11 Ekim 2012 Perşembe

Alan Hakimiyeti Gerillada-2

Gerilla grubu ile yürüyoruz. Şemzînan kuşatmasında yer alan, yaralanan ve tedavi olduktan sonra yine cepheye giden gerillalar var. Keskin nişancı kadın gerillalar, uyguladıkları teknikleri anlatıyor. Şemzînan üzerine uyarlanmış gerilla şarkılarını, dengbêj tadındaki gerilla sesiyle yol alıyoruz. 

Gerilla alanlarında gördüklerimiz, yaşadıklarımız ve bize anlatılanları burada ne kadar yazsak da eksik kalır. Özellikle 2012 yılının bahar ve yaz mevsimi Türk ordusu ve gerilla arasındaki 29 yıllık savaşta farklı bir özelliğe sahip. Kuşkusuz gerilla savaşının her dönemi kendine özgü ve önemli. Ancak Kürt Özgürlük Hareketinin 4. Stratejik Dönem olarak tanımladığı bu süreçteki gerilla eylemleri 2010 1 Haziran’ından günümüze tarihi önemde sonuçlar ortaya çıkardı. Kürt sorununu çözümü için müzakere ve görüşmeler, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve PKK’nin muhataplık kurumuna dönüşmesi ve siyasal/toplumsal alandaki sonuçları tarihi önem taşıyor.

2012’deki gerilla hamlesinde öne çıkan Şemzînan’daki gerilla kuşatması ise bu dönemin sembollerinden biri oldu. Devletin ve ordunun geriletildiği, gerillanın ise mevzilerini ilerletmesi savaştaki yeni sürecin temel özelliğini ortaya koyuyordu. Çukurca’dan sonra Şemzînan cephesine doğru yol alırken, bizim görüp yaşadığımız ve tanık olduğumuz bu gerçeğin üzerinin devlet tarafından neden gizlendiğini de daha iyi anlıyoruz. Şemzînan cephesine doğru gerilla birliği ile yola çıkarken azıcık tecrübemiz var. Hava saldırıları, karadan bombardımanların rutin ve sonuçsuz olduğunu yaşayarak görüyoruz.

Şemzînan’daki gerilla ve AKP’nin yalanları


Gördüklerimizi kayıt altına almak ve kamuoyuna yansıtmak ise bizim için en önemli çalışma. Zaten gazetecilik denilen mesleğin başka da ne işlevi olabilir ki!.. İktidarların halktan gizlediğini ortaya çıkarmanın zor ama güzel bir hakikat uğraşı olduğunu söylerdi meslek büyüklerimiz. Gerçekten de öyle. Bütün bunların farkında olarak Şemzînan’a doğru yola koyuluyoruz. Tam da bu süreçte Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Şemdinli’de 1 metrekare bile denetimimiz dışında değil” açıklaması gündemdeydi. Oysa gerilla Şemzînan’da geniş bir alan tutmuş, askeri üslerin çoğunu bloke etmiş ve kenti kontrol altına almıştı. Gerilla yetkilileri bize bu açıklamaları yapmıştı. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan da Erdoğan’ın bu sözlerinin gerçeği yansıtmadığını “Eğer Tayyip Erdoğan 2010’da gelip poz verdiği Gediklitepe’ye tekrar gelirse, bizim söylediklerimiz yalan. Ama gelemezse onun söyledikleri yalandır” sözleriyle ifade ediyordu. Gerilla eylemleri ise Şemzînan’da kesintisiz bir şekilde devam ediyordu. İşte böylesi bir gündem içerisinde Şemzînan’a gitmek için hareket ettik.


Medya Savunma Alanları’ndan Şemzînan’a giden gerilla grubu ile yolculuğumuz hızlı başladı. Gerilla grubunun temposu oldukça yüksek. Devrim şarkıları söyleyerek kendilerine doğrultulan namluların üzerine doğru yürüyen bu heyecanlı gerilla grubunun her anına tanıklık etmek istiyoruz. Her anını kayıt altına almak ve sizlere ulaştırmak için çaba harcıyoruz.  Gerilla grubunun komutanları bize yolu anlatıyor. Kolay bir yol değil. Dağları aşacağız. Tepeleri geçeceğiz. Şemzînan’a yaklaştıkça savaş uçakları ve bombardıman sesleri hiç dinmiyor. Gerillalar ise bu konuda her zamanki gibi tedbirli ve kendine güvenli. 


Metrekarede dört mevsim ve on gün

Gerilla grubu ile yürüyoruz. Orman bitiyor. Dağların doruklarına yakınlaştığımız zaman mevsim değişir gibi hava değişiyor. Durmadan tırmandığımız yoldaki yarpuz, kekik ve yayla çiçeklerinin kokuları arasındaki pınarlarda “gerilla molası” veriyoruz. Kısa sohbetler ve gülümsemelerle saatler süren yolculuğun yorgunluğu hemen unutuluyor. Gerilla grubundaki genç gerillalara deneyimli olanları can kulağı ile dinliyor. Cepheden gelen son haberlere kulak kabartılıyor. Gerillanın temposu ile yolculuğumuz dağın doruğuna kadar devam ediyor. Savaş uçakları yaklaştığında hemen tedbirlerini alan gerillalar sürekli ileri doğru adımlarını atıyor. Kendilerinden eminler. Coşkulu ve heyecanlılar. Biz onların temposuna ayak uydurmaya çalışıyoruz.


Kuzey Kürdistan toprakları ve Şemzînan sırtları görünene kadar yürüyüşümüz sürüyor. Gece yıldızların altında dağın doruğunda uzak kent ışıklarına karşı duruyoruz. Dağın serinliği ile yıldızlara bakıyoruz. Sonra bulutların seri bir şekilde toplanması. Ve ansızın bastıran yağmurun altında uyumak için uzanıyoruz. Nöbetçiler ise tetikte. Birkaç saatlik uyku molasından sonra yolumuza devam ediyoruz. Çıktığımız dağı daha hızlı bir şekilde iniyoruz. Ama dağ bitmiyor. Bu kez başka bir tepeye tırmanacağız. Yolumuz uzun. Tayyip Erdoğan’ın bir metrekaresi o kadar uzun ki! Hala yürüyoruz. On gün süren “bir metrekare” alandaki yolculuğumuzda dört mevsimi yaşıyoruz.

