27 Ağustos 2012 Pazartesi

Kürtler Yasağı Tanımadı

BDP’nin Batı Kürdistan’daki halk devrimine destek amacıyla yapmak istediği mitingler, Türk devletince yasaklandı. Yasak kararını tanımayan Kürtler, dün Yüksekova, Cizre ve Kızıltepe’de devlet barikatlarını aşarak alanlara çıktı. Cizre’de polis saldırısıyla başlayan çatışmalar, akşam saatlerinde devam ediyordu.

Türk devleti ile hükümetinin tüm yasak ve tehditlerine rağmen Yüksekova, Cizre ve Kızıltepe’de BDP’nin çağrısına uyan onbinlerce kişi alanlara çıktı; Rojava’daki Kürtleri selamladı.
BDP, Rojava’da kendi öz yönetimlerini ve birliğini kuran Kürtlerin mücadelesini selamlamak için “Özgürlük Yürüyüşünüzü Selamlıyoruz” sloganıyla Cizre, Kızıltepe ve Yüksekova’da miting yapma kararı aldı. Ancak Türk devleti yine yasaklama yoluna girdi. İçişleri Bakanlığı’nın yasak kararıyla birlikte kentlere polis ve asker yığıldı. Belediye hoparlörlerinden anons yapılarak “katılmayın” telkininde bulunuldu. Ancak devlet yine de başarılı olamadı.

Yüksekova’da onbinler toplandı


Hakkari Yüksekova’da onbinlerce kişi biraraya geldi. DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk ile BDP milletvekilleri Yüksekova’ya 20 kilometre uzaklıkta bulunan Şekîtan Köprüsü’nde karşılandı. Konvoy eşliğinde ilçe merkezine giren heyet Oslo Oteli’nin önünde Öcalan, PKK, KCK bayraklarıyla karşılandı. Karşılama ardından kitle, Eski Cezaevi Kavşağı’na yürüyüşe geçti. Coşkulu yürüyüş sırasında PKK ve Öcalan lehine sloganlar atıldı. Miting alanına yakın yerlerde bulunan yüksek binalara ve miting alanına “Münafık Naim’i taşlayan Colemêrg gençliğini selamlıyor, insan olanı insanca karşılarız”, “Şemzînan, Çelê ve Oremar’da gelişen devrimci operasyonları Rojava’daki devrim ruhuyla selamlıyoruz”, “Kürdistan Kürtlerindir, işgalci TC ordusu Kürdistan’dan defol”, “Ya Önderliğimizin özgürlüğü ya sonuna kadar direniş” yazılı pankartlar ile çok sayıda Öcalan, PKK, KCK ve Mahsum Korkmaz posterleri asıldı. Miting alanını dolduran 10 binlerce kişi ellerinde bulunan yeşil, sarı ve kırmızı flamalarla alanda renkli bir tablo oluşturdu. DTK Eşbaşkanı Aysel Tuğluk, BDP Eşbaşkan Yardımcısı Hamit Geylani, Hakkari BDP milletvekilleri Adil Kurt ve Esat Canan’ın da katıldığı miting coşkuyla devam etti.

Cizre’de kimse tehdidi dinlemedi


BDP’nin Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde düzenlemek istediği mitinge izin verilmedi. Kaymakamlık, BDP’li belediye hoparlöründen anons yaparak, mitingin yasaklandığını, halkın mitinge gitmemesi uyarısında bulundu. Ancak Cizreliler bu anonsu dikkate almadı. İlçe merkezinde fırın ve eczaneler dışında diğer işyerleri kepenklerini açmadı. İlçe adeta ablukaya alındı. İlçe merkezinde önemli noktalarda çevik kuvvet polisleri ve zırhlı araçlar konuşlandırıldı. Ancak tüm tehdit ve ablukaya rağmen miting saatinin yaklaşmasıyla halk, Şırnak il ve ilçelerinden yüzlerce araçla Cizre’ye giriş yaptı.

Polis saldırdı, halk yanıt verdi


Polis ablukasına rağmen binlerce kişi Nur Mahallesi’ndeki miting alanında toplandı. Ancak alana girmeyi başaran binlerce kişiye polisler gaz bombalarıyla saldırdı. Taşlarla karşılık veren kitle, polisi miting alanının dışına çıkardı. Özel hareket polisleri eşliğinde bir kez daha alana girmek istenince başlayan çatışmalar, haberimiz hazırlandığı sırada devam ediyordu.

