7 Mayıs 2012 Pazartesi

Ulusalcı Yağmalıyor Liberal Karalıyor

Veysi Sarısözen
 
 
“CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, idam edilişlerinin 40. yılında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı mezarları başında andı.

Karşıyaka Mezarlığı’na giderek Denizlerin mezarlarına karanfil bırakan Kılıçdaroğlu, her mezarın başında saygı duruşunda bulundu.”

Haber böyle…

Kılıçdaroğlu’nun “samimiyetsiz” bir gösteri yaptığını söylemek doğru olmaz. Bu ziyaret Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının toplumsal vicdandaki silinmez yerini kanıtlar yalnızca.

“Devletin Kurucusu parti” o devletin katlettiği insanların önünde saygıyla eğiliyorsa, biliniz ki, bu büyük tarih sahnesinde devlet mağlup, devrimciler galiptir.

Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan kimdir?

Deniz’in Mahkeme önünde söylediği gibi, Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun “neferleridir”.

THKO nedir?

THKO silahlı bir örgüttür; bir “gerilla hareketi”dir. Deniz Gezmiş de, Yusuf Aslan da, Hüseyin İnan da birer gerilladır. Nurhak şehitleri, Sinan Cemgil de bir gerilladır. Onunla birlikte yaşamını yitirenler de…

Onların “gerillacılığını” kimileri bir “gençlik romantizmi” olarak “hafifletmeye” çalışsalar da, 12 Eylül sonrasında patlayan Kürt isyanının öncülerinin de aynı yaşlarda dağlara çıktığını hatırlamak gerekir. Denizler idam edildi, Mahirler katledildi ve İbrahimler işkencede can verdi. Türkiye solu çok ağır bir yenilgiye uğradı. Yaşasaydılar ne olurlardı? Bana öyle geliyor ki, Kürt gerillaları ne olduysa, öyle olurlardı. Belki dağlarda ölür ya da “mağaralarda” yaşlanırlardı.

Önlerinde şimdi saygıyla eğildiğimiz bu insanlar, bir “heves” uğruna yaşamlarını feda etmediler. Kısa yaşamlarında büyük bir yol yürüdüler ve vardıkları yer Kürt halkının mücadelesiyle “birleşmek” oldu.

O halde, biz, Kılıçdaroğlu’na 6 Mayıs günü Denizlerin mezarında saygıyla eğildiği için değil, ama devletin, “pişman olduğunuzu beyan edin, sizi asmayalım” şantajına boyun eğmeyen, kimliklerini, düşüncelerini ve eylemlerini ölüm pahasına Mahkeme önünde savunan bu insanları kendi “tarihlerinden” soyup, birer “martir”, “kurban” düzeyine getirip “devletleştirme” yeltenişi nedeniyle eleştirmeliyiz.

Bugün devletin “BDP’yi ‘müzakere’ vaadiyle ‘oyalayıp’ PKK’yi silahla yok etme” siyasetini desteklemekle, Denizlerin mezarında “saygıyla eğilmek” birbiriyle bağdaşmaz.

Önünüzde eğildiğiniz insanlar, Kemalizmin ya da “Kemalist Cuntanın” ya da CHP’nin değil, THKO’nun neferleridir…

Tarih bir yandan “ulusalcı”lar tarafından böyle “yağmalanıyor”, bir yandan da “sosyalizm bitti” diyerek liberalleşenler tarafından amansızca karalanıyor.

Şu günlerde kirli bir tartışmayla sosyalist hareketin “günahları”, bizzat sosyalist hareketin bugünkü varlığına saldırmak için bir silah haline getirildi. Bu “günahları” ele alanlar, “günahlarından arınmış”, moda sözcükle “kendi tarihiyle yüzleşmiş” ve “yenilenmiş” bir sosyalizm peşinde değiller. Bunlar bizzat “sosyalizm öldü” diye bağıranlardır ve o nedenle sosyalizmin “günahlarını”, sosyalistleri “arınmaya” çağırmak için değil, sosyalizm hakkında “idam kararının gerekçesi” haline getirmek için sabahtan akşama kadar bağırıp çağırmaktadır.

Devletle girişilen kavgadan “temiz” çıkmak mümkün değildir. Hiçbir devrimci bu kuralın dışında kalamaz. Devlet düşmanını da “kirletir”. Bu “kirlerden” arınmak için devleti yenmekten başka çare yoktur. Ya “arınmak” için yeneceksin, ya da teslim olup, baştan ayağa kirleneceksin. İkisinin ortasında durulmaz.