Asker mevzileri gerillanın elinde


Kameraman arkadaşımız Mehdi Doğan, güzel kareler yakalamak için kah grubun önüne koşuyor, kah arkasında kalıyor. Yolculuğumuzda gerillalaların heyecanla anlattıklarına kulak kabartıyoruz. Şemzînan kuşatmasında yer alan, yaralanan ve tedavi olduktan sonra yine cepheye giden gerillalar var. Keskin nişancı kadın gerillalar, uyguladıkları teknikleri yanındakilere anlatıyor. Şemzînan üzerine uyarlanmış gerilla şarkılarını, dengbêj tadındaki gerilla sesiyle yol alıyoruz. Yol üzerindeki bir gerilla mevzisinde kadın gerillalar bizi karşılıyor. Arkadaşlarına ve bize sıcak çay ikram ediyorlar. Bardak sayısı az. Biz ise kalabalığız. Ancak gerillanın pratik çözümü var. Küçük reçel kavanozları doyumluk çay bardağı oluyor. Akşam üzeri, Şemzînan sırtlarında gerillalar bize araziyi anlatıyor. Gerillalar “Kuşatma ve alan hakimiyetinden önce geldiğimiz 2 günlük yol önce 1 haftaydı” diyorlar. Şimdi iyi bir yürüyüşle 24 saatte gidilebiliyor. Çünkü öncesinde asker mevzileri varmış. Asker tepeleri tutmuş. Ama o tepeler ve mevziler şimdi gerillanın elinde.


Ve moladan sonra Şemzînan’a giriyoruz. Medya Savunma Alanları’ndaki gibi durum. Gerillalar rahat. Sınır diye tanımlanan alanı ve taşları gayet normal geçiyoruz. Gerillanın sınır tanımazlığını gösteren yürüyüşün içindeyiz. Sınırı geçtiğimizde savaş uçakları bizi karşılıyor. Uçakların yoğun uçuşu ve bombardıman seslerine tanığız. Yolculuk ettiğimiz gerilla grubunu karşılayan gerillalar tedbirli olmamızı istiyor. Ama onlar rahatlar. Çünkü 2 ayı aşkın bir süredir bombardımanı yaşıyorlar. Uçaklara alışkınlar. Sonra gece konaklamamız için bize yer gösteriyorlar. Karanlıkla beraber yine savaş uçaklarının uçuşu. Yine bombardıman sesleri. Biz dinlenmek için geceyi güvenli bir alanda geçiriyoruz. Sabahın ilk saatlerinde yine dağların doruğuna doğru gidiyoruz.

Uçak bombardımanına karşı gerilla yürüyüşü


Genç gerillalar şarkılar söylüyor. Mola için duruyoruz. Varacağımız noktaya az bir süre kaldı. Heyecanlıyız. Yine uçak sesleri. Uçakların hareketini izliyoruz. Kazan bombası yanı başımızda patlıyor. Sonra az ötemizde başka patlamalar. Ve HPG’nin Şemzînan Cephe Komutanlarından Reşit Serdar ve Çiçek Botan “Şemzînan’a hoşgeldiniz” diyor. Gülümsüyoruz. Olağanüstü bir bombardıman var. Uçaklar durmuyor. Havan, obüs ve tank atışları da. Onlar için oldukça normal. 


Yolda dururken genç bir gerilla görüyoruz. Goman tepesindeki eylemlerden geliyor. 5 gündür ekmek bir yana su bile içmediğini söylüyor. Gerilla iradesi diye mırıldanıyorum. Bir gerilla ise günlerdir yaralı. Ancak mevzisini bırakmamak için arkadaşlarına yaralı olduğunu söylemiyor bile. Arkadaşları fark ediyor yarasını. Zorla ikna edip tedavi için cephe gerisine çağırıyorlar. İki genç gerilla ise “iç firar” etmiş. “İç firar” gerilla içinde yöneticilerine haber vermeden görev yerini isteğine göre değiştirmek anlamına geliyor. Genç gerillalar medya savunma alanlarından Şemzînan’a savaş cephesine gelmek için “firar” etmiş. Kendi mangalarına “Bizi başka yerde aramayın. Biz Şemzînan’da cephedeyiz. Bijî Serok Apo!” afişleri yazıp Şemzînan’a kadar gelmişler. Böyle yapan çok gerilla varmış. Bir kısmı eski görev yerine giderken ezici çoğunluk ise cephede kalmayı başarmış. Bu tabloya Çelê hattında ve başka yerlerde de tanık olmuştuk.


Gerillalar ön cephede görev almak için ısrarlı öneriler yapıyor. Ön cephede ise “Neden saldırı gruplarında yer almıyoruz” diyorlar. Eylemleri koordine etmesi gereken tabur komutanları bile saldırı grubu içinde yer alıyor. Hüseyin Bingöl (Ekin Morsümbül) de bunun en tipik örneği. 20 yılı aşkın bir süre mücadele içinde yer alan Hüseyin Bingöl arkadaşlarına haber vermeden asker tepelerine sızıyor. Ve 3 askeri vurduktan sonra yaşamını yitiriyor. Bu gerillanın ruh halini ve savaşın atmosferini en iyi anlatan kare olarak belleğimizde yer alıyor.

N.Özel Şemzînan’da başarısız oldu!


Ve Şemzînan’ı çevreleyen dağlardayız. Kuzey Kürdistan toprağında. Şemzînan köyleri hemen yakınımızda. Aşağıda gerillaların yol kontrolleri devam ediyor. Şemzînan ise az ötemizde. Kenti çevreleyen bütün tepelerde gerilla mevzilenmesi var. Askerler ise ancak karakol çevresinde. Ve bizim olduğumuz zamanda Türk genelkurmay başkanı Necdet Özel ve kuvvet komutanları da Şemzînan’daymış. Askerin hareketliliğinde ve hava saldırılarındaki artışın nedeni de buymuş. Biz cephe komutanlarından Reşit Serdar ile bu konuyu konuşuyoruz. Askerin araziye çıkma çabasını söylüyor. Ve o an gerillanın eylemlerini, kobra saldırısını, Haruna Karakolu’na yapılan baskını, yol kontrolünü anlatıyor. Bütün eylemler o zaman dilimi içinde yapılıyor. Asker ise Rubarok karakoluna atanmış yeni komutanı götürmek istiyor. Ancak gerillalar ne helikopterlerle ne de karadan karakol komutanının geçişine izin vermiyor.


Şiddetli çatışmalara tanıklık ediyoruz. Ancak bütün bu tablo Türk medyasında hiç yer bulmuyor. Hükümet de, asker de bu gerçeğin üzerini örtme telaşında. Ama biz birebir tanık oluyoruz. Asker ölümleri. Kobra saldırıları ve bombardımanlar... Gerillalar yaptıkları eylemde birçok asker malzemesi ele geçirmiş. Silahlar, sırt çantaları, askerlerin isim ve telefon listeleri... Listelere bakıyoruz. Çoğu asker tepede ölmüş. Ancak sadece birkaçının ismi açıklanmış. Tayyip Erdoğan’ın “görmeyin, vermeyin ve duyulmasın” talimatını anımsıyoruz. Ama işte gerçek gizli kalmıyor. HPG komutanlarından Reşit Serdar bir isim listesini okuyor. Başka listeler de var. Askerlerin bireysel eşyaları, cüzdanları, banka kartları vb... Ama hükümet ve medya bu gerçeği hala gizleme telaşında... Oysa Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ‘un 2008’de Zap’ta yenildiği ordu bu kez de Şemzînan’da bizzat Necdet Özel’in komutasında büyük bir başarısızlık yaşadı.