Ahmet Türk Kızıltepe’deydi




Mardin’in Kızıltepe İlçesi’nde “Özgürlük yürüyüşünüzü selamlıyoruz” mitingi için kent merkezinde polis tarafından yoğun önlemler alındığı görüldü. İpek ve Cumhuriyet mahalleri ile Özgürlük Meydanı’ndan miting alanına yapılacak yürüyüş öncesi yollar zırhlı araçlarla ablukaya alınırken, mitingin yapılacağı Newroz Alanı’nda ise 7 TOMA aracı hazırda bekletildi. DTK Eşbaşkanı ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk bir gün önce yaptığı açıklamada “yasağı tanımıyoruz” demiş ve Kürtlerin özgürlükleri için alanda olacaklarını söylemişti. BDP’nin siyasi bir parti olarak ülkenin her yerinde özgürce miting yapma hakkı bulunduğuna dikkat çeken Türk, “Biz bu uygulamaya da asla boyun eğmeyeceğiz, çünkü mesnetsiz, hukuksuz bir yaklaşımdır” diye konuşmuştu.

Türk’ün çağrısı karşılık buldu


Seçmenleri Ahmet Türk ile BDP’nin çağrısına uyarak polis ablukasına rağmen miting saatinin yaklaşmasıyla İpek ve Cumhuriyet mahalleri ile Özgürlük Meydanı’nda toplanmaya başladı. Yoğun polis önlemine rağmen binlerce kişi yürüyüş kollarına akın etti. Binlerce kişi miting alanına giriş yaptı. 


YENİ ÖZGÜR POLİTİKA 

Fatma Şahin, Almina’nın Ölen Annesiyle Konuştu!!!

Şemdinli'de BDP'li ve DTK'li heyetin HPG gerillalarının yol kontrolüne takılması ve Antep'teki bombalı saldırı ardından günlerdir annelik kavramı üzerinden kirli bir propaganda yürütülüyor. Kimileri (Esra Elönü adındaki köşe yazarı) BDP'li kadın vekillere ağza alınmayacak hakarete kadar işi vardırıyor. Kimileri de 'şehit edebiyatı' üzerinden, yürüttükleri kan siyasetini maskelemeye çalışıyor.

Antep saldırısı ardından özellikle bir isim, Bakan Fatma Şahin medyada "annelik" duygularıyla öne çıkar oldu. Saldırıda yaşamını yitiren 1 yaşındaki Almina bebeğin cenaze töreninde verdiği poz, döktüğü timsah gözyaşları herkesi "duygulandırdı."

Günlerdir saldırıyı PKK üzerine yıkma çabaları AKP siyasetinin çıkmazını gidermeye yetmemiş olacak ki, Şahin cenaze töreninden 3 gün sonra yine annelik edebiyatı üzerinden demeçler vermeye başladı.

Star gazetesinin "Almina'nın minik tabutunu görünce acımı unuttum" başlıklı manşet haberinde teknik olarak da vicdani olarak da bir sorun yok. Sorun Şahin'in yalanlarını, Almina bebeğin de ölmüş olan annesine mal etmesine kadar çirkinleşmesinde...

Habere bakılırsa, "baksana daha çok küçükler" feryadıyla Türkiye'yi gözyaşına boğan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Şahin, o fotoğrafın perde arkasını anlatıyor. Aynı gün annesini kaybeden Şahin'e acısını, saldırıda çocuklarını kaybeden annelerin yürek dağlayan sözleri unutturuyor.

Şahin, o "duygu patlamasını" nasıl yaşadığını izaha girişiyor.

Ölen bebeğin anası bana ‘Bakanım senin anan yaşadı, öldü. Benim bebeğimi, daha dişleri çıkmadan katlettiler’ dedi. Hakikaten bu ifadeler çok ağır ve çok doğru ifadelerdi. Çocuk annesi olarak empati yaptım ve aynı acıyı ben de yüreğimde hissetim. Annenin feryadı bütün dikkatleri o noktaya getirdi.”

Oysa Antep'teki saldırıda 1 yaşındaki Almina bebekle birlikte, asker olan babası Onur Fikret Aker ve annesi Duygu Aker de yaşamını yitirdi. Yani Duygu Aker'in Bakan Şahin'e bunları söylemiş olması imkansız. Yani Bakan Şahin, çok açık biçimde yalan söylüyor.

