15 Mart 2013 Cuma

PKK'den ''Çözüm İçin Önemli Bir Jest'': Esir Askerler Serbest!!!




HPG elindeki 8 esiri imzalanan protokol ardından serbest bıraktı. HPG komutanlarından Bawer Dersim tek taraflı attıkları bu adımın çözüm sürecine katkı sunacağına inandıklarını belirtirken heyet üyeleri de çözüm için önemli bir jest olarak nitelendirdi. Bawer Dersim ayrıca ellerinde başka tutuklu bulunduğu yönündeki iddiaları da yalanladı. 

Diyarbakır'ın Lice ve Bingöl'ün Genç ilçesi ile Şırnak, Van ve Muş'ta çeşitli tarihlerde HPG'lilerce alıkonulan Kaymakam adayı Kenen Erenoğlu, Astsubay Abdullah Söpçeler, Uzman Çavuş Zihni Koç, Uzman Çavuş Kemal Ekinci, erler Hadi Gizli, Ramazan Başaran, Reşat Çeçan ve polis memuru Nadir Özgen aralarında BDP'li milletvekilleri, insan hakları kuruluşu temsilcilerinin de bulunduğu heyete teslim edildi. 

Çok sayıda yerli ve yabancı basın mensubunun da izlediği devir teslim alma töreni öncesinde heyet HPG yetkilileri ve esirlerle görüştü. Esirlerden sağlık durumlarıyla ilgili bilgi alan heyete, HPG yetkilileri de esirlerin sağlık durumlarını içeren raporları sundu. 

Basın açıklaması PKK, KCK ve HPG bayrakları ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın posteri önündeki masada yapıldı. 

İlk olarak konuşan HPG Askeri Konsey Üyesi Bawer Dersim, katkılarından dolayı alana gelen heyete ve Federal Kürdistan yetkililerine teşekkür etti. Dersim konuşmasını  şöyle sürdürdü:

“Bildiğiniz gibi imha ve inkar siyasetinin bir sonucu olarak ülkemizde otuz yılı aşkın bir süredir bir savaş ve çatışma süreci yaşanmaktadır. Bu savaş sonucu birçok acılar yaşandı. Birçok kayıp ve yıkımlar ortaya çıktı. Yine buna bağlı olarak bir çok mağduriyetler ortaya çıktı. Elbette ki bütün bunların sorumlusu Kürt sorununa askeri yöntemlerle yaklaşımdır. Bu savaş süreci içerisinde Türk devlet güçleri halkımıza ve gerillamıza karşı çok yönlü, kapsamlı operasyonlar gerçekleştirdiler. Bir özgürlük ve direniş hareketi olarak  PKK de hem kendisini savunmak için yine özgürlük ve demokratik duruşu temsil etmek için  karşı direnişler ve operasyonlarla bunlara yanıt vermek zorunda kaldı. Halk savunma güçlerimizin de Türk devletinin yapmış olduğu, gerçekleştirmiş olduğu operasyonlarda gözaltına alınan, tutuklanan bazı görevliler oldu. Bu görevlileri bugün gelen heyete temsil ederek ailelerine kavuşturmayı arzu ediyoruz.”

‘ESİRLER SAVAŞ GERÇEĞİNİN BİR SONUCU’

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısını hatırlatan Bawer Dersim, “gerek önderliğimizin çağrısına yanıt vermek gerek KCK’nin istemleri doğrultusunda tutukluları burada, huzurunuzda heyete teslim etmek üzere ailelerine ulaştırmayı hedefliyoruz” dedi.  Hiç kimsenin uzun süreli tutsak edilmelerinden, Kürt Özgürlük Hareketi olarak esas itibariyle insanların mağdur edilmesinden yana olmadıklarını vurgulayan Dersim devamla şunları söyledi:  

“Eğer bu durum ortaya çıkmışsa, bu tutsaklar uzun süre alanımızda kalmak zorunda kalmışlarsa bu ülkemizde yaşanan savaş gerçeğinin bir sonucudur. Yoksa geçmiş süreçlerde de savaş dönemlerde de çatışmalarda teslim olan, güçlerimize teslim olmayı kabul eden bir çok asker ve polis tutuklanarak uluslar arası sözleşmeler temelinde, uluslararası hukuk normlarına uygun olarak hem güvenlikleri sağlanmış hem de sağlık durumları için gereken bütün imkan ve olanaklar da seferber edilmiştir.