Gerilla geçit vermiyor


Gerilla mevzilerinde gerillalar elleri tetikte bekliyor. Hemen altımızda ise asker mevzilenmek istiyor. Paralı asker ve köpeklerle mevzi tutmaya çalışıyorlar. Biz de görüyoruz. Gerillalar ise izin vermiyor. Gerillalar o tepelere eylemler gerçekleştiriyor. Gece boyunca savaş uçakları, kobra helikopterleri, tanklar ağır bir bombardıman yapıyor. Gerillalar güvenliğimiz için bizi daha güvenli bir alana götürüyor. Ancak çatışmanın şiddetine bütünüyle tanık oluyoruz. Sabahı bekliyoruz. 10’un üzerinde asker ölüyor. 2 gerilla yaşamını yitiriyor. Savaş tüm şiddeti ile sabah da devam ediyor. Çok sayıda uçak araziye rastgele bombalar bırakıyor.


Sabah bulunduğumuz çatışma alanından başka bir yere gitmek için yola koyuluyoruz. Yolculuğumuzda bize kuryelik yapan gerilla, Goman tepesinde Şemdinli Tugay Komutanlığının üzerine bayrak diken gerilla olduğunu öğreniyoruz. Atik ve cesaretli. “Neden o bayrağı diktin” diye soruyoruz. Genç gerilla: “Niye Kürtler her rojbaşa kalktığında Türk bayrağını görüyor. Bu kez de Türk ordusu uyandığında gerillanın bayrağını görsün. Hem Türk medyası propaganda yapıyordu Goman’da gerilla yok. Ama bu bayrakla gerillanın varlığını görmüş oldular.”


Yol boyunca savaş uçakları, keşif uçağı ve top atışları devam etti. Ancak mevzideki gerillalar için hiçbir şey değişmiyor. Onlar karakolların tepelerinde kararollara giriş çıkışları ve askerin hareketliliğini takip ediyorlar. Gerilla mevzilerinden biz de karakollara bakıyoruz. Askerin hareketliliği yok. Askerler nöbet değiştirirken önce kendi kuklalarının sallıyor. Eğer gerilla ateş etmezse koşarak nöbet yerlerine gidiyorlar. Askerlerin ruh halinin iyi olmadığını söylüyor gerillalar. Eskiden tuttukları mevziler şimdi gerillanın elinde. Karakolların tepeleri, Tayyip Erdoğan ve dönemin genelkurmayının gelip poz verdiği Gediktepe ve Şemzînan’ın dört bir yanındaki stratejik mevziler de gerillanın kontrolünde. Bütün bu alanlardaki geniş bir cephedeki gerçeği biz de kayıt altına alıyoruz.

Halkın gerillaya desteği ve ilgisi artıyor


Yol kontrollerinde halkın gerillaya ilgisinin yoğunluğuna dikkat çekiyorlar. Şemzînan halkının gerillaya desteği kadar duyduğu güveni de örnekleyerek anlatıyorlar. Biz de buna tanıklık eden anları yaşıyoruz. Bu anların tarihi anlar olduğunun gerilla da halk da farkında. Devletin bütün gücünü bu alana yığması da bunu gösteriyor.


Gerillalar halka çağrılar yapıyor. Şemzînan halkına, gençlere, koruculara. Böylesi bir dönemde Kürtler için koruculuğun artık işlevsiz olduğunu, Kürdistan’daki gelişmelerde onurlu yer almak isteyenlerin artık devletin yanında yer almaması gerektiğini söylüyorlar. Devletsiz de Kürt halkının özgürce yaşayabileceğini gösteren örnekler veriyorlar. Rojava, Medya Savunma Alanları ve Güney Kürdistan’daki gerilla kazanımlarının böyle anlaşılması gerektiğini söylüyorlar.

AKP’ye alet olan Kürtlere gerilladan çağrı


Kürt halkının gerillanın bu hamlesinin bir parçası olduğuna işaret ediyorlar. Ödenen bedelleri hatırlatıyorlar ve Kürt halkının önderliği ile artık özgür yaşaması gerektiğini ve AKP’nin oyunlarına kimsenin kanmaması gerektiğini vurguluyorlar. AKP’den R. Tayyip Erdoğan’dan beklentili olan ve onların oyunlarına gelenlere tepkilerini seslice ifade ediyorlar.


Bütün bu şiddetli çatışma ortamında güncel gelişmeleri de dikkatle izliyorlar. Medyadaki tartışmalarda kim ne söylemiş ve söylediklerinin ne anlama geldiğini bize yorumluyorlar. Leyla Zana ve bazı Kürtlerin AKP’nin ekmeğine yağ sürmemesi gerektiğinin altını çiziyorlar.


Evet gerillanın cephedeki atmosferini, ruh halini ve verdikleri mesajlarını bu koşullarda sizin için böyle özetleyebiliyoruz. Savaş bütün hızıyla devam ediyor. Gerillanın alan hakimiyeti de derinleşerek devam ediyor. Yürütülen savaştaki cesaret ve kahramanlık örneği ise ne yazmakla, ne anlatmakla bitmez. Kürt gençleri kadınıyla erkeğiyle ile bir halkın özgürlüğü için Kürdistan dağlarındalar. 


Gösterilen direniş ve ödenen bedellin özgürlükten başka bir karşılığı da yok. Gerillalar “Halkımızın, Önderliğimizin ve ülkemizin özgürlüğü için buradayız. Apocu Fedai Savaşı’nın tarihi örneğini ortaya koyuyuoruz” diyorlar. Devrim ve direniş şarkıları ve marşları söyleyerek cepheye giden gençlerin yaşadıklarına tanık olmak bizim için önemli bir an...

Evet Kürdistan dağlarında kıyasıya devam eden savaşta cesaretin ve fedakarlığın örneklerine biz de yaşayarak tanık olduk Çelê ve Şemzînan cephelerinde. Ama gerilla sadece bu iki cephe de değil; Amed’de, Botan’da, Dêrsim’de, Serhat’ta, Garzan’da, Amonoslarda ve Koçgiri’de bu direnişini sürdürüyor...  


BİTTİ

Yeni Özgür Politika

Suriye ve Rusya: Uçakta Silah Yoktu

Suriye ve Rusya, Türkiye savaş uçaklarınca zorla indirilen Suriye yolcu uçağında silah bulunduğu yönündeki iddiaları yalanlayarak, uçakta hiçbir silahın bulunmadığını söyledi. Türk yetkililerinin indirdikleri uçakta yolculara zorla bazı belgeler imzalatarak, bunu kabul etmek istemeyenleri darp ederek kaptan pilotu gözaltına almakla tehdit ettikleri bildirildi.
Türkiye dün, F16 savaş uçakları ile Suriye’ye ait bir yolcu uçağını zorla indirmesi ile, Ankara-Şam hattındaki gerilimi yeni bir boyuta taşıdı. Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Moskova-Şam seferini yapan, Ankara Esenboğa Havaalanı’na zorla indirilen Suriye Havayolları'na ait Airbus A-320 tipi yolcu uçağında, "sivil uçuşlarda bildirim yapılması gerekip de olması meşru olan unsurlar dışında unsurların olduğunu" söyledi. Davutoğlu, malzeme içeriğiyle ilgili bilgi vermezken, Türk basını bunların 'silah sistemi parçası ve askeri amaçlı haberleşme cihazları' olduğunu yazdı.