Bakan Şahin konuşmasının devamında saldırıda yaşamını yitiren 11 yaşındaki Sena'nın 4 yaşında olduğunu da iddia ediyor. Bunu da yalanlardan biri daha değil de, bir unutkanlık ya da dil sürçmesi olarak kabul edelim. Zira, Almina bebeğin ve annesinin adına yapılmış olan yeterince büyük bir hakaret ve zulüm... İnsanın "Baksana ne büyük yalanlar" diyesi geliyor...


ANF

Cizre Özgürlüğü Serhildanla Selamladı


 
CİZRE - Cizre'de düzenlenen "Özgürlük yürüyüşünüzü selamlıyoruz" mitingi polis ile kitlenin sürekli karşı karşıya gelmesine sahne oldu. Büyük coşkunun hakim olduğu mitingde kitle ile polis defalarca çatıştı. Polisin bütün saldırılarına rağmen binlerce kişi, miting alının terk etmeyerek, özgürlük yürüyüşünü serhildanla selamladı.

Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde BDP tarafından organize edilen "Özgürlük yürüyüşünüzü selamlıyoruz" mitinginde kavurucu sıcağa rağmen binlerce kişi, "Biji Serok Apo" sloganları eşliğinde Nur Mahallesi'ndeki miting alanına girdi. DTK Koordinasyon Kurulu Üyesi ve BDP Bitlis Milletvekili Hüsamettin Zenderlioğlu'nun da yer aldığı binlerce kişi, miting alanına iki koldan yürüdü. Alanda toplanan kitleye dağılması çağrısı yapan polis, kitlenin "Öcalan" şeklinde slogan atarak cevap vermesi üzerine, gaz bombaları ile saldırdı. Saldırıya alanda bulunan gençler taş, havai fişek, ses bombaları ve molotoflarla karşılık verdi. Kitlenin büyük direnişiyle karşılaşan polis, geri çekildi.

ALANA GİREMEYEN POLİS SİLAH KULLANDI

Polislerin saldırısını önlemek için sokak başlarında barikat kuran kadın ve gençlere polisler tekrar gaz bombalarıyla saldırdı. Gençlerin kurduğu barikatlar nedeniyle alana giremeyen polisler, sokak başlarından miting alanı ve çevresine rast gele gaz bombaları attı. Polisin attığı gaz bombaları çevredeki evlerin içerisine de girdi.

Polislerin yoğun gaz bombalı saldırısına rağmen miting alanını bırakmayan binlerce kişi, 5 kez polislerle karşı karşıya gelerek, uzun süre çatışmaya girdi. Biri büyük olmak üzere onlarca Kürt Halk Önderi Öcalan'ın posteri, KCK ve PKK bayraklarının asıldığı alanda Sur Mahallesi'nden gelen ve aralarında Milletvekili Zerderlioğlu'nun da bulunduğu yürüyüş kolunun gelişiyle coşku doruğa ulaştı. Alanda bir araya gelen 10 bini aşkın kişiyi tekrar dağıtmak için polis iki koldan saldırıya geçti. Polislerin saldırısına direnişle karşılık veren binlerce kişi, uzun süren çatışmaların ardından polisleri geri çekilmek zorunda bıraktı. Polislerin geri çekilmesi sırasında silah kullandığı görüldü.

GAZ BOMBALARI İÇİNDE ROBOSKİ'YE AĞIT

Mitingin en çarpıcı görüntüsü ise Roboski katliamında yaşamını yitirenlerin ailelerinin, kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarını taşıması oldu. Aileler, mitingde Roboski adına yazılmış bir ezgiyi gaz bombaları içinde okurken, kitle zafer işaretleri eşliğinde saygı duruşuna geçti. Çatışmalar sürdüğü sırada binlerce kişiye seslenen DTK Koordinasyon Kurulu Üyesi Zenderlioğlu, önemli ve tarihi bir süreçten geçtiklerini belirterek, "Bu süreç çok keskindir. Kürt halkı için başarı ve özgürlük, ırkçılara da korku getiriyor. Bunun için elimizde silah yoktur. Bir saattir polisler silahlarla, gazlarla demokrat halka saldırıyor. Bu demokrasi karşıtlılığıdır. Ey Tayyip Erdoğan, bu demokrasi değil, özgürlük değil bu, halka tahammülsüzlüktür" dedi.

