23 Eylül 2010 Perşembe

Dünyanın En Değerli Dağı Paylaşılamıyor

Dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin dörtte birine ev sahipliği yapan Lomonosov Sıradağları'nın uzunluğu 1800 km, okyanus tabanından yüksekliği 3700 metreye çıkıyor. Rusya'nın yeni hamlesi, kelimenin gerçek anlamıyla 'Soğuk Savaş'ı kızıştıracak.

Rusya, 2007 ilkbaharında Kuzey Kutbu'nun derinliklerine diktiği bayrakla yeni bir 'Soğuk Savaş'ı da başlatmış oldu. Aslında 2001 yılında Rusya Birleşmiş Milletler'e (BM) Kuzey Kutbu'nun kendisine verilmesi için başvurmuş, ancak yeterli kanıt sunmadığı gerekçesiyle başvuru reddedilmişti. Aradan 6 yıl geçtikten sonra gelen Moskova'nın hamlesi bir işaret fişeği gibiydi.

2007'de bayrak dikmek için okyanusun 4 kilometre dibine inen aralarında iki milletvekili ve bilimadamlarının bulunduğu Rus ekibinin amacı, 1.2 milyon kilometrekarelik Lomonosov Sıradağları'nın denizaltından kayalık silsilesiyle Rusya'ya bağlandığını kanıtlamaktı.

Kuzey Kutbu'nun fethini Putin telefon edip kutlarken, denizin dibinde bulunan 10 milyar tonluk petrol ve doğalgaz yalnızca Rusya'nın değil ABD, Rusya, Norveç, Kanada ve Danimarka'nın da iştahını kabartıyordu.

Okyanusun dibine dikilen Rus bayrağına dört ülkeden tepki gecikmedi. ABD bir nükleer denizaltısı ile casus uçaklarını bölgeye gönderdi. Kanada Dışişleri Bakanlığı "Bayraklar dikip 'Burada hak iddia ediyoruz' diyemezsiniz. 15. yüzyılda yaşamıyoruz, Ruslar sadece şov yapıyorlar" açıklamasını yaptı.

Artık yarış başlamıştı. Rusya'nın hamlesine karşı ABD, Kanada, Norveç ve Grönland üzerinden Danimarka da derhal planlarını devreye soktu. Kanada, derin deniz limanı kuracağını ve 7 milyar dolar harcayıp sekiz yeni buzkıran devriye gemisi inşa edeceğini duyurdu. Hatta Kanada Başbakan'ı Stephen Harper, 2007 Ağustos'unda bölgeye giderek Moskova'ya karşılık verdi.

Yine Ağustos ayında bir ABD gemisi Kuzey Kutbu'nda deniz tabanının haritasını çıkarmak üzere yola koyuldu. Danimarka ise, Lomonosov'un okyanus altından Grönland'a bağlı olduğunu ispat için seferber oldu.

Rusya, 2008'in yaz aylarında bir adım daha ileri gitti ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ilk kez Kuzey Kutbu'na bir savaş gemisi gönderdi. 2009 yılına gelindiğinde ise Rusya kutuptaki çıkarlarını korumak için özel bir askeri güç oluşturacağını açıkladı.

RUSYA'DAN YENİ HAMLE SİNYALİ

Bugünlerde Kuzey Kutbu'ndaki doğal kaynakların paylaşımıyla ilgili bir konferansa ev sahipliği yapan Rusya, önümüzdeki dönemde deniz yatağı üzerinde daha geniş bir alanı kontrole hazırlanıyor. Konferansta konuşan bir Rus bakan, bir milyon kilometrekareden fazla bir alanda hak sahibi olduklarını ve bunun kanıtlarını üç yıl içinde Birleşmiş Milletler'e sunacaklarını söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre, ülkeler kıta sahanlıkları boyunca uzanan 370 kilometrelik deniz tabanının kontrolünü otomatikman ellerinde bulunduruyor. Ancak bu sınırlamanın üzerindeki hak iddiaları, sadece BM tarafından ve iddiayı kanıtlayan bilimsel veri sunulabilirse onaylanıyor.

Dünyanın kaderine yön verecek yeni 'Soğuk Savaş'ın galibinin kim olacağı merak edilirken, Kuzey Kutbu'na yakından bakmakta yarar var.