Uçak 35 yolcusu ile Türkiye saati ile 02.30’da Ankara’dan ayrılırken, Suriye ile Rusya’dan silah iddialarıyla ilgili yalanlama geldi.

SURİYE: UÇAKTA YOLCULARINKİ DIŞINDA HERHANGİ BİR KARGO YOKTU

Suriye Sivil Havacılık Kurumu Başkanı Geyda Abdüllatif   ''yolcu uçaklarının zorla indirilmesinin uluslar arası havacılık kurallarına aykırı olduğunu'' söyledi. Abdüllatif, "Uçakta yolcularınki dışında herhangi bir kargo yoktu" diyerek, "Türkiye’den Suriye’ye her gün en az 3 uçuş oluyor ve biz şimdiye kadar böyle bir şey yapmadık" ifadesini kullandı.

RUSYA: HİÇBİR SİLAH YOKTU

Rusya ise, uçakta iddia edildiği gibi her hangi bir silahın bulunmadığını söyledi. Rus İnterfax ajansına açıklamada bulunan üst düzey bir yetkili, "Yolcu uçağında askeri amaçlı hiçbir sistem veya parça bulunmuyordu, bulunamazdı da” dedi. Rus yetkili, "Suriye'ye askeri bir cihaz göndermek isteseydik bunun için yasadışı yollar tercih etmeye gerek kalmazdı. Resmi düzeyde olayı çözerdik" şeklinde konuştu.

‘YOLCULARA ZORLA BELGE İMZALATILDI’


Russia Today televizyonu ise uçakta bulunan yolcular ile mürettebata zorla bazı belgeler imzalatıldığını bildirdi. Televizyonun internet sayfasında yer alan habere göre, Türk yetkililerinin zorla imzalattığı belgelerde, uçağın “acil iniş” yaptığı ve 'Türk savaş uçaklarının müdahale etmediği'nin yer aldı.

‘YOLCULAR TARTAKLANDI, KAPTAN TEHDİT EDİLDİ’


Russia Today televizyonuna telefonla açıklama yapan yolcu uçağının hosteslerinden Şerin Aziz, "Uçaktaki dört kişi darp edildi. Belgeleri imzalamak istemeyen iki yolcu ve iki mürettebat darp edildi. Bu belgelerde ne yazılı olduğunu anlamadık. Kaptan pilotun hayatından endişe ettik. Kaptan pilot, 'acil iniş' belgelerini imzalamaması halinde gözaltına alınmakla tehdit edildi" dedi.


ANF

Dünya Basınında 'Uçak Krizi' 

Suriye yolcu uçağının Türk jetleri eşliğinde Esenboğa Havalimanı'na indirilmesi başta Rus basını olmak üzere dünya medyasında geniş yer buldu.

Russia Today: Rus televizyonu internet sayfasında verdiği haberde, Türk yetkililerin, savaş uçakları eşliğinde indirilen Suriye uçağındaki yolcu ve mürettebata zorla bazı belgeler imzalattığını ileri sürdü. İmzalatılan belgelerde, uçağın "acil iniş" yaptığı ve Türk savaş uçaklarının müdahale etmediğinin yer aldığı iddia edildi. 

Russia Today televizyonuna telefonla açıklama yapan yolcu uçağının hosteslerinden Şerin Aziz, "Uçaktaki dört kişi darp edildi. Belgeleri imzalamak istemeyen iki yolcu ve iki mürettebat darp edildi. Bu belgelerde ne yazılı olduğunu anlamadık. Kaptan pilotun hayatından endişe ettik. Kaptan pilot, 'acil iniş' belgelerini imzalamaması halinde gözaltına alınmakla tehdit edildi" dedi.

Vesti: Rus Vesti televizyonu, Türkiye 17 Rus vatandaşının da bulunduğu Suriye uçağını 9 saat boyunca Ankara'da alıkoydu. Ancak Rus diplomatlara uçakta bulunan kişilerle görüşme izni verilmedi. Rusya'nın Ankara Büyükelçiliği Sözcüsü İgor Mityakov, aralarında çocukların da bulunduğu Rus yolculara yardımcı olmak için havalimanına giden Rus diplomatların vatandaşlarla görüşemediği söyledi. 

Moskovski Komsomolets gazetesi de Ankara'daki Suriye uçağı olayı için "Türkiye'yi Rusya'dan gelen uçak korkuttu' başlığıyla verdi. Haberde şu görüşe yer verildi: "Ankara olağan dışı karara imza attı. Suriye-Türkiye krizi önceki gün ilk kez doğrudan Rusya'yı etkiledi. Türkler aramadan sonra uçağı serbest bıraktı, ancak şüpheli maddeler bulduklarını da ilan ettiler." 

Der Spiegel: Alman Der Spiegel dergisi internet sayfasında, Türkiye ile Suriye arasındaki "uçak indirme kriz"ini "Türkiye Suriye uçağındaki Rus askeri araçlara el koydu" başlığıyla verdi. Haberde, Moskova'dan Suriye'ye giden yolcu uçağının Türk savaş uçakları tarafından zorla Ankara'ya indirildiği belirtilerek, ''Türk güvenlik uzmanlarının, Suriye uçağında geniş çaplı bir arama yaptığı ve Esad'a gittiği iddia edilen Rus askeri araçlarına el koyduğu'' vurgulandı. 

The Guardian: İngiliz Guardian gazetesi de, "uçak krizi"ni "Türkiye Suriye yolcu uçağını zorla indirdi" başlığıyla verdi. Gazete, Türkiye'nin, Suriye yolcu uçağını "sivil olmayan kargo" taşıdığı istihbaratını gerekçe göstererek indirdiğini yazdı. The Guardian ayrıca, Suriye yolcu uçağının zorla indirilmesi olayının, Türk Genelkurmay Başkanı'nın Suriye'yi tehdit etmesinden birkaç saat sonraya denk gelmesine dikkat çekti. 

Financial Times: İngiliz gazetesi bu son olayla iki ülke arasındaki ilişkilerin daha da gerildiğini belirtti. Putin'in gelecek hafta yapacağı Türkiye ziyaretini iptal ettiğini aktaran gazete, son yaşanan olayın Türkiye'nin Rusya ile ilişkisine de yansıyabileceğini söylüyor. 