' O GÜZEL ADI BİNLERCE KEZ SELAMLIYORUM'

Miting alanından "Öcalan Öcalan" sloganlarının yükselmesine Zenderlioğlu, "O güzel adı yüzlerce, binlerce kez saygıyla selamlıyorum" dedi. Zenderlioğlu, Kürt Halk Önderi Öcalan üzerinde uygulanan tecride de dikkat çekerek, "Bir yılı aşkın bir süredir, Sayın Öcalan ailesi ve avukatları başta olmak üzere kimseyle görüştürülmiyor. Tecritle Kürt halkını ve iradesini birbirinden ayırmayı amaçlıyorlar. Yalnız şunu iyi bilsinler, öldürseler de, dövseler de, tutuklasalar da, bu halk iradesiyle buluşmak için alanlarda olacak" diye ifade etti.

SALDIRGAN VE KAN EMİCİ AKP!


"Ey saldırgan ve kan emici AKP!" diye seslenen Zenderlioğlu, şöyle devam etti: "Sen ne zamana kadar bu şekilde devam edeceksin? Sen dünya halklarından utanmıyor musun? Çocuklarımız, kadınlarımız ve gençlerimiz üzerine gazla saldırmaktan utanmıyor musun? Senin demokrasi ve özgürlüğün nerede? Buradan AKP yandaşı kesimlere sesleniyorum. Aklınızı başınıza alın. Bu süreç Kürt halkının varlık ve yokluk sürecidir. Kürt halkı artık uyanmıştır ve hiçbir oyuna gelmeyecektir artık."

ÇATIŞMALAR İLÇENİN GENELİNE TAŞINDI

Kitleye müdahalede bulunan polislere de seslenen Zenderlioğlu, "Bu halka saldırmaya hakkınız yoktur. Saldırılar devam ederse bu halk meşru savunma hakkını kullanacaktır" tepkisinde bulundu. Konuşmaların ardından binlerce kişi, saldırıya devam eden polislere yönelerek, uzun süre çatıştı. Mitingin sona ermesiyle birlikte çatışmalar, Nur Mahallesi'nin bütün ara sokaklarına ve ilçenin birçok değişik noktasına taşındı. Çatışmalar esnasında yüzlerce ses bombası ve havai fişeklerle kitle polise karşılık verince, ilçe savaş alanına döndü. İlçede olaylar yer yer devam ediyor. 


ANF

KCK: Karayılan’ın Murat Filiz İsminde Bir Koruması Hiç Olmadı

BEHDİNAN - KCK, Türk yetkilileri ile basının ''Antep bombacısı'' olarak lanse ettiği Muraz Filiz adlı gerillanın KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın koruması olduğu yönündeki iddiaları yalanladı. KCK, “Cemal yoldaşımızın Murat Filiz isminde bir koruması hiçbir zaman olmamıştır” dedi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Türk devlet yetkilileri ve basınının Antep’teki bombalı saldırının sorumlusu olarak gösterdiği HPG gerillası Murat Filiz’in KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın koruması olduğu yönündeki iddialarına sert tepki gösterdi. KCK, söz konusu iddiaları yalanlarken, “Yalan ve iftirada hiçbir sınır tanımayan AKP, Firaz kod adlı Murat Filiz'in başkanlığımızın, yani Cemal yoldaşımızın koruması olduğunu iddia edebilecek kadar çirkefleşmiştir” dedi.

AKP devleti ve medyasının, özgürlük hareketi ile direnen Kürdistan halkına karşı son dönemlerde tamamen yalan, hile ve manipülasyona dayalı oldukça kirli ve tehlikeli bir saldırı başlattığını kaydedilen KCK açıklamasında şunlar belirtildi:

“Siyasi ve psikolojik yenilgi yaşayan AKP devleti, işgalci Türk ordusunun, HPG gerillaları karşısında Zagros ve Botan'da uğradığı hezimeti gizlemek ve kamuoyunu yalan – yanlış bilgilendirerek yönlendirmek için, olmadık hile ve yalan dolu iftiralara başvurmaktadır.

HPG, Antep'te gerçekleşen bombalı saldırıyı üstlenmemesine rağmen, sömürgeci basın ve AKP devleti, ısrarla ve ahlaksızca bu olaydan hareketimizi sorumlu tutmaya çalışmaktadır.