Utanmazlar, sosyalist örgütlerin içinin “ajanlarla kaynadığını” yazıyorlar, ekranlarda anlatıyorlar. Bunlar sosyalistleri elbette “konsprasyon” konusunda “hata yaptınız, gizlilik koşullarına uymadınız” diye eleştirmiyorlar. Ajan provokatörlerin faaliyetini, el çabukluğu ile sosyalistlerin üzerine yıkıyorlar. Amaçları onları itibarsızlaştırmak…

Ajan provokatörlerin sosyalist hareketin içinde muazzam bir tahribat yaptığından şüphe edilemez. Bu kesindir. Başka türlü sosyalistleri yenik düşürmek mümkün olamazdı. Bunlar yalnız ajanlık yapmadılar. Örgütleri, grupları, kitleleri “suç” sayılan eylemlere “kışkırttılar”. Onları birbirine düşürdüler, kanlı kavgaları ustalıkla provoke ettiler.

Solun her hatasında ajan rolünden söz etmediğimi okur anlıyor. Hatalar bizimdir, büyük rekabet zaman zaman birbirimize karşı ağır suçlar işlemeye neden olmuştur. Ama bunların bedelini sosyalistler en ağır biçimde ödemiştir.

Ama devlet, sosyalistlerin arasına onları yanlışlara, zamansız eylemlere, birbirlerine karşı kanlı düşmanlığa kışkırtmak için sızdırdığı ajanların bedelini ödememiştir. Ajan provokatörlerin yaptığı her “kışkırtma eylemi” suçtur. Bu suçun hesabı sorulmalı. İşte “AKP’niz” iktidarda ve bütün bu sızdırma işlerinin merkezi “sevgili Başbakanınızın sır küpü”. “Küpü kırıp sırları ortaya dökmek” yerine, “sol rezilliğinden efsane üretti” derseniz, siz de bu “küpün içindeki sırlar” aleminin insanları haline gelirsiniz.

Her neyse! Ulusalcı tarihi yağmalıyor, liberal tarihi karalıyor…

* Kaynak: Özgür Gündem

Yunanistan’da SYRZA Sürprizi

Ekonomik krizle cebelleşen Yunanistan’da dün yapılan erken genel seçimlerde iki büyük parti hezimete uğradı. Seçimlerden Merkez sağdaki Yeni Demokrasi Partisi (ND) seçimden birici parti olarak çıkarken, komünist sol koalisyon partisi SYRZA ikinci, PASOK partisi üçüncü parti oldu.

Yunanistan’da yapılan erken genel seçimlerde ND ile PASOK büyük oranda oy kaybederlerken komünist sol koalisyon partisi büyük kazanım elde etti. Yunanistan içişleri bakanlığının yaptığı ilk açıklamalara göre merkez sağdaki ND, oyların 19.2’sini alarak parlamentoya 109 milletvekili sokabildi. İkinci parti ise SYRZA oldu.

İlk sonuçlara göre oyları 16.3’ünü alan SYRZA meclise ikinci parti olarak 50 milletvekili sokmayı garantiledi. PASOK tam bir çöküş yaşayarak yüzde 13.6 oy aldı ve parlamentoda 42 vekil ile temsil edilecek.

Seçimlerde ülke tarihinde bir ilk de yaşanarak aşırı sağcıların kurduğu parti (Altın Şafak) 22 vekil ile meclise girdi.

ANF NEWS AGENCY

Fransa ve Avrupa'da Sarkozy Devri Kapandı!


Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerini sosyalist aday François Hollande’ın kazanması, ülke çapında büyük sevinç gösterileri ile karşılandı. Medya ve sokaklar ağız birliği etmişçesine “kurtulduk” diyerek, rahat bir nefes aldı.

Çok sert ve yoğun bir cumhurbaşkanlığı yarışmasının ardından 6 Mayıs günü yapılan seçimlerinin ikinci turunda Sosyalist Parti’nin adayı François Hollande, tüm solu ve Sarkozy karşıtlarını arkasına alarak zaferle çıktı. Hollande oyların yüzde 51,62’sini alarak, 1981’de seçilen sosyalist François Mitterand’dan bu yana ilk solcu cumhurbaşkanı oldu.

SARKOZY DEVRİ KAPANDI

Son 17 yıldır sağcıları kesintisiz bir şekilde cumhurbaşkanlığı görevini yürütüyor. “Değişim” ve “kopuş” vaadiyle 2007’de büyük medyatik bir şovla gelen Nicolas Sarkozy ise son beş yıl içerisinde ülkeyi tanınmayacak hale getirdi. ABD’nin peşinden sürüklenen, patronlara çalışan, iktidarı için tüm kirli işleri meşru sayan, savaşlara öncülük eden bir Fransa tablosu ortaya çıktı. Tüm kirli işleriyle birlikte deşifre olan Sarkozy, yüzde 48.38 oy ile yarışı kaybetti ve bir devir böylece kapandı.