Times: İngiliz Times gazetesi de, Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin geçtiğimiz hafta savaş noktasına geldiğini ve Türkiye ordusunun sınırdaki etkinliğini artırdığını yazdı. Gazete hükümetin Suriye politikasının eleştirilmeye başlandığını ve kamuoyu yoklamalarının halkın büyük çoğunluğunun savaşa karşı olduğunu gösterdiğini vurguladı.

Alan Hakimiyeti Gerillada-1

19 Haziran 2012’de Zagros cephesinden Şîtazin ve Oramar eylemi ile başlayan ve Şemzînan kuşatması ile devam eden gerilla hareketliliği, Türk devletinin temel Kürt politikasını alt-üst etti. Gerillanın 23 Temmuz’da Şemzînan ve Çelê hattında başlattığı Türk ordusunu ve kentleri kuşatma günler, haftalar derken aylarca devam etti.

15 Ağustos 1984’den bu yana gerilla ile Türk ordusu arasındaki savaşta çok önemli bir süreç yaşanıyor. Kürt Özgürlük Hareketi’nin 2010 Haziran’ında ilan ettiği 4. Stratejik Dönemi’nin gerilla alanında “Devrimci Halk Savaşı” olarak uygulanması 2012 baharından itibaren önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Gerillanın 2011 sonbaharında başlattığı hamle, 2012 bahar ve yaz aylarında giderek yayılan ve etkin hale gelen gerilla eylemleri Kürdistan ve Türkiye’de gündemi temel olarak belirledi. 

Gerilla eylemlerinin en dikkat çekici özelliği ise klasik gerilla savaş taktiklerini aşmasıydı. Gerilla “Vur-Kaç” eylem taktiği yerine “Vur-Kal” taktiği uyguluyor, büyük yerleşim yerlerini kuşatıyor, asker mevzilerini ele geçiriyor, karakolları merkezi olarak basıyor ve geri adım atmıyor. Bu dönemde Kuzey Kürdistan’da iki merkez gerilla kuşatmasıyla öne çıktı. Bunlardan biri Şemzînan (Şemdinli) diğeri ise Çelê (Çukurca)… Botan, Amed, Dêrsim ve Serhat’da gerilla benzer kuşatma eylemleri yapıp alan hakimiyetini kurdu. Kent merkezlerine sarkan eylemlerin yanı sıra Akdeniz bölgesinde Amanoslar ile Ege ve Karadeniz bölgelerinde de gerilla kendi varlığını etkin eylemlerle geliştirdi. 


Ancak 19 Haziran 2012’de Zagros cephesinden Şîtazin ve Oramar eylemi ile başlayan ve Şemzînan kuşatması ile devam eden gerilla hareketliliği, Türk devletinin temel Kürt politikasındaki zamana yayılmış inkar ve imha planlarını alt-üst etti. Çünkü gerilla klasik eylem çizgisini aşan bir hamle içerisine girmişti. Şemzînan ve Çelê hattında Türk ordusunu ve kentleri kuşatma altına almıştı. 23 Temmuz’da başlayan kuşatma günler, haftalar derken aylarca devam etti.


Türk Silahlı Kuvvetleri, AKP Hükümeti ve medyası ise gerillanın bu kuşatmasını görmezden gelmeye, savaşın geldiği boyutları toplumdan gizlemeye çalıştı. Peki gerilla kuşatması ve kontrolünün olduğu Şemdinli ve Çelê’de neler yaşanıyordu? Gerilla bu alanları nasıl kuşatmış, eylemlerde neler yaşanmış ve hangi sonuçlar ortaya çıkmıştı? AKP Hükümeti, Türk ordusu hangi gerçekleri gizlemeye çalışıyordu? Bütün bu sorular ve daha fazlasının yanıtlarını almak için gerilla alanlarında yolculuğa çıktık. KCK yöneticileri, HPG ve YJA Star’ın komutanları, cephe sorumluları ve mevzilerdeki gerillalar ile gerillanın bu hamlesini konuştuk. Gözlemler yaptık. Kürdistan’ı parçalara ayıran sınırları geçtik. Gerilla eylemlerine, Türk ordusunun saldırılarına tanıklık ettik. Bu tanıklıklarımızı, gözlemlerimizi, sorduğumuz sorulara aldığımız yanıtları, Çelê ve Şemzînan yürüyüşümüzü sizler için kaleme aldık…

Her patikada, her tepede onlar


Dağlar... Kürdistan’ın asi ve isyana mekan dağları önümüzde uzayıp gidiyor. Dağların doruklarına doğru gerilla adımları ile oluşan patikalar ve gerilla mevzileri... O kadar uzun ki patikalar... O kadar çok ki gerilla mevzileri.


Kürdistan’ın bütün kentlerinden, köylerinden, sürgünlerinden gelmişler. Genç ve yaşlı. Kadın ve erkek. Her yaştan gerillalar özgürlük için şarkılar söyleyerek yürüyorlar. Her halk gibi onlar da özgür yaşamak için yaşama uğraşındalar. Biz onların yürüyüşünün sadece bir bölümüne tanıklık ediyoruz. Tanıklık edince dağ hatırlatıyor. Rüstem Cudi’yi, Alişer Koçgiri’yi, Brusk Amed’i, Çiçek Botan’ı, Ruken Bingöl’ü, Rubar Mardin’i, Arjin Garzan’ı, Armancı ve diğerlerini... Şimdi arkadaşları sömürgeciliğe karşı yaptıkları her operasyona onların adlarını veriyor. Biz yürüdüğümüz patikalarda, çıktığımız her tepede, suyunu içtiğimiz her çeşmede ve gerilla sohbetlerinde onları anımsıyoruz.

Gerillaların anısına devrimci operasyon


Bilge ve sabırlı duruşu ile Rüstem Cudi, Kürt isyanının devrimci intikamını anımsatan devrimci aydın Alişer Koçgiri, yerinde duramayan etrafına enerji saçan Brusk ve Ruken, mütevazi devrimciliğin örneklerinden Rubar ve Arjin, gözleri ile gülümseyen Armanc. Hepsini anımsıyoruz. Arkadaşları okullarına, sığınak duvarlarına ve mevzilerine taşımış resimlerini. Nereye gitsek ve dağların hangi güzelliğini görsek onları anımsıyoruz. Dağın duygugusu çok yoğun. Sağanak şeklinde gerillalar yürüyor mevzilere. Biz de onların peşindeyiz. Bir gerilla grubunun izinden gidiyoruz.


Ve biz dağların arasında her mevsim coşkusundan ödün vermeden akan Zap nehrine doğru yol alıyoruz. Sarp dağların arasındaki bir koyaktaki buluşmaya gidiyoruz. Bir yandan Basya-Avaşin suyu diğer tarafta Zap… Birbirleriyle yarışır gibi Kürdistan’ın heybetli dağlarını birbirinden ayıran vadilerde akıyorlar. Birbirlerinden uzak gibi olsalar da bu ırmaklar aynı ülkenin topraklarına ait olduklarının farkındalar. Kürdistan’ın en asi ve görkemli dağları arasında kendilerine yol bulan bu ırmaklar bütün görkemi ile akıp gidiyor. Biz Avaşin suyu kıyısından Zap’a doğru yol alıyoruz. Kürdistan’ın bu asi nehirleri gibi gerillalar da dağların doruklarında, vadilerinde yürüyüş halindeler. İnsana güven veriyor Kürdistan’ın dağları. Dağların güzelliği ve zenginliği Kürdistan ülkesini oluşturuyor.