‘PAZARLIK DEĞİL AMAÇ TAMAMEN İNSANİ’

Yine uygun koşullar oluştuğu süreç içerisinde tutuklulara çeşitli heyetle aracılığıyla ailelerine geçmiş dönemde ulaştırmıştık. 1996’da da böylesi bir süreç yaşandı. Tüm kamuoyu ve basın mensupları da bunun bilgisine sahiptirler. Yine 2007 yıllında benzer şekilde Dağlıca eyleminde teslim olan askerler bir heyet aracılığıyla ailelerine ulaştırıldı. Şimdi de belli bir süredir elimizde tutuklu bulunan biri polis, biri kaymakam adayı ve altı askerden oluşan 8 tutukluyu da ailelerine ulaştırmayı hedefliyoruz. Bunu yapmamızın temel amacı tamamen insanidir. Hiçbir pazarlık ve bir talep söz konusu değildir. Tamamen önderliğimizin çağrısı ve KCK’nin istemi üzerine tek taraflı olarak bu tutukluları heyete teslim etmeyi hareketimiz uygun görmüştür.”

SÜRECE KATKI SUNACAĞINA İNANIYORUZ

Esirlerin tutukluluk süreçleri boyunca hiçbir kötü muameleye maruz kalmadıklarını, sağlık ve güvenliklerine azami ölçüde dikkat edildiğini belirten HPG Komutanı uluslar arası hukuk sözleşmelerinin tüm gereklerine uyulduğunun altını çizdi.

“Bir sağlık heyetimiz tarafından sağlık kontrolleri yapılmış ve sağlık raporu sonuçlarını huzurunuzda heyete teslim edeceğiz. Yine bir protokol hazırladık, bu protokol imzalandıktan sonra resmi bir şekilde artık tutukluları ailelerine ulaştırmak üzere heyete teslim edeceğiz. Biz inanıyoruz ki bu tutukluların serbest bırakılması demokratik çözüm sürecine katkı sunacaktır. Tüm Türkiye halkı ve tutuklu ailelerimizin bu anlamlı çabasına değer biçmelidir. Barış ve demokratik çözüm sürecine sonuna kadar destek sunmalıdır. Bizim beklentimiz Türkiye halkından, yine demokratik kamuoyundan budur” diye konuştu.  

ELİMİZDE BAŞKA TUTUKLU YOK

Bawer Dersim ellerinde daha fazla tutuklu olduğu yönündeki iddiaların da gerçeği yansıtmadığını belirterek, “Savaş koşulları içerisinde gerilla güçlerimiz tarafından göz altına alınan ve soruşturmaları yürütülen tutuklanan esir sayısı 8’dir ve bunları da heyete teslim ediyoruz. Bir kere daha bu tutukluların serbest kalışının demokratik çözüm sürecine ve barış ve kardeşlik sürecine katkı sunmasını diliyoruz ve hepinize teşekkür ediyoruz” dedi.

ADİL KURT: ÖNEMLİ BİR JEST

Ardından söz alan BDP milletvekili Adil Kurt da heyet üyelerini tanıtarak, Federal Kürdistan Bölge Hükümeti’ne çabalarından dolayı teşekkür etti.  “Emin olun ki bir taraftan sevinçliyiz çünkü buradaki 8 gencimizi İbrahim Halil’de aileleri ile buluşturacağız. Ama bir tarafımız da üzüntülü maalesef Kürt sorunu hala çözülemediği için burada kardeşlerimizi bırakmak zorunda kalıyoruz. Öyle arzu ediyoruz ki bir daha ki gelişimizde burada bulunan kardeşlerimizi de demokratik yaşamda halkla özgür bir ortamda bir araya getirmeyi arzuluyoruz. Bakınız bu dağlarda asker ve gerillaların fotoğraflarını bir arada çekiyorsunuz. Bütün bunların sebebi özgürlüktür, özgür olmamaktan kaynaklıdır. Biz öyle umut ediyoruz ki son dönemde özellikle Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın gayretleriyle başlayan bu çözüm sürecinde, biz biraz önce ifade ettiğim noktalara da gelebileceğiz. Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözümünün kapısının aralandığını umut ediyoruz. Biri kaymakam adayı, birisi polis, altısı asker sekiz kamu görevlisini teslim alıyoruz. İnsan hakları kuruluşlarımızın bizlerin uluslararası şahsiyetlerin bugüne kadar çabaları oldu. Ama nihayetinde bu insanların Sayın Öcalan’ın 23 Şubat günü İmralı’ya giden heyetimiz aracılığıyla ilettiği mesaj sonucunda serbest bırakıldılar. Tabii ki bu Kürt siyaseti açısından çok önemlidir. Gerillaların, KCK yöneticilerinin mesajı bu şekilde okumuş olması ve bu esirleri kamu görevlilerini hiçbir şarta bağlamaksızın tek taraflı olarak serbest bırakılmış olmaları anlamlıdır.  Bu sürece ilişkin önemli bir jesttir. Öyle zannediyorum ki Türkiye demokratik kamuoyu bu tutumu doğru algılayacak ve Kürtlerin Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözüm dışında başka bir arayışlarının olmadığını da anlamış olduklarını umut ediyorum” dedi.