SARKOZY YARGILANACAK MI?

Le Monde gazetesine göre Sarkozy yenilgisi ardından kendi çevresine “siyaseti bırakıyorum” dedi. Ama siyaset onu öyle kolay bırakır mı bilinmez. Sarkozy hakkında Pakistan’dan Libya’ya uzanan bir dizi skandal yolsuzluk iddialar var. Fransa öncülüğünde Ekim 2011’de katledilen Libya lideri Muammer Kaddafi’nin Sarkozy’nin 2007’deki seçim kampanyasını finanse ettiğinin belgesi ve tanıkları ortaya çıktı. Sarkozy’ye yakın birçok isim de soruşturmalara konu oldu. Yolsuzluk olaylarının ucu Sarkozy’ye dayanmasına, ortaya yığınca belge ve tanık çıkmasına rağmen susan Fransa’nın “süper savcıları” bundan sonra da susacaklar mı, bekleyip görmek gerekecek?

HOLLANDE: FRANSIZLAR DEĞİŞİMİ SEÇTİ

“Normal adam” olarak tanımlanan François Hollande, zaferinin ardından 6 Mayıs’ta saat 21.00 sıralarında kalabalığın önüne çıkarak, “Benim değerli vatandaşlarım, Fransızlar, bu 6 Mayıs’ta bani cumhurbaşkanlığına taşıyarak değişimi seçtiler” dedi. Kendisini bekleyen görevin verdiği onurun bilincinde olduğunu söyleyen Hollande, “yeniden umut verebildiğim için gururluyum” dedi.

Yapılan anketlere göre seçimlerin ikinci turunda gençler, serbest çalışanlar ve işçiler çoğunlukla Hollande lehine oy kullanırken, emekliler ve şirket patronları da Sarkozy’yi tercih ettiler.

TAMAMDIR, KOVULDU!


Hollande’ın zaferi, daha doğru anlamıyla Sarkozy’nin gidişi Fransa’nın her yerinde büyük sevinç gösterilerine sahne oldu. Onbinlerce kişi Paris’teki Bastille meydanında toplanarak zaferi kutladı. Sarkozy’nin “kirli işlerini” ortaya çıkaran alternatif internet gazetesi Mediapart, “Tamadır, kovuldu!” başlığını kullanarak sevinç gösterilerine yer verdi. Mediapart, “Sarkozy’nin yenilgisi ülkeyi yabancı düşmanı sapmalarından kurtardı” diye yazdı.

NORMAL!

Liberation gazetesi internet sayfasında “Fransa’nın her yanında ‘tarihi bir an’” başlığını kullanırken, 7 Mayıs tarihli sayısında tam sayfada ellerini havaya kaldırıp “sakin olun” der gibi Hollande’ın resmi ve üzerinde “Normal!” başlığına yer verdi.

BİR LANET DAĞILDI

Liberation’da Nicolas Demorand imzasını taşıyan bir yazıda ise “Sonunda” başlığı altında, “Sevinç. Büyük sevinç. Bir parantezin kapanmasını, bir lanetin dağılmasını görmenin sevinci” diye yazdı. Demorand, “Fançois Mitterand tarihin bir anormalliği değildi, solun birinci cumhurbaşkanı idi. Artık bir ikincisi de var: François Hollande” diye ekledi.

Sarkozy’nin başarabileceğine dair yazılar yazan ve anlaşılmaz matematiksel kurgularla umut vermeye çalışan Le Figaro gazetesi ise “Cumhurbaşkanı François Hollande” başlığını manşetine taşıyarak “değişim” başlıklı bir analize yer verdi.

ANGELA MERKEL İÇİN BİR DÖNÜM NOKTASI

Fransa’daki bu değişim sadece Fransa’yı değil, tüm Avrupa ve dünyayı da yakından ilgilendiriyor. Özellikle ekonomik krizin derinleştiği bir dönemde, bir “umut kapısı” olarak görülüyor. Almanya’da Financial Times Deutschland “Özellikle Angela Merkel için bir dönüm noktası” diye yazdı. Borç krizine karşı mücadelede kemer sıkma politikasının havarisi olarak değerlendirilen Alman Başbakan Sarkozy’ye açık destek vermişti. Stuttgarter Zeitung gazetesine göre sosyalist zafer “Yeni bir çağın başlangıcı”. Gazete, Fransa Avrupa’yı ilerletmek için ne kadar önemli bir ülke olursa olsun, yine de diğer “ağır vasıtalara” iradesini empoze etmesi için yeterli güçte olmadığını ifade etti.