Gerilla komutanlarıyla konuşuyoruz. Bize çatışmaların şiddetini ve gerillanın yaptığı “devrimci operasyonları“ anlatıyorlar. “Operasyon” kelimesi dikkatimizi çekiyor. Soruyoruz. Gerilla komutanı “Eylem” kavramı dar kalıyor. Savaşta yeni bir süreç yaşanıyor. 4. Stratejik Dönemin gerilla alanındaki yansıması olduğunu söylüyor. Gerillanın “Devrimci Halk Savaşı” yürüttüğünü ve sömürgeci devletin ordusu ve kurumlarının Kürdistan’da işlevsiz hale getirilmesi için yeni bir hamle başlatıldığını hatırlatıyor. Yapılan eylem ve yürütülen savaşın önceki dönemlerden farkını anlatıyor. Daha yakından görmek istediğimizi ve sıcak savaş alanındaki gerilla mevzilerini ziyaret etmek istediğimizi söylüyoruz. HPG Anakarargah komutanlığına soruyorlar. Güvenliğimiz için uyarıları yapıyorlar ve güvenliğimiz için her an yanımızda duruyorlar.

Askerler karakollardan çıkamıyor


Bize sağladıkları kuryelerle gerilla mevzilerine doğru yol alıyoruz. Kürdistan’ın dağları gerilla ile bütünleşmiş. Her yerde gerillalar ile karşılaşıyoruz. Ancak kuryemiz olmasa biz hiçbirini göremeyeceğiz. Çünkü gerilla gizliliğe özen gösteriyor. Dağla bir olmuş durumdalar. Medya Savunma alanlarındaki uç mevzilere doğru gidiyoruz. Gerillalar Türk karakollarının hemen yakınında. Karakolları, asker tepelerini 24 saat gözlemliyorlar. Askerlerin hareketlerini, cihazlarını, sevkiyatlarını öylesine yakından takip ediyorlar. Bir gerilla birliğine gidiyoruz. Ön mevzilerde bize araziyi gösteriyorlar. Sonra tek tek karakolları, askerlerin tutmaya çalıştıkları yerleri ve gerillaları anlatıyorlar.


Çukurca’nın dört bir tarafını tutan askerlerin sayısının ilçe nüfusunun neredeyse 2 ya da 3 katı olduğunu söylüyorlar. Türk ordusunun tekniği ve askeri gücünün çok fazla olduğunu sorduğumuzda bir gerilla bize gülümsüyor. Bu cephenin komutanlarından olan 35 ya da 40 yaşlarındaki gerillanın savaş tecrübesi çok. Uzun yıllardır gerilla saflarında. Türk ordusunun sayısal üstünlüğü ya da teknik donanımının gerilla için sorun olmaktan çıktığını örneklerle anlatıyor. 2012 yılının şubat ayında bir metreyi aşan kar ve dondurucu soğuğa rağmen Çukurca’ya yapılan gerilla eylemini anımsatıyor. Birçok koldan yapılan gerilla baskınının bahar ve yaz aylarında kuşatmaya dönüştüğünü söylüyor. Çukurca merkez ve çevresindeki askeri üslerin işlemez noktada olduğunu da bize özetleyerek anlatıyor.


Bu durumu yerinde görmek istediğimizi söylüyoruz. Kendi adlarına bir sorun olmadığını ama bizim için güvenlik sorunları çıkabileceği konusunda uyarıyor. Biz Çukurca ve çevresindeki gerilla kuşatmasını ve gerilla mevzilerini ziyaret etmek istediğimizi yineliyoruz. Küçük bir gerilla grubu ile gerilla alanlarında yürümeye başlıyoruz. Türk ordusunun top, havan bombardımanı aralıklarla devam ediyor. Keşif uçağı ise alanı tarıyor. Ancak gerillalar deneyimli ve tedbirli. Yol boyunca yanan ormanları görüyoruz. İnsanın içi burkuluyor. Meşe ağırlıklı ormanlar Türk ordusunun bombardımanı sonucu hala yanıyor. Dumanların içinde, kor haline gelmiş alanda zorlanarak da olsa yürüyoruz. Türkiye kentlerinde en küçük orman yangınını söndürmek için seferber olan Türk ordusu, Kürdistan’da ise ormanları yakmak için adeta özel bir çaba gösteriyor. İnsanın içi yanıyor yanan ormanı görünce. Kuryemiz ise bize takip etmemiz gereken patikaları anlatıyor.

Devrim içinde devrim eylem içinde fedai eylem


Bir gerilla mevzisinde mola veriyoruz. Önümüzde uzayıp giden heybetli dağlar ve vadiler var. Gerilla önce soğuk su ikram ediyor. Biraz dinlendikten sonra müthiş tadı olan o gerilla çayını yudumluyoruz. Sonra sohbet başlıyor. Yapılan eylemler sırasında ve sonrasındaki gerilla öykülerini anlatıyorlar. Soğukkanlı, güleç ve kendine güvenleri dikkatimizden kaçmıyor. Güpegündüz yapılan gerilla baskınlarını, bombardımanları ve neler yaşadıklarını anlatıyorlar. Karakolun içine kadar girdiğini anlatıyor bir gerilla. Yaralı arkadaşlarının bütün arkadaşlarını kurtarmak için yaptığı fedai eylemini anlatırken duygusallık ve derin bir hüzün çöküyor sohbetimizin üzerine. “O fedai arkadaşın adı Jin’di” diyor genç gerilla. Adı “Yaşam” anlamına gelen o gerilla, adının anlamına uygun olarak arkadaşlarını yaşamda tutuyor.


Bir arkadaşı “Jin arkadaş Zilan ve Beritan gibiydi” diyor. Ve anlatıyor; “Zilan, 1996 Haziran’ında Dêrsim’de fedai eylemi yapmıştı. Beritan ise 1992’de teslim olmamak için kendisini feda etmişti. Jin de hem teslim olmamış hem de eylem için de eylem gerçekleştirerek bu iki tarihi ismi kendisinde yinelemişti.” Sonra diğer gerilla eylemlerinin detaylarını öğreniyoruz. Karakolların yatakhanelerine, yemekhanelerine, komutanların odalarına kadar giriliyor. Karakol bahçelerindeki tanklar ve panzerler imha ediliyor. Karakolların güvenliğini tutan tepelerdeki gerilla baskınlarını dinliyoruz. 30 asker cenazesinin üzerine giden bir gerillayı işaret ediyor arkadaşları. Ona “ne oldu?” diye soruyoruz. Birkaç cümle ile özetliyor o çatışma anını; “Askerlerin bağırış ve çağırışları vardı. Biz tepeye girdik ve askerleri etkisiz hale getirdik. Daha sonra silahlarını aldık ve o alandan ayrıldık.” Çok sayıda ağır silah ve belgeye gerilla el koyuyor. Anlattıkları bu detaylar Ağustos başında Çukurca’daki Rindikê Karakol eyleminden.

