi büyüyecek. Hedefimiz sadece burada milletvekili çıkarmak değil, tam tersine, ulusal birliği sağlamak için halkımızın bütün kesimlerini kucaklayan ve AKP'nin 4 milletvekilinden daha büyük gücü almaktır. Halkın birlikteliği, bu doğrultudaki inançlarımızı daha da çok pekiştiriyor. Herkes, büyük bir seferberlik ruhuyla çalışıyor. Halkımıza çok çok teşekkür ediyoruz. Bu süre içerisinde eksikliklerimiz de olursa, onları da telafi edeceğiz.


Burada aşiretler var ama, burada Özgürlük ve Demokrasi Bloğun ruhuna uygun olan bir birlik de var. Kürt ruhu var, Kürdistani bir ruh var. Aşiretsel bir örgütlemesi yok ama, küçük ya da büyük aileler var. Bunlar da bizim bir gerçekliğimizdir. Siyasetimizde onlara bir öncülük asla yoktur, buna müsaade etmeyiz.

Cumhuriyetin ilk yıllarında, Kürtleri asimile etmek için buraya getirilen Terekemeler, Lazlar, Çerkezler ve Çaçanlar var. Yani burada hiçbir farklı kültürle bir sorunumuz yoktur. Hiçbir ayrım yapmadan herkese gidiyoruz. Burada Öz Muşlular denilen bir kitle var, onlara da gidiyoruz. Bu dönemde bize oy vereceklerini söylüyorlar. Bu da bizi daha çok umutlandırıyor. Kürtlerin birliği önemli ama, Kürtler dışındaki kesimlerle birlik sağlayabilmemiz de çok önemli. Geçmişte bize küfür edenlere bile gidiyoruz. Kimseye kin ve nefretle yaklaşmıyoruz. Burada bir ekip ruhuyla çalışıyoruz. Bu başarı hepimizin, halkımızın olacak.


Bu seçimde çok ciddi bir oy alacağız. AKP'nin bu halka vaat edeceği hiçbir şey yoktur. Birçok yerde halka gidemiyorlar. Gizlice çalışma yapıyorlar. İtiraf edeyim ki, Muş merkezde İlçelere giremediklerinden Muş'u kuşatma altına almışlar. İnşallah biz de Muş'u kurtarırız. Muş'a bir daha giremezler. Bunların oyunlarını boşa çıkaracağız. Kadınlarla ilgili, eğitim parası, dul parası, yetim parası gibi bir sürü fon parasıyla kadınları kuşatıyorlar. Bir başka boyutu da, hemen hemen her evin bir tarikatın yeri vardır. Kadınları örgütlüyorlar. Kadın arkadaşlarımıza da çağrımızdır: Bunlara kanmayın. Bunlar nasıl bir çalışmayı yürütüyorlarsa, kadın arkadaşlarımız da öyle bir çalışma yürütmelidirler.

 

Bizim umudumuz büyük

1959 Varto doğumluyum. Evli ve 2 çocuk babasıyım. Eczacıyım. Eczacılık mesleğini merkezi düzeyde siyasetle uğraştığımdan dolayı yürütemedim. Genel başkanlık ve en son genel başkan yardımcılığı gibi görevlerde bulundum. 2011 Mart ayında milletvekilliği aday adaylığı için görevimden istifa ettim. Eğilim yoklamasında Sırrı Sakık arkadaşımızla birlikte ilk iki sırayı almıştım. Merkezin de bu sıralamayı uygun görmesiyle birlikte adaylığımız kesinleşti. Böylece Bulanık ve Malazgirt bölgesinde faaliyet yürütmekteyim.


Kürdistan'da 1999 seçimlerinden bu yana belediye başkanları ve milletvekili aday arkadaşlarımızın yanında bulunarak gözlem yaptım. Kürtler siyasi hareketlerini ve partilerinin göstereceği adaylarını göstermesini beklemeden, onların kim olduğunu, kimliklerini sorgulamadan özgür kimlik ve demokratik özerklik süreci olduğunun bilinciyle ve duyarlılığıyla hareket ettiklerini gördüm. Bu yönüyle, seçime adaylardan da önce hazır olduklarını, dik duruşlarını, davaya sahiplenişlerini bizatihi pratik eylemselliğiyle karşılaştım. Bu bizleri daha da güçlü kılıyor. Bulanık'ta, Malazgirt'te, Demokratik Çözüm Çadırları üzerinden meşru ve haklı taleplerini dile getirmesine, bu taleplerinin sistem tarafından engelleniyor olmasına, yeri geldiğinde çadırın başlarına yıkılıyor olmasına direnişlerdeki ısrarı ve inadı gördüm. Geçmiş yıllarda AKP'nin yarattığı itibarının tükendiği gerçeğiyle bir kez daha yüzleştik. Henüz seçime hiç start vermemişken, bütün bunları görmüş olmamız büyük bir şans. Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme ve yönetebilme becerisi potansiyeline sahip olduklarını görmek çok önemli. Bu seçimi fırsat bilerek açığa çıkan bu sinerjiyi, Türkiye'nin batı yakasına ezilenlerine, emekçilerine taşınacığına inanıyorum. Bizim umudumuz büyük.

2007'de bağımsız milletvekillerinin her biri 24 bine yakın (toplam 48 bin) oyla  kazanmışlardı. AKP ise 54 bin civarında oy almıştı. 2009  İl genel meclisi seçiminde, DTP 69 bin, AKP ise 52 bin oy almıştı. Görünen o ki, seçimin kazanabilmemiz için her bir bağımsızın Muş'ta 25-30 bin civarı oy alması gerekiyor. Ama halk artık milletvekili kazandırma hesabında değil, kendi sorununa sahip çıkma iradesini yüksek oyla göstermek istiyor.  AKP'nin Kürtler nazarındaki itibarını da düşürmek istiyor.


AKP ise, seçim hilelerine başvuracaktır. Halkımız, bununla başa çıkabilme ve sandıktan güçlü bir sonuç alma çabası içerisindedirler. Muş'ta iki bağımsız aday olarak her birimizin 40 bin civarında oy alabileceğimizi düşünüyorum.