Yalan ve iftirada hiçbir sınır tanımayan AKP, Firaz kod adlı Murat Filiz'in başkanlığımızın, yani Cemal (KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan) yoldaşımızın koruması olduğunu iddia edebilecek kadar çirkefleşmiştir.

Oysa gerçek şudur ki, Cemal yoldaşımızın Murat Filiz isminde bir koruması hiçbir zaman olmamıştır. AKP medyası ve kalemşörlerinin buna rağmen bu tür gerçek dışı beyanatlarda bulunması şüphesiz ki, Hareketimizin imajını ve itibarını bozmak ve gölgelemeye yöneliktir. Ancak insanlığa ve Kürdistan halkına karşı hesap veremeyecek kadar affedilemez ağır suçlara sahip olan AKP devletinin bu tür iddiaları, onun suçlarını hiçbir şekilde hafifletmeyeceği gibi, çürüme ve bitiş sürecini de geciktiremeyecektir.

Hareket olarak sorumluluklarımız gereği, yurtsever devrimci kamuoyunu bu konuda doğru bilgilendirmeyi bir görev olarak bildiğimiz gibi, duyarlı tüm kesimleri AKP’nin bu utanmaz, yalan ve hileye dayalı politikalarına karşı tutum belirlemeye çağırıyoruz. “


ANF

Siz ‘Bombaya’ mı Karşısınız Yoksa BDP’ye mi?

Veysi Sarısözen 

Artık kabak tadı verdi.

CHP’li vekil Aygün, bir HPG “devriyesi” tarafından “gözaltına” alındıktan sonra, BDP Eşbaşkanları bu eylemi eleştirdi. Onlar eleştirdiği halde, AKP ve AKP yanlısı medya “alçakça susuyorlar” demeye devam etti.

Antep’teki sivil katliamı karşısında, BDP hiç tereddüt etmeden, resmi bir açıklamayla, bu “eylemi” sert biçimde eleştirdi. Ama aynı koro devam etti: “Utanç verici suskunluk”

Yapmak istedikleri açık. PKK’nin yaptığı ya da yapmadığı “sivilleri hedef alan” her eylemden sonra, BDP’yi, o tür eylemlerin yapılmasını önlemek için, o eylemlere karşı çıkmak yerine, doğrudan doğruya “PKK’ye karşı” çıkmaya zorlamak.

Bunlar boş işlerdir.

Haydi gelin bir kere daha durumu açıklığa kavuşturalım. Bu açıklama işlemini, öyle BDP’nin, şunun bunun üzerinden değil, bu satırların yazarı üzerinden yapmaya başlayalım.

Bir: Şu anda PKK, kimilerinin iddia ettiği gibi, “ben stratejimi değiştirdim, sivilleri hedef alacağım, tıpkı Başbakan’ın dediği gibi,  kadın, çocuk, yaşlı dinlemeyeceğim’ dese, bu satırların yazarı, aynı gün, yapabildiği tek “eylem” olan “yazı yazma eylemine” son verir. Böyle bir PKK ile arasına “mesafe” kor. Çünkü böyle bir çizgiyi benimseyen örgüt “terörist örgüt” olur.

Ama durum böyle değil. PKK “Antep eylemi benim bilgim dahilinde olmadı, biz sivilleri hedef alan eylemlere karşıyız” demekte. Bu satırların yazarı da, “böyle diyorlarsa, bu çok iyi bir şey demekte; herkes için büyük bir şans, böyle bir ifadeyi senet’ sayıp, dört elle sarılmak gerekir, bu açıklamayı yok saymak aptallık olur; açıklamanın gerçeği yansıttığını anlamak zor değildir, çünkü aksi olsaydı, şu anda Türkiye yaşanamaz bir ülke haline çoktan gelirdi, Oslo’da MİT elemanları PKK’nin şehirlerde büyük patlayıcı yığınağı yaptığını söylediklerine göre, PKK eğer sivilleri hedef alan sistematik bir eylem çizgisi belirleseydi, şu ana kadar ülkede kan gövdeyi götürmüş olurdu.”

Böyle bir anlayışla “arana mesafe koymak” olur mu?