OKYANUS DİBİNDE 3700 METREYE ULAŞIYOR
 
Küresel ısınma nedeniyle Kuzey Kutbu'ndaki buz kütlesi son 30 yıl içinde yüzde 20'den fazla küçüldü, bilimadamları 30 veya 40 yıl içinde kutuplarda hiç buz kalmayacağı tahminini yapıyor. Bilimadamları hızla eriyen buz tabakası için defalarca alarm verirken, 5 ülke için ise bu erime doğal kaynaklara erişimin kolaylaşması anlamına geliyor.

Dünya petrol ve doğalgaz rezervlerinin dörtte birinin bulunduğu, su altında yer alan dev dağlardan insanlığın 62 yıldır haberi var. 1948 yılında keşfedilen Lomonosov Sıradağları'nda sıcaklık sıfırın altında 60-70 derece.

Sibirya'dan Grönland'da kadar ulaşan Lomonosov Sıradağları'nın uzunluğu, 1800 km. Genişliği 60 ila 200 kilometre arasında değişen sıradağlar kanyonlarla bölünüyor, Lomonosov'un yüzeyi alüvyonla kaplı.

Lomonosov, okyanusun tabanından 3700 metre yüksekliğe kadar çıkıyor. Okyanusun minimum derinliği ise 954 metre.

PETROL SUYUN 4 BİN METRE ALTINDA

Yeni sondaj tekniklerinin her geçen gün gelişmesi ve şimdiye dek ulaşılamayan noktalara inebilmesi, Rusya, ABD, Kanada, Norveç ve Danimarka için Lomonosov Sıradağları'nı cazip hale getiriyor.

Fakat kutupların amansız soğuğunda petrol veya doğalgaz çıkarmak şu anki tabloya göre oldukça maliyetli, maliyet Meksika Körfezi'nde petrol çıkarmanın tam 5 katı. Kutuplarda kalın buz tabakaları delinse bile petrole suyun 4 bin metre altında ulaşılabiliyor.

vatan

Kutsal ama Haçsız Kiliseye Hoşgeldiniz !!!

Türk hükümetinin, yaklaşık bir asır sonra Ahtamar Adası’ndaki Kutsal Haç Kilisesi’nde 19 Eylül’de düzenlenen ilk ayine dünyanın dört bir köşesinden binlerce kişi çekme beklentisi boşa çıktı. Çoğu İstanbul’dan birkaç yüz Ermeni ayine katıldı sadece.
Türkiye, dünya kamuoyunu kandırıp Ermenilere karşı hoşgörülü davrandığına inandırma çabasında acınacak derecede başarısız oldu. Neticede Türk liderlerin derdinin, bin yıllık bir Ermeni mabedinde dini bir törene izin vermekten çok siyasi şov yapmak olduğu açıkça görüldü.
Üç yıl önce Türk hükümetini Kutsal Haç Kilisesi’ni devlet müzesine çevirdiği için eleştirmiştim. O dönemde Türk yetkililerden kilisenin kubbesine bir haç yerleştirmelerini, burayı müze yerine kilise olarak tasarlayıp din adamlarının düzenli ayin yapmasına izin vermelerini ve kiliseyi Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlamak yerine sahipliğini İstanbul Ermeni Patrikhanesi’ne geri vermelerini istemiştim.