Karakol da Kalekol da anlamsız!


Sonra yeni bir gerilla mevzisine doğru gidiyoruz. Karşımızda birçok noktada ışıklar var. Türk ordusuna ait karakollar ve o karakolların tepeleri görünüyor. Biz biraz tedirginiz. Gerillalar ise oldukça rahat. Karakolların yanlarına kadar yaklaşıyoruz. Mevzideki gerillalar gülümseyerek bizi karşılıyor. Biz ise şaşkınız. Tam karşımızda karakollar. Ancak karakollarda hareket yok. Sabaha kadar herhangi bir hareketlilik yok. Sabah oluyor. Gerillalar 24 saat boyunca askerleri gözlüyor. Karakol gündüz gözü ile daha iyi görülüyor. Bazı karakolları “KALEKOL” şeklinde yenilemişler. Ancak hiçbirinde asker hareketliliği gözlemlenemiyor. Bunun nedenini soruyoruz.


Gerillalar askerlerin eskisi gibi rahat hareket edemediğini anlatıyorlar. Çünkü stratejik bütün tepelerde gerilla mevzileri var. Ağır silahlarla donatılmış mevziler. Askerlerin en küçük hareketine gerilla müdahale ediyor. Askeri araç hareketliliği ise çok az. Çünkü yollarda da gerillanın kontrolü var. Biz bu durumu saatlerce bazı mevzilerde ise günlerce gözlemledik. Gerilla karakola doğru bir mermi atsa, karakollardan onlarca havan, obüs ve katyuşa füzesi atılıyor. Gerillalar bu durumu artık espri konusu haline getirmiş. “Bizim bir mermimiz onların 50 havan topu değerinde” diyorlar. Gerilla mevzisindeki karakolları gözlemleme süremiz sona eriyor. Bu süre içinde rastgele yapılan bombardımanı kayıt altına alıyoruz. Sonra başka bir gerilla birliğine doğru yol alıyoruz.

Dağların zenginliği gerillaya


Dağların zengin nimetlerinden biz de faydalanıyoruz. Buz gibi suları, gerillanın ektiği bostanlardaki taze sebzeleri, mevsimlik meyveleri tadarak, gerilla sohbeti ile ilerliyoruz. Daha kalabalık bir gerilla grubuna misafiriz. Röportajlar yapıyoruz. Gerillalar 2012 yılında yapılan bu hamleyi anlatırken gerekçelerini şu sözlerle ifade ediyor: “Önderliğimiz üzerindeki tecrit, halkımız üzerindeki baskılar, tutuklamalar, Roboskî ve Kortek katliamları, geçtiğimiz yıl yaşamlarını yitiren gerillaların intikamı ve halkımızın özgürlüğü eylemlerimizin temel gerekçesidir. AKP’nin baskı politikaları sürdükçe direnişimiz büyüyerek sürecek.” Bu sözler sürecin genel özelliğini de yansıtıyor.


Gerilla birliğindeki hareketlilik ise dikkatimizden kaçmıyor. Herkes heyecanla biryerlere birşeyler ulaştırma telaşında.  Herkes de müthiş bir canlılık ve enerji var. Yorulmak nedir bilmeyen gençleri ilgi ile izliyoruz. Sonra yola koyulma zamanını işaret veriyor deneyimli gerilla komutanı. Kurye gerillalar ile birlikte yola koyuluyoruz. Karakollara o kadar yakınız ki!.. Ancak gerillalar çok rahat. Önünden, yanından, üstünden altından geçtiğimiz karakolların özelliklerini anlatıyor gerilla komutanı bize. Uzun ve yorucu bir yürüyüşten sonra Medya Savunma Alanlarından Kuzey Kürdistan’a girdiğimizi işaret ediyor gerillalar. Bir telörgüyü geçiyoruz. Sınır taşlarını ve sınırların anlamsızlığını gösteren gerilla adımlarını izliyoruz. Çukurca yakınlarına gidiyoruz. Çukurca’yı izliyoruz. Yollar, evler ve sokaklar o kadar yakın ki. Gerillalar güvenliğimiz için fazlasıyla tedbirli. Bu yolculuğumuzun bizde uyandırdığı heyecan bir yana, gerillanın alana bu kadar hakim olması bir yana. Çukurca yollarındaki araba seslerini dinliyor, sokaklardaki insanları izliyoruz. Çukurca’nın çevresindeki askeri üsler ise ilçeden daha büyük.  Ama bütün bunlar gerilla için çok da önemli değil. Çünkü gerillalar o askeri üsleri de dört taraftan kuşatmış durumda. Gördüğümüz tablo gerillanın alan hakimiyetini de gösteriyor. Türk devleti, AKP Hükümeti, Türk genelkurmayı ve medyası bu tabloyu hiç göstermek istemiyor. Bu gerçeği inkar ediyor. Ancak biz olanı kayıt altına alıyoruz. Gerillalar bize Çelê’yi (Çukurca) anlatıyor. Tuttukları alanları gösteriyorlar. Çok rahat ve sakinler. Bizde heyecan dorukta. Sonra sohbetimiz bitiyor. Röportajlarımızı ve kenti kayıt altına alıyoruz. Sonra gerillaların öncülüğünde gösterdikleri yollardan gerilla birliğinin yanına geliyoruz.


Dönerken yolda hemen yakınımızda sesler geliyor. Ormanın içindeki tepede insan hareketliliği var. Gerilla mı olduğunu soruyorum bize eşlik eden gerilla komutanına. Gerilla komutanı “hayır, onlar askerler. Orası karakolun yakını” diyor. Şaşkınım. Gerilla ise rahat. Çünkü tedbirini almış. Biz oradan uzaklaşıyoruz. Ben şaşkınlığımı içimde gizlesem de tedirginliğim onların gözünden kaçmıyor. Sonra gerilla birliğine geliyoruz. Gerillalar yemek için hazırlık yapmış. Türk ordusunun attığı obüs toplarından et dövme makinası yapıp kendilerine köfte ve kebap hazırlamışlar. Bize de ikram ediyorlar. Gülerek anlatıyorlar yaptıklarını. Sonra biz yolumuza devam ediyoruz. Hareketli gerilla birliği de kendi yoluna devam ediyor. Şaşkın, heyecanlı ve tarihi anlara tanıklık ettiğimiz sorumlulukla başka bir gerilla alanına doğru yola koyuluyoruz...

YARIN:


* Şemzînan’daki gerilla ve AKP’nin yalanları,
* Uçak bombardımanına karşı gerilla yürüyüşü,
* Necdet Özel Şemzînan’da nasıl başarısız oldu?
* Gerilladan AKP’ye alet olan Kürtlere çağrı.