Tam tersine. Mesafeyi ne kadar ortadan kaldırırsan, “sivilleri hedef almayan çizgiye” o kadar destek vermiş olursun. Herkesin istediği de bu değil mi? Bir aydır Türk silahlı kuvvetleriyle aralıksız çarpışan bir güçten söz ediyoruz. Öyle “bir şarjör” mermiyi boşaltıp, ortadan kaybolan insanlardan söz etmiyoruz. Bir aydır havan topları, doçkalar, kaleşnikoflar mermi yağdırıyor, ordunun geçeceği yollar “anti-tank” mayın dolu. Karşı karşıya olunan gerçek “sen şu kadar, ben bu kadar öldürdüm” değil. HPG’nin TSK karşısında sergilediği hayret uyandıran savaş potansiyeli.

Bu potansiyele sahip bir güç, eğer kalkıp da “sivilleri de hedef alan bir çizgi izliyorum” derse, dediğini yapar. Dediğini yaptığında bunu onun açıklamalarından değil, büyük şehirlerin sokaklarında, kalabalık alanlarında patlayan bombalardan, kana bulanan meydanlardan anlarız.

Şükür ki, PKK böyle bir yönelime sahip değil.

Böyle bir durumda “PKK’yle arasına mesafe koymayan BDP’yi Meclisten atacağız” kabadayılığı yapan ağzı bozuk Bakan’a sormak gerekir; “BDP, PKK’nin sivilleri hedef almayan çizgisiyle arasına mesafe koymuyor, sen neden mesafe koyuyorsun; sen ne istiyorsun? PKK’nin gerçekten sivilleri hedef alan bir “terör örgütü” halini almasını mı? Öyle olduğu zaman, bırak BDP’nin parlamentodaki sandalyesini, sen kendi koltuğunu koruyabilir misin? Ülke kan gölüne döndüğü gün, AKP’nin işi biter. İnisiyatif, Suriye’deki gibi, ne idüğü belirsiz, Selefilerin, El Kaidecilerin, “Ülkücü lümpenlerin” eline geçer. Cenaze törenlerinde başınıza yağdırılan pet şişelerinin yerini, “Allahüekber” nidalarıyla patlatılan bombalar alır. Ülke şimdiki “savaşı” aratacak olan bir “iç savaş cehennemine” yuvarlanır.

Demek ki neymiş? Antep katliamı karşısında PKK’nin yaptığı açıklama, basit bir şey değilmiş. Yaşamsal bir şeymiş.

Gelelim, ikinci hususa... Eğer bu katliam, PKK’nin merkezine rağmen ya da askeri hedefe yönelikken diyelim ki kazara patlayan bir PKK bombasının eseri olsun. Ya da PKK merkezine rağmen bir yerel birimin işi olsun.

Ne olur?

AKP yanlısı medyatör, “o zaman BDP bu eylemi lanetleyemez” diye meydan okuyor.

Lanetler. Lanetliyor. Lanet olsun bu eyleme...

Ama aklı başında hiç kimse, bu eylemi sahiplenmeyenlere “düşmanlık” etmez. “Lanet okumaz”. Bu eyleme lanet okur. Bu eylemin yanlış olduğunu söyleyene değil. Böyle eylemlere lanet okuyarak, PKK’nin “sivilleri hedef almıyoruz” sözlerine “destek” verir, bu sözlerle arasına asla mesafe koymaz. Mesafe koymayarak, ortada varsa böyle “sivilleri hedefe” alma yanlıları, onlara karşı “sivilleri hedef almayız” diyen PKK’yi güçlendirmiş olur. Doğrusu budur.

AKP ise Antep katliamını PKK’nin üstüne yıkıyor ve BDP’yi “sivillere karşı eylemlere” değil, PKK’ye “lanet okumaya” zorluyor.
Siz ki, bırakalım “TSK’yi lanetlemeyi”, TSK’nın Hava Kuvvetlerine bağlı bir “biriminin” yaptığı katliamı bile “lanetleyemediniz”.

Bizler ise, Antep’te yaşanan eylemi kim yapmış olursa olsun, lanetliyoruz.

Hepsi bu. Ama “Antep’teki patlamayla ilgimiz yok, biz sivilleri hedef alan eylemlere karşıyız” diyenleri lanetlemiyoruz.

Bu yüzden “dokunulmazlıkları” mı kaldıracaksınız? Kaldırın bakalım. Lanet olsun size...
Kaynak: Özgür Gündem