AMEDİYE KAYMAKAMI: SÜRECE İVME KAZANDIRACAK

Amediye Kaymakamı Hüseyin Çelki de esirlerin bırakılmasını “barış için olumlu bir adım” olarak nitelendirdi.  “Bu adım kalıcı barışa vesile olsun diyoruz. Bunun için önemli ve tarihi bir adımdır diyoruz. Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne ivme kazandıracaktır. Tüm taraflar için hayırlı olsun” diye konuştu.

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise, insan hakları savunucuları olarak öncelikli taleplerinin kalıcı bir çatışmasızlık ortamının yaratılması olduğunu söyledi. Askeri operasyonlara dikkat çeken Türkdoğan, “Bir yandan da askeri operasyonlar devam ederken ve buna yönelik HPG’nin misilleme eylemleri sürerken barış ortamını nasıl yakalayacağız?” diye sordu.

TÜRKDOĞAN: GERİLLALARI DA ÖZGÜR BİR ORTAMDA SİVİL SİYASETTE GÖRMEK İSTİYORUZ

Türkdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bizler yıllarca Kürdistan coğrafyasında çok ağır ihlalleri takip ettik, tespit ettik, üzerine gittik ve gitmeye devam ediyoruz. Bizim artık insan hakları savunucuları olarak hiç kimsenin cenazesiyle karşılaşmak istemediğimizi, hiç kimsenin acısıyla artık ortak olmak istemediğimizi belirtiyoruz. Dolayısıyla kalıcı çatışmasızlık ortamının yaratılmasına ihtiyaç olduğunu belirtiyoruz. Ve tabii ki bunan sonra da hepimiz tartışalım, konuşalım. Bu süreci sağlıklı bir şekilde nasıl yürütelim, TC devletiyle, hükümetiyle 14 yıldır mahpus olan Sayın Öcalan ile yürütülen görüşmeler nasıl daha sağlıklı bir şekilde sürdürülebilir. Ve bütün bu sürecin sonunda herkes kendini özgür hissedebileceği, özgürlüğünü yaşayabileceği bir ortama nasıl kavuşulabileceğini tartışıyoruz. Devlet tarafından yeni paketlerin gelmesi gerekiyor. Devletin konuşması gerekiyor. Herkesin konuşması gerekiyor, herkesin katkı sunması gerekiyor.

Bu iki konunun altını özellikle çizmek istedim. Sizler vasıtasıyla mesajlarımız doğrudan doğruya Türk hükümetine daha iyi ulaşabilecektir. Ama barış için öncelikle bir birimizi öldürmekten vazgeçmeliyiz. Bir birimize saygı duymalıyız. Konuşabileceğimiz bir ortama ihtiyacımızın olduğunu söylemek istiyorum.

Son olarak da burada bulunan sekiz arkadaşımızın aileleri bizlere müracaat etti. Yaklaşık 19 aydır çeşitli sivil örgütleri olarak girişimlerimiz vardır. İnsan hakları derneği, Mazlum-Der ve birçok sivil toplum kuruluşu ve örgütü devreye girdik. Mutlu sona ulaştık. Onları aramızdan görmekten mutlu olduk. Bunu belirtmek istiyorum. Ama en büyük mutluluğun bugün burada silahla dağda kalmak zorunda kalan gerillaların daha özgür bir ortamda kendi isteklerine uygun sivil siyaset içinde olacağı günleri de görmek istiyoruz. Umarım hep beraber mutlu olacağız. Bir barış sürecini birlikte inşa edeceğiz.”