PARİS DEĞİŞİYOR, AVRUPA DEĞİŞİYOR

İngiliz The Independent gazetesi “Fransa sola döndü” başlığını kullanarak, Hollande’ın zaferinin Avrupa’yı borç krizini çözme politikasında değişime götüreceğini yazdı. Muhafazakarlara yakın The Times, “Hollande Sarkozy’nin kemer sıkma politikasına karşı kazandı” yorumunu yaparken The Guardian gazetesi “François Hollande, Avrupa politikasındaki sağcı ve yabancı düşmanı eğilimi tersine çevirerek Fransa’da iktidarı aldı” dedi.

İtalya’da merkez sağcı La Stampa gazetesine göre “Paris değişiyor, Avrupa değişiyor”. İspanya’da merkez solcu gazete El Pais “Fransa’da Avrupa solu 6 Mayıs’ta yeniden doğdu” diyerek, sosyalist adayın kazanmasının hem Fransa hem de Avrupa’da yeni bir politik aşamanı kapısını açtığını ifade etti.

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER NASIL OLACAK?

Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başta ekonomi olmak üzere ülke içindeki sorunlar yoğun tartışılmasına rağmen dış politika “eksik” kaldı. Hollande’ın bundan sonra Fransa dış politikasına nasıl yön vereceği henüz netlik kazanmadı. Arap Baharı, Suriye krizi, İran konusu ve Türkiye ile ilişkiler Hollnade’ı bekleyen temel sorunlar arasında yer alıyor. Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Fransa ilişkilerinde öncekinden çok farklı bir dönem umut ettiklerini söyledi.

“Farklı bir dönem olacak” gibi görünüyor ama ne yönde olacak? Seçim kampanyası sırasında Hollande’ın Türkiye’nin AB’ye üyeliğinin savunucusu olmadığı ve bir pozisyon almadığı gözlenmişti. 22 Nisan’daki birinci tur öncesi France 2 televizyon kanalındaki bir programda konu hakkında görüşünü belirten Hollande, “Bugün, yıllardan beridir süren bir müzakere süreci var. Ama henüz hiçbir büyük koşul oluşmadı ve gelecek beş yıllık dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliği olmayacak” demişti.

KÜRT SORUNUNDA NASIL BİR POLİTİKA İZLEYECEK?

Hollande, kampanyası sırasında Kürt sorununa ilişkin herhangi bir ifade kullanmadı. Kürtler birinci turda oylarını paylaştı: bir kısmı yüzde 11 oranında oy alan radikal sol adayı Jean-Luc Melanchon’u destekledi, diğer kısmı da Hollande’a oy verdi. İkinci turda ise Kürtlerin oyları, anti-Sarkozy cephesi ile birleşerek Hollande’a aktı.

Strasbourg’da 1 Mart ile 21 Nisan tarihleri arasında Kürtlerin yürüttüğü 52 günlük açlık grevini ziyaret eden bir çok solcu parlamenter, 6 Mayıs sonrasını işaret ederek “değişim” olacağını iddia etmişti. Nisan ayında ANF’ye konuşan Sosyalist milletvekili François Pupponi, “Türkiye bir yandan Kürtleri katlederek, bir yandan da Ermeni soykırımını inkar ederek demokratik bir alan olan Avrupa Birliği’ne girmeyi isteyemez” dedi. “Türkiye eğer bir gün AB’ye girmek istiyorsa, ön şartlarımız var. Her halükarda, azınlıklarına bugün yaptığı gibi saygı göstermeyen bir ülke ile diyalog kuramayız” diyen Pupponi, “Benim açımdan, zorunlu şart Kürtlere bu ülkede demokratik olarak saygı gösterilmesidir” ifadelerini kullanmıştı.

Sarkozy iktidarında 200 dolayında Kürt gözaltına alındı, halen tutuklu olanlar var, bir dernek kapatıldı, Türkiye’nin tüm muhalif kesimleri hedef alan politikalarına “terörizmle mücadele" adı altında açık destek verildi ve Ekim 2011’de Ankara ile Paris arasında “güvenlik işbirliği” anlaşması yapıldı. Bu anlaşma iki ülkenin Kürtlere karşı ortak operasyon yapmasını da içeriyordu. Sarkozy sonrası Fransa’nın Türkiye’deki baskıcı iktidar ve Kürtlerle ilişkilerinin nasıl olacağı, “anti-Kürt” ittifakını bozup bozmayacağını zaman gösterecek.

ANF NEWS AGENCY