BAKİ GÜL/MEHDİ DOĞAN


PKK Rövanşı Alıyor!

GÜNAY ASLAN

Amerika- İsrail ikilisinin aktif olarak desteklediği Türk devletinin Suriye üzerindeki baskıları sonucu PKK lideri Öcalan 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye’den çıkarıldı.

Öcalan aynı gün Yunanistan’a gitti ama, Yunanlı parlamenterlerin davetine rağmen Yunan hükümeti ona ülkeye giriş izni vermedi.


Yunanistan’dan apar topar Rusya’ya gönderildi. Orada iltica etti. Rusya Devlet Duma’sı iltica talebini destekleyen bir karar tasarısını kabul etti ancak, Rus hükümeti de Öcalan’ın Rusya‘da kalmasını kabul etmedi.


Öcalan Rusya‘dan İtalya’ya gitti. İtalyan kamuoyu ona destek verdi. Fakat, İtalyan hükümeti Amerikan baskısına göğüs geremedi ve Öcalan‘ı Rusya’ya geri gönderdi.


Rusya‘dan Tacikistan’a, sonra yeniden Yunanistan‘a derken 130 günlük takip ve kuşatma Kenya’da sona erdi.


PKK lideri 15 Şubat 1999 akşamı Kenya’dan korsanvari bir biçimde kaçırılıp Türkiye’ye teslim edildi. PKK tarihinde özel yeri olan uluslararası komplo böylece hayata geçirildi.


Amerika, Ortadoğu’da oluşacak yeni dengeleri kendi çıkarlarına uygun olarak kurmanın peşindeydi. Öcalan‘ı bu nedenle tasfiye etmek istedi.


Sonradan adı Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olarak değiştirilen dönemin Yeni Dünya Düzeni (YDD) stratejisinde Türkiye’ye de özel bir misyon biçmişti ama, PKK öncülüğünde Kürt isyanı da Türkiye’yi epey bir darbelemiş ve bir açmazın içine itmişti.


PKK ayrıca Ortadoğu’daki dengeleri de etkilemiş, Amerika‘nın bölgesel hedefleri önünde ciddi bir engel haline gelmişti.


Öcalan’ı ve PKK’yi tasfiye etmek isteyen Amerika, bölgede yeni dengeleri kurarken Kürtleri Barzani liderliğinde birleştirmek ve Güney liderliği üzerinden Türkiye’ye entegre etmek istemekteydi.


Bunlar Öcalan’a yönelik operasyon başlıca nedenleriydi.


Öte yandan Öcalan operasyonun başladığı günlerde PKK Türk devletiyle ‘ateşkes‘ halindeydi.


Öcalan MED TV’den canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu benim yaptığım, Türk, Yunan, Rus, Arap ve Belçikalı; birçok ulustan gazeteci ve siyasal gözlemcinin katıldığı programda 1 Eylül 1998’den geçerli olmak üzere ateşkes ilan etmişti.


Ateşkese rağmen Türk devleti gerilimi tırmandırmış, Amerika ve İsrail‘in desteğiyle Suriye üzerindeki baskılarını arttırmış ve Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasını sağlamıştı.


Devlet, Öcalan‘a elçiler göndermiş ve sözde uzlaşma aramıştı ama, pratikte tam tersini yapmıştı.


Öcalan teslim edildikten sonra da sorunu çözmeye değil, Kürtler’den intikam almaya çalıştı.


Öcalan’a yönelik komplonun ardından PKK ateşkese son vermiş, Türkiye’yi yangın yerine çevirmişti.


Devlet yüklesen Kürt tepkisinin önüne geçemiyordu. Bu yüzden İmralı‘daki Öcalan’a gitti. Ondan savaşı durdurmasını, ‘demokratik çözüme fırsat verilmesi için de gerillaların sınır dışına çekilmesini" istedi.


PKK lideri partisine bu yönlü çağrılar gönderdi ama, PKK kabul etmedi. PKK Konseyi, ‘Önderliğimiz özgür olmadan söylediği hiçbir şey onu ve bizi bağlamaz‘ karşılığını verdi.


Ne var ki komplonun tahribatı ağırdı. PKK içeride ve dışarıda ciddi sarsıntılar yaşamaktaydı. Bu yüzden tavrında ısrarlı olamadı. 


Mecburen geri çekildi ve 2 Ağustos süreciyle birlikte devlete sorunu çözmesi için hayati bir fırsat verdi.


Türk devleti bu fırsatı da çözüm için değil, intikam amacıyla değerlendirdi. Geri çekilen gerilla güçlerine peş peşe saldırılar düzenledi.


Geri çekilme günlerinde 500’e yakın gerilla; Kürt halkının yetiştirdiği birbirinden değerli 500’e yakın insan hayatını kaybetti.


Kürt halkı bu süreçte çok ağır bedel ödedi ve PKK de dört yıl içinde tasfiyeyle yüz yüze geldi.


PKK 2004 yılında anca kendine gelebildi. Yeniden direnişe yöneldi ve bu sayede de zaten yeniden bölgesel aktör haline geldi.


Türk devletiyse içeride ve dışarıda ciddi mevziler kaybetti. Rejim içeride meşruiyetini, dışarıda dayanaklarını yitirdi.


Türkiye şimdi bir boşlukta sallanıp duruyor ama, bildiğini okumaktan da vazgeçmiyor.


Bunca olup bitene rağmen hala Kürtleri bir halk olarak görmüyor. PKK ve liderini halk iradesi olarak kabul etmiyor.


Kemalizm gitti, Siyasal İslam geldi; Ergenekon iktidarını AKP’ye devretti fakat, Kürt siyaseti gibi Öcalan’a yaklaşım da özünde değişmedi.


Dün Ergenekon’un yaptığını bugün AKP yapıyor! Öcalan’ın esaretini Kürt halkına karşı şimdi de AKP kullanmaya çalışıyor.


‘İmralı’yla yeniden görüşülebilir‘ diyen Erdoğan’ın çözümün değil, oyalama ve çürütmenin peşinde olduğu gözleniyor.


Başdanışmanı Akdoğan yeni görüşmeden muradın, ‘PKK’yi bölgesel denklemin dışına çıkarmak‘ olduğunu söylüyor.


AKP devletin geleneksel politikasını sürdürüyor. Onun bu tavrı ‘Yeni Oslo Sürecinin‘ de başlamadan biteceğini gösteriyor.


Zira PKK, Öcalan üzerinden yeni bir oyalama ve tasfiye siyasetine fırsat verecek gibi görünmüyor.


PKK artık İmralı‘da müzakereyi kabul etmiyor. Öcalan özgür olmadan çözüm olmaz diyor.


Bundan 15 yıl önce‚ ‘önderliğimiz özgür olmadan olmaz‘ diyen ancak, bunu hayata geçiremeyen PKK şimdi komplonun rövanşını alıyor…