‘Teknik’ Mazeret Saçmaydı
Bu yılın başında Türk hükümeti kilisenin kubbesine haç koyma ve orada ayin yapılmasına izin çıkarma sözü verdi. Ermenileri o ayine katılmamaya çağırdım, zira Türk yetkililerin gerçek niyetinin dini ayin kisvesi altında bir siyasi şov sergilemek olduğunu biliyordum.
Ermeniler arasında ayini boykot mu etmek, yoksa katılmak mı gerektiği konusunda yoğun bir tartışma yaşandı. Türkiye’nin sinsi planlarını teşhir eden yazılar tartışmayı çözüme ulaştırmanın uzağında kaldı. Kilikya Katolikosluğu’nun katılmayı reddetmesine rağmen, Ecmiadzin ve Kudüs Ermeni patrikhanelerinin Ahtamar Kilisesi’ne temsilci gönderme planlarını açıklamaları işleri daha da kötü hale getirdi.
Sonra şans yüzümüze güldü! Zira Türk hükümeti imdada yetişti. Ayinden birkaç hafta önce bir yetkili kilisenin tepesine söz verilen haçın konmasının mümkün olmayacağını açıkladı ve ‘teknik sorunlar’ şeklinde saçma sapan bir mazeret gösterdi.
Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan bir ikilemde sıkışıp kaldı. Kubbeye haçın konmasına izin verdiği takdirde dünya kamuoyunun gözünde puan kazanacak, fakat heyecanlı tartışmalara yol açan 12 Eylül anayasal değişiklik referandumunda hayati önemdeki oyları da kaybedecekti.
Haç sonunda günü kurtardı! Ecmiadzin Patrikliği temsilci gönderme planlarından vazgeçti. Keza Kudüs Ermeni Patrikliği de. Tur operatörleri ayine katılacak çok sayıda Ermeni’yi Van Gölü’ne götürecek rezervasyonları iptal etti. Sonuçta Türkiye propaganda kampanyasını ve hatırı sayılır bir geliri kaybetti.
Erdoğan’ın ofisi, katılımı artırma yönünde bir son dakika çabasıyla, 19 Eylül’den birkaç gün önce Ermeni medyasına davetiyeler gönderip Ahtamar’a yapılacak ziyaretlerin uçak biletleri, otel masrafları ve yemekler dahil bütün giderlerini karşılamayı önerdi. 50 Ermeni yorumcu da benzer davetler aldı, Türkiye’nin haçı koymama kararı nedeniyle hiçbiri gitmeyi kabul etmedi.
Türkiye adeta kendi ayağına kurşun sıktı ve Ermenilerin büyük çoğunluğunu doğrusunu yapıp kiliseye ziyaretlerini iptal etmeye mecbur bırakmış oldu. İlginç bir biçimde, Türk hükümeti Ermenistan-Türkiye protokollerini onaylamayı reddederek Ermenistan’ın çıkarlarını koruduğunda da benzer bir davranış sergilemişti.
Ermeni kamuoyu, sivil örgütler ve bazı siyasi partiler Türkiye’nin Ahtamar planlarına karşı çıkarken, Erivan dikkat çekici bir sessizlik sergiledi. Bilinmeyen nedenlerden dolayı Türkiye Kutsal Haç’taki ayine Ermeni yetkilileri davet etmedi. Ermenistan liderleri de Ankara’nın protokollerle oynadığı utanç verici oyunun ve ‘futbol diplomasisinin’ bunun ardından çöküşünün gölgesinde, yeni bir komploda Türklere katılmak istememiş görünüyor.
Üzüntü verici olan, Ermenilerin Ahtamar’a gidip gitmeme tartışmasıyla enerji ve vakit heba etmeleriydi. Bu dikkat çarpılması Ermenileri, dünyanın belli başlı başkentlerinde Türkiye’nin uzun zulüm tarihini, binlerce kilisenin yıkılmasını ve Ermenilerin tarihsel topraklarının işgalini dünyaya anlatacak protestolar örgütlemekten alıkoydu.

Patrikhane’ye Geri Verilmeli
Ne var ki ayinin haçın konmaması nedeniyle boykot edilmesi uluslararası medyanın dikkatini çekti. İronik olan şu ki, Türk yetkililer haçı Kutsal Haç Kilisesi’nin yanına, insanların ve kameralarının tam gözü önüne koyarak kendi davalarına daha da fazla zarar verdiler.
Türkiye hükümeti şu an haçı altı hafta içinde kilisenin kubbesine yerleştirmeye söz verdi. Türkiye haçla ne yapmaya karar verirse versin, Ermeniler Türk yetkililerin küçük oyunlarına tepki vermekle yetinmek yerine kendi eylem planlarını izlemeli. Bu noktada Ermeniler Ankara’dan tek bir açıklama işitmekle ilgileniyor: Kutsal Haç Kilisesi’nin Türkiye Ermeni Patrikhanesi’ne geri verilmesi. (21 Eylül 2010